Blog
Down Sendromlu Çocuk, Neandertallerin Fedakarlığını Gösteriyor
Araştırmanın yazarları, Valensiya’daki Cova Negra’nın paleolitik bölgesinde 1989 yılında ortaya çıkarılan kemikleri analiz ederken inanılmaz bir bulguyla karşılaştılar.
Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com
İspanya’daki araştırmacılar, Down sendromuyla tutarlı bir dizi özellik sergileyen bir Neandertal çocuğunun kalıntılarını keşfettiler.
Down sendromlu Neandertal çocuğun bir canlandırması. C: arkeofili
Bununla birlikte, bu duruma sahip diğer tarihöncesi bireylerin aksine, bu genç birey bebekken ölmemişti, bu da hem çocuğun hem de annesinin, kabilelerinin geri kalanından sürekli bakım ve destek aldığını gösteriyor.
Araştırmanın yazarları, Valensiya’daki Cova Negra’nın paleolitik bölgesinde 1989 yılında ortaya çıkarılan kemikleri analiz ederken inanılmaz bir bulguyla karşılaştılar. Bu fosiller arasında, muhtemelen işitme kaybı ve baş dönmesine neden olabilecek doğuştan malformasyonlar gösteren birkaç iç kulak parçası vardı.
Araştırmacılar, “Kalıntılarda bulunan tüm malformasyonlarla uyumlu olan tek sendrom Down sendromu. Bu nedenle bireyin en az altı yaşına kadar yaşamış olması dikkate değer. Bu durum, tarihöncesi toplumlarda Down sendromlu çocukların olağan yaşam beklentisinin çok üzerinde” diyor.
Gerçekten de Down sendromu, insanlarda en sık görülen genetik bozukluk ve aynı zamanda büyük maymunlarda da görülüyor. Ancak modern çağdan önce bebeklik döneminden sonra hayatta kalmanın nadir olduğu düşünülüyor.
Daha önce, şempanzeler arasında, Down sendromlu bir yavrunun annesi ve kız kardeşi tarafından bakıldığı ama iki yaşından önce öldüğü özellikle etkileyici bir vaka gözlemlenmişti.
Bizim türümüz arasında, MÖ 3.629 ile 400 yılları arasında beş tarihöncesi Down sendromu vakası belgelendi ve bu bireylerin hiçbiri 16 aydan uzun yaşamamıştı.
Ancak Cova Negra’daki kemiklerin boyutuna ve gelişim aşamasına dayanarak çalışmanın yazarları, bu Neandertal çocuğun ölüm anında altı ila yedi yaşları arasında olduğu sonucuna vardı.
Araştırmacılar, “Bu çocuğun uzun süre hayatta kalmasının ancak o süre boyunca sürekli bakım ve ilgi görmesi sayesinde mümkün olabileceğini düşünmek mantıklı” diyor.
Bu desteğin niteliği hakkında biraz daha detay veren araştırmacılar, Neandertallerin yüksek düzeyde hareketlilik de dahil olmak üzere zorlu yaşam tarzları nedeniyle, bireyin annesinin böyle bir bakımı tek başına sağlayabileceğini ve aynı zamanda uzun bir süre boyunca normal günlük aktiviteleri gerçekleştirebileceğini düşünmenin zor olduğunu açıklıyor. Bu nedenle annenin, ya diğer günlük görevlerin yerine getirilmesinde yardım için ya da çocuğa gerekli bakımın sağlanmasına doğrudan yardım etmek için ya da her ikisi için sosyal grubun diğer üyelerinin sürekli yardımına ihtiyaç duyması muhtemel.
Bu tür sonuçlar, Homo soyundaki empatik ve insancıl davranışların kökenlerini çevreleyen tartışmaya büyük katkı sağlıyor. Neandertaller arasında bakıcılık yapıldığına dair kanıtlar geçmişte belgelenmiş olsa da, bazı antropologlar bunun, iyiliğin karşılığını verebilecek bireyler arasında bir tür kişisel çıkar anlaşması olarak ortaya çıktığını öne sürdüler.
Ancak yeni çalışmanın yazarları, durumlarının özellikle ilginç olduğunu, çünkü sosyal bakımın, alınan yardıma karşılık verme olanağı olmayan olgunlaşmamış bir bireye yönelik olduğunu söylüyorlar. Bu da Neandertaller arasındaki bakımın köklerinin borçlu bireylerden gelecek hizmetleri güvence altına alma ihtiyacından ziyade gerçek fedakarlığa dayandığı iddiasını güçlendiriyor.
Bu bulguları bir bağlam içinde değerlendiren araştırmacılar, bulgularının, Neandertallerde bakıcılık ve işbirlikçi ebeveynliğin bir arada gerçekleştiğini ve her iki olumlu sosyal davranışın da, türümüzünkine çok benzer olması gereken, yüksek seçici değere sahip daha geniş bir sosyal adaptasyonun parçası olduğunu gösterdiğini söylüyor.
IFL Science. 26 Haziran 2024.
Makale: Valverde, M., Quirós-Sánchez, A., Diez-Valero, J., et al. 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >