Blog
Gaziantep’te 3.500 Yıl Önce Yağmalanmış Kent Bulundu
Gaziantep’te 3.500 Yıl Önce Yağmalanmış Kent Bulundu
3.500 yıldan fazla bir süre önce, Hitit İmparatorluğu adında bir krallık genişliyordu ve gücünün sınırlarını test ediyordu. Yakında Babil’i yok edecekti. Fakat önce ordusu, Mezopotamya ile Akdeniz arasında önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunan Sam’al adlı günümüz Türkiyesi dağlarında yer alan bir şehri yağmaladı ve yaktı.
Bu korkunç günün yakılmış kalıntıları bu yıl 100. yıldönümünü kutlayan Chicago Üniversitesi Doğu Enstitüsü tarafından yapılan bir kazı sırasında binlerce yıl sonra ilk kez ortaya çıkarıldı.
Kazının yardımcı direktörü ve Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri profesörü, Antik Ortadoğu dünyasının önde gelen bilim insanı David Schloen, “Bu inanılmaz derecede şanslı bir buluntu. Her arkeolog bozulmamış bir yıkım katmanı bulmayı umar, çünkü bu size, bir şehrin anlık bir görüntüsünü verir.” diyor.
“Çanak çömlekler hala, binaların içinde, MÖ 1650’de yerleşim sakinlerinin bıraktığı yerde duruyor. Her şeyin tipik bir günde nerede olacağını biliyorsunuz, ki bu gerçekten değerli bir kültürel bilgi.”
Türkiye’nin güneyinde Zincirli’de yer alan yerleşim, 2006 yılından bu yana OI tarafından kazılıyor (2014’ten beri Almanya’daki Tübingen Üniversitesi ile birlikte). Çok önceleri burası Sam’al şehriydi ve kazılar, bu Demir Çağı krallığının yükselişini ve çöküşünü belgeledi.
Araştırmacılar, altında daha erken bir Bronz Çağı tabakası bulmanın bir sürpriz olduğunu söylüyor. Ancak son kazı sezonu, yığılmış tuğlalar ve çatı enkazı altında kalmış iki yanmış bina da dahil olmak üzere, net bir yıkım katmanı ortaya çıkardı. İçinde 10 oda, küçük figürinler ve paramparça olmuş ancak eksiksiz çanak çömlek setleri vardı.
Schloen, “Yangının yoğun olduğunu söyleyebilirsiniz.” diyor. Örneğin, birkaç depolama kabı, yağ veya şarap gibi yanıcı maddeleri içerisinde bulunduruyormuş gibi etraflarında enkazları derinden yakmıştı. Başka bir odada, bir hançer, sahibinin bin yıl önce düşürdüğü yerde yatıyordu.
Ve böyle bir buluntu için olağandışı olarak, ekip olası suçluyu adlandırdı. Schloen, “Bunu, I. Ḫattuşili adlı tanınmış bir Hitit kralı yaptı demeye hazırız.” diyor.
Ḫattuşili, başkenti günümüz Ankara’sına yakın bir konumda olan Hitit İmparatorluğu’nun kurucu hükümdarıydı. İmparatorluk, günümüzde Türkiye ve kuzeybatı Suriye boyunca yayıldı. MÖ 17. yüzyılın başlarında Hititler hırslarını test ediyordu ve Sam’al onların yarıçapındaydı.
Ekip, Hitit dilinin kapsamlı bir sözlüğünü oluşturmak için uzun süredir devam eden bir proje ve bölgenin tarihini belgeleyen onlarca çalışma sayesinde I. Ḫattuşili sonucuna varabildi. Schloen, Zincirli kazısının kapsamlı olarak bu araştırmaya dayandığını söylüyor.
“Gerçekten değerli olan şey, tüm bunları açıklamak için kültürel bağlama sahip olmak. Bu çalışmalar, bir yerleşim kazısı yapmamızı ve bu imparatorlukların bir şehrin sakinleri üzerindeki ekonomik ve kültürel etkilerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak için yeterince anlatıya sahip olmamızı sağlıyor.”
Ekip, kaselerin, kadehlerin, pişirme kaplarının ve saklama kavanozlarının içinde bir zamanlar ne olduğunu anlamak için analiz etmeyi planlıyor.
Ancak şehrin çöküşü ne kadar şiddetli olursa olsun, Schloen kazıda hiçbir insan kalıntısı bulunmadığını söylüyor. Şehir halkı muhtemelen teslim olmuş veya köle olarak satılmış olmalıydı. “İnsanlar canlıyken daha değerlidir.”
Ancak şehir yeniden yükselecek, kendi medeniyeti ile antik Ortadoğu sahnesinde bir oyuncu olacaktı. Örneğin, yerleşimdeki daha sonraki iskan dönemlerinden elde edilen buluntular arasında, bölgedeki insanların ruhun bedenden ayrı olduğuna inandıklarına dair ilk yazılı kanıt olan ve yaklaşık olarak MÖ 735’e tarihlenen bir taş anıt da bulunuyor.
Bu sırada Hitit İmparatorluğu Babil’i yağmalamaya devam edecekti. Ancak daha sonra gücü mum gibi erimeye başlayarak sonraki birkaç yüzyıl boyunca azalacaktı. Schloen, “İmparatorluk genişledikçe, dönemin diğer süper gücü olan Mısır ile kafa kafaya çarpıştı. Bu çatışma, hem Mısır hem de Hitit yazılarında korunmuş olan MÖ 1250’deki bir barış antlaşmasıyla sona erecekti.
Louise Lerner, Chicago Üniversitesi
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >