Blog

Oca6

And Dağları’nda Okçuluğun Yükselişi 5.000 Yıl Önce Gerçekleşti

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  And DağlarıOk UcuOkçulukTiticaca Gölü



And Dağları’nda Okçuluğun Yükselişi 5.000 Yıl Önce Gerçekleşti

Önceki araştırmalar okçuluğun And Dağları’nda yaklaşık 3.000 yıl önce ortaya çıktığını ileri sürüyordu.

 

Buket Çağlayan - www.arkeofili.com

 

And Dağları’ndaki okçuluk faaliyetleri ilk olarak 5.000 yıl önce, yani tahmin edilenden çok daha önce ortaya çıkmış.

 

 

And Dağları’ndaki Titicaca Gölü Havzası’na odaklanan ekip, 1.179 ok ucunun analizi yoluyla okçuluk teknolojisinin yükselişinin yaklaşık 5.000 yıl öncesine dayandığını buldu. C: Luis Flores-Blanco

Okçuluk Amerika’da ne zaman ortaya çıktı? Peki bu teknolojinin toplum üzerindeki etkileri nelerdi? Bu sorular antropologlar ve arkeologlar arasında uzun süredir tartışılıyor. Ancak Kaliforniya Üniversitesi’nden antropolog Davis tarafından yürütülen bir çalışma bu gizeme ışık tutuyor.

And Dağları’ndaki Titicaca Gölü Havzası’na odaklanan antropologlar, 1.179 ok ucunun analizi yoluyla okçuluk teknolojisinin yükselişinin yaklaşık 5.000 yıl öncesine dayandığını buldu. Önceki araştırmalar okçuluğun And Dağları’nda yaklaşık 3.000 yıl önce ortaya çıktığını ileri sürüyordu.

Yeni araştırma, yay ve ok teknolojisinin benimsenmesinin hem takas ağlarının genişlemesi, hem de insanların köylerde ikamet etme eğiliminin artmasıyla aynı zamana denk geldiğini gösteriyor.

Antropoloji doktora öğrencisi Luis Flores-Blanco, “Makalemizin çığır açıcı olduğunu düşünüyoruz çünkü bize, Güney Amerika’nın geniş bir bölgesinden çok sayıda eseri sunarak And Dağları boyunca toplumun eski zamanlarda nasıl değiştiğini görme şansı veriyor. Bu, And arkeologlarının taş aletlerin niceliksel analizi yoluyla toplumsal karmaşıklığı araştırdıkları ilk örneklerden biri.” diyor.

Araştırmacılar, bölgedeki artan sosyal karmaşıklığın, tarihsel olarak toplayıcı topluluklarla bağlantılı olan ok uçlarından ziyade genellikle anıtsal mimari ve seramiklerin analizi yoluyla araştırıldığını söylüyor.

10.000 yıllık tarihin bir araya getirilmesi

Araştırma için ekip, 10.000 yılda oluşturulan binden fazla ok ucunu inceledi. Her ok ucu, Titicaca Gölü Havzasından, özellikle de havzanın sırasıyla güneybatı ve kuzeybatısında yer alan Ilave ve Ramis vadilerinden geliyordu.

Flores-Blanco, Titicaca Gölü’nün 3,8 kilometre yükseklikte yer aldığı bölgenin, insanlar tarafından keşfedilen ve iskan edilen en yüksek plato arazileri arasında yer aldığını söylüyor.

“And insanları Titicaca’da, patates gibi bitkileri evcilleştirme konusunda dikkate değer bir başarı elde etti ve geride bugün hala takdir edilen besleyici bir miras bıraktı.” diyor.

“Üstelik Tiwanaku, burada geniş bölgesini inşa eden en büyük And uygarlıklarından biriydi. İnka İmparatorluğu bile bu bölgenin, kendilerinin efsanevi menşe yerleri olduğunu iddia etti. Çalışmamız daha da derine iniyor ve bu And uygarlığının köklerine iniyor.”

Flores- Blanco ve meslektaşları, her ok ucunun çıkış tarihini dikkate aldılar ve ardından uzunluğunu, genişliğini, kalınlığını ve ağırlığını ölçtüler. Erken Arkaik’ten Geç Arkaik’e kadar olan eski ok uçlarının daha büyük olduğunu fark ettiler. Yaklaşık 5.000 yıl önce, Terminal Arkaik döneminde boyutta önemli bir küçülme meydana geldi. Ekip, bu boyut değişiminin, eski teknolojileri terk etmeden mızrak fırlatma teknolojisinden ok ve yay teknolojisine geçiş tercihinde bir değişikliğe işaret ettiğini öne sürüyor.

Ekip ayrıca ok verilerini, yerleşim büyüklükleri, hammadde bulunabilirliği ve kafa travması verileriyle ilgili bölgedeki arkeolojik verilerle karşılaştırdı. Araştırmacılar, Terminal Arkaik döneminde yerleşim büyüklüklerinin arttığını ancak toplam yerleşim alanı sayısının azaldığını söylüyor. Ayrıca, egzotik hammaddelere erişime sahip olmalarına rağmen, yerel halkta toplumsal şiddete dair hiçbir kanıt yoktu.

Flores-Blanco, “Keşfimize dayanarak, yay ve ok teknolojisinin, obsidyen değişim merkezleri gibi veya genişleyen köylerde ikamet eden bireyler arasında yeni sosyal kurumların gelişiminde gözlemlenenler gibi, ortaya çıkan hayati öneme sahip sosyal normlara bağlılığı koruyabileceğini ve garanti altına alabileceğini öne sürebiliriz.” diyor.


UC Davis. 20 Aralık 2023.

Makale: Luis Flores-Blanco et al. (2023).

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için