Blog
Neandertaller Muhtemelen Metafor Kullanmıyorlardı
Homo sapiens beyninin deforme edilmesi ve bir Neandertal beyninin kalıbına yerleştirilmesiyle oluşturulan Neandertal beyninin 3B dijital rekonstrüksiyonu, yapıda önemli farklılıklar olduğunu gösteriyor.
Zeynep Şoray - www.arkeofili.com
Araştırma, Neandertallerin konuşabildiğini ancak metaforları muhtemelen kullanamadıklarını veya anlayamadıklarını öne sürüyor.
Neandertal kafatasının (önde) Paleolitik döneme ait modern insan kafatasıyla karşılaştırılması. C: Petr Student
Neandertaller (Homo neanderthalensis) hem araştırmacıları hem de halkı büyülüyor. İnsanların ve akrabalarının dahil olduğu geniş biyolojik sınıflandırma olan Homo cinsinin doğası hakkındaki tartışmaların merkezinde yer almaya devam ediyorlar. Neandertaller aynı zamanda türümüz Homo sapiens’in benzersizliğini veya farklılıklarını anlamak için de hayati önem taşıyor.
Neandertaller ile yaklaşık 600.000 yıl önce aynı atayı paylaştık. Biz Afrika’da evrimleşirken onlar Avrupa’da evrimleşti ve Avrasya’ya birçok kez yayıldı. Neandertallerin soyu yaklaşık 40.000 yıl önce tükendi. Biz dünyayı doldurduk ve çoğalmaya devam ediyoruz. Bu farklı sonucun dil ve düşünce farklılıklarından kaynaklanıp kaynaklanmadığı uzun zamandır tartışılıyor.
Ancak kanıtlar, türümüzün ve Neandertallerin beyinlerindeki, modern insanların (Homo sapiens) iki ilgisiz şeyi karşılaştırma yeteneği olan metafor yoluyla soyut ve karmaşık fikirler üretmesine olanak tanıyan temel farklılıklara işaret ediyor. Bunun gerçekleşmesi için türümüzün beyin mimarisinde Neandertallerden farklılaşması gerekiyordu.
Bazı uzmanlar iskelet ve arkeolojik kanıtları derin farklılıklara işaret ettiği şeklinde yorumluyor. Diğerleri ise hiçbir fark olmadığına inanıyor. Bazıları da orta yolu seçiyor.
Kemikler ve eserler gibi maddi kalıntılardan bu tür soyut çıkarımlar yapmaya çalışırken anlaşmazlıklar yaşanması şaşırtıcı değil. Kanıtlar parça parça ve muğlak; bu da bize dilin nasıl, ne zaman ve neden evrimleştiğine dair karmaşık bir bulmaca sunuyor. Neyse ki, arkeoloji ve diğer disiplinlerdeki son keşifler bu dil bulmacasına birkaç yeni parça ekledi ve Neandertal zihninin uygulanabilir bir resminin ortaya çıkmasını sağladı.
Artan kanıtlar, modern insanlarla Neandertaller arasında dil kullanımı konusunda önemli farklılıklar olduğunu gösteriyor. C: Shutterstock
Yeni anatomik kanıtlar, Neandertallerin ses yollarının ve işitme yollarının bizimkilerden önemli ölçüde farklı olmadığını gösterdi ve anatomik açıdan bakıldığında konuşma yoluyla iletişim kurma konusunda bizim kadar yetenekli olduklarını ortaya koydu. Kendi türümüzde Neandertal genlerinin keşfi, türler arası etkili iletişim ve sosyal ilişkiler anlamına gelen çok sayıda melezleşme olayına işaret ediyor.
Neandertal ahşap mızraklarının keşfi ve ayrı parçalardan alet yapmak için reçine kullanımı da teknik becerileri hakkındaki görüşlerimizi geliştirdi. Kuş pençelerinden yapılan kolyeler ve tüylerin vücut süsü olarak kullanılması, taş ve kemik üzerindeki geometrik gravürlerle birlikte sembolizm örnekleri olarak iddia ediliyor.
Mağara Ressamları Mı?
En çarpıcı iddia, Neandertallerin İspanya’daki mağara duvarlarına kırmızı pigment boyayarak sanat yaptıklarını içeriyor. Ancak bu mağara sanatı iddialarının birçoğu sorunlu olmaya devam ediyor. Neandertal mağara sanatına ilişkin kanıtlar, çözülmemiş metodolojik sorunlar nedeniyle tehlikede ve bazı araştırmacılara göre doğru olma olasılığı düşük.
Avrupa’da modern insanların 40.000 yıldan daha önceki varlığına dair hızla biriken kanıtlar, Neandertallerin bu geometrik tasarımları yaptığı ya da en azından sembol kullanan modern insanların etkisinden önce yaptıkları fikrine meydan okuyor. Ne kadar iyi işlenmiş olursa olsun, ahşap bir mızrak sivri uçlu bir sopadan biraz daha fazlası ve Neandertal varlığının tamamı boyunca bu teknolojik ilerlemenin kanıtı yok.
Arkeolojik kanıtlar tartışmalı olmaya devam ederken, nörobilim ve genetikten elde edilen kanıtlar, Homo neanderthalensis ve Homo sapiens arasındaki dilsel ve bilişsel farklılıklar için ikna edici kanıtlar sunuyor.
Neandertaller, tüyleri vücut süsü olarak kullanmış gibi gözüküyor. C: Shutterstock
Homo sapiens beyninin deforme edilmesi ve bir Neandertal beyninin kalıbına yerleştirilmesiyle oluşturulan Neandertal beyninin 3B dijital rekonstrüksiyonu, yapıda önemli farklılıklar olduğunu gösteriyor. Neandertallerin nispeten büyük bir oksipital lobu vardı ve bu da görsel işlemeye daha fazla beyin maddesi ayırıyor ve dil gibi diğer görevler için daha az yer ayırıyordu.
Ayrıca nispeten küçük ve farklı şekilli bir beyincikleri vardı. Nöronlarla dolu olan bu alt kortikal yapı, dil işleme, konuşma ve akıcılık dahil olmak üzere birçok göreve katkıda bulunur. Modern insan beyninin benzersiz küresel şekli, ilk Homo sapiens’in 300.000 yıl önce ortaya çıkmasından sonra evrimleşti.
Bu gelişimle ilişkili genetik mutasyonlardan bazıları nöronal gelişim ve nöronların beyinde nasıl bağlandığı ile ilişkili. 2019’dan itibaren Homo sapiens’e özgü olduğu bilinen tüm mutasyonların kapsamlı bir çalışmasının yazarları, “modern insan evriminde biliş veya öğrenmede karmaşık bir ağın modifikasyonlarının gerçekleştiği” sonucuna vardı.
İkonik Kelimeler
Bu tür kanıtlar birikirken, dil anlayışımız da değişti. Üç gelişme özellikle önem taşıyor. Birincisi, 2016 yılında beyin taraması yoluyla kelimeleri ya da daha doğrusu kelimelerle ilişkilendirdiğimiz kavramları beynin her iki yarım küresinde ve beyindeki benzer kavram kümelerinde ya da anlamsal gruplarda depoladığımızın keşfedilmesi. Bu önemli çünkü bu fikir kümelerinin birbirine bağlanma ya da bağlanmama şekli muhtemelen Homo sapiens ve Neandertaller arasında farklıydı.
İkincisi, temsil ettikleri şey hakkında duyusal bir izlenim sağlayan ikonik seslerin, 6 milyon yıl önceki ortak atamızın maymun benzeri sesleri ile hangi tür olduğundan emin olmasak da Homo tarafından söylenen ilk kelimeler arasındaki evrimsel köprüyü sağladığının kabul edilmesi.
İkonik sözcükler bugün de dillerde yaygın olarak kullanılıyor ve sözcüğün temsil ettiği kavramın ses, boyut, hareket ve doku özelliklerini yansıtıyor. Bu durum, atıfta bulundukları şeyle yalnızca keyfi olarak ilişkili olan sözcüklerle tezat oluşturuyor.
Üçüncüsü, nesiller arasında dil aktarımına ilişkin bilgisayar simülasyon modelleri, sözcüklerin anlam üretmek üzere nasıl sıralandığına ilişkin sözdizimiyle tutarlı kuralların kendiliğinden ortaya çıkabileceğini gösterildi. Sözdiziminin genetik olarak kodlanmasından kendiliğinden ortaya çıkmasına yapılan bu vurgu kayması, hem Homo sapiens hem de Neandertal dilinin bu kuralları içerdiğini gösteriyor.
Dilin evrimi. C: Steven Mithen
Temel fark
Yapbozun parçalarını farklı şekillerde birleştirmek mümkün olsa da, Profesör Steven Mithen’ın çok disiplinli kanıtlarla uzun süren mücadelesi tek bir çözüme ulaştı. Bu, yaklaşık 1,6 milyon yıl önce eski insan türü Homo erectus tarafından konuşulan ikonik kelimelerle başlıyordu.
Profesör Steven Mithen, “Bu tür kelimeler nesilden nesile aktarıldıkça, ilk Neandertallere ve Homo sapiens’e eşdeğer dilsel ve bilişsel kapasiteler sağlayan keyfi kelimeler ve sözdizimi kuralları ortaya çıktı.” diyor.
“Ancak her iki tür de evrimleşmeye devam ettikçe bunlar farklılaştı. Homo sapiens beyni, izole edilmiş anlamsal kelime kümelerini birbirine bağlayan sinir ağları ile küresel formunu geliştirdi. Bunlar Neandertal beyninde izole olarak kaldı. Dolayısıyla, Homo sapiens ve Neandertaller ikonik kelimeler ve sözdizimi için eşdeğer kapasiteye sahipken, fikirleri beyindeki anlamsal kümelerde depolama açısından farklılık göstermiş gibi görünüyorlar.”
“Beyinde kavram gruplarını depolamaktan sorumlu olan farklı kümeleri birbirine bağlayarak, türümüz metafor kullanarak düşünme ve iletişim kurma kapasitesini kazandı. Bu da modern insanın birbirinden çok farklı kavramlar ve fikirler arasında bir çizgi çekebilmesini sağladı.
“Bu, karmaşık ve soyut kavramlar bulmamızı sağlayan bilişsel araçlarımızdan tartışmasız en önemlisiydi. Homo sapiens ve Neandertaller arasında ikonik kelimeler ve söz dizimi paylaşılırken, metafor türümüzün dilini, düşüncesini ve kültürünü dönüştürerek Neandertaller ile aramızda derin bir ayrım yarattı. Onlar yok olurken, biz dünyayı doldurduk ve gelişmeye devam ediyoruz.”
The Conversation, Steven Mithen. 20 Mayıs 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >