1-Nedir?
Göbekli Tepe, insanlık tarihindeki birçok sırrı açığa çıkartırken, çözülmesi gereken birçok gizemi de beraberinde getiriyor. Göbekli Tepe’de yapılan kazılarda, yerleşik yaşama geçişle ilgili mevcut bilgileri altüst edecek buluntular ortaya çıkarılmıştır.
Göbekli Tepe, Mezopotamya’daki ilk şehirlerden 5.000 yıl, milyonlarca turistin ziyaret ettiği İngiltere’deki ünlü Stonehenge’den 7.000 yıl, Mısır Piramitleri’nden 7.500 yıl, Malta Adası’nda bulunan tapınaklardan da 6.500 yıl daha eskidir.
İnsanlık tarihi, insanoğlunun avcı ve toplayıcı toplumdan yerleşik topluma geçmesi ile başlar. Şanlıurfa’da özellikle Harran Ovası’nı 30-40 kilometrelik mesafelerle bir hilal şeklinde çevreleyen tepelerde bulunan 80 dönümlük alana sahip olan ören yeri Göbekli Tepe, Karahan Tepe, Sefer Tepe, Hamzan Tepe ve Balıklıgöl çevresi Neolitik Dönem’in en önemli yerleşimleridir. Buluntular bu bölgede yaşayan insanların Göbekli Tepe’ye gidip ibadetlerini yaptıklarını gösteriyor.
Bölgenin yerleşim alanı olarak algılanması doğru değildir. Göbekli Tepe, MÖ. 10.000 yani günümüzden 12.000 yıl öncesine tarihlenen Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e ait bir inanç merkezidir. Yapılan arkeolojik araştırmalar göstermiştir ki; Göbekli Tepe Neolitik Tapınak Alanı, dönem insanlarının belirli zamanlarda bir araya gelerek ibadet ettikleri bir yerdir. Kesin olmamakla beraber tapınağın bizzat onu kullananlar tarafından gömüldüğü öngörülmektedir.
2-Konumu
Uygarlık Kronolojisini altüst eden Göbekli Tepe, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Şanlıurfa ilinin 17 km doğusunda, Örencik Köyü’nün 3 km kuzeydoğusunda, bir dağ sırasının en yüksek tepesinde, deniz seviyesinden yaklaşık 800 m yükseklikte bulunuyor. Adını bölgede bulunan taş yatır mezardan almaktadır. Höyüğün üzerinden kuzey ve doğuya bakıldığında Toros Dağları ve Karacadağ’a kadar olan bölge, güneye bakıldığında ise Suriye’ye doğru uzanan Harran Ovası görünür. Göbekli Tepe, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor.
3-Ne Zaman Bulundu?
Göbekli Tepe, ilk kez 1983 yılında, tarlasını karasabanla sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götüren bir çiftçi sayesinde fark edilmiştir. Daha önce 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin işbirliği ile hazırlanan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi Araştırma Projesi” çerçevesinde gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında, İstanbul Üniversitesi’nden Prehistorya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Halet Çambel ve Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert Braidwood tarafından keşfedilmiştir. Ayrıca 1980 yılında Peter Benedict’in “Güneydoğu Anadolu’da Anket Çalışması” makalesinde bahsedilmiş ama önemi anlaşılmamıştır. 1995 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Harald Hauptmann’ın danışmanlığında yüzey araştırmaları yapılmış ve 1996 yılından 2006 yılına kadar Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Klaus Schmidt danışmanlığında kazı çalışmaları sürdürülmüştür.
4-Kazılar
Göbekli Tepe’de kazılar her yıl Nisan- Mayıs ve Eylül- Ekim aylarında başlıyor ve yaklaşık 10 hafta sürüyor. Göbekli Tepe üzerinde yapılan jeomanyetik ve georadar taramalarda çapları 20 ile 30 metreye varan daire biçimli 20 adet tapınma amaçlı kullanılan alan tespit edilmiş, bunlardan ancak 6 yapı katı bugüne kadar ortaya çıkarılabilmiştir. Yapılan arkeolojik kazılar, Göbekli Tepe’nin olağan dışı buluntuları ile dinsel/kutsal bir buluşma merkezi olduğunu kanısını uyandırmaktadır.
Göbekli Tepe’deki tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor. Duvarların kalınlığı 1.4 metre olan 12 metre boyutundaki “T” biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki “T” biçiminde sütun karşılıklı olarak yer alıyor. Arkeologlar boyları 3 ila 6 metre arasında değişen bu “T” biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyorlar. Bunun sebebi “T” biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleridir. Ayrıca bu sütunlar üzerine işlenmiş hayvan tasvirleri ve soyut semboller var.
5-Hayvan Figürleri
Göbekli Tepe’de ortaya çıkarılan ilginç buluntular arasında çöl varanı, sürüngen kabartmaları, ağzı açık ve dişleri korkunç bir şekilde betimlenen kurt kafaları, yaban domuzları, turna, boğa, yaban ördeği, leylek, tilki, yılan, akrep, yabani koyun, aslan, örümcek ve kafası olmayan insan kabartması, erkeklik organı abartılı olarak tasvir edilmiş erkek heykelleri vb. yer almaktadır.
Boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleridir. Taşlar üzerine kazınan bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka betimlemeler de tespit edildi. Bunlardan en önemlisi “T” biçimindeki sütunun yan tarafında aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan kabartmasıdır.
Stilize edilmiş insanları tasvir eden “T” biçimindeki sütunların ağırlıkları 40 ila 60 ton arasında değişiyor. İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği arkeologlar tarafından henüz çözülemedi. İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu 12.000 yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı sorusu da henüz cevaplanmadı. Belki tüm bu sorular cevap bulduğu insanlık tarihi tekrar yazılacak.
6-Neden Tapınak Olduğu Düşünülüyor?
Buluntular, Taş Devri’nde yaşayan avcı- toplayıcı insanların hayatta kalma, günlük gereksinimlerini gidermenin yanı sıra doğayı anlamaya çalışma, doğaüstü güçlerin ya da tanrının/tanrıların varlığına inanma, dinsel törenler için düzenli aralıklarla bir araya gelme eylemlerini gerçekleştirdiklerini göstermektedir. Bu dinsel törenlerde hep birlikte, inançlarını simgeleyen hayvan ve insan kabartmalarıyla süslü tapınaklar, dev boyutlu dikili taşlar yapmışlar.
gobeklitepeturkey
Arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >