Blog
Gordion: Antik kenti yöneten 'altın dokunuşlu' Kral Midas gerçekten kimdi?
Devasa bir höyükte, bir zamanlar 135 bin metrekarelik bir alanı kaplamış olan bir kalenin kalıntıları yükseliyor, tepesine doğru kumlu bir yol çıkıyor.
www.haberler.com
Bella Falk | BBC Travel
Frigya'nın antik başkenti Gordion'un "altın dokunuşlu" efsanevi Kral Midas tarafından yönetildiği söylenir. Peki Midas gerçekten kimdi, ve onunla ilgili bu hikayelerin kaynağı neydi?
Yakın zamanda Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Gordion Antik Kenti, Demir Çağı döneminde hüküm süren Friglerin başkentiydi.
En az 4,500 yaşındaki antik kent Ankara'nın 90 km güneybatısındaki çorak, rüzgarlı bir düzlük görüntüsüyle daha çok bir taş ocağını ya da sönmüş bir volkanın kraterini andırıyor.
Devasa bir höyükte, bir zamanlar 135 bin metrekarelik bir alanı kaplamış olan bir kalenin kalıntıları yükseliyor, tepesine doğru kumlu bir yol çıkıyor.
Oradan aşağı doğru açık kazıları görebilir ve sanki kat planına bakar gibi, antik konakların ve depoların yerlerini gösteren yıkılmış duvarların hatlarını görebilirsiniz.
Ufuk boyunca onlarca küçük tümsek, tarih öncesi dev köstebek yuvaları gibi arazide noktalar oluşturuyor.
Buranın bir zamanlar Demir Çağı'nın en büyük krallıklarından birinin başkenti olduğuna tek ipucu 10 metre yüksekliğinde dev taş duvarlarla çevrili anıtsal kapı.
2007'den beri Gordion'daki kazılara liderlik eden Pensilvanya Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Brian Rose, "Pek çok kişi Frigleri duymamıştır ancak MÖ 9. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar Anadolu'ya, yani şimdiki Türkiye'ye hakimdiler" diyor.
"Gordion doğuda Asur, Babil ve Hititlerin, batıda Yunan ve Lidyalıların olduğu ana doğu-batı rotalarının kesişiminde yer alıyor. Frigyalılar bu stratejik konumdan yararlanarak güçlendi ve zenginleşti" diye ekliyor.
Kral Midas gerçekten yaşadı mı?
Herkes Frigya ismine aşina olmasa da Gordion ile özdeşleşen bir başka isim tanıdık gelebilir. Arkeologlar Gordion'un efsanevi Kral Midas tarafından yönetildiğine inanıyorlar.
"Altın dokunuşlu adam" olarak bilinen Midas'ın öyküsü kıssadan hisse olarak anlatılıyor: Midas şarap tanrısı Dionysos'a bir iyilik yapar ve karşılığında bir dilek hakkı kazanır.
Ancak aç gözlü kral işine yarayacak bir şey yerine dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini ister. Hatasını hemen fark eder: Yiyeceği yemek taşlaşır, kızına sarıldığında bir heykele dönüşür. Hikayenin mesajı herkesçe bilinir: Ne dilediğine dikkat et.
1979'dan beri Gordion'u araştıran ABD'deki California Üniversitesinden Prof. Lynn Roller, "Hikaye aslında tam olarak doğru değil. Ancak birçok efsane yüzyıllar boyunca aktarılırken saptırılsa da özünde tarihsel doğruluk vardır" diyor.
Peki Midas kimdir ve "altın dokunuş" fikri nereden kaynaklanıyor? Gerçeği kurgudan ayırmak için arkeologlar Kral Midas'ın gerçek biri olduğunu göstermek zorundaydı. Bunu anlamanın en kolay yolu antik metinlere bakmaktı.
Asurların kralı 2. Sargon'un yıllıkları dahil çeşitli antik kaynaklarda Midas adında bir Frig kralından bahsedilir.
Asurlar onun güçlü bir kral olarak ve MÖ 8'inci yüzyılda sınırlarını genişletme girişimleri sırasında ana rakiplerinden biri olarak gördüler.
Midas'ın varlığına ilişkin daha fazla kanıta Gordion'un iki saat batısında "Midas Kenti" diye bilinen Yazılıkaya'da ulaşmak mümkün. Turistlerin nadiren ziyaret ettiği yer volkanik yapıların uzandığı muazzam güzellikte bir tepe.
Antik mağara ve mabetlerle dolu bu yerdeki anıtların en etkileyici olanı, yaklaşık 3 bin yıl önce bir kaya yüzeyine oyulmuş, 17 metre yüksekliğindeki muhteşem bir tapınak cephesi.
En üstteki yazıttaki Antik Frig dilinde, "Ates […] [bunu] ordunun lideri ve hükümdar Midas'a adamıştır" yazısı Midas'ın Ates adında yerli bir beyin tapınağı kendisine adayacak kadar önemli ve gerçek bir kral olduğunun kanıtı.
Rose, "Midas güçlü bir kral olduğu için Gordion'da bir yerlerde gömülü olma olasılığı yüksek. Mezarını bulmak çok önemli bir keşif olurdu. Bakacak bariz yerlerden biri de kenti çevreleyen höyüklerden biri" diyor.
Gordion'u çevreleyen MÖ 9'uncu ve 6'ıncı yüzyıl arasında oluşturulmuş 125 höyük var. Bu devasa toprak yapılar tıpkı Mısır piramitleri gibi önemli insanların mezarlarını soygunculardan korumak için yapılmıştı.
Bunların en büyüğü 53 metre yüksekliğiyle Türkiye'deki en büyük ikinci tümülüs olma özelliğinde. Uzmanlar bunun 1.000 kişiyle yaklaşık iki yılda inşa edildiğini tahmin ediyor.
'Midas Tümülüsü' gerçekten Midas'a mı ait?
Rose, "Erken dönem arkeologları bu yapıya 'Midas Tümülüsü' adını vermişlerdi çünkü Midas'ın burada gömülü olduğunu düşünüyorlardı.
"Ancak bundan emin değillerdi. Kazarken çok dikkatli olmaları gerekiyordu çünkü büyük bir sıkışık toprak yığını, yanlış yaparsanız tüm yapı üstünüze çökebilir." diyor.
1957'de Türk kömür madencileriyle birlikte çalışan uzmanlar höyüğün içinde dikkatlice tünel açtılar. İçeride çam ve ardıçtan büyük bir gömüt odası buldular. Burada mükemmel bir şekilde korunmuş yaklaşık 3 bin yaşında hava geçirmez bir koza buldular.
Bugün ziyaretçiler aynı kazı tünelini takip edip, dünyanın hala ayakta olan en eski ahşap yapısı olan mezarı ziyaret edebiliyor.
O kadar kırılgan ki artık kirişlerle destekleniyor ve metal bir çitle korunuyor. Yine de Türklerin Pompei'si gibi, yeraltında bu kadar uzun süre saklanmış, Pompei'den 800 yıl daha yaşlı bu bu antik yapıya bakmak nefes kesici bir an.
Mezarın sahibi 60'larında bir adam, çökmüş bir yatakta yatıyor etrafında bronz kavanozlar, işlemeli kaseler, ahşap mobilyalar ve özenli kıyafetlerden parçalar var.
Bunlar bir kralın gömütüyle tutarlı olacak kıymetli eşyalar, peki bu Midas mı?
2000'lerin başında Gordion arkeologları bunun cevabını bulmak için ağaç halka analizine yöneldiler. Ancak odanın yapıldığı ahşapları incelerken bir engele takıldılar.
Rose, "Ağaçlar MÖ 740 civarına aitti. Ancak Asur kayıtlarına göre Midas MÖ 709 dolaylarında yani bundan 31 yıl sonra hala hayattaydı. Mezar Midas'ın olamaz" diyor.
Peki o zaman mezardaki adam kimdi? Gömülme şeklinden bir kral olduğu anlaşılıyordu ama hangisiydi?
Ölüm tarihi sadece bir anlama gelebilirdi.
'Altın dokunuş' fikri nereden geliyor?
Rose, "Midas'ın babası, oğlu iktidara gelmeden yaklaşık üç yıl önce ölmüştü. Yani Midas'ın babası Gordias olduğundan gayet eminiz" diyor.
Oğlu gibi Gordias da efsaneleşmişti. Anlatılanlara göre önceki kral halefi olmadan ölünce kasabalılar kahine başvurdular.
Kahin, kente kağnıyla girecek ilk erkeğin kral olacağını duyurdu. Bundan kısa süre sonra çiftçi Gordias, kağnısıyla kente girdi. Taç giyme töreni yapıldı ve şehrin adı onun şerefine Gordion yapıldı.
Bunu kutlamak için kağnısı karmaşık bir düğümle bir tapınakta sergilendi. Bu ünlü Gordion Düğümü'dür.
Efsaneye göre bu düğümü hangi erkek çözerse Asya'yı yönetecekti. Yıllarda birçok kişi bunu denedi ama başarılı olamadı.
Rose, "Herhangi bir kağnı ya da düğüme dair bir kanıt bulamadık. Ama farklı Antik Yunan tarihçileri MÖ 333'te Büyük İskender'in Pers ordusunu yenmek için buraya geldiğini bildirdi. Düğümle karşılaştığında kılıcını çekti ve onu kesti. Yani düğümün gerçekten var olduğunu düşünüyoruz. Daha sonra İskender, Asya'nın büyük bölümünü fethederek kehaneti doğruladı." diyor.
Peki ya "altın dokunuş"? Bu fikir nereden geliyordu?
Arkeologlar, şaşırtıcı bir biçimde Gordion'da gün yüzüne çıkardıkları 40 bin kalıntı arasında birkaç mücevher, altın sikke ve zarifçe yaldızlanmış bir sfenks kedisi dışında fazla altına rastlamadılar.
Kentte altın olduysa da yüzyıllar boyunca yağmalanmış ya da hala kazılmamış 85 gömüt höyüğünde saklı olabilir.
Ancak arkeologların efsanenin kaynağına ilişkin bir başka teorisi var. Rose, "Bunun bir metafor olduğunu düşünüyoruz" diye açıklıyor ve ekliyor:
"Midas'ın iktidarında Gordion zenginleşti ve güçlendi. Hikaye büyük zenginliğe ulaşanlar için bir metafor haline geldi. Bugün bile 'altın dokunuşu' dediğimizde bir kişinin kolaylıkla zengin olduğunu kast ediyoruz. Bu Kral Midas'a atfedilen bir yetenekti." diye açıklıyor.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >