Blog
Neolitik Dönemdeki Nüfus Değişimleri, Şiddet Korkusuyla İlişkiliydi
Savaşlar ve çatışmalar yalnızca doğrudan kayıplara yol açmakla kalmaz, aynı zamanda endişe ve korku atmosferi yaratır.
Buket Çağlayan - www.arkeofili.com
Neolitik Avrupa’da nüfus değişimlerinin ardındaki temel faktörlerden biri, çatışma korkusunun neden olduğu göçlerdi.
C: Magistrat der Stadt Hofheim; LEIZA-Leibniz-Zentrum für Archäologie, Architectura Virtualis 2020
Son Buzul Çağı’nın sona ermesinden bu yana insan nüfusu, tekdüze bir şekilde artmak yerine, hızlı büyüme dönemleri ile keskin düşüşler arasında gidip geldi. Bu dalgalanmaların nedenleri ise hâlâ tam olarak anlaşılabilmiş değil.
Bilim insanları Peter Turchin, Daniel Kondor ve uluslararası bir araştırma ekibinin önceki çalışmaları, bu kalıplar üzerinde çevresel faktörlerden ziyade—ya da onlara ek olarak—sosyal çatışmaların önemli bir etkisi olabileceğini göstermişti. Şimdi ise bu bulmacaya bir parça daha ekliyorlar.
Savaşlar ve çatışmalar yalnızca doğrudan kayıplara yol açmakla kalmaz, aynı zamanda endişe ve korku atmosferi yaratır. Bu korku, insanların nerede ve nasıl yerleştiğini etkileyerek Avrupa’daki nüfusun nasıl geliştiğini de büyük ölçüde şekillendirmiş olabilir.
Kaçış ve aşırı nüfus
“Bilim insanları, dünya genelinde tarihöncesinde çatışmaların varlığını ve rolünü kapsamlı bir şekilde inceledi ve tartıştı. Ancak bu çatışmaların, özellikle nüfus sayıları üzerindeki etkilerini tahmin etmek hâlâ zor” diye açıklıyor Daniel Kondor.
“Bu durum, korkudan evlerini terk eden veya belirli bölgelerden kaçınan insanların yarattığı dolaylı etkilerle daha da karmaşık hale geliyor.”
Yeni çalışmanın bulgularına göre, çatışmanın bu dolaylı etkileri, Neolitik Avrupa’da (yaklaşık MÖ 7.000’den MÖ 3.000’e kadar) devlet öncesi toplumlarda önemli ve uzun vadeli nüfus dalgalanmalarına yol açmış olabilir.
“Modelimiz, çatışma korkusunun, potansiyel olarak tehlikeli bölgelerde nüfusun azalmasına yol açtığını gösteriyor. Sonuç olarak, insanlar güvenli yerlere, örneğin tepelere yoğunlaştı ve bu da aşırı nüfus nedeniyle daha yüksek ölüm oranlarına ve daha düşük doğurganlığa yol açtı” diye ekliyor Kondor.
Arkeolojik kanıtlarla uyumlu
Sürekli tehdit, geriye kalan toprakların çoğunun yerleşime açılmasını engelledi. Almanya’daki Leibniz Arkeoloji Merkezi’nden (LEIZA) ortak yazar Detlef Gronenborn, “Simülasyon çalışmalarıyla elde edilen sonuçlar, Kapellenberg gibi Geç Neolitik döneme ait alanlardan elde edilen arkeolojik saha çalışmaları bulgularıyla oldukça örtüşüyor” diyor.
“Yaklaşık MÖ 3.700’e tarihlenen bu alanda olduğu gibi, açık tarım arazilerinin geçici olarak terk edilmesi ve toplulukların iyi savunulabilir bölgelere çekilmesi, hendekler, surlar ve çitler gibi büyük ölçekli savunma sistemlerine yapılan yatırımlarla ilişkili.”
“Bu tür güvenli ve iyi savunulan bölgelere insanların yoğunlaşması, artan servet eşitsizliklerine ve bu farklılıkları meşrulaştıran siyasi yapıların oluşumuna yol açmış olabilir” diye ekliyor Peter Turchin. “Bu şekilde, çatışmanın dolaylı etkileri, daha büyük siyasi birimlerin ortaya çıkmasında ve ilk devletlerin yükselişinde önemli bir rol oynamış olabilir.”
Karmaşıklık bilimi ile arkeoloji buluşuyor
Araştırmacılar, Neolitik Avrupa’daki nüfus dinamiklerini simüle etmek için bir hesaplama modeli geliştirdiler. Modeli test etmek için, çeşitli yerlerden ve zaman dilimlerinden alınan radyokarbon yaş ölçümlerinin sayısını analiz ederek, bunun insan faaliyetlerinin ölçeğini ve dolayısıyla nüfus sayılarını yansıttığını varsaydılar.
“Bu sayede, Avrupa genelinde nüfus artışı ve düşüşlerinin tipik özelliklerini ve zaman ölçeklerini inceleyebiliyoruz” diye açıklıyor Kondor. “Amacımız, simülasyonumuzun bu kalıpları yansıtmasıydı.”
Gelecekte, model aşırı nüfus ya da arazi kullanım kalıpları gibi arkeolojik kanıtları yorumlamaya yardımcı olabilir ve bu da modellemenin daha fazla iyileştirilmesi için gerekli bağlamı ve verileri sağlayabilir. Bu, araştırmacıların teşvik etmeyi amaçladığı tipik bir disiplinlerarası işbirliği örneği.
“Karmaşıklık bilimi yöntemlerini kullanarak, karmaşık toplumların yükseliş ve düşüşünü analiz etmek ve ortak faktörleri belirlemek için matematiksel modeller geliştiriyoruz” diyor Turchin. Bu, Seshat Küresel Tarih Veri Bankası gibi özel veri tabanlarında yönetilen büyük miktarda tarihsel verinin toplanmasını içeriyor.
“En eksiksiz tabloyu elde edebilmek için arkeologlarla doğrudan işbirliği yapmak son derece önemli. Bu çalışma, disiplinlerarası işbirliğinin sahip olabileceği potansiyelin harika bir örneği” diye vurguluyor Kondor.
Complexity Science Hub Vienna. 28 Ağustos 2024.
Makale: Kondor, D., Bennett, J. S., Gronenborn, D., & Turchin, P. (2024).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >