Blog
Megafauna Gizemi: Avustralya’nın 40.000 Yıllık Faili Meçhul Davası
Son on yılda yüzlerce megafauna fosilinin ortaya çıkarılması, merak uyandıran şu soruyu gündeme getirdi: Bu hayvanların 60.000 ila 20.000 yıl önce yok olmalarına ne sebep oldu?
Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com
Bir zamanlar Avustralya’da, pikap boyutunda keseli hayvanlar, devasa kuşlar, 5 metrelik zehirli kertenkeleler gibi devasa hayvanlar yaşıyordu.
Yaklaşık 45.000 yıl önce Avustralya’da yaşamış bir megafaunaya dair görsel. (C: Peter Trusler, Monash University)
Megafauna olarak bilinen bu büyük boyutlu hayvanlar Avustralya’da her zaman vardı. Ancak yaklaşık 2,5 milyon yıl önce devasa boyutlara ulaştılar. En büyükleri ise Pleistosen çağı olarak bilinen dönemde yaşadı.
Son on yılda yüzlerce megafauna fosilinin ortaya çıkarılması, merak uyandıran şu soruyu gündeme getirdi: Bu hayvanların 60.000 ila 20.000 yıl önce yok olmalarına ne sebep oldu?
Bilim insanları, bu devasa hayvanların nasıl yok olduğuna ilişkin giderek artan kanıtları gün yüzüne çıkarıyor.
Yavaş bir yok oluş
Araştırmacıların hemfikir olduğu tek bir şey var—bu devasa hayvanlar “katliam” tarzı bir olayla bir gecede yok olmadı. Toplamda yaklaşık 10.000 yıl süren oldukça yavaş bir yok oluş söz konusu.
Fakat uzlaşı büyük ölçüde burada bitiyor ve görüşler ayrışıyor. Megafaunanın yok oluşunun nasıl gerçekleştiğine dair üç temel teori var: Kimileri temel sorumlunun iklim değişikliği olduğunu savunuyor, kimileri de soylarının tükenmesini insanların avlanmasına bağlıyor; bazıları ise her ikisinin de rol oynadığını düşünüyor.
İnsan avlanmasının rolü
Flinders Üniversitesi’nde 20 yıldır megafauna üzerinde çalışan paleontoloji öğretim görevlisi Dr. Aaron Camens, insanların bu türlerin yok oluş sürecinde birincil rol oynadığına inanıyor.
Etrafta ağır ağır dolaşan büyük boyutlu protein kaynağı hayvanlar olduğunda, insanların onları avlamayacağını düşünmenin saçma olduğunun altını çizen Camens, “İnsanlar, karşılaştıkları her hayvanı kasıtlı bir hırsla öldürmüş değil… ama var olan bir dengeyi bozmuş oldular” diyor.
Megafauna, üreme konusunda oldukça yavaştı. Çevreyle bir denge içindeydiler ancak insanlar geldiğinde bu denge değişti. Bu da onları yok olmaya karşı savunmasız hale getirmiş olabilir.
Örneğin, eğer Avustralya Yerlileri (First Nations) belirli bir bölgede yılda sadece bir kez genç bir Diprotodon avlamış olsaydı, bunun 1.000 ila 10.000 yıl içinde türün tamamen yok olmasına yol açabileceğini belirten Camens, bunun, insan ömrü boyunca neredeyse fark edilmeyecek kadar küçük bir düşüş olduğunu söylüyor.
İklim etkisi var mıydı?
Megafauna fosillerini tarihlendiren jeokimya profesörü Anthony Dosseto, bu yok oluşta hem iklim değişikliğinin hem de insan faaliyetinin etkili olmuş olabileceğini savunuyor.
Dosseto, “İnsanların rolü olduğuna eminim. Ancak iklimsel ve çevresel değişimi tamamen görmezden gelmemiz gerektiğine dair bir kanıt olduğuna da pek ikna olmuş değilim” diyor.
Bir çalışmada, ekibiyle Queensland’deki South Walker Creek bölgesinde bulunan fosilleri 34.000 ila 40.000 yıl öncesine tarihlendirdi. Şaşırtıcı biçimde, aynı ekip yalnızca 20.000 yıllık megafauna kangurusu fosilleri de buldu ve bu veri, başka bağımsız bir laboratuvarca doğrulandı. Bu daha genç tarih, buzulların en büyük boyutlarına ulaştığı son dönem olan son buzul maksimumuna denk geliyor ve bu da iklim değişikliğinin en azından bazı megafauna türlerinin yok oluşunda payı olduğuna dair bir kanıt sunuyor.
Dosseto, “Bu bir bakıma tuhaf, çünkü tüm megafauna türlerinin o dönemde artık ölmüş olması gerekiyordu. Bu bulgu muhtemelen bazı tartışmalara yol açacak” diyor.
Hem iklimin hem de insan faaliyetlerinin bir rol oynadığına inanan Dosseto’ya göre bu iki etken birbirini dışlamak zorunda değil.
Farklı türler, farklı hikayeler
Batı Avustralya Müzesi’nde memeliler küratörü olan Dr. Kenny Travouillon, megafauna türlerinin tükenmesinde tek başına insanları veya iklimi suçlamak için yeterli kanıt olmadığına inanıyor. “Büyük olasılıkla, her ikisinin bir kombinasyonuydu,” diyen Travouillon, bunun her megafauna türü için geçerli olmadığını da ekliyor.
Örneğin, boynuzlu dev kaplumbağa benzeri Ninjemys oweni gibi bazı megafauna türlerinin Avustralya’ya insanların gelişinden önce ortadan kaybolduğuna dikkat çeken Travouillon, ayrıca Pilbara’daki Du Boulay Creek gibi bölgelerde Diprotodon da dahil olmak üzere 100.000 yıl öncesine tarihlenen fosillerin varlığının, “insanların müdahalesi için çok erken bir zamana” işaret ettiğini söylüyor.
Travouillon, birkaç yıllık kuraklığın, popülasyonları hızla tehlikeli derecede düşük sayılara düşürebileceğini ve kalıcı yok oluşa karşı savunmasız hale getirebileceğini öne sürüyor. Yine de insanlarla zaman bakımından kesişen en az 20 megafauna türünün var olduğunu kabul ediyor.
Her şey kemiklerde saklı
Batı Avustralya’nın engin coğrafyası, farklı iklim ve ekosistemlere sahip; bu da paleontologlar için kıta genelinde net bir megafauna tarihi oluşturmayı zorlaştırıyor.
Travouillon, “Batı Avustralya’nın tek bir noktasına bakıp her yerde aynı olduğunu varsayamazsınız. Fosil kayıtları tutarlı olmadığından tüm kıta hakkında genelleme yapmak doğru değil,” diyor.
Örneğin tropik bölgelerde sıcak ve nemli koşullar, kemiklerin iyi korunmasını engelliyor ve ve bilim insanlarının inceleyebileceği daha az kalıntı bırakıyor. Öte yandan kıtanın güneybatı bölgeleri, megafaunanın gerçekten yok olmasına neyin sebep olduğuna dair tartışmaları körükleyen mükemmel bir fosil kaydına sahip.
Tartışmaya açık
2010 yılında güneybatı mağaraları üzerine yapılan bir çalışma, iklimden ziyade insan faktörünün megafaunanın yok oluşunda başlıca suçlu olduğuna dair sağlam kanıtlar sunduğu sonucuna vardı.
Camens’e göre, bu alanlar kıta çapındaki yok oluşu anlamak açısından kritik öneme sahip çünkü megafaunanın iklim değişimlerine şaşırtıcı derecede dayanıklı olduğunu gösteriyor.
Travouillon ise aynı fikirde değil. Travouillon ve Tyler Faith de dahil olmak üzere diğer araştırmacılar aynı verileri tekrar analiz ettiklerinde, aynı dönemde iklimin de değiştiğini ortaya koydular. Bu da iklim değişikliklerinin hala önemli bir faktör olabileceğine işaret ediyor.
Dolayısıyla bu konuda tartışma hala devam ediyor.
Henüz bir karara varılmadı
Eğer bu 40.000 yıllık soru bugün “yargıya” taşınsaydı, muhtemelen yeterli kanıt olmadığı için sonuç çıkmazdı. Peki bu faili meçhul davayı çözmek için hangi kanıtlara ihtiyacımız var?
Camens ve Travouillon’un hemfikir olduğu nokta şu: insanların bu hayvanları aktif olarak avladığını ve tükettiğini gösteren kesim alanları.
Travillion, “Başka kıtalarda insanların avladıkları hayvanlar için kesim alanları olduğuna dair açık kanıtlar var. Avustralya’da ise hiç yok, tam anlamıyla sıfır,” diyor.
Böyle bir kanıt olmadıkça, insanların bu hayvanları avlayarak yok oluşa sürüklediğini kanıtlamak zorlaşıyor. Travouillon, henüz keşfedilmemiş kesim alanlarının var olabileceğini düşünüyor, ancak Camens, “Bir bölgede kesim alanı bulsak bile, bu megafaunanın bütün bölgelerde insanlar tarafından avlandığını göstermeye yetmez. Farklı yerlerden, farklı iklim bölgelerinden ve farklı bitki örtüsü tiplerinden çok sayıda alana dair veriye ihtiyacımız var” diye ekliyor.
O zamana kadar, Avustralya’nın megafaunasının yok oluşuna dair bu 40.000 yıllık gizem, tartışmayı nihayet sonlandırabilecek bir sonraki büyük bulguyu bekleyerek, cevaplanmamış bir soru olarak kalmaya devam ediyor.
Soru ne kadar eski olursa olsun, cevabını bulmak için hala yolun başındayız.
Particle. 19 Kasım 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >