Kaliforniya’daki bir arkeolojik bölgeyi incelemek için DNA yerine protein dizilerini okumaya dayanan yeni yöntem, insan kalıntılarının biyolojik cinsiyetini tahmin etmek için kullanıldı.
Protein bazlı teknik, 300 ile 2.300 yaş arasındaki 55 insan kalıntısının incelenmesinde DNA analizine göre daha iyi sonuçlar verdi. Çalışma, Scientific Reports’ta yayımlandı.
Glendon Parker ile çalışan, Kaliforniya Üniversitesi Çevresel Toksikoloji Bölümü’nde Yardımcı Doçent Tammy Buonasera, bu yöntemin diş minesinde bulunan bir protein olan amelogenin proteinini hedeflediğini söylüyor.
Araştırmacılar, cinsiyet tayini için kullanılan üç yöntemden yeni proteomik yöntem, DNA analizi ve osteoloji veya kemiklerin boyut, şekil ve bileşiminin analizini karşılaştırdı. Bu yöntemleri, Kaliforniya’daki Sunol yakınlarında yer alan iki eski Ohlone köyünün kalıntılarına uyguladılar. Bu bölge, Davis Uzak Batı Antropolojik Araştırma Grubu tarafından Muwekma Ohlone kabilesiyle birlikte kazılıyordu.
Amelogenin, insan vücudundaki en sert ve en dayanıklı madde olan diş minesinde bulunan bir proteindir. Amelogenin geni, hem X hem de Y cinsiyet kromozomlarında bulunur ve amelogenin-Y proteini, amelogenin-X’ten biraz daha farklıdır.
Yöntem, bir dişten çok az miktarda protein alınarak yapılır. Tüm proteinler bir amino asit zincirinden oluşur, bu nedenle protein analiz edilerek amino asit dizilimi elde edilir ve bu dizilim daha sonra proteini tanımlar. Doğal olarak oluşan 20 amino asidin her biri DNA’daki üç harfli bir kodla belirtilir, bu yüzden amino asit dizisinden geriye doğru çalışmak ve olası DNA kodunu bulmak mümkündür.
Mevcut Yöntemlerden Daha İyi
Araştırmacılar, yeni protein yöntemini kullanarak tüm kalıntıların cinsiyetini belirlerken DNA yöntemlerini kullanarak beşi hariç hepsini belirleyebildiler. Osteoloji ve proteomiklerden elde edilen sonuçlar hemen hemen tüm vakalarda aynı olmasına rağmen, sadece kemiklerin incelenmesi iskeletlerin sadece yarısı için etkili oldu.
Osteoloji ile bulunması mümkün olmayan durumlarda, protein yöntemiyle çocukların cinsiyet tahmini yapılabildi. Sonuçlar, DNA’dan gelen sinyal zayıf olduğunda bile güvenilirdi.
Parker, “Bu teknik, daha fazla DNA parçalanmasının beklendiği yaşı daha eski iskeletler için daha hassas bir teknik.” diyor.
İnsan kalıntılarının biyolojik cinsiyetini belirleyebilmek, her bireyin kişiliğine dair daha önemli bilgiler sunar. Eerkens, antropologların biyolojik cinsiyeti belirlemekle ilgilendiklerini, çünkü cinsiyetin sağlıkla etkileşime girdiğini ve insanların nasıl bir kimlik oluşturduğu ve bir toplum içinde nasıl muamele gördüğü üzerinde büyük bir etkisinin olabileceğini söylüyor.
Eerkens, “Dünyadaki hemen hemen her insan toplumu, insanları sınıflandırmanın bir yolu olarak cinsiyeti ve toplumsal cinsiyeti birleştirir ve bunlar sizin statünüzü ve toplumda kiminle ilişkilendirildiğinizi etkileyebilir.” diyor.
Toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyet aynı şey olmasa da birbirleriyle bağlantılıdır. Bu nedenle cinsiyeti tahmin etme yeteneği, arkeologlara, toplumsal cinsiyetin kolayca korunmayan kültürel yönlerini anlamaya çalışırken önemli bir fikir verir.
Örneğin, küçük köylere dayalı bir toplumda, insanlar genellikle köylerinin dışında eş bulmak zorunda kalırlar. Kültürel kurallara bağlı olarak, kadınlar veya erkekler evlenmek için köyden ayrılır.
University of California. 20 Temmuz 2020.
Makale: Buonasera, T., Eerkens, J., de Flamingh, A., Engbring, L., Yip, J., Li, H., … & Nijmeh, C. (2020). A comparison of proteomic, genomic, and osteological methods of archaeological sex estimation. Scientific RepoRtS, 10(1), 1-15.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >