Blog
Büklükale’de 3.000 Kişinin Katıldığı Bir Tören Alanı Bulundu
Bulgular, bölgede çeşitli ritüellerin ve törenlerin gerçekleşmiş olabileceğini gösteriyor.
Yazar: İrem Ersoylu
Kırıkkale’de yer alan Büklükale kazı çalışmalarında, saray benzeri bir yapının mahzeninde 3.000 kişinin katıldığı bir tören alanı bulundu.
Kırıkkale’nin Karakeçili ilçesinde yer alan Büklükale’de gerçekleştirilen kazı çalışmalarında Assur Koloniler Çağı’na tarihlenen bir sarayın mahzeninde 3.000 kase kalıntısı keşfedildi. Bulgular, bölgede çeşitli ritüellerin ve törenlerin gerçekleşmiş olabileceğini gösteriyor.
Hititlerin anavatanı, insanlık boyunca pek çok önemli medeniyetlere ev sahipliği yapan ve birçok araştırmacının ilgi odağı olan Orta Anadolu’da arkeolojik kazı çalışmaları devam ediyor.
Hugo Winckler tarafından 1906 yılında başlatılan kazılar, 2008’de Japanese Institute of Anatolian Archaeology’nin (JIAA) girişimleriyle günümüzde halen devam ediyor. Ahi Evran Üniversitesi Arkeoloji bölümünde doçent ve 2009’dan beri Büklükale kazılarını yürüten Kimiyoshi Matsumura ve ekibi, bölgedeki eski kültürlere dair birçok bilgiyi ortaya çıkarıyor.
JIAA’in 1986’dan beri yürüttüğü Kaman-Kalehöyük kazılarıyla, bölgede MÖ 3. binyıldan Osmanlı dönemine kadarki süreçte oluşmuş yerleşimler ile ilgili kapsamlı bir bilgi edinilmişti. Araştırmacılar MÖ 2. binyılda Hititler dönemiyle ilgili veriler toplayarak Orta Anadolu’daki yerleşim tarihine ışık tutmayı hedefliyor.
Kalabalık bir tören alanı
Yapılan kazı çalışmalarında, sitadelin güney kesiminde, kārum dönemine tarihlendirilebilen iki yapı katı olan anıtsal bir yapı keşfedildi. Yapının doğu teras duvarı yamaçta 7 metrenin üzerindeydi ve iri kayalardan yapılmıştı. Binanın uzunluğu 50 metrenin üzerinde ve genişliği yaklaşık 30 metre. Ölçeğine bakılırsa, bu idari bir bina ya da yerel bir kralın ikametgah yeri olabilir.
Yapıda, zemin seviyesinin altında inşa edilmiş iki mahzen tespit edildi. Odaların ikisinde de yığıntı halinde 3.000’i aşkın sayıda küçük kase bulundu. Bununla beraber, 126 maşrapa, 1 gagalı çömlek, bir kristal kase, gözlerinde lapis lazuli taşı kullanılmış mermerden panter başı, obsidyen tabakaları, devekuşu yumurtası parçaları da keşfedildi.
Odaları dışarıdan birbirine bağlayan bir kanalın varlığı dikkat çekiyor. İncelendiğinde su akışına dair bir tortu tabakası bulunmadığından, bu amaçla kullanılmış gibi görünmüyor. Kanalın belki de yeraltı dünyasına girişi temsil eden sembolik bir amaçla inşa edilmiş olabileceği düşünülüyor. Ayrıca, mahzenlerde gerçekleştirilen arkeobotanik analizler, bazı sıradışı bitki türlerine ait kalıntıları ortaya çıkarıyor.
Tüm bu bulgular incelendiğinde, mahzenlerin yakınında bir çeşit ritüel ya da törenin düzenlenmiş olabileceği düşünülüyor. Bu tür ritüellere Hitit metinlerinde rast gelmek mümkün ve bundan dolayı araştırmacılar burada olan şeyin bir kuruluş töreni olabileceğini düşünüyor. Her bir mahzendeki birikmiş çömlek miktarı 3.000’in üzerinde insanın törene katılmış olabileceğini gösteriyor. Tören esnasında insanlar bir şeyler içtikleri kaseleri mahzene atmış olabilirler. R62 odasındaki 3.000’e yakın küçük çömleğin kalıntıları, bunların mahzene kuzeyden atılmış olduklarını gösteriyor.
Hitit törenlerinde sıkça Hatti dilinde kelimelere yer verilmesi, bu tür ritüellerin Hatti geleneğinden geldiğini gösteriyor. Büklükale’de yaşayan bu insanların Hattilerle bir bağı olabileceği ve mahzenlerdeki bu durumun onların dini geleneklerini anlama konusunda bir ipucu olabileceği düşünülüyor.
Yakın Doğu’nun en eski cam şişelerinden biri
Odaların birinde armut biçiminde ve alt kısmı kayıp bir cam şişesi ve camdan bir süsün kalıntıları bulundu. Bu tür objeler Mezopotamya’da MÖ 2. binyılda oldukça yaygındı. Şişenin üstünde bulunan zigzag biçimindeki motifler, bu dönemin cam nesnelerinde sıkça görülüyor. Cam şişeler genelde iç kalıp tekniği kullanılarak üretiliyor.
Yakın Doğu’da ilk cam üretimi MÖ 3. binyıla tarihleniyor. Cam şişe üretimi ise 2. binyılın ortalarında başladı. MÖ 2. binyılda cam bulguların fazlalığı, cam teknolojisinin kuzey Mezopotamya’da geliştiğini düşündürüyor.
Büklükale’de bulunan cam şişe, Yakın Doğu’nun en eski şişelerinden. Şişe üzerinde yapılan izotop analizleri, Orta Anadolu’daki bir atölyede imal edilmiş olabileceğini gösteriyor.
Aynı yerde bulunan disk şeklindeki cam süs, turkuaz renginde, üstüne işleme yapılmamış, dikdörtgen bir uca sahip. Bunun gibi üstüne motif işlenmemiş cam süsler, Nuzi’de tanrıça İştar’ın tapınağında gerçekleşen bir kazı sonucu bulunmuştu. Dekorasyon amacıyla duvarlara asılarak kullanılan bu tür süsler İştar’ın bir sembolü gibi görülüp tanrıçanın kültüyle bağdaştırılıyordu.
Büklükale kazıları
1986’dan beri Japanese Institute of Archaeology’nin (JIAA) Dr. Sachihiro Omura başkanlığında Kırşehir’de Kaman-Kalehöyük alanında gerçekleştirdiği kazılar sonucu Orta Anadolu’daki MÖ 3. binyıldan Osmanlı dönemine kadar görülen yerleşim sürecine dair kapsamlı bir anlayış elde edilmişti.
Orta Anadolu’daki yerleşime daha fazla ışık tutmak amacıyla JIAA, 1986’dan itibaren bütün bölgede çalışmalarını sürdürdü. Çalışmalar sonucu 1.300’den fazla alan incelendi ve kayıtlara geçirildi. Büklükale 1991 ve 2006 yıllarında mercek altına alındı ve araştırmacılar tarafından bölgenin Hitit döneminde önemli bir merkez olduğu ve Kaman-Kalehöyük araştırmalarında aranan boşluğu dolduran bir yerleşim yeri olduğu fark edildi.
Ankara’nın 60 km güneydoğusunda ve Kızılırmak Nehri’nin batı kıyısında yer alan Büklükale, yüzyıllar boyu en önemli geçiş noktalarından biri oldu. Bugün bu araştırmalar sayesinde, Erken Tunç Çağı (MÖ 3. binyıl), Geç-Orta Tunç Çağı (MÖ 2. binyıl), Geç-Orta-Erken Demir Çağı, Osmanlı ve Bizans dönemlerine ait katmanların varlığını ve her dönemin birkaç yapı tabakası bırakmış olduğunu biliyoruz.
Makale: Matsumura, K. (2020). New Evidence on Central Anatolia during the Second Millennium BCE Excavations at Büklükale. Near Eastern Archaeology, 83(4), 234-247.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >