Yerleşik hayatın M.Ö. 9 bin yıl öncesine kadar uzandığı Aşıklı, insanlık tarihinin en önemli değişim ve dönüşüm süreçlerinden biri olarak avcı-toplayıcı ve göçer yaşamdan yerleşik yaşama geçiş sürecini izlemeye imkan sunan bir bilgi altyapısı sağlıyor.
Türkiye’de yabancı ve yerli turistlerin antik kentlere, arkeolojik yapılara yönelik gezilerinde popüler ilgi alanları genellikle Grek ve Roma dönemine dairdir. Ayakta olan görkemli antik kentler, stadyumlar, tiyatrolar, agora ve nekropoller, kanalizasyonlar, tapınaklar… Antik gezilerde insanlar çoğunlukla fotoğrafını çekip daha sonra paylaşabilecekleri somut, görkemli yapılara odaklanır. Böyle fotoğraf vermeyen höyük kazıları ise meraklıları dışındakiler için pek ilgi konusu olmazlar. Oysa bu kazılar, diğerleriyle kıyaslandığında bizi binlerce yıl öncesine götürür ve insanlığın hikayesine dair çok önemli bilimsel veriler sunar.
Yerleşik hayatın MÖ 9 bin yıl öncesine kadar uzandığı Aşıklı, insanlık tarihinin en önemli değişim ve dönüşüm süreçlerinden biri olarak avcı-toplayıcı ve göçer yaşamdan yerleşik yaşama geçiş sürecini izlemeye imkan sunan bir bilgi altyapısı sağlamıştır. Orta Anadolu’nun Volkanik Kapadokya bölgesindeki bir höyük yerleşmesi olan Aşıklı Höyük, Aksaray’ın merkezinin 25 kilometre doğusunda Kızılkaya köyünde, Melendiz Çayı’nın kenarında bulunuyor.
BİRÇOK BİLİMSEL DİSİPLİN AÇISINDAN VERİ SUNUYOR
Aşıklı Höyük’ün insanlığın birikimi açısından bize ne gibi bilgiler sunduğunu öğrenmek için buradaki geziniz ve tabelaların size söylediklerinden daha detaylısını kazı ekibinin kaleminden ‘asiklihoyuk.org’ adresinde bulabilirsiniz. İnternetten o adrese tıkladığınızda sizi şu ifadeler karşılayacak: “Alınan ilk sonuçlar, kolektif yaşamdan bireyselliğe, barınaktan konuta, yabani hayvanların evcilleştirilme sürecine, küçük ölçekten kalabalık grupları besleyebilecek tarım uygulamalarına, pişirme teknikleri, alet yapımı, çevre koşullarında yaşanan değişim ve gelişimlere kadar yaşamın her alanı ile ilgili bilgi sağlamıştır. Mimarlık tarihi, tıp tarihi, teknoloji tarihinin yanı sıra sosyal tarih, antropoloji, toplum bilim alanlarında güncel tartışma konularını oluşturan kamusal alan, eşitlikçi toplumlar, kolektif yaşam, paylaşım gibi pek çok kavramın ve uygulamanın ilklerinin izlendiği Aşıklı’daki çalışmalarımız, ‘daha iyi bir gelecek’ amacıyla tasarlanan yaşam modellerine katkı sağlayacak yorum ve tartışma zemini oluşturur, veri sağlar, düşünce zenginliğine yönlendirir.”
ON BİN YIL ÖNCEKİ KONUTLARIN DENEYSEL KARŞILIKLARI
Aşıklı Höyük kazı alanını gezdiğinizde, burada on bin yıl önce insanların yaşadığı konut biçiminin deneysel karşılıklarının inşa edildiğine tanıklık edeceksiniz. Bu canlandırma insanı heyecanlandırıyor. Mimarlık tarihinin önemli gelişim ve dönüşüm süreçlerini Aşıklı Höyük’te izleyebilmek mümkün: Mimaride saz ve ağaç gibi doğadan temin edilebilen malzemelerin kullanımı, kerpiç üretimi ve inşa malzemesi olarak tercih edilmesi, oval planlı kulübelerden dörtgen planlı konutlara geçiş.
AŞIKLI’NIN GÜNÜMÜZE TAŞINMASI SÜRECİ
İlk kez 1963 yılında Hititolog Edmund Gordon tarafından saptanan Aşıklı Höyük’te ilk kapsamlı çalışma 1964-65’te Ian Todd tarafından gerçekleştirilmiş. Bu çalışma, yüzey toplaması, kesit çalışması ve tarihlendirmeye odaklanmış. Aşıklı Höyük’teki ilk arkeolojik kazı çalışmaları ise, 1989 yılında, Mamasun Barajı’nın su düzeyinin yükseltilmesine karar verilmesi dolayısıyla höyüğün olasılıkla su altında kalacağının anlaşılması üzerine İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı tarafından başlatılmış. Bu kazılar Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında gerçekleştirilmiş, ikinci başkanlığı ise Dr. Savaş Harmankaya yapmış. 2000-2003 yılları arasında çalışmalar Prof. Dr. Nur Balkan Atlı başkanlığında devam etmiş; 3 yıllık bir aradan sonra ise 2006 yılında Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran ve Dr. Güneş Duru tarafından yeni amaçlar ve yöntemler ile farklı ülkelerden uzmanların da katılımıyla disiplinler arası araştırmaları kapsayan ikinci dönem kazı ve araştırma çalışmaları başlatılmış.
Aşıklı Höyük 2. dönem araştırma ve kazı projesi şu temel alanlara odaklanıyor: “Çevre-paleoçevre, iklim, bölgesel ve yerel hammadde kaynakları; mevsimsel/geçici yerleşmeden yerleşik yaşama geçiş; mekan kullanımı – mekan yenileme, yapı sürekliliği; sosyal organizasyon, sosyal yapı, roller ve kurallar; alan antropolojisi – ölü gömme gelenekleri, sosyal yapı, sağlık, nüfus, beslenme – toplama, üretim, işleme, depolama, tüketim, atım; avcılık – av hayvanları, ortam, insan-hayvan ilişkisi, proto-domestication; ateş – pişirme ve ısınma yöntemleri, ocaklar, yakacak sorunu; toplumsal inançlar – gelenekler, kutlamalar; günlük faaliyetler, obsidyen işçiliği – teknolojik, tipolojik, işlevsel, sürtme taş, sepetçilik, deri işleme, kireç yapımı.”Bu çalışmalar için yerli ve yabancı uzmanların yanı sıra, çeşitli laboratuvarlarla da iş birliği yapılmış.
İnsanlığın kültürü, üretim sürecinden, onun etrafında şekillenen tüm toplumsal ilişkiler bütünü içerisinde yapıp ettiklerinin toplamını kapsar. Aşıklı Höyük kazıları, insanlığın on bin yıl öncesine dair kültürünü anlamak, günümüze etkilerini görmek ve geleceğe dair anlamlı sonuçlar çıkarmak bakımından müthiş bir zenginlik sunuyor. Ve sabırla kazmaya devam ettikçe de, petrolden ya da altından daha değerli, daha çok ihtiyacımız olan kaynaklara ulaşabileceğimizi kesinlikle söyleyebiliriz.
BEYİN AMELİYATI İZİ
Arkeolojik kazıların veriler sunduğu alanlardan biri de tıp bilimidir. Daha önce Burdur, Gölhisar’daki Kibyra antik kentini gezdiğimde orada bulunan buluntular içinde bir beyin ameliyatına da tanıklık edildiğini öğrenmiştim. Aşıklı Höyük kazısı ise, ondan 8 bin yıl öncesinde Aşıklı’da bir beyin ameliyatının izini bugüne taşıyor. İnsan gerçekten hayret ediyor.
Aşıklı Höyük’te bulunan iki ayrı kafatası, tıp tarihi bakımından önemli veriler sunuyor. 20-25 yaşındaki genç bir kadının kafatasında beyin ameliyatı izi saptanmış, cerrahi bir operasyon sonucu olduğu tespit edilen deliğin açılmasından sonra kadının hayatta olduğu ve ameliyattan sonra bir hafta kadar daha yaşadığı anlaşılmış. Başka bir kafatasında ise çene kemiğinde çok ustaca yapılmış otopsi izleri belirlenmiş. Anadolu’nun ilk beyin ameliyatı olarak kabul edilen genç kadına ait kafatası Aksaray Müzesi’nde sergileniyor.
MEKAN İLE TEZAT BİR DUVAR YAZISI: KÜRT GİREMEZ
Aşıklı Höyük’te on bin yıl önce yaşayanların insanlık tarihine önemli katkılarına tanıklık etmiş olmanın heyecanı ile kazı alanından ayrıldıktan kısa bir süre sonra, yol kavşağındaki duvarda günümüz insanının bu mekan ile tezat bir marifetine tanıklık ediyoruz: ‘Kürt giremez’. Bu da tarihin bir ironisi herhalde. On bin yıl önce insanlar nelerle uğraşmış, şimdi ise aynı topraklar üzerinde beyni nelerle meşgul insanlar var.-29.09.2015-Evrensel Haber: Fatih Polat-arkeolojihaber.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >