Blog
Ortaya Çıkışından Bilgisayarlara Kadar Satrancın İlginç Tarihi
Ortaya Çıkışından Bilgisayarlara Kadar Satrancın İlginç Tarihi
Satranç, “64 kareden oluşan kocaman bir dünya” diyor The Queen’s Gambit dizisindeki satranç dehası Beth Harmon.
Netflix’in başarılı mini dizisi, oyuncu Anya Taylor-Joy tarafından canlandırılan Kentucky öksüzü ve satranç dehası Beth Harmon’ın 1960’larda Dünya Satranç Şampiyonu olma yolculuğuna odaklanarak kurgusal hayat öyküsünü anlatıyor.
23 Ekim’de yayınlandığı andan beri “The Queen’s Gambit” dünya çapında satrancın büyük ilgi çekmesine önemli bir katkıda bulundu. “Satranç nasıl oynanır” ifadesi Google arama motorunda son dokuz yılın en yüksek seviyesine ulaştı ve satranç seti satışları ani bir şekilde fırladı.
Şaşırtıcı bir şekilde, satranç oyunu bin yıldan fazladır hayatımızda olmasına rağmen, günümüzde bilinen kurallar 20. yüzyılın başlarına kadar standart hale getirilmemişti.
“Vezir” taşının gelişiminden oyunun Katolik Kilisesi tarafından yasaklanmasına kadar satrancın şaşırtıcı öyküsünü merak ediyorsanız buyrun:
Günümüz Satrancı ‘chaturanga’ olarak bilinen bir oyundan geliştirildi
Satrancın kesin kökeni tartışmalı olmasına rağmen yaygın bir şekilde kabul gören teori, bugün oynadığımız satranç oyununun 1400 yıl önce Hindistan’dan geldiği teorisidir. Söz konusu oyun, aslen Sanskritçe dört kol ya da dört boyut anlamına gelen “chaturanga” olarak bilinmektedir.
Dilbilim profesörü Edwin Battistella Oxford Üniversitesi Gazetesi’ne 2017’de dört boyutun “Hindistan ordusundaki filleri, atları, savaş arabalarını ve piyadeleri” temsil ettiğini ifade etmişti. MS 600 yılında chaturanga oyunu, David Shenk’in 2006’daki “The Immortal Game: A History of Chess.” kitabında bahsettiği üzere, günümüzde satranç dediğimiz oyunun ilk gerçek versiyonu olan Pers oyunu ‘chatrang’ şekline evrildi.
Shenk’e göre chatrang, 64 karelik bir tahtada 32 taşla oynanan iki kişilik bir oyundu. Her oyuncunun bir şah, nazır (vezir), iki fil, iki at, iki savaş arabası ve sekiz piyade olmak üzere toplam 16 parçadan oluşan bir ordusu vardı.
Battistella, kesin kuralların tam olarak bilinmemesine rağmen, günümüz satrancı gibi chatrang’ta da oyun, bir oyuncu diğerinin şahına saldırdığında bittiğini söylüyor.
Uluslararası Satranç Federasyonu tarafından tanımlanan günümüzün uluslararası standart satranç tahtasının chatrang ile aynı düzeni ve zamanla taşlar değişmiş olsa da aynı sayıda taşları bulunuyor.
Dünya’da farklı varyasyonlarda bir sürü satranç oyunu bulunuyor
H.J.R. Murray’in “History of Chess”te yazdığına göre oyun yüksek ihtimalle İran’dan İpek Yolu boyunca yayılmıştı.
Böylelikle Çin satrancı (xiangqi) ve Japon satrancı (shogi) da dahil olmak üzere bugün hala oynanan 2000 farklı çeşit satranç meydana gelmişti.
Çin ve Japon türlerini chaturanga oyununa bağlayan kanıtlar var olsa da bazı bilim insanları Çin satrancının bağımsız bir şekilde ortaya çıktığını ve Japon satrancının ise Çin versiyonundan esinlenilerek meydana geldiğini ileri sürüyorlar.
Satranç, bugün uluslararası bilinen formuna kilise yasaklamaya kalkışsa da Ortaçağ Avrupası’nda evrildi
Satranç 11. yüzyılda Avrupa’ya ulaştığında soylular, kraliyet ve şövalyeler oyuna hızlı bir şekilde adapte olabildiler. Din adamları da avanta kollamak istedi.
Ancak kumar ve haylazlıkla ilişkiler, bazı kilise liderleri ve güçlü kişilerin oyunu yasaklamaya teşebbüs etmelerine sebep oldu.
1061’de İtalya’nın Ostia şehri Kardinali Damiani, Papa’ya bir mektubunda oyuna hayatın “utanç verici haylazlıklarından” diyerek kendi din adamlarına oyunu oynamayı yasakladı. Daha sonra 1254 yılında Katolik Kilisesi tarafından kutsanmış tek kral olan Kal IX. Louis, oyunu tüm Fransa’da yasaklamaya kalkıştı, ancak oyunun popülerliğine yenik düştü.
Ortaçağ boyunca satranç taşları, şövalyeler (atlar), kaleler ve piskoposlar (filler) gibi Ortaçağ Avrupası toplumunu yansıtan figürler ve anıtlardan oluşan modern şekline büründü.
Günümüzde oyun tahtasındaki en güçlü taş olan kraliçe (vezir taşı), 15. yüzyılda kralın nazırının yerini alarak yaygın bir değişime sebep oldu. Bu durumu Shenk, I. Elizabeth, Kastilyalı I. Isabella ve İskoçya Kraliçesi Mary gibi “karizmatik ve güçlü kraliçelerin doğuşuna yoruyor.
O zamanlarda, kurallar oyun zamanını hızlandırmaya adapte edilmişti. Anlayacağınız üzere piskoposlar (filler) ve kraliçe (vezir) daha fazla güç kazandı. Sadece iki kare çapraz ilerleme yerine vezir sınırsız kareyi çapraz ya da her çizgisel yönde ilerleyebiliyordu.
Satranç tarihi üzerine bir TED-Ed videosuna göre Aydınlanma Çağı’nda kural değişimleriyle satranç stratejileri ve teorisi ortaya çıktı ve oyun “kraliyet yerlerinden dönemin kahvehanelerine (coffee houses) kayarak” daha geniş kapsamda benimsendi.
Ben Franklin Amerika’da satrancı destekledi
Birleşik Devletler Satranç Vakfı’na göre fikir babası Benjamin Franklin, doyumsuz bir satranç oyuncusu ve oyunu “ABD’ye şans eseri tanıtan” kişiydi.
Franklin aynı zamanda kadınlarla satranç oynamaktan oldukça zevk alırdı. Birleşik Devletler Satranç Vakfı’nın web sitesinde yazdığına göre “Franklin özellikle güzel kadınlarla satranç oynadığı esnada çok fazla zaman geçirmesiyle bilinirdi.
1786 yılında Franklin, oyunun oyuncuların sosyal ve entelektüel yeteneklerini güçlendirmesini öven “The Morals of Chess” adlı makalesini yayınladı.
Satranç kuralları, 1924 yılında Paris’te Uluslararası Satranç Federasyonu açılana kadar neredeyse bir yüzyıldan fazla süre boyunca bir sistem haline getirilmedi.
Satranç ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş gerginliklerinin bir evresi oldu
Tıpkı “Queen’s Gambit”te olduğu gibi satranç dünyasında ABD ile Sovyetler Birliği arasında uluslararası bir rekabet vardı.
1972’de 11 Temmuz’dan 1 Eylül’e kadar 8 kez Amerika satranç şampiyonu Bobby Fischer, Dünya Satranç Şampiyonu olarak hakimiyet süren Rus oyuncu Boris Spassky ile “Yüzyılın Maçı” olarak bilinen müsabakada karşı karşıya geldi.
Maç, İzlanda Reykjavik’te oynandı ve 21 oyundan meydana geldi.
İngiltere Satranç Federasyonu Başkanı Dominic Lawson’ın 2015’te BBC’ye yazdığına göre maçın önemi satranç dünyasını aştı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger Fischer’ı 17 Temmuz’da maçı bırakmaması için ikna etmeye çalıştı. Fisher, birkaç olayda maçtan ayrılma tehditleri savurmuştu.
Lawson’a göre “Raykjavik’teki 1972 maçı, satrancın Soğuk Savaş gibi bambaşka bir çatışmada başka hiçbir şeyde olmadığı gibi önemini gözler önüne serdi. Sovyetler Birliği için satranç tahtasında egemenlik, Batı’nın kapitalist sistemine karşılık kendi sosyalist sistemlerinin üstünlüğünün bir ispatıydı.”
Maçı Fisher kazandı, ancak bunun sonucunda gelen ün ve basının ilgisi, ünlü eksantrik oyuncuyu -2008’de ölümü üzerine New York Times’ta yazıldığına göre- “hayatının geri kalanı boyunca başa çıkmaya çalıştığı tuhaf, aykırı bir yalnızlığa” itti.
Fischer, Yugoslavya’da satranç oynamak için uluslararası onayları ihlal edişinden sonra 2004’te akıl hastanesine yatırılması teklif edildiği İzlanda’da hayatını yitirdi.
En ünlü satranç oyunlarından biri gerçek bir insanın bir süper bilgisayarla karşı karşıya geldiği oyun
11 Mayıs 1997’de Deep Blue isimli IBM süper bilgisayarı, bir insan satranç oyuncusunu yenmek için yapılan ilk bilgisayar oldu.
Deep Blue’nun rakibi, o ana kadar hayatında hiç oyun kaybetmemiş olan dönemin dünya şampiyonu Rus satranç oyuncusu Garry Kasparov idi.
Oyun ve satranç bilgisayarlarının ortaya çıkışı, satranç dünyasında bir dönüm noktası oldu. Bilgisayarlar arası satranç ligleri günümüzde yer alıyor ve satranç yazılımı insanlara oyun yeteneklerini geliştirmeleri için fırsatlar sunuyor.
MasterClass, Kasparov’un öğrettiği bir kursun giriş bölümünde şöyle yazıyor : Oyuncular artık kendi oyunlarındaki hatalarını görebilmek için milyonlarca oyunun verisine ulaşabiliyor. Bu durum ayrıca oyuncuların daha önce hiç yapılmamış oldukça zekice yeni hamleler öğrenmesine de olanak sağladı.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >