Blog

Nis13

İspanya’da Neolitik Dönemde Yamyamlık Vardı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  İspanya KafatasıRitüelYamyamlıkCuevaDe El Toro



İspanya’da Neolitik Dönemde Yamyamlık Vardı

Arkeologlar İspanya’daki bir mağaranın derinliklerinde, derileri yüzülmüş, kemikleri oyulmuş ve kaynatılmış yedi insana ait, yamyamlığın da dâhil olduğu kapsamlı bir cenaze ritüelinin parçası olduğu düşünülen kalıntılara rastladı.

İspanya, Cueva de El Toro’dan Neolitik dönem kafatası bardak C: Jonathan Santana / Durham Üniversitesi

İspanya, Malaga’daki Cueva de El Toro’da keşfedilen iskeletler Erken Neolitik döneme, diğer bir deyişle MÖ yaklaşık 5300 ila 4800’e dayanıyor. Mağarada, kemikleri ölümün kısa bir süre ardından gerçekleşmiş kesilme, sıyrılma, doğranma ve ezilmeye dair bariz izler taşıyan en az dört yetişkin ve üç çocuk bulunuyor.

Durham Üniversitesi’nden arkeolog Jonathan Santana ve meslektaşları yayımlanan araştırmalarında, mağarada diğer kalıntıların yanı sıra bulunan kafatası bardağı detaylıca ele alıyor.

Araştırmacılar, kafatasından yapılma bardakların, kafanın etinden ayrılıp yalnız kemiğinin bırakılması, bir yüzeye vurularak kırılması ve kırık kenarların dikkatlice düzeltilmesi yoluyla işlendiğini ifade ediyor. Özellikle, Cueva de El Toro’daki kafataslarından birinin derisinin itinayla sıyrılması, yüz kemiklerinin ve kafa tabanının parçalanması ve kenarlarının düzgün bir şekle ulaşmak için kontrollüce bir yüzeye vurulmasıyla bardak haline getirildiği söyleniyor. Bu durum, kafatasının önce derisinin yüzülmüş daha sonra kemiğinin oyulmuş olduğu anlamına geliyor.

Neolitik döneme dayanan diğer kafatası bardağı örnekleri de bulunuyor. Santana ve meslektaşları, İber Yarımadası’nın güneyindeki üç mağarada hem kafatası bardaklara hem de yamyamlığa dair kanıtlara rastlandığını, Kuzey İspanya’daki El Mirador mağarasında ise beynin bir tür “gastronomik yamyamlık” amacıyla çıkarılmasının ardından yapılmış olabilecek altı kafatası bardak keşfedildiğini belirtiyor.

Kafatası bardak üzerindeki kesik izlerini gösteren çizim C: Jonathan Santana / Durham Üniversitesi

Cueva de El Toro’da kafatası bardak önceki örneklerle uyuşuyor, ancak arkeologlar kafasının diğer örneklerden farklı olarak kaynar suya maruz kaldığını öne sürüyor. Santana ve meslektaşları araştırmalarında, kafatası bardağın “cilalı” olduğunu belirtiyor. Söz konusu cila kemiklerin, iç kısımları zımparalayıcı etkiye sahip çömlek kapların içinde kaynatılmasıyla oluşuyor. Kaynatma işlemi sonrasında kemik parlak bir yüzeye sahip oluyor. Kemiğin tümüyle temizlemesinin amaçlandığı kaynatma işleminin bardak yapmanın son adımı olması muhtemel.

Neolitik dönem yamyamlığının ardındaki sebep bardak yapma işleminin aşamaları kadar açık değil. Santana ve meslektaşları araştırmalarında bu durum için üç olası açıklama sunuyor: açlık veya kaynakların tükenmesinden kaynaklanan hayatta kalma amaçlı yamyamlık; gruplar arası şiddetle ilişkili agresif yamyamlık; ve çok aşamalı bir ölü gömme uygulamasının unsuru olan cenaze yamyamlığı.

Neolitik dönem İspanya’sının arkeolojik kayıtlarında açlığa dair herhangi bir kanıta rastlanmadığından arkeologlar ilk açıklamayı ihtimaller arasına katmıyor. Cueva de El Toro’daki kalıntılarda şiddet kaynaklı ölümü işaret eden izlere de rastlanmıyor böylelikle agresif yamyamlık da olasılık dışı kalıyor.

Cueva de El Toro’daki kemiklerin evsel bir bağlam içerisinde bulunması, cansız bedenlere uygulanan tüm bu işlemlerin karmaşık bir cenaze ritüeliyle ilişkili olabileceğini gösteriyor. Mağarada kalıntıları keşfedilen bireylerden bazıları arasında biyolojik bir ilişki bulunması ölülerin sevdikleri tarafından parçalanmış olabileceğine dair destekleyici kanıtlar sunuyor. Kafatasından bardak yapılan bireyin diğer kalıntılar arasında ailesel herhangi bir bağ bulunmasa da, alınan örnekler diğer iki iskelet arasında anne tarafından birinci dereceden akrabalık olduğunu gösteriyor.

Cueva de El Toro’da ele geçirilen deliller yamyamlığın, kafatasından bardağın da rol oynadığı ritüelleşmiş eylemlerle evsel bir ortam içerisinde uygulandığını gösteriyor. Araştırmacılar, Neolitik dönem İspanya’sına dayanan diğer örneklere dayanarak, bu uygulamanın ilk tarım toplulukları arasında yaygın olduğunu düşünüyor.

Winchester Üniversitesi’nden, araştırmaya dahil olmayan biyoarkeolog Katie Tucker, araştırmanın insan kafatası kalıntılarına yapılan çoklu modifikasyonlara dair kuvvetli deliller sunduğu kanaatinde. Ancak, Tucker bu tür eylemlerin yamyamlıktan ziyade karmaşık birincil ve ikincil cenaze ritüelleri kapsamında uygulandığını düşünüyor. Tucker, Santana ve meslektaşlarının durumu bedenin ölüm sonrası modifikasyonu yerine neden özellikle yamyamlıkla ilişkilendirdiği hususunda belirsizlik yaşıyor.

Benzer şekilde Bournemouth Üniversitesi’nden arkeolog Arwa Kharobi de araştırmacıların Cueva de El Toro’daki kafatası bardak ve diğer kalıntıların analizindeki çok yönlü yaklaşımlarını takdir ederek “yamyamlığın başlı başına karmaşık bir olgu olması ve bilinen vakaların azlığı sebebiyle olayı doğrudan yamyamlığa bağlamanın güç olduğunu belirtiyor. Kharobi ayrıca, stronsiyum izotop oranı analizleri gibi yapılacak ek incelemelerin araştırmacıların kafatasından bardak yapılan bireyin kökenini daha iyi kavramasına yardımcı olacağına inanıyor.

Santana ve meslektaşları özellikle Erken Neolitik dönemde kullanılan mağaraların son derece karmaşık doğası göz önüne alındığında, bulunan kalıntıları yorumlamanın zor bir iş olduğunu söylüyor. Bardak yapılan kafatasının aynı veya diğer bir gruptan düşman görülen birine ait veya grupta önde gelen birinin hatırası olabileceği ifade ediliyor.

Bu türden cenaze uygulamaları biz modern dünya insanlarına tuhaf gelebilir. Ancak, Kharobi bu uygulamaları yalnızca ölüm ve bedenin parçalanmasından ziyade paylaşmak ve yemek gibi olumlu toplumsal etkileşimleri yansıtan antik bir bağlam içerisinde düşünmemizi öneriyor.

Erken Neolitik dönemin sonlarında bu bölgede kritik ve travmatik bir olayın meydana gelmiş olabileceğini ifade eden Santana, yamyamlığın, sembolik ve ritüelistik bağlamda veya farklı gruplar arasındaki şiddetin bir sonucu olarak, karşı karşıya kalınan yeni durumla baş etmeye verilen toplumsal bir tepki olabileceğini belirtiyor.


Forbes. Kristina Killgrove. 27 Mart 2019.

Arkeofili

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için