Blog
Neandertallerin Son Günleri Nasıldı?

Neandertaller (Homo neanderthalensis), insan evrimindeki en yakın akrabalarımız olarak en fazla dikkat çeken insan türü oldu. Onlara ait ilk fosiller, çok daha önce keşfedilmiş olsa da ancak 1863 yılında Neandertal insanı olarak tanımlandılar.
Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com
İklim koşulları ve erken insan toplulukları hızla değişirken, en yakın evrimsel akrabalarımızdan biri olan Neandertallerin çöküşü de başladı. Bu değişimler, onların yok oluş nedenlerine dair önemli ipuçları sunuyor.
Fransa’daki La Chapelle-aux-Saints kazı alanında bulunan fosillere dayanarak oluşturulan bu Neandertal erkeği rekonstrüksiyonu, paleoartist Elisabeth Daynès tarafından yapılmıştır. (C: S. Entressangle/E. Daynes/SPL/ALBUM)
Neandertaller (Homo neanderthalensis), insan evrimindeki en yakın akrabalarımız olarak en fazla dikkat çeken insan türü oldu. Onlara ait ilk fosiller, çok daha önce keşfedilmiş olsa da ancak 1863 yılında Neandertal insanı olarak tanımlandılar. Bu ilginin sürmesi şaşırtıcı değil; çünkü Neandertaller, uzun süre boyunca, kendi türümüz Homo sapiens ile ilk insansı atalarımız arasındaki “kayıp halka” modeli olarak görüldü. Ancak bir noktada ortadan kayboldular. Bu, bir yok oluşun hikâyesi.
Geçmişte, Neandertallerin sadece Avrupa’ya özgü bir tür olduğu ve iz bırakmadan yok olduğu düşünülüyordu. Onların, fiziksel, zihinsel ve teknolojik açıdan “yetersiz” oldukları için tükenip, yerlerini yine Avrupa kökenli olan erken Homo sapiens, yani Cro-Magnonlara bıraktıklarına inanılıyordu. Bu anlatı, 20. yüzyıldaki evrim anlayışıyla da uyumluydu: Evrim, Homo sapiens’in zirvede yer aldığı sürekli bir ilerleme süreci olarak görülüyordu. Yani milyonlarca yıl önce başlayan evrimsel süreci başarıyla tamamlayan tür olarak kabul ediliyorduk.
Bugün artık biliyoruz ki insan evrimi çok daha karmaşık bir süreçti. Yapılan araştırmalardaki ilerlemeler, Neandertaller hakkındaki eski, küçümseyici bakış açısını büyük ölçüde geçersiz kıldı ve Avrupa’nın insan evrimindeki merkezi rolü olduğu fikrini zayıflattı. Artık modern insanların ve Neandertallerin, 500.000 yıldan daha kısa bir süre önce ortak bir Afrikalı ataya sahip olduğunu biliyoruz ki bu, evrimsel ölçekte göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir süre. Ortak atanın Homo antecessor olduğu öne sürülmüş olsa da, bu görüş genel kabul görmüş bir şey değil.
Homo sapiens’in var olduğu zamanın büyük kısmında, Neandertallerle aramızda fiziksel olarak kayda değer bir fark yoktu; kültürel farklılıklar da arkeolojik olarak tespit edilemiyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, uzak kuzenlerimiz olan Neandertaller bilişsel açıdan bizim kadar karmaşık bir yapıya sahipti. Bir dönem boyunca birlikte üreyebildik ve ortaya çıkan melez bireyler de kendi soylarını devam ettirdi.
Bu etkileşimin mirası günümüzde hâlâ bizimle: Bugün yaşayan tüm insanların genomunda %1 ila %4 oranında Neandertal DNA’sı bulunuyor.
Bu kadar çok benzerliğin bulunması ve iki türün melezlenebilme yeteneği, onlarca yıldır süren tartışmalara yol açtı. Bazı araştırmacılar, H. sapiens ile Neandertallerin aslında tek bir türün üyeleri olduğunu savunuyorlar. Taksonomiye (canlıların sınıflandırılması bilimi) göre bir tür, birbirleriyle çiftleşip verimli döller üretebilen doğal popülasyonlardan oluşur. Bu bakış açısına göre, Neandertaller, Avrupa’da evrimleşmiş ve Pleistosen’in (yaklaşık iki milyon yıl süren ve son buzul çağının bitişiyle sona eren dönem) sonlarında Afrika’dan gelen popülasyonlar tarafından yeniden soyu karışmış bir alttür olarak kabul edilir. Diğer araştırmacılar ise, 200.000 yıl öncesinden yok oluşlarına kadar yaşamış klasik Neandertaller ile aynı dönemdeki Homo sapiensler arasındaki fiziksel ve genetik farkların hâlâ iki türü birbirinden ayrı tutacak kadar belirgin olduğunu savunuyorlar.
Shanidar Z. adlı 75.000 yıllık bir Neandertal kadının yeniden inşa edilmiş kafatası ve yüzünün ve başının fiziksel rekonstrüksiyonu. (C: Justin Tallis / AFP – Getty Images)
Ancak Neandertallerin tarihine dair bizi büyülemeye devam eden bir gerçek var:
Nesilleri tükendi. Neandertaller, binlerce yıl boyunca yaşadıkları tüm bölgelerde iz bırakmadan ortadan kayboldular ve yerlerini tamamen Homo sapienslere bıraktılar.
Doğal bir süreç
Yok oluş, biyolojik evrimin doğal bir parçasıdır. Bugüne kadar var olmuş türlerin %99,9’unun yok olduğu tahmin ediliyor. Bu nedenle, Neandertallerin yok oluşunu da istisnai ya da nadir bir durum olarak değil, doğal bir tarihsel süreç olarak değerlendirmeliyiz.
Doğal yok oluşlarda genellikle pek çok faktör rol oynar; bunların en yaygın olanları türler arası rekabet ve ekosistemlerdeki değişikliklerdir. Bu etkenler, nüfusu zaten demografik ya da genetik sorunlar yaşayan türler için belirleyici olabilirken, sağlıklı popülasyonlar üzerinde ise hiçbir etkisi olmayabilir.
İnsan evriminden söz ederken net rakamlara ulaşmak kolay değil, ancak genel bir tahmin sunacak olursak: Neandertaller yaklaşık 40.000 ila 37.000 yıl önce yok oldu. Mevcut verilere göre, bu tarihin ötesine geçtiklerine dair kesin bir kanıt bulunmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu net bilgiyi verdikten sonra şimdi işin ayrıntılarına geçebiliriz.
Bir Neandertal bireyinin ya da topluluğunun ne zaman yaşadığını ve dolayısıyla ne zaman ortadan kaybolduğunu anlamak için mümkün olduğunda radyokarbon tarihleme yöntemini kullanıyoruz. Bu tekniklerdeki gelişmeler sayesinde, daha önce daha yakın tarihlere (örneğin, Hırvatistan’daki Vindija’da 28.000 yıl, Belçika’daki Spy’da 30.000 yıl) tarihlenen bazı Neandertallerin, artık 40.000 ila 37.000 yıl öncesine tarihlendiği görülüyor. Ancak bazı izole topluluklar, bazı bölgelerde birkaç bin yıl daha varlıklarını sürdürebildi. Sonuç olarak, radyometrik tarihlemenin doğası gereği, Neandertallerin yok oluşu için asla kesin bir tarih veremeyiz; yalnızca olasılık aralıkları elde edebiliriz.
Biyoloji ve ekoloji açısından bakıldığında, bir türün son bireyi öldüğünde o tür resmen yok olmuş kabul edilir. Popüler hayal gücünde ise Neandertallerin sonu, dağların arasındaki bir mağarada yalnız ve melankolik bir bireyin, kendisinden önce ölen arkadaşlarını hatırlayarak son nefesini vermesiyle tasvir edilir. Bir türün yok olması için elbette son bireyin ölmesi gerekir, ancak doğa çok daha karmaşık bir şekilde işler. Neandertaller ile Homo sapiens arasındaki genetik ve fiziksel benzerlik, bu son bireylerin yeni gelen Afrikalı göçmenlerle karışmasına neden olmuş olabilir. Bu durumda Neandertallerin tamamen yok olmasından ziyade, yeni nüfus içinde genetik olarak “seyreldiği” düşünülebilir.
Bir tür yok olmadan önce, iklim değişiklikleri gibi nedenlerle doğal yaşam alanlarından silinebilir ya da dışlanabilir, bu da onların yaşadığı coğrafi bölgeyi büyük ölçüde daraltır. Hatta bazı türler, “işlevsel yok oluş” durumuna girer. Bu, popülasyonun uzun vadede hayatta kalamayacak kadar küçük olduğu anlamına gelir. Fransa’nın Rhône Vadisi’ndeki Mandrin Mağarası’nda bulunan bir Neandertal fosilinin DNA analizi, bireyin daha önce bilinmeyen bir Neandertal soyuna ait olduğunu ortaya koydu. Bu küçük topluluk, yaklaşık 50.000 yıl boyunca diğer Neandertallerden genetik olarak izole kalmıştı. Bu kadar uzun süre izole halde yaşamayı başarmaları, Neandertallerin olağanüstü derecede dirençli bir tür olduğunu gösteriyor.
Neandertaller, tamamen yok olmadan önce muhtemelen çoğu yaşam alanlarından dışlandılar ve birbirleriyle genetik alışveriş yapamayan izole gruplara ayrıldılar.
İspanya’daki El Sidrón, Hırvatistan’daki Vindija, Kafkasya’daki Mezmaiskaya ve Sibirya’daki Altay mağaralarından elde edilen Neandertal genomları üzerinde yapılan çalışmalar, son Neandertal popülasyonlarının genetik çeşitliliğinin son derece düşük olduğunu gösteriyor. Bu da onların küçük, kapalı gruplar halinde yaşadığını ve soyiçi üremenin yaygın olduğu anlamına geliyor. Dolayısıyla, bazı bireyler diğer insan türleriyle melezleşmiş olsa da, Neandertal popülasyonlarının çoğu fiziksel ve genetik olarak izole hale geldi ve bu da onların işlevsel olarak yok olmasına yol açtı. Bu sürecin yaklaşık 5.000 yıl sürdüğü ve 42.000 ila 37.000 yıl önce tamamlandığı tahmin ediliyor.
Akdeniz’de Son Durak: Neandertallerin Yayılımı
Neandertallerin bir zamanlar yalnızca Avrupa’ya özgü bir tür olduğu düşünülse de, fosilleri Sibirya’daki Altay Dağları’nda bulunan Chagyrskaya ve Denisova Mağaralarından, İran’da Zagros Dağları’ndaki Bawa Yawan sığınağına kadar geniş bir alanda keşfedildi.
Bazı taş aletler, Neandertallerin Doğu Asya’ya kadar yayılmış olabileceğini ve Orta Asya’da oldukça yaygın olduklarını düşündürüyor. Bu nedenle, onları yalnızca Avrupa’ya ait bir tür olarak görmek yerine, bir “Avrasya taksonu” olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.
Neandertaller tarafından Levallois tekniği ile üretilmiş bir çakmaktaşı alet. Fransa’nın Beuzeville kentinde keşfedilen eser, Toulouse Müzesi’nde sergileniyor. (C: Didier Descouens/World History Encyclopedia)
Bununla birlikte, son Neandertal fosilleri veya tipik Neandertal kültürü olarak kabul edilen Mousterian kültürüne ait arkeolojik alanlar Avrupa’nın güney yarısında bulundu. Bu noktada, İber Yarımadası önemli bir rol oynuyor. Neandertallerin son yüzyıllarını güneşli Endülüs’te geçirdiği açıkça görülüyor, ancak tam olarak ne zaman yok oldukları hâlâ tartışmalı bir konu. İspanya’nın Málaga bölgesindeki Boquete de Zafarraya Mağarası’nda (2003) ve Cebelitarık’taki Gorham Mağarası’nda (2006) yapılan çalışmalar, Neandertallerin 33.000 ila 28.000 yıl önceye kadar yaşamış olabileceğini öne sürmüş olsa da bu bulgular hâlâ sorgulanıyor. Bu alanların gerçekten 40.000 yıldan daha genç olduğu kesin olarak doğrulanabilmiş değil.
Ebro Nehri’nin güneyindeki diğer İberya bölgeleri—İspanya’nın Murcia bölgesindeki Cueva Antón ve Sima de las Palomas, Portekiz’deki Gruta da Oliveira ve Gorham Mağarası’nın bazı katmanları—Neandertallerin hayatta kaldığı son yer İber Yarımadası olmasa bile, Batı Avrupa’daki son sığınakları olduğunu öne süren yeni veriler sunmaya devam ediyor. Ancak, yakın gelecekte Sibirya’da ve hatta daha doğuda, İber Yarımadası’ndakine benzer başka Neandertal topluluklarının izlerini bulmamız şaşırtıcı olmaz.
İklim değişikliği ve kaos
Paleoantropolojideki en önemli sorulardan biri Neandertallerin neden yok olduğudur. Gerçek şu ki, bunu kesin olarak bilmiyoruz, ancak birkaç güçlü hipotez mevcut. Neandertallerin ortaya çıkışı ile yok oluşları arasında çok uzun bir zaman dilimi vardı. Yaklaşık 350.000 yıl boyunca var olan bu insan türü, bu süre içinde dünyanın birçok kez köklü iklim değişimlerine maruz kaldığı bir ortamda hayatta kaldı. Neandertallerin yaşadığı 13.000’den fazla nesil boyunca, Britanya Adaları gibi bölgeler sıcak yazlar ve ılıman kışlardan, kalın buz kütleleri altında kalan donmuş topraklara dönüşen bir döngü yaşadı.
Neandertallerin, en az 10 büyük iklim dalgalanmasından geçtiğini biliyoruz. Bu süreçte, buzul ve buzullararası dönemlerin yanı sıra, buzulların ilerlediği stadial ve geri çekildiği interstadial evreleri yaşandı. Yerel araştırmalar, güney Avrupa’nın—sadece Akdeniz yarımadaları değil, aynı zamanda Karadeniz’in kuzey kıyıları ve Kafkasya’nın da—en soğuk dönemlerde aşırı koşullardan fazla etkilenmediğini gösteriyor. Bu bölgeler, buzulların ilerlemesi sırasında bitki ve hayvan türleri için birer sığınak görevi gördü. Buzullar çekildiğinde, bu canlılar eski yaşam alanlarına geri dönerek yeniden çoğaldı.
Neandertaller, büyük ekosistem satranç tahtasının yalnızca bir parçasıydı ve yaşam alanları iklim değişikliklerine bağlı olarak genişleyip daraldı.
Moleküler ve arkeolojik veriler, Neandertallerin kuzeye ve doğuya doğru genişlediği, hatta muhtemelen Moğolistan ve Çin’e kadar ulaştığı dönemlerin olduğunu gösteriyor. Özellikle 130.000 yıl önce başlayan büyük bir yayılma dalgası, ardından 60.000 yıl önce gerçekleşen bir başka genişleme, nispeten ılıman iklim koşulları sayesinde mümkün oldu. Ancak ikinci yayılma dalgası göreceli olarak kısa sürdü. 55.000 yıl önce, aşırı, düzensiz ve çok kısa süreli iklim olayları art arda meydana geldi ve çevresel koşulları tamamen öngörülemez hale getirdi. Bazı iklim değişimlerinin insan ölçeğinde, yani birkaç nesil içinde gerçekleştiği düşünülüyor. Bu değişimlerin, Neandertal toplulukları üzerinde büyük bir etki yaratarak onları belirsizlik içinde bıraktığı tahmin ediliyor.
Cebelitarık’ta bulunan bu Neandertal kafatasının, yaklaşık 40.000 yıllık olduğu tahmin ediliyor. (C: Wikimedia Commons/Zde)
Eğer Neandertaller, zorlu iklim koşullarına onlarca kez uyum sağlayabilmişse, öngörülemeyen iklim değişimleri onları tamamen ortadan kaldırmış olabilir mi? Muhtemelen tek başına değil. Ancak iklim değişiminin, bu türü yok oluşa sürükleyen ana faktörlerden biri olduğu düşünülüyor.
İklim yalnızca dalgalanmalar sırasında kaotik değildi; aynı zamanda Heinrich ve Dansgaard-Oeschger iklim olayları gibi ardışık ve aşırı soğuk dönemler yaşandı. Bu olaylardan Heinrich olayları, devasa buzdağı boşalmalarıyla büyük soğumalara yol açarken, Dansgaard-Oeschger olayları, ani ısınmaların ardından gelen yavaş soğuma süreçleri ile karakterize ediliyordu. Bildiğimiz kadarıyla, Neandertaller, Arktik biyomlarda hayatta kalmalarını sağlayacak bir teknoloji geliştirmedi. İnuitler gibi soğuk iklimlere özel uyum gösterdiklerine dair hiçbir kanıt bulunmuyor. Bu özellik, Neandertallerin yok oluşunu anlamamız açısından hayati bir öneme sahip olabilir—özellikle de aşırı soğukların hüküm sürdüğü dönemlerde.
Farklı Neandertal popülasyonları, yaşadıkları ekosistemlere göre farklı beslenme alışkanlıkları geliştirmişti. Akdeniz bölgesinde yaşayan gruplar, beslenme düzenlerini çeşitlendirmiş gibi görünüyor. Bu topluluklar bitkisel gıdalara daha fazla yer vermiş, ayrıca küçük hayvanlar (kuşlar, tavşanlar, kaplumbağalar) ve deniz kaynakları gibi farklı besinleri tüketmişti.
Buna karşın, kuzey Avrupa’da çok daha zorlu bir yaşam sürdürülüyordu. Bu bölgelerde Neandertaller, büyük otçullara bağımlıydı—ancak bu hayvanlar, buzul döngüleriyle birlikte giderek azalmaktaydı. Özellikle soğuk dönemlerde, Avrupa’daki Neandertaller çoğunlukla yalnızca bir veya iki temel av türüne dayanıyordu. Örneğin, Fransa’daki Mauran’da bizon, Jonzac kaya sığınağında ise ren geyiği başlıca avlarıydı. Bu bölgelerde tüketilen hayvan kalıntıları, Neandertallerin son yerleşimlerinde kıtlık veya gıda sıkıntısı yaşandığını göstermiyor. Ancak, bir avcı ne kadar fazla uzmanlaşmışsa—ki Neandertaller tam da böyleydi—iklim kötüleştiğinde ve av sayısı azaldığında yok olma riski de o kadar artar.
Birlikte yaşama mı yoksa çatışma mı?
Deniz İzotop Aşaması 3 buzularası döneminin (Marine Isotope Stage 3 – MIS 3) ortaları, yaklaşık 45.000 yıl önce, zaman zaman kötüleşen istikrarsız bir iklim yarattı. Neandertal popülasyonları, küçük ve izole gruplara bölünürken, Afrika kökenli yeni bir insan soyu, ya Afrika’dan ya da Asya’dan gelerek Aşağı Tuna Havzası’na yerleşmeye başlıyordu.
Bu, Neandertaller ile Homo sapiens’in ilk kez bir araya gelişi değildi. 100.000 ila 55.000 yıl önce her iki tür de, Yakın Doğu’da belirgin bir çatışma olmadan yan yana yaşamıştı.
Pek çok araştırmacı, Avrupa’nın eski sakinleri (Neandertaller) ile yeni gelen Homo sapiens toplulukları arasındaki kaynak ve alan rekabetinin, Neandertallerin yok oluşunda belirleyici faktörlerden biri olduğunu savunuyor.
Arkeologlar, Neandertaller ile Homo sapiens arasında teknoloji, beslenme düzeni veya yerleşim biçimleri açısından büyük farklar görmese de, Avrupa’ya gelen ilk Homo sapiens grupları Üst Paleolitik kültürlerini de beraberinde getirdi. Bu kültürler, kriz altındaki bir dünyaya uyum sağlamak açısından büyük önem taşıyan bazı yenilikler içeriyordu: ayrıntılı giysiler dikmek için iğneler, balık tutmak ve su hayvanlarını avlamak için zıpkınlar, uzun mesafeli avcılık için mızrak fırlatıcılar, ve her şeyden önemlisi, gruplar arası uzun mesafeli alışveriş için karmaşık ağların varlığını gösteren etkileyici bir dizi süs eşyası.
Neandertaller ile Homo sapiens’in bir arada yaşadıkları, melez fosiller aracılığıyla belgelendi. Bu fosiller arasında Romanya’daki Pe?tera cu Oase’de bulunan Oase 1 fosili (Homo sapiens ve Neandertal özelliklerini bir arada barındıran bir çene kemiği), ve Bulgaristan’daki Bacho Kiro Mağarası’nda bulunan ve doğumlarından yalnızca altı ila on nesil önce Neandertal ve Homo sapiens atalara sahip bireylere ait fosiller yer alıyor. Ayrıca, Châtelperronian gibi Orta ve Üst Paleolitik arasındaki geçiş kültürlerinin, Avrupa’nın büyük bir kısmında en az üç bin yıl boyunca bir arada yaşamış olan iki insan grubu arasındaki fikir alışverişinin ürünü olabileceği de öne sürülüyor.
Belki de üreme stratejileri, modern insanların Neandertalleri ekolojik olarak saf dışı bırakması için yeterli bir neden olmuş olabilir. Neandertallerin, az sayıda çocuk yetiştirmeye büyük çaba harcadığı, yani doğayla dengede yaşayan uzman avcılar için tipik olan bir üreme stratejisi izlediği düşünülüyor. Buna karşılık, yeni gelen Homo sapiens daha fırsatçı bir üreme stratejisi benimsemiş olabilir. Bu stratejide, yetişkinliğe ulaşma olasılıkları nispeten düşük olsa bile, çok sayıda çocuk yetiştirmek için daha az çaba harcanırdı. Rakip popülasyonların ölüm oranlarındaki küçük farklılıklar, genellikle daha az avantajlı olan türün yok olmasıyla sonuçlanır. Bu nedenle, Homo sapiens, küresel yayılımı sırasında diğer hominin türlerini yerinden etmiş olabilir.
Görünüşe göre agresif bir çatışma ihtimali dışlanmış durumda. Homo sapiens’in Neandertalleri kasıtlı olarak “yok ettiğine” dair en ufak bir kanıt bile bulunmuyor. Burada, birbirinden tamamen farklı ve homojen iki insan türü arasındaki kesin bir ayrımdan söz edemeyiz. Her iki grup da kültürel açıdan çeşitlilik gösteriyordu ve muhtemelen fenotipik olarak da (yani dış görünüş açısından) farklılıklar barındırıyordu.
Bazı bölgelerde ve bazı topluluklar arasında büyük farklar olmamış olabilir. Yine de Avrupa’da bu iki insan türünün teması muhtemelen seyrek ve düzensizdi. Avrupa Neandertallerin yok oluş süreci beş bin yıldan uzun bir zaman dilimine yayıldı. Neandertal topluluklarının yapısı (küçük ve yüksek derecede soyiçi üreyen gruplar), üreme stratejileri, ekosistem içindeki rolleri, iklim kaosu ve başlıca avlarının azalması, onlar için giderek daha zorlayıcı bir tablo oluşturdu. Hatta büyük volkanik patlamalar ve meteor çarpmaları gibi olayların da bu süreci daha karmaşık hale getirdiği öne sürülüyor.
Belki de Homo sapiens Afrika’dan yayılmaya başlamasaydı, Neandertaller güney Avrupa’daki sığınaklarından çıkıp bir sonraki buzularası dönemde Avrasya’nın tamamına bir kez daha yayılabilirlerdi. Belki de birkaç bin yıl daha varlıklarını sürdürebilirlerdi. Ama bunu asla bilemeyeceğiz.
Yaklaşık 47.000 ila 17.000 yıl önce, Fransa’daki Abri Pataud bölgesinde yaşamış bir Homo sapiens kadınının rekonstrüksiyonunda, Elisabeth Daynès tarafından tasarlanan kıyafetler ve takılar yer alıyor. (C: AFP Photo/Mehdi Fedouach)
Türümüz, daha önce görülmemiş bir hızla tüm dünyaya yayıldı ve daha önce hiçbir homininin ulaşmadığı bölgelere ulaştı. Homo sapiens, yalnızca Neandertallerle değil, yol boyunca başka insan türleriyle de karşılaştı: Orta Asya’da Denisovalılar, Pasifik’te Homo luzonensis, Güneydoğu Asya’da Homo floresiensis ve muhtemelen henüz keşfedilmemiş diğerleri.
Eğer 160 yıldır Neandertaller üzerine yapılan araştırmalara rağmen onların yok oluşuna dair kesin bir yanıt bulamadıysak, diğer insan türlerinin yok oluşunu anlamak da en az bunun kadar uzun ve bir o kadar da büyüleyici bir süreç olacak gibi görünüyor.
National Geographic. 28 Şubat 2025.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >