Blog

Nis11


Mimar Sinan'ı tanıyor muyuz?

Sinan, yaşamı boyunca 82 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darülkurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 hamam olmak üzere 350'den fazla yapıta imza attı.

 

www.arkeolojikhaber.com

 

Dünyanın pek çok coğrafyasında yapılar inşa eden Osmanlı'nın başmimarı Mimar Sinan, ustalık, mühendislik, ince işçilik ve mimari dehasıyla yaptığı birbirinden muhteşem eserleri gelecek nesillere miras bıraktı.

Mimarlık tarihinin mihenk taşı Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim'in hükümdarlığı döneminde devşirme olarak İstanbul'a getirildi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise yeniçeri olan Sinan, padişahın 1521 Belgrad ve 1522 Rodos seferlerine katıldıktan sonra başarılarıyla hızla yükseldi.

Mimar Sinan, yarım asırlık mimarlık serüveninde irili ufaklı yüzlerce yapıyı tasarlayıp inşa ve tamir etti. Sinan, yaşamı boyunca 82 cami, 52 mescit, 55 medrese, 7 darülkurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 6 su yolu, 10 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 hamam olmak üzere 350'den fazla yapıta imza attı.

İmparatorluğun birçok köşesinde eserler veren Mimar Sinan, mesleğinde katettiği aşamaları üç büyük eseriyle tanımladı. Mimar Sinan 1548'de tamamladığı Şehzade Camisi'ni "çıraklık eseri', 1557'de bitirdiği Süleymaniye'yi "kalfalık eseri", 1575'te ibadete açılan Selimiye'yi ise "ustalık eseri" olarak niteledi.

Sanat tarihçisi Süleyman Faruk Han Göncüoğlu, "9 Nisan Mimar Sinan'ı Anma ve Mimarlar Günü" kapsamında eserlerindeki ustalık, mühendislik, ince işçilik ve mimari dehasıyla hayranlık uyandıran Mimar Sinan'ı anlattı.

Dünya mimarlık tarihinde önemli bir döneme imzasını atan Mimar Sinan'ın, mimarlık ve şehircilik konusunda büyük bir mesafe alınmasını sağladığını belirten Göncüoğlu, onunla birlikte dünya medeniyet tarihçesinin ortaya konulduğunu dile getirdi.

- Temelinden son kilit taşına kadar süreci yönettiği yapılar İstanbul merkezli

Göncüoğlu, Mimar Sinan'ın dünya mimarlık tarihinde yerinin doldurulamayacağını dile getirerek, onun Osmanlı coğrafyasında pek çok esere imza attığı gibi, Osmanlı coğrafyası içerisindeki mimari ve şehirciliğin gelişimini de mimar başı olarak sağladığını vurguladı.

Halep'te yok edilen Hüsreviye Camisi ve Külliyesi'nin Mimar Sinan'ın ilk eserlerinden olduğunu aktaran Göncüoğlu, Beşiktaş'taki Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi'nin de büyük ustanın mimar başı olduktan sonra inşa ettiği ilk türbe binası olduğunu anlattı.

Göncüoğlu, Mimar Sinan'ın eserlerine bakıldığında, bizzat başında bulunduğu, temelinden son kilit taşına kadar süreci yönettiği yapıların İstanbul merkezli olduğunu kaydetti.

- Medeniyetleri birleştiren mimar

Mimar Sinan'ın yapılarını depreme dayanıklı inşa ettiğini belirten Göncüoğlu, şöyle devam etti:

"Mimar Sinan'ın yapılarına baktığımızda piramit olarak yukarıya doğru yükseldiğini, aynı zamanda ters piramit olarak temelin biçimlendiğini görmekteyiz. Bu inşaat tekniği Mimar Sinan'ın depreme dayanıklı yapıları ortaya çıkarmasındaki önemli noktadır. Bu, Mimar Sinan'ın kendisinden önce dünya medeniyet tarihindeki tüm yapıları incelemesinden geliyor. Bundan dolayı Mimar Sinan'ı 'Medeniyetleri birleştiren mimar' olarak ifade etsek çok da doğru olur. Mimar Sinan'ın halen araştırmaya müsait noktalarından biri de vakfiyesidir. Vakfiyesindeki önemli noktalarından biri de İstanbul kaldırımlarının onarılması için bıraktığı bütçedir."

Mimar Sinan'ın devşirmelikten gelen mesleğinin marangozluk olduğunu dile getiren Göncüoğlu, Sinan'ın mimar, statikçi, sosyolog, inşaat, gemi ve çevre planlama mühendisi gibi çok yönlü olduğunu kaydetti.

Süleyman Faruk Han Göncüoğlu, "Şunu ifade edebiliriz ki Mimar Sinan iyi bir statikçi. Günümüze ulaşmış Ayasofya'nın statik sorununu, gerçekleştirdiği onarımlarla bu statiği sağlayabilmiş olması bile tek başına yeter." dedi.

- "Mimar Sinan, mimaride rol model alınmış önemli bir şahsiyet"

Göncüoğlu, Mimar Sinan'ın 19. yüzyılda Viyana sergisiyle beraber Osmanlı entelektüalizminde ve bürokrasisinde, Osmanlı'yı ifade etmekte ilk defa kullanılmaya başlandığını aktararak, şunları dile getirdi:

"Ancak hamasetle bilgi eksikliği içerisinde gelişen bir Mimar Sinan var oluyor bu sefer. Mimar Sinan'ın bilimsel olarak, yaptığı çalışmalar olarak, ciddi bir otobiyografisinin, eserlerinin envanterinin çıkarıldığı dönem başlangıcı Cumhuriyet'tir. 1935'te Mustafa Kemal Atatürk'ün el yazısıyla Mimar Sinan üzerinden bilimsel araştırmaların yapılması ve Sinan'ın bir heykelinin hazırlanması amacıyla yazdığı emir notuyla beraber onunla ilgili ilk ciddi çalışmalar başladı. Bugün bile Mimar Sinan'ın eserleri birebir taklit edilmekte, aynı oranlar kullanılmakta. Bu tabii mimarinin gelişmekte olduğunun göstergesi mi geriye doğru gidiş mi o tartışılır ama şu gerçek Mimar Sinan, mimaride sorunları gidermiş ve rol model alınmış önemli bir şahsiyet."

- Sinan'ı anlatan eserler ortaya konulmadığı için gizemler devam ediyor

Süleyman Faruk Han Göncüoğlu, Mimar Sinan'a ilişkin birçok gizemin olduğu yönündeki söylemlere ilişkin şunları söyledi:

"Mimar Sinan hayat süreci içerisinde anlaşılmış birisi olmakla beraber maalesef ondan sonraki yüzyıllar içerisinde bir efsaneler yumağı haline gelmiş, unutulmuş bir şahsiyet. Mimar Sinan hakkında gizemli pek çok şey ifade ediliyor ama bunların tutarlı bir noktası yoktur. Bunlar Mimar Sinan'ı tanımamamızdan kaynaklanan bir hamasetin acı örneğidir. Mimar Sinan'la ilgili bugün gerçekle hamaset arasında gidip gelmeler yaşanmaktadır. Mimar Sinan'la ilgili bilimsel bütün veriler ortaya konulmasına rağmen sosyal medyada çok fazla gizemlerle ilgili, Mimar Sinan'ın kilit taşına koyduğu mektuptan tutun da Mihrimah Sultan'a olan aşkı gibi mantığın alamayacağı gizemler kendine itham edilmekte. Bu, Mimar Sinan'ı daha akademik mecralarda, herkesin anlayabileceği bir Mimar Sinan gerçeğine indirgememiş olmamızın sıkıntıları. Biz Mimar Sinan'ı net anlatamadığımız için ve Mimar Sinan'ı herkesin anlayabileceği şekilde eserler ortaya konulmadığı için bugün gizemler şeklinde devam etmektedir."

- "Mimar Sinan'ın inşaat tekniklerinden haberimiz olmadığı zaman gizemler ilave ediyoruz"

Göncüoğlu, Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a aşık olduğu yönündeki söylemleri çok rencide edici bulduğunu belirterek, Sinan'ın Mihrimah Sultan adına yaptığı Üsküdar ve Edirnekapı'daki iki camiye ilişkin, birinin arka cephesinden güneş batarken diğerinden ay doğduğu yönündeki gizemin coğrafi açıdan imkansız olduğunu söyledi.

Bu camiler arasındaki ayın hareketlerinin dünyanın yuvarlak değil düz olması gerektiğini gösterdiğini aktaran Göncüoğlu, yine 13 yaşındaki bir kişiyle 78-80 yaşlarındaki birinin aşkını da fiziken ve satıh olarak da imkansız bulduğunu dile getirdi.

Üsküdar Kuşkonmaz Camisi'ne kuşların konmamasının sebebinin de kuzey rüzgarlarından kaynaklandığını belirten Göncüoğlu, "Kuşun orada tünemesi ya donmasına sebep olur ya da kuş sendeler, başka noktaya kaymak zorunda kalır. Bu yüzden de atmosferi bilmediğiniz ve Mimar Sinan'ın inşaat tekniklerinden haberimiz olmadığı zaman bu tür gizemler ilave ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

AA Şaduman Türkay
 

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için