Blog
MÖ 1177’de Medeniyetler Gizemli Bir Şekilde Aynı Anda Çöktü
Tarihçiler, bu çöküşü açıklamak için çeşitli teoriler ortaya koydu. Bunlar arasında toplumların çöküşüne neden olan klasik faktörler de yer alıyor.
www.arkeofili.com
Tunç Çağı’nın en büyük medeniyetleri, yaklaşık 3.200 yıl önce ani ve gizemli bir çöküşle karşılaştı. Peki neden?
C: Arkeofili
3.200 yıldan biraz daha uzun bir süre önce, insanlık eşi benzeri görülmemiş bir zirveye ulaşmış gibi görünüyordu. Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Yakın Doğu’da karmaşık ve son derece organize medeniyetler; diplomasi, ticaret ve kültürel alışverişler yoluyla birbirine bağlanmıştı. Kültürler gelişiyor, şehirler yükseliyordu. Ancak her şey aniden çöktü ve kimse bunun nedenini tam olarak bilmiyor.
“Tunç Çağı Çöküşü” olarak bilinen bu dönemde etkilenen başlıca toplumlar arasında Mezopotamya’daki Orta Assur İmparatorluğu, Mısır’ın Yeni Krallık dönemi, Babil, Anadolu’daki Hitit İmparatorluğu, Troya, Yunanistan ana karasındaki Mikenler ve Girit’teki Minoslular bulunuyordu. Bu toplumların çoğu için takip eden dönem, teknolojik veya kültürel ilerlemenin pek yaşanmadığı, sosyal durağanlığın hâkim olduğu bir “karanlık çağ” niteliğindeydi.
Bu medeniyetler, yaklaşık MÖ 3.300’de başlayan ve bakırın kalay, arsenik veya diğer metallerle alaşımlanarak eritilmesiyle üretilen bronz araçların kullanılmaya başlanmasıyla tanımlanan Tunç Çağı sırasında ortaya çıkmıştı. Bu teknolojik atılım, mevcut metallere kıyasla daha güçlü ve dayanıklı bir malzeme sağladı; bu da silah yapımı, mühendislik ve sanat gibi alanlarda bu toplumlara büyük bir avantaj sundu.
Bu devrim, aynı zamanda daha büyük kentsel merkezlerin gelişimi, karmaşık sosyal hiyerarşilerin kurulması ve çivi yazısı gibi çeşitli yazı sistemlerinin icadı için temel oluşturdu.
Ancak bu refah ağı, MÖ 12. yüzyıl civarında bilinmeyen sebeplerle çöktü.
Mısır ve Deniz Kavimleri arasındaki savaşı gösteren Medinet Habu’daki III. Ramses’in cenaze tapınağından bir kabartmanın çizimi. C: Wikimedia Commons
Amerikalı arkeolog Eric Cline, 2014 yılında yayımlanan Tunç Çağı çöküşüne dair kitabında, MÖ 1.177 yılını önemli bir dönüm noktası olarak tanımlıyor. Ancak, belirttiği gibi, karmaşık sistemlerin çöküşü zaman alır. Birkaç on yıl içinde isyanlar patlak verdi, savaşlar çıktı, şehirler harabeye döndü, yazı sistemleri ortadan kalktı ve kültürler adeta gezegen üzerinden silindi.
Tarihçiler, bu çöküşü açıklamak için çeşitli teoriler ortaya koydu. Bunlar arasında toplumların çöküşüne neden olan klasik faktörler de yer alıyor.
Bir teori, o dönem için yeni bir baskın güç olan Deniz Kavimleri’nin ortaya çıkışını öne sürüyor. Ancak bu denizcilerin kimlikleri belirsiz; ne anıtlar diktiler ne de yazılı kayıt bıraktılar. Varoluşları hâlâ tartışmalı. Belki de birleşik bir kültür değillerdi ve Akdeniz’in farklı bölgelerinden gelen çeşitli denizcilerdi.
Bu göçebe denizcilerin gelişinin, MÖ 13. ve 12. yüzyıllar arasında Anadolu, Suriye, Fenike, Kenan, Kıbrıs ve Mısır’da şehirlerin terk edilmesiyle bağlantılı olabileceği düşünülüyor.
Bir diğer teori, bazı uygarlıkların içsel çöküş yaşadığına işaret ediyor. Geç Tunç Çağı toplumlarının “aşırı merkeziyetçi, karmaşık ve hiyerarşik” yapılarının eşitsizlik ve sömürüye açık olduğu, bunun da sosyal istikrarsızlığa yol açtığı belirtiliyor.
Çevresel bir felaket olasılığı da göz ardı edilmiyor. 2013’te yapılan bir çalışma, bölgedeki antik bir gölün tortularındaki polen tanelerini inceledi ve bu dönemde yaşanan iklim değişikliğine dair kanıtlar buldu. Araştırmacılar, bu çevresel değişimlerin yaygın kuraklıklar, gıda kıtlıkları ve açlıklara neden olduğunu, bunun da toplu göçler ve sosyal kargaşayı tetiklediğini öne sürüyor. Böylece bu güçlü uygarlıklar, belki de Deniz Kavimleri gibi istilacılara karşı savunmasız kaldı.
Benzer şekilde, çalışmalar MÖ 3. binyılın sonunda Girit’te bir veba salgınının patlak verdiğini vurguluyor, fakat bunun diğer toplumları etkilediğini öne süren kanıtlar sınırlı.
Cline’ın belirttiği gibi, Tunç Çağı çöküşünü tek bir faktörle açıklamak muhtemelen mümkün değil. Bunun yerine, burada bahsedilen unsurların bir “felaket fırtınası” yarattığını savunuyor.
Tarih, hiçbir medeniyetin ne kadar güçlü veya ileri olursa olsun çöküşe karşı bağışıklığı olmadığının mütevazı bir hatırlatıcısı. Tunç Çağı’nın büyük medeniyetleri yükselişteyken, bu görkemli şehirlerin ve fikirlerin bir gün yok olacağı öngörülemezdi. Ancak bir iklim değişikliği, iç çatışma ve teknolojik değişim karışımıyla, en güçlü toplumlar bile kolayca sarsılıp yıkılabilir.
IFL Science. 20 Kasım 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >