Blog
33 katmanda 9 bin yıl
33 katmanda 9 bin yıl
Ovalık Kilikya’da yer alan Adana, Mersin, Tarsus gibi yerleşmelerin geçmişi binlerce yıl öteye, tarihöncesi devirlere uzanıyor. Mersin’de MÖ 7000’li yıllara tarihlenen Yumuktepe Höyüğü; yine Neolitik dönemden Hitit kaynaklarında Tarsa ismiyle anılan, Tarsus’taki Gözlükule, bölgedeki ilk yerleşim yerleri arasında.
Mersin’in ilk yerleşim yerine Zephyrium adı verilmiş… Dağlık Kilikya ile Ovalık Kilikya sınırında bulunan antik kent Zephyrium, Grekçe kökenli bir kelime ve batıdan esen rüzgâr anlamına gelen Zephyros sözcüğünden türetilmiş… Antik Çağ coğrafyacısı Strabon, Zephyrium’dan, Soloi ve Mallos arasındaki bir kent olarak söz ediyor.
Bugünkü Çavuşlu Mahallesi’nde ortaya çıkan duvarlar, mermer sütunlar, değişik yapı elemanları, günümüzde antik Zephyrium’dan arta kalanların bir bölümü… Eski Halkevi binası (Günümüzdeki Kültür Merkezi, kimi konserleri burada dinliyoruz) civarında yapılan temel kazılarında ve Çavuşlu Mahallesi’nde elde edilen bazı buluntular, eski Vilayet Konağının (Günümüzde Sağlık Müdürlüğü) yapımı sırasında ortaya çıkan horasan duvarlar, mermerden yapılmış sütun ve sütun başlıkları, Mersin Müzesi’nde bulunan mermer aslan başı ile devşirilmiş bazı mimari yapı elemanları, antik Zephyrium kentine ait arkeolojik kalıntıları oluşturuyor. Kültür Merkezi’nin altında bir tapınak olduğu sanılıyor… Oradaki bir trafo kazısında bulunan heykel, caddeyle 1,5-2 metre kod farkı, merkezin tapınağın üzerine yapıldığı görüşlerini kuvvetlendiriyor…
Şehrin içindeki Yumuktepe üzerinde Neolitik bir yerleşim yeri bulunuyor. Bu höyükteki 33 yerleşim katmanından çıkan seramik buluntular erken İslam döneminden MÖ 7. binyıla kadar uzanıyor. Buradaki Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Hitit, Yunan, Bizans ve İslâmî dönemlere ait kültür tabakalarından ele geçirilen eserler, Mersin Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor…
Narlıkuyu
Mersin’de bir öğle veya akşam yemeği için Narlıkuyu’ya gitmekte, gitmişken Üçgüzeller mozaiğini görmekte fayda var Romalı komutan Poimeinos burada yüzeye çıkan şifalı kaynak suyunun başına termal hamam yaptırmış ve hamam zeminini üç güzeller olarak tanımlanan gözalıcı mozaikle süsletmiş. Aglaia, Thalia ve Euphrosyne adlı üç yarı tanrıçayı çıplak ve dans ederken betimleyen mozaik figürü korumaya alınmış ve yapı, küçük bir müzeye dönüştürülmüş.
Narlıkuyu’ya doğru giderken Kalanthia, yeni ismiyle Erdemli ilçesinden geçtikten sonra Lamas geliyor… Buranın yeni adı, çevredeki limon bahçelerinden olsa gerek Limonlu… Lamas Kanyonu, bakir ören yerleri, su kemerleri ile dağlara doğru akıp gidiyor…
Asurlular döneminden kalma bir Dikilitaş da var Mersin’de… Dikilitaş beldesinin güneyinde 15 metre yüksekliğindeki bu taş blokun Zafer Anıtı olduğu tahmin ediliyor… Limon ve portakal bahçelerinin arasında…
Elaiussa-Sebaste
Mersin-Silifke karayolunun ellinci kilometresinde, Kumkuyu Belediyesi’nin sınırları içinde yer alan Elaiussa-Sebaste örenyeri, Geç Hellenistik dönemde, MÖ 2. yüzyılın sonlarında kurulmuş… Roma ve Bizans dönemlerinde kalabalık bir nüfusa sahip olan kentin nekropolü, Anadolu’nun en iyi korunmuş Roma Nekropolleri’nden biri… Ev ya da tapınak biçiminde aile mezarları, basit lahitler, kaideli lahitler ya da niş biçimli oyma mezarlar, chamasoria (kayaya oyulmuş lahit) biçiminde değişik formlar göz alabildiğine uzanıyor…
Elaiussa’nın en eski yerleşimi kuşkusuz anakaraya bir kıstakla bağlı bulunan burun… Antik kaynaklarda “Ada” olarak tanımlanan bu bölge, kentin bütün limanlarının denetimini sağlıyor. Burnun tüm batı yamacı, duvarlarında kullanılan farklı yapı tekniklerinden (çokgen, dikdörtgen, küçük dörtgenbloklardan örgü) değişik dönemlerde yapıldığı anlaşılan üstü burçlu ve kuleli bir surla çevrili. Kentin bu alanında, yerleşimin Roma Dönemi’nde (hamamlar ve sarnıçlar) olduğu kadar Bizans Dönemi’nde de (kiliseler, konutlar ve sarnıçlar) varlığını sürdürüldüğü anlaşılıyor. Hemen uçtaki hamam, limana gelen gemicilerin, buraya girip yıkanmadan kente giremediklerini gösteriyor… Burnun kuzey ucunda bir Bizans bazilikası yer alıyor…
Su şırıltısında tiyatro
MS 2. yüzyılda yapılmış olan tiyatro binasının geç antik çağda uğradığı sürekli yağmalamalar sonucu oturma basamakları, süslemeleri ve kaplama parçaları günümüze kadar ulaşamamış… Orta bölümde yer alan merkez koridor boyunca uzanan kanal, kentin su kemerlerinin bir devamı, tiyatroyu çepeçevre dolaşıyor… Böylelikle akan suyun serinliği ve şırıltısı eşliğinde etkinliklerin izlendiği anlaşılıyor…
Büyük olasılıkla imparatorluk döneminde yapılmış olan agoranın üzerini kaplayan üç nefli kilise de burada… Bu yapının özelliği karşılıklı apsisleri olması… Bir kısmı çok iyi korunmuş, geometrik desenli taban döşemesi olan kilisede, haç biçiminde bir vaftizhane (battisterium), kutsal eşyaların bulunduğu bir yer ve çok sayıda gömütler bulunmuş…
Elaiussa’daki tek tapınak ise kent dışındaki güney kesimde, dağlık burunun denize hâkim bir tepesinde yer alıyor…
Mersin ve yöresinde Tarsus’tan Silifke’ye anlatılacak daha çok şey var… Güneş ve deniz sevenler için de çok fırsatlar sunuyor bölge… Adana’ya sadece bir saat uzaklıkta… Gitmeye, görmeye, gezmeye, lezzetlerini tatmaya, kültürel etkinliklerine katılmaya değer diye düşünüyorum…
(https://www.dunya.com)
Kaynak: Arkeokültür
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >