Bu listenin içeriği komik, trajik ya da trajikomik haberlerden oluşuyor olabilir. Ama içinde kabul edilemez bir gerçekliği de taşıdığı unutulmamalı. Bu derlemenin mesajı malum kamu spotundaki gibi “bize atalarımızın mirası değil torunlarımızın emaneti” ölçeğinde düşünülmemeli. Çünkü bu ülkenin gerçeği ayağından vurulan dört ayaklı minareyi korumak için gidenlerin kurşunlanmasında yatmakta.
“Tahir Elçi’nin anısına hürmetle”
1-Define Aramak ve Sahiplenmek Caiz Değildir!
Türkiye Cumhuriyeti devletinin “kültürel miras ve arkeoloji” konusunda da en üst mercisi olan ve aynı zamanda Türkiye devletinin siyaset üstü metafiziksel bağlantılarını yöneten Diyanet İşleri’nden definecilik ile alakalı çok önemli bir açıklama geldi: “Define aramak ve sahiplenmek caiz değildir.” Ancak bu açıklama kamuoyunda beklenen etkiyi uyandırmış gibi gözükmüyor.
Haber için >
2-Silivri’de Define Peşinde kaç Metre Derinlikte Çukur Açılabilir ?
1 adet jeneratör, 3 adet kazma, 2 adet kürek, 1 adet halat, 1 adet delici hilti, 1 adet çekiç ve 5 adet inanç sahibi adam sizce bir gecede kaç metre genişliğinde ve derinliğinde bir çukur açabilir? Peki ya Silivri’deki bu eylem politik bir anlam taşımakta mıdır?
Haber için >
3- Suriyeli Bakan: “Türk hükümeti çalınan eserleri iade etmeyi reddediyor”
Bu günleri gösterene şükürler olsun! Bu haber Osmanlı’nın sonundan beri devam eden ve dev bir geyik olarak herkesin dilinde dönen Türkiye’den kaçırılan eserler için “İngiltere’de olması çok daha iyi abi” ya da “Biz zaten koruyamazdık ki” veya “Adamlar çıkardı onlar götürecek tabi” gibi geyiklerin Orta Doğu ölçeğinde de ne kadar tutarlı olduğunu göstermiş oldu. Sonuçta bir savaş var ve “biz çıkardık biz götürmeliyiz” değil mi ?
4- Foça’da kanalizasyon için tarih yok ediliyor
Kalesi ve çevreye olan etkisi ile UNESCO Geçici Miras Listesi’ne giren Phokai Antik Kenti, son yıllarda kanalizasyon projesinin tehdidi altında. Artık Türkiye kararını vermek zorunda, çünkü Türkiye’de Phokai gibi antik kent sayısı aşağı yukarı, tescilli tescilsiz, kaderine terk edilmiş, tapınağının üzerine kamyon çıkarılmış olmak üzere 120-130 kadar. Peki Foça’nın kanalizasyon sistemini kurmak için başka yeri var mı ? Daha doğrusu antik kent tahrip edilmezse “nereye şıçacaklar?”.
5- Troia Antik Kenti’nin ortasına paratoner dikildi
Dünyadaki en eşsiz antik kentlerden biri olan Troia Antik Kenti artık eskiden gördüğü ilgiyi görmüyor. Kültür ve Turizm bakanlığı da bu konuda harekete geçerek, Troia Antik Kenti’nin halk meclisinin bulunduğu alana her taraftan görülebilecek bir paratoner dikti. Altına beton döküp etrafını telle çevirdi. Troia’nın kaybolan çekiciliği için yapılmış olan bu çalışma gerçekten bizleri heyecanlandırdı. Nitekim Troia’daki bu yenilikçi atılım tutarsa Sultanahmet minarelerinden bungee jumping yapılabilir veya Yıldız Sarayı çalışma ofisi olarak kullanılabilir (Son dediğimiz oldu herhalde zaten).
(Sonra paratoner kaldırılır)
6- Tarihi eserler kaçakçıya düğününde takılmış
Bitlis’te 4 kişinin hayatını kaybettiği kavganın ardından operasyon başlatan jandarma bir eve baskın düzenledi. Baskında çuval içinde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait 103 parça tarihi eser bulundu. Gözaltına alınan kadın şüpheli evinde bulunan tarihi eserlerin kendisine düğününde takıldığını söyledi. Kimin ne taktığını belgelemek adına çekilen takı merasimi görüntüleri ise hala incelenmiş değil.
7- Şile Kalesi yani bilinen adı ile “SpongeBob Anıtı” restorasyonu
Büyük okyanusun Bikini kasabası ile kardeş ilçe olan Şile’de bu anıtın dikilmiş olması en azından bana çok ilginç gelmedi. Yani bikinililerin çok sevdiği mütevazi kişilik Sponge Bob’un böyle bir anıtının Şile’de dikilmesi kardeşlik bağlarımızı ve geleneksel benzerliklerimizi pekiştirmiş olmalıdır. Ancak anıtın Bob’dan çok, eski Adana valisi Hüseyin Avni Gav pardon Çoş’a benzemesi beni hayal kırıklığına uğrattı. İşte görüyorsunuz ülkemizde güzel sanatlar bu iktidar döneminde bu hale geldi.
Benim aklımdaki asıl soru ise başka. Anıt güzel evet, yakışmış da hani evet, ama oralarda bir yerlerde bir kale olacaktı ona ne oldu ya?.
Bonus
Yeni Hatay Arkeoloji Müzesi’nde Roma mozaikleri restorasyon skandalı
Ufak bebeler zekâlarını geliştirebilsinler ya da zekâsının gelişkinliğini konu komşuya gösterebilsinler diye kafaları kadar büyüklükteki üçgen, yuvarlak, kare şekilleri doğru deliklerden geçirmeye çalışırlar. İşte bu oyuncak yapbozdur, zekâ açar. Ya da en azından “bu buraya uymadı sanki ya” diyebilecek pratiği kazandırabilir. Hatay mozaik müzesindeki mozaikler ise yapboza benzeyebilir ama onlar yapboz değildir. Dikkatli olmak gerekir, sürekli olarak karenin içinden üçgen geçirmek, ya da mozaiği akrabalarından birine benzetmek çocukluktaki büyük bir travmadan kaynaklanıyor olabilir. Bu arada devletlilerimiz bize tebliğ vs yolluyor ama bizim meramımız hala sabit, ne oldu o mozaiğe eve mi götürdünüz?
Arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >