Blog
Bu Mağaralar, İnsanların Akdeniz Adalarına İlk Gelişini Gösteriyor
Homeros’un “Odyssey” adlı eserinde, Odysseus’un gemisini Sicilya boğazını geçerken efsanevi deniz canavarları Scylla ve Charybdis’in yanından geçişini anlatıyordu.
Zeynep Şoray - www.arkeofili.com
Güney Sicilya’daki kıyı ve sualtı mağaraları, adaya gelen ilk insanların yolu ve kaderi hakkında önemli yeni ipuçları içeriyor.
Arkeologlar, Sicilya’nın güneydoğusundaki kıyı ve sualtı mağaralarını araştırarak adaya erken insan yayılımının izini sürüyor. C: Ilaria Patania
Bilim insanları tarafından yürütülen arkeolojik araştırmalar, Sicilya’nın güneyindeki kıyı ve su altı mağara alanlarının, adaya ilk göç eden insanların izledikleri yol ve akıbetleri hakkında önemli yeni ipuçları içerdiğini ortaya koyuyor.
Yeni bir çalışma, çoğunluğu ilk olarak 1870 ve 1990’lı yıllar arasında tespit edilen ancak zaman içinde bilim dünyasından kaybolan 25 mağara ve kaya sığınağının içerikleri değerlendiriliyor. Çalışmanın yazarları ayrıca daha önce keşfedilmemiş kıyı bölgelerinde yeni kara ve sualtı araştırmaları gerçekleştirdi ve potansiyel olarak önemli arkeolojik tortular içeren üç yeni alan ortaya çıkardı.
Arkeoloji profesörü Ilaria Patania, “Araştırdığımız şey sadece ilk kişinin değil, ilk topluluğun da kim olduğu” diyor. “Sicilya’nın ilk kolonizasyon zamanlamasını anlamak, Homo sapiens’in Akdeniz’e erken yayılımının modelini ve örüntüsünü anlamak için anahtar veriler sağlar.”
Pek çok akademisyene göre Sicilya, bölgede insan ataları tarafından kalıcı olarak yerleşilen ilk ada olarak kabul ediliyor, ancak bu başarı ne zaman ve nasıl gerçekleştiği hâlâ bilinmiyor. Sicilya, İtalya anakarasına üç kilometre olmasına rağmen, erken insanlar için bu su geçişi son derece zorlayıcı olmalıydı.
Diğer çalışmalar, esas olarak adanın kuzey tarafındaki olası giriş noktalarına odaklanmıştı.
“Bu araştırma, yeni düşünme ve bakış açılarıyla önceden görünmeyen örüntülerin ortaya çıkarılabileceğini gösteriyor” diyor yeni çalışmanın ortak yazarı T.R. Kidder.
“Önceki akademisyenler, Sicilya’nın güney kıyısındaki sitelerin aşınmış veya işe yarar bilgi sunamayacak kadar hasarlı olduğunu varsaymıştı” diyor Kidder. “Ancak sualtı sitelerini bulmak, incelenebilecek tamamen yeni bir alan açıyor. Bu durum, bu en erken modern insan atalarının göç yollarını yeniden düşünmemizi sağlıyor.”
Tehlikeli Su Geçişi
En büyük Akdeniz adası olan Sicilya, İtalya “çizmesinin” hemen ucunda yer alıyor.
Homeros’un “Odyssey” adlı eserinde, Odysseus’un gemisini Sicilya boğazını geçerken efsanevi deniz canavarları Scylla ve Charybdis’in yanından geçişini anlatıyordu. Boğaz, geçmişteki denizciler tarafından iyi biliniyordu; dalgalarının ve girdaplarının ölümcül güçleri güçlü canavarlara atfediliyordu.
Günümüzde de her yıl Kuzey Afrika’dan binlerce göçmen boğazı geçmeye çalışıyor. Birçoğu başaramıyor, bazıları karaya sadece birkaç yüz metre kala alabora oluyor.
Sicilya adasının yerlisi olan Patania’nın denizin gücüne derin bir saygısı var. Dedesi, şu anda çalışmalarını yürüttüğü sahillerde balıkçılık yapmış biriydi.
Yeni bir araştırmaya göre, Güney Sicilya’daki kıyı ve sualtı mağara alanları adaya ilk göç eden insanların izledikleri yol ve akıbetlerine yönelik önemli yeni ipuçları içeriyor. Bu alanlardan bazıları yer üstündeyken, diğerleri sadece deniz yoluyla erişilebilen batık mağaralar ve gizli mağaralar. C: Ilaria Patania
Patania, “Bana çok erken yaşlarda denizin büyük bir kaynak olabileceği öğretildi. Aynı zamanda denize asla sırtınızı dönmemelisiniz. Deniz çok tehlikeli olabilir” diyor.
Bu fikir onun araştırmalarında da kendini gösteriyor. Patania, “İnsanların marjinal ortamları nasıl iskan ettiğiyle çok ilgileniyorum. Bunlar, her şey iyi giderse doğayla mükemmel bir uyum içinde olduğumuz ortamlar. Fakat bir şey değişirse ve bu küresel iklim değişikliği gibi bir şey olabilir ya da daha küçük bir şey, yeni bir hayvanın gelişi gibi, bu bir felaket olabilir.”
Bölgeyle ilgilenen akademisyenler, insanların Sicilya’ya son buzul maksimumundan 16.000 yıl sonra ulaştığı görüşünde hemfikir. Fakat insanların Sibirya’ya yaklaşık 30.000 yıl önce karadan yayıldıkları bilindiğinden, belirlenen bu tarih şaşırtıcı derecede geç. Bu da, insanların Sicilya’ya şimdiye kadar kabul edilen tarihlerden çok daha önce ulaşıp ulaşmadığını merak ettiriyor.
Ayrıca, hiç kimse insanların Sicilya’ya deniz yoluyla mı yoksa bir kara köprüsü üzerinden yürüyerek mi geldiklerini ve hatta hangi yönden geldiklerini henüz bilmiyor.
“İlk modern insan atalarının yayılışını anlamanın zorluklarından biri, çok erken bir aşamada dünyaya nasıl yayıldıklarını ve kolonileştiklerini tam olarak anlayamamamız” diyor Kidder.
“Ilaria’nın dediği gibi, burası çok marjinal bir ortam. İnsanlar İtalya’dan gelip Messina Boğazı’nı mı geçtiler, yoksa güneyden Afrika kıyıları boyunca mı geldiler? Ya da Akdeniz’de bir adadan diğerine sıçramış olmaları mümkün mü? Güney kıyısındaki yerleşimleri tespit etmek, yolları ve dolayısıyla davranış biçimlerini düşünmemize yardımcı oluyor.”
Gözler Denizde
Patania, Sicilya’nın erken dönem iskanına odaklanan uzun vadeli bir araştırma projesini yürütüyor. Güneydoğu Sicilya’da, Üst Paleolitik döneme ait çok az sitenin bilimsel yöntemlerle kazıldığı ve analiz edildiğini söylüyor.
“Projemiz henüz erken aşamalarda, ancak şimdiden yaklaşık 40 ilgi çekici alan belirledik ve değerlendirdik, bunlardan yaklaşık 17 tanesi daha önce yapılan tanımlamalara dayanarak daha hassas bir şekilde yeniden lokalize edilmiş alanlar”
Patania ve ekibi, son mağara keşiflerine hazırlanmak için Sicilya’daki yerel kasaba kütüphanelerinin arşivlerinde araştırmalar yaptı, 19. yüzyıla kadar uzanan tarihi bültenleri ve haber makalelerini okudu.
Araştırmacılar, potansiyel alanları belirlemek ve yerel amatör arkeologlar tarafından çıkarılan malzemelere ait kayıtları ve fotoğrafları incelemek için çalıştı. Mümkün olduğunda, önceki kazılara katılmış işçilerle röportaj yaptılar ve yerel dalgıçlar ve balıkçılarla da konuştular.
Örneğin, yeni araştırmanın ortak yazarlarından biri emekli bir römorkör kaptanı. Resmi bir bilimsel eğitimi yok ama onlarca yılını Augusta Limanı ve çevresindeki teknelerin güvertelerinde çalışarak geçirmiş.
“Bu konuda paleosolleri aradığımı ve paleosollerin su altında kırmızı ya da gri olabilen killi topraklara benzediğini söylediğim anda bana ‘Ne aradığını çok iyi biliyorum’ dedi” diyor Patania.
Arkeologlar, Sicilya’nın güneyindeki sualtı mağaralarından ve diğer kıyı bölgelerinden taş aletler ve diğer ilgi çekici nesneleri çıkarıp analiz ettiler. C: Ilaria Patania
Patania ayrıca diğer yerel uzmanları ve paydaşları bulmak ve işe dahil etmek için, Sicilya’nın iki eyaleti Siracusa ve Ragusa’nın kültürel ve doğal miras müfettişi ve Sicilya deniz müfettişi ile ortaklık kurdu.
Araştırmanın ilerlemesiyle birlikte Patania, İtalyan donanmasındaki subaylarla da görüşerek uzman dalış ekiplerinin üyelerini sualtı arkeolojik özelliklerini belirlemeye yardımcı olmaları için eğitti. Bu dalgıçlar, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma mühimmat ve diğer kalıntıları temizlemekle ilgili düzenli görevlerini tamamlamak için yerel sularda çok zaman harcıyorlardı.
Patania, “Kıyıya yakın bölgeyle başladık ve önümüzdeki yıllarda yavaş yavaş daha da açığa doğru ilerleyeceğiz” diyor.
Kazılar Devam Ediyor
PLOS ONE’da yayımlanan çalışmadaki yeni alanlardan ikisi, Üst Paleolitik döneme ait insan işgali izleri ve fosil faunası içeriyor olabilir.
Corruggi, Sicilya’nın en güney ucunda yer alıyor. Bu alan, ilk kez 1940’larda diğer araştırmacılar tarafından tespit edilmişti.
Patania, “Bu alan, ikinci bir kara köprüsünün bu adayı Malta adasına bağlayacağı yer” diyor.
“Bu alanı incelediğimizde, Avrupa yaban eşeğine ait dişler ve taş aletler bulduk. Bu alandaki kalıntıları analiz etmek, insan göçünün Sicilya’nın en güney kıyısına ve Malta’ya doğru son adımlarına dair bilgi verebilir”
2024 yazı boyunca proje ekibi üyeleri, Campolato adı verilen ikinci mağarada kazı çalışmaları yürüttü.
“Burada, son buzul çağının neden olduğu deniz seviyesi değişimleri ve hâlâ araştırdığımız yerel bir depreme dair kanıtlar bulduk” diyor Patania.
Patania ayrıca, “Sadece insan iskanının zamanlamasını değil, aynı zamanda bu insanların yaşadığı çevreyi ve depremler, iklimsel ve çevresel değişiklikler ve hatta belki de volkanik patlamalar gibi doğal olaylarla nasıl başa çıktıklarını da yeniden yapılandırmayı umuyoruz” diyor.
Washington University in St. Louis. 9 Ekim 2024.
Makale: Patania, I., Ogloblin Ramirez, I., Carroll, P., Wroth, K., Zaia, S., Di Mauro, S., … & Tryon, C. (2024).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >