Blog
Almanya’daki 1400 Yıllık Savaşçılar Farklı Yerlerden Gelmiş
Almanya’daki 1400 Yıllık Savaşçılar Farklı Yerlerden Gelmiş
Almanya’da bulunan 1.400 yıllık bir mezar alanındaki savaşçılar ve çocukların Avrupa’nın farklı yerlerinden geldikleri ortaya çıktı.
1962 yılında Almanya’daki inşaat işçileri, eşine az rastlanır bir bölge keşfetti. 1.400 yıllık bu mezarlık alanda, 13 savaşçının bedeni ve gösterişli mezar eşyaları ve hatta çocuk iskeletleri bulundu. Yıllarca birçok çalışma gerçekleştirildi, fakat söz konusu kişilerin nereden geldiği ya da ne şekilde öldüğü çok net değildi.
Şimdi, hem DNA’ların analizini yapan yeni bir inceleme, hem de kemiklerde bulunan diğer kimyasal sonuçlar, Ortaçağ savaşçılarının kozmopolit yapısını ortaya çıkarıyor. Savaşçıların bazısı yerel halktan olsa da diğer savaşçılar Avrupa’nın çok daha uzak bölgelerinden geliyordu. Henüz kanıtlanmasa da bir teoriye göre, farklı farklı bölgelerden gelen bu kişiler çocukları rehineler olabilir.
Cambridge Üniversitesi’nden biyolojik antropolog Alexander Mörseburg, bu araştırmanın ikna edici kanıtlar öne sürdüğünü belirtiyor. Öte yandan, Mörseburg’a göre, soylu olduğu düşünülen bu kişilerin hayat tarzları, yerel halkı anlamamızda yardımcı olamaz.
Bilim insanları, uzun zamandır bu bedenlerin, Alemanni olarak adlandırılan serbest bir Cermen kabileleri konfederasyonuna ait olan gezgin bir savaşçı-kral sınıfından geldiğini varsaydı.
Söz konusu kabileler ile MS 3. ve 8. yüzyıl aralığında Orta Avrupa’da yaşamış Gotlar arasında uzak da olsa bir ilişki mevcuttu ve Roma İmparatorluğu ile ardı arkası kesilmez bir savaş hali içerisindelerdi.
Tuna Nehri’nin yanındaki çimenlik alanda bulunan mezarlık oldukça iyi durumda. Mezarlıkta deri kaplamalı miğferlerin, kılıçların yanı sıra bronz tokalar ve işlemeli saç tarakları bulundu. Söz konusu bulguların MS 600 ya da 700’lü yıllara ait olduğu düşünülüyor.
Arkeolog Niall O’Sullivan liderliğindeki bir araştırma ekibi, ölülerin kim olduğunu bulmak için burada gömülmüş olan 13 kişiden kemik örnekleri alarak genetik materyelleri bir araya getirmek için yeni nesil bir dizileme yöntemi kullandı. Ekip, on yetişkinin, bir bebeğin, yürümeye yeni başlamış bir başka bebeğin ve bir çocuğun bedenini inceledi.
Bu doğrultuda, daha önceden kadın olduğu düşünülen genç bir savaşçının aslında erkek olduğu anlaşıldı. 10 kişinin cinsiyetine ulaşılsa da diğer iki kişinin cinsiyeti hala bilinmiyor. Beş kişinin akraba olduğu, geriye kalan yedi kişi arasında ise herhangi bir ilişkinin bulunmadığı ortaya çıktı.
Genelde aynı mezara gömülen insanların aynı haneye ait oldukları düşünülür. Ne var ki söz konusu mezarda bulunan üç kişinin üçü de birbiriyle akraba değildi. Örneğin, iki kişinin DNA analizi, onların Akdeniz gibi Avrupa’nın daha güney kesimlerinden geldiğini gösteriyor. Diğer kişiye yönelik gerçekleştirilen DNA analizi ise Avrupa’nın kuzey, doğu ya da iç kesimlerini işaret ediyor. Dahası, biyokimyasal belirteçler, insanların nerede doğup büyüdüğünü gösterebilir. Dolayısıyla, kişilerin dişlerini ve dişlerinde bulunan kimyasal izotopları inceleyen araştırmacılar, bir kişinin Niederstotzingen’de büyümüş olabileceğini söylüyor. Araştırmacılara göre, savaşçılar evlerini yabancılara açmıştı.
Rehin almak, bu kozmopolit yapıyı açıklamada yardımcı olabilir. O’Sullivan, ”Dönemin kültürüne bakıldığında, bazı rivayetler dikkat çekiyor. Bu rivayetlere göre, kabileler çocukları büyütebilmek için rehin alıyordu. Bu iskeletlerden bazıları, çocukken rehin alınıp kuzeye getirildiyse, savaşçı olarak yetiştirilmiş olabilirler.” diyor.
Belki de bu insanlar kabileler arasında gerçekleşen görüşmelerde bir piyon konumunda da olabilirdi.
Mörseburg, rehin alınan çocuklara yönelik oluşturulan hipotezin makul olduğunu belirtiyor. Öte yandan, tek bir örneğin bu uygulamayı yeterli bir biçimde açıklayamayacağını da ekliyor. Aynı zamanda, iyi bir biçimde korunan bedenlerin soylu ailelere ait olduğu biliniyor. Bu noktada, dışarıdan gelen kişilerin, bölgedeki hakim kültüre dahil edilip edilmediği çok net de değil. Dolayısıyla, Mörseburg, sıradan halkın da kökenini araştıran antik DNA çalışmalarını görmek istediğini belirtiyor.
Belli bir süre için savaşçıların nasıl öldüğü bir sır olarak kalacağa benziyor. Söz konusu bedenlerde ne hastalık ne de ölüme neden olabilecek net travma belirtileri bulunmuş değil. Ölümcül Justinianus Veba Salgını Avrupa’yı kasıp kavurduğunda Niederstotzingen’de yer alan bu bölge iskan edilmiş durumdaydı. Dolayısıyla, savaşçıların bu hastalığa yakalanıp ölmesi de bir ihtimal. Ancak Yersinia pestis olarak bilinen bu veba bakterileri ile örtüşen herhangi bir DNA belirtecine de ulaşılamadı. Savaşçıların ölüm nedeni gizemini hâlâ koruyor.
Sciencemag. 5 Eylül 2018.
Makale: O’Sullivan, N., Posth, C., Coia, V., Schuenemann, V. J., Price, T. D., Wahl, J., … & Maixner, F. (2018). Ancient genome-wide analyses infer kinship structure in an Early Medieval Alemannic graveyard. Science advances, 4(9), eaao1262.
Arkeofili
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >