Blog
Beklenmedik Memeli, Homininlerin Yaşamlarına Işık Tutuyor
Beklenmedik Memeli, Homininlerin Yaşamlarına Işık Tutuyor
On yıllardır antropologlar, insanoğlunun ilk ataları olan homininlerin hayatta kalmak için ne yediklerinin gizemini çözmeye çalışıyor. Bu sorunun cevabı homininlerin kemiklerine kazınmış olarak bulunabilir ancak sonuç her zaman açıkça görünmüyor.
Scientific Reports dergisinde yayımlanan ve Vanderbilt’te paleontolog ve biyolojik bilimler doçenti olan Larisa DeSantis’in önderliğindeki yeni bir araştırmaya göre, erken hominin diyetlerinin cevabı, ilişkisiz büyük bir otçul memeli grubunda bulunuyor olabilir: tapirler.
Bazı tapir türleri, belirli homininlere benzeyen büyük sagital tepelere, yani kafataslarının tepesindeki büyük çene kaslarının bağlandığı kemiksi çıkıntılara sahiptir. DeSantis’in araştırmacı ekibi, çeşitli gıda dokularını çiğnemenin farklı kafatası yapılarına etki ettiği stresi ve gerginliği değerlendirmek için tipik olarak mühendisler tarafından kullanılan yöntemler olan diş mikro-aşınma doku analizi ve Sonlu Elemanlar Yöntemi‘ni kullandı.
DeSantis, “Bazen tamamen kutunun dışında düşünmeniz ve kafatası şekli ile işlevi arasındaki ilişkileri yeniden düşünmeniz gerekir. Araştırmamız, tapirlerin büyük sagital tepelerinin sert yiyecekler yemek için gerekli veya başka işlevleri olup olmadığını incelemeyi amaçladı. Sagital tepelerin yapraklar gibi sert yiyeceklerin uzun süre çiğnenmesine izin verdiğini fakat en sert yiyecekleri yiyen tapir türlerinde bulunmadığını gördük.” diyor.
(Genom Dizilemesine Göre, Tarsiyerler Uzaktan Akrabamız)
Bu çalışma, memelilerde biçim ve işlev arasındaki ilişkileri yeniden değerlendirmek için önemli çıkarımlara sahip. Aynı zamanda nesli tükenmiş hayvanların davranışları hakkında ipuçları ararken geniş bir organizma yelpazesini gözden geçirmenin önemini yeniden doğruluyor.
Araştırma, genellikle “fındıkkıran adam” olarak adlandırılan erken bir hominin olan Paranthropus boisei’nin yayınlanmış analizine dayanıyor. Eski akrabalarımızın, özel kafatası şekillerine göre sert yiyecekler çiğnedikleri ve yedikleri düşünülüyordu fakat diş dokularına ve dişlerdeki kimyasal izler üzerinden analiz edilen mikroskobik bakış; P. Boisei’nin fındık gibi sert yiyecekler yemediğini, bunun yerine otlar gibi yumuşak veya lifli yapraklar, saplı bitkiler yediğini gösterdi.
Tapirus terrestris’in Bilgisayarlı Tomografi Görüntüsü. C: M. Colbert
Touro Üniversitesi Temel Bilimler Bölümü başkan yardımcısı ve P. boisei’nin yukarıda bahsedilen analizinin yazarı Mark Teaford, “Paleobiyolojide, bir sonraki kavrayışımızın nereden geleceğini asla bilemeyiz. Bu çalışma mükemmel bir örnek. En gelişmiş teknikleri kullanarak, ancak ilk insan ataları için model olarak alışılmış karakterlerin dışına bakarak, bazı fikirleri yeniden onaylıyor ve yeni perspektifler de sağlıyor.” diyor.
Grup, dünyanın en bol tapir fosil topluluğunun bulunduğu doğu Tennessee’deki Gri Fosil Alanı da dahil olmak üzere, ABD’nin güneydoğusundan bilinen beslenme düzenlerini ve çeşitli tapir fosilleri ile modern tapirleri görüntüledi. Araştırma ekibinin analizi, en büyük sagital tepeye sahip Güney Amerika’da yaşayan ova tapirinin, yüksek tepeli kafatası formundan dolayı önemli bir zorlanma yaşadığını ve yapraklar gibi yumuşak yiyecekler yediğini belirledi.
Buna karşılık, Latin Amerika’da yaşayan bir tür olan Baird’in tapiri sagital bir tepeden yoksundu ve hurma tohumları dahil en sert yiyecekleri yiyerek en yüksek ısırma gücüne sahipti.
Bu sonuçlar, tapirlerdeki sagital tepelerin çok sayıda sert gıdanın işlenmesinde faydalı olduğunu fakat sert yiyecekler için bir gereklilik olmadığını gösterdi. Araştırma ekibi, bazı eski homininlerdeki sagital tepelerin benzer faydalar sağladığını öne sürüyor. Özellikle P. boisei, daha az kas yorgunluğu ile önemli miktarda bitkiyi işleyebilmek için artan kas hacminden faydalanmış olabilirdi.
Stony Brook Üniversitesi Antropoloji Bölümü profesörü ve makalenin ortak yazarı Frederick Grine, “Bu araştırma özellikle heyecan verici, çünkü bir memelinin kafatasının beslenme davranışı ve mekaniği üzerine bizi erken fosil homininleri üzerindeki çalışmalara hâkim olan tanıdık yüksek primat modellerinin sınırlarının ötesine götüren çok dikkatli deneysel gözlemler içeriyor. Bu ekip, insanlar ile olduğundan gergedanlarla çok daha yakın akraba olan bir hayvanı, yani tapiri kullanarak araştırmalarını, soyu tükenmiş kuzenlerimiz australopitlerin beslenme uyarlamalarına ilişkin olanaklar ve benzersiz içgörülerle zengin bir alana açtı.” diyor.
Toronto Scarborough Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olan ve araştırmayla bağlantısı olmayan Mary Silcox, “Bu inanılmaz derecede yaratıcı ve yenilikçi bir çalışma. Antropologlar, australopitlerin davranışlarını anlamaya çalışırken biraz çıkmaza girdiler. Sorunun bir kısmı, bu grupta gözlemlenen tüm farklı adaptasyonlara sahip hiçbir canlı primat olmamasından kaynaklanıyordu.” diyor.
“Diğer gruplarda modern analogları aramak ilham verici bir yaklaşım. Sonuçlar, güçlü australopitlerin ne yediği hakkındaki mevcut fikirlerle büyük ölçüde uyumlu. Eskiden ‘fındıkkıran adam’ olarak bahsettiğimiz bir kafatasının ‘sert çiğneyen adam’ olarak adlandırılması giderek daha muhtemel görünüyor! DeSantis laboratuvarı, yaratıcı araştırma programı ve diyetin yeniden yapılandırılması için en yeni ve en sağlam yöntemlerle etkileşimiyle öne çıkıyor. “
İpuçları için diğer memelilere bakmak, homininlerin yaşamlarını anlamak için çok önemli. Büyük sagital tepeler, çiğneme ve çene hareketine yardımcı olan büyük temporal kas ekleri için yer sağladığından, sırtlanlar gibi etoburlarda bulunmaları genellikle kemik kırma davranışıyla ilişkili. Bu büyük sagital tepeler, esas olarak bambuyu kırıp tüketen dev panda ayıları gibi otçullarda da bulunur. Primatlarda, goriller ve orangutanlar gibi maymunlarda sert yiyeceklerin bir karışımını yiyen ve en büyük erkeklerde belirgin olan büyük sagital tepeler oluşur. Vücut boyutu da dahil olmak üzere birçok karmaşık faktör nedeniyle, eski hominin diyetlerini anlamak için mükemmel primat modelleri yok.
Vanderbilt University. 12 Haziran 2020.
Makale: DeSantis, L. R., Sharp, A. C., Schubert, B. W., Colbert, M. W., Wallace, S. C., & Grine, F. E. (2020). Clarifying relationships between cranial form and function in tapirs, with implications for the dietary ecology of early hominins. Scientific Reports, 10(1), 1-11.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >