Blog
Kıbrıs’ta Kaybolan Arkeolojik Mezarlar Yeniden Bulundu
Dikelya, Lefkoşa’nın yaklaşık 30 km güneydoğusunda ve Leicester Üniversitesi’nin 2015 yılından bu yana çalıştığı Akrotiri’deki Batı Egemen Üs Bölgesi’nin 80 km kuzeydoğusunda yer alıyor.
Zeynep Şoray - www.arkeofili.com
Kıbrıs’ta bulunan ve muhtemelen Tunç Çağı’na kadar uzanan kırktan fazla arkeolojik alan bilim insanları tarafından yeniden bulundu.
Paphos yakınlarındaki ünlü Hellenistik mezar kompleksinin küçük bir bölümü, Krallar Mezarı-Dünya Mirası Alanı. C: ULAS, Leicester Üniversitesi
Leicester Üniversitesi Arkeoloji Hizmetleri’nden küçük bir arkeolog ekibi, adanın güney kıyısında bir ‘yüzey araştırması’ (sistematik bir araştırma ve görünür arkeolojik kalıntıların kaydedilmesi) gerçekleştirdi. Kıbrıs’ın Lefkoşa’daki Eski Eserler Dairesi tarafından ruhsatlandırılan çalışma, Birleşik Krallık ve denizaşırı Savunma mülklerinin koruyucusu olan DIO’nun alan yönetimine bilgi sağlamak amacıyla gerçekleştirildi.
Dikelya, Lefkoşa’nın yaklaşık 30 km güneydoğusunda ve Leicester Üniversitesi’nin 2015 yılından bu yana çalıştığı Akrotiri’deki Batı Egemen Üs Bölgesi’nin 80 km kuzeydoğusunda yer alıyor.
Yüzey araştırmasının amacı, 1960’ların başında Dikelya üssündeki garnizonun geliştirilmesinden ve bölgenin batı ucundaki Kingsfield Havaalanı’nın yapılmasından önce kaydedilmiş olan yaklaşık 60 olası arkeolojik alanın yerini tespit etmekti.
Yüzey araştırması hazırlanırken, bilinen tüm bilgileri içeren bir Coğrafi Bilgi Sistemi kaydı derlendi ve bu kayıttan olası alanların koordinat noktaları standart el GPS ünitelerine aktarıldı. Arkeologlar daha sonra her bir alanı ziyaret etti ve daha önce kaydedilmiş olan kanıtları aradı. Başarılı bir şekilde bulunduktan sonra her bir alanın fotoğrafı çekildi, GPS ile yerleri tespit edildi ve proforma sayfalara kaydedildi.
Leicester Üniversitesi’nden arkeologlar tarafından ziyaret edilen alanların konumu. C: ULAS, Leicester Üniversitesi
Çalışma sonucunda toplamda, 5’i tarihi bina olmak üzere 51 alan tespit edildi. Alanların 47’sine ait bazı kayıtlar günümüze ulaşmıştı, fakat diğer dördü sadece 1:25.000 ölçekli plan üzerindeki etiketlerden biliniyordu. Sit alanlarının çoğunun tarihi şu anda bilinmemekle birlikte, MÖ 2.500’lerde başlayan Tunç Çağı’ndan MS 12. yüzyılda sona eren Bizans dönemine kadar uzanıyor olmaları ve MÖ 312-58 Hellenistik dönem ile MÖ 58-MS 395 Roma dönemlerine ait sit alanlarını da içermeleri muhtemel.
Dikkat çeken önemli noktalar arasında, denize doğru uzanan alçak çıkıntılardan taş alınan üç kıyı taş ocağı yer alıyor. Taş ocaklarından birinde, çıkarılan kaya levhalarını derin sularda bağlı teknelere yüklemek için kullanılmış gibi duran küçük bir rampa vardı. Bir diğerinde ise, birbirlerine hemen bitişik olan ve ana kayada belirgin yonca yaprağı şekilleri bırakan düzinelerce çok net dairesel öğütme taşı çıkarılmıştı.
İç platonun bir bölümünde birkaç hektarlık bir alana yayılmış geniş kaya mezarları vardı. Bu mezarların çoğu çok kötü durumdaydı ve bazılarında bitişik toprak yığınları şeklinde açık yağma izleri vardı. Birçok mezar, çöp atmak için uygun alanlar olarak kullanılmıştı. Xylotymbou köyünün batısındaki bir manastırı çevreleyen önemli bir mezarlığın parçası olan bir mezar, kedileri kafeslemek için kullanılıyordu.
Leicester Üniversitesi’nden araştırmayı yöneten Matt Beamish, “CBS ve araştırma yöntemlerimiz 2019 yılında Akrotiri yarımadasında benzer bir araştırma için kullanıldığında iyi sonuç vermişti. Araştırmayı planladığımız alanların birçoğu en son 20 yıl önce ziyaret edilmişti ve birçok örnekte artık mevcut olmadığı ya da bulunamadığı rapor edilmişti.” diyor.
“Düşündüğümüzde, bunun daha çok yetersiz haritalama, hazırlık eksikliği ve uydu konum teknolojilerinin eksikliğiyle ilgili olduğunu gördük. Biraz sabırla pek çok alanın yeniden bulunabileceğini gördük.”
Arkeolog Matt Beamish, Xylotymbou yakınlarında Bizans dönemine ait olası bir mezarı kaydediyor. C: ULAS, Leicester Üniversitesi
“Eksik olan ve geçmişte bir aşamada yanlış bir şekilde yeniden çizilmiş olan arşiv bilgilerinin bazılarında şüphesiz sorunlar vardı. Bazı alanların daha sonra yapılan yollar ve binalar nedeniyle kaybolduğu açıktı.”
Dikelya Egemen üssü yaklaşık 20 km genişliğinde ve 7 km derinliğinde ve Larnaka Körfezi’nin doğu tarafında yer alıyor. Topografya, sarp kireçtaşı kayalıkları ve tepelerle buluşan düz bir kıyı şeridi, daha fazla kayalık çıkıntı alanı içeren ve genellikle ekim altındaki kuru yataklar olan nehirler tarafından ikiye bölünen iç kısımda geniş düz bir plato dahil olmak üzere çeşitlilik gösteriyor.
Sahil şeridi ve plato, tarım ve bahçecilik alanları ile zeytin ve narenciye bahçeleri ve çalılık alanları içeriyor. Bölgenin kuzeyinde büyük süt ve besi hayvanı çiftlikleri bulunuyor.
Kıbrıs’ın Akdeniz deniz yolları üzerindeki konumu, zengin ve çeşitli bir kültürel mirasa neden oldu. Ayrıca Tunç Çağı, Hellenistik/Demir Çağı, Roma ve Bizans veya Orta Çağ dönemlerine ait birçok arkeolojik alanın korunmasıyla ünlü.
Dikelya bölgesinin batı ucunda bu iskan, Kokkinokremnos’taki büyük bir Tunç Çağı savunmalı tepe yerleşimi ve Vikla’daki bitişik bir Demir Çağı tepe kalesinden içeren önemli bir arkeolojik peyzajda temsil ediliyor ve her ikisi de Roma liman kenti Koutsopetria’nın üzerinde yer alıyor. Roma limanının tamamı, muhtemelen bir tsunami felaketi sonucunda dolmuştu.
Ormideia’da bitişik öğütme taşı sökümleri. C: ULAS, Leicester Üniversitesi
Dikelya’da bilinen arkeolojik alanların büyük bir kısmı ölü gömmeyle ilgili ve bunlar çoğunlukla, bazıları kireçtaşı mağaralara inşa edilmiş kaya mezarlarından (genellikle Hellenistik/Demir Çağı) ve kayaya oyulmuş çukur mezarlarından (genellikle Bizans/Roma-Orta Çağ) oluşuyor.
Matt Beamish, “Araştırma, önemli arkeolojik alanların tespit edilmesiyle çok başarılı oldu. Çıplak gözle görülemeyen daha pek çok arkeolojik alanın var olacağını biliyoruz. Bölgenin büyük bölümünde sistematik bir arkeolojik araştırma yapılmadı ve belki LiDAR kullanılarak uzaktan algılama veya havadan araştırma yapılması, önceki insan faaliyetlerinin daha geniş bir resminin çizilmesini sağlayacak.” diyor.
DIO Arkeoloji Danışmanı Alex Sotheran, “Matt ve ekibi tarafından yürütülen çalışma, Dikelya bölgesindeki arkeolojiye ilişkin bilgi ve anlayışımızı gerçekten geliştirdi ve ileriye dönük olarak bu hayati ve önemli miras varlıklarının daha iyi yönetilmesini sağlayacak.” diyor.
Xylophagou demirleme yeri yakınında taş ocağı. C: ULAS, Leicester Üniversitesi
Yüzey araştırması sırasında elde edilen veriler DIO’nun Tarihi Binalar, Sitler ve Anıtlar Kayıtları’na girildi.
Ayrıca arkeolojik veriler, Kıbrıs İngiliz Kuvvetleri ile Kıbrıs Cumhuriyeti Eski Eserler Dairesi arasındaki İşbirliği Protokolü kapsamında Kıbrıs Cumhuriyeti Eski Eserler Dairesi ile paylaşıldı.
Protokol, Akrotiri ve Dikelya Egemen Üs Bölgelerindeki askeri eğitim faaliyetleri ve altyapı çalışmalarının yanı sıra arkeoloji üzerindeki potansiyel etkilerin de aktif olarak dikkate alınmasını sağlayacak. Ayrıca inşaat projeleri sırasında ortaya çıkan arkeolojik kalıntıların yönetilmesine ilişkin prosedürleri de belirleyecek.
University of Leicester. 6 Mart 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >