Blog
Roma Düşerken Bu Güçler Yükselişteydi
5. yüzyılda İpek Yolu, Çin ile Akdeniz bölgesi arasında seyahat eden tüccarlarla dolup taşıyordu.
Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com
Beşinci yüzyıl, geniş imparatorluklardan etkileyici dini metinlere ve geniş ticaret yollarına kadar, Avrupa dışında birçok önemli olayın habercisi oldu.
Roma’nın düşüşü Avrupa’yı sarsmış olabilir, ancak Chichén Itzá’daki Mezoamerika da dahil olmak üzere dünyanın her yerinde fikirler ve medeniyetler gelişiyordu. İhtişamlı Kulkulkán Tapınağı, Maya mimarisinin bir simgesi. (C: Marv Watson/Unsplash)
Bir zamanlar bilinen dünyanın merkezi olan Roma, MS 5. yüzyılda sürekli bir gerileme içindeydi. Salgınlar, ekonomik ve siyasi huzursuzluklar ve barbar istilalarından kaynaklanan dış tehditler, imparatorluğun kaynaklarını kırılma noktasına getirmişti.
Ancak Roma İmparatorluğu’nun düşüşü, 5. yüzyılın tek büyük olayı değildi. Dünyayı kapsayan diğer olayların arasında:Kolomb öncesi Amerika‘da metropoller gelişiyordu, bir Batı Afrika imparatorluğu kök salıyordu, büyük bir Orta Asya ticaret yolu boyunca mallar ve fikirler hızla akıyordu ve Asya’da önemli bir dini metin yayılıyordu. İşte Roma’nın görüş alanının ötesinde devam eden olağanüstü olaylara daha yakından bir göz atın.
Chichén Itzá: Gelişen Kolomb öncesi şehir
Yüzyıllar önce gelişmekte olan bir şehir merkezi ararken ilk tahmininiz Meksika olmayabilir, ancak Yucatán Yarımadası’ndaki antik Chichén Itzá kenti, Orta Amerika’nın Maya imparatorluğunun kalbinde büyümüştü. 455 yılında kurulan büyük bir ekonomik ve siyasi güç olan ve tarım uygulamalarıyla tanınan şehrin sakinleri, Orta Meksika’dan obsidiyen ve Güney Orta Amerika’dan altın gibi çok uzaklara yayılmış hazineleri elde ederek uzak noktalara geniş ticaret ağları kurmuştu. Çok yoğun konutları, ticari ve dini yapıları yaklaşık 5.2 km²’yi kaplıyordu.
Kulkulkán Tapınağı öne çıkıyor. Çarpıcı basamaklı piramit, yılın her günü için bir tane olmak üzere 365 basamaktan oluşuyor ve 365 günlük takvimi icat eden Mayaların astronomik kavrayışını sergiliyor. Özellikle çarpıcı olan şey, piramidin yan tarafındaki büyük merdivenin tabanındaki taş yılan kafasına katılmak için basamaklardan inen ve güneş batarken görünen gölgeli bir yılan şekli. Mayalar güneş tutulmalarını önceden tahmin edebiliyorlardı ve olağanüstü bir gözlemevi yapısı olan El Caracol bugün hala ayakta.
5. yüzyıldan sonra da büyümeye ve gelişmeye devam eden Chichén Itzá, 9. yüzyılda – altın çağında, 50.000 kadar insana ev sahipliği yapıyordu. Çöküşü ise Kristof Kolomb’un 1492’deki gelişine atfediliyor.
Teotihuacan: Antik Meksika metropolü
Bir başka Meksikalı süper güç olan Teotihuacan, 4. yüzyılın başlarında karmaşıklığının ve hakimiyetinin zirvesine ulaşmıştı ve 5. yüzyılda hâlâ güçlüydü. Batı Yarımküre’nin ilk büyük şehirlerinden biri olarak hüküm süren şehrin 100.000’den fazla sakini, yaklaşık 21 km²lik bir alan içindeki ızgaralı bir cadde sistemi boyunca etkileyici bir dizi piramit tapınak, saray, meydan ve konut kompleksi arasında yaşıyordu. Dini yaşam iki devasa piramidin etrafında toplanmıştı: 60 metreden fazla uzunluğuyla dünyanın en büyük piramitlerinden biri olan Güneş Piramidi, ve hayvanların ve insanların ritüel olarak kurban edildiğine inanılan Ay Piramidi.
Teotihuacan’daki Tepantitla yerleşkesinde çok sayıda parlak renkli fresk bulunuyor. Burada bir rahip, yılan başı formundaki bir başlık da dahil olmak üzere ayrıntılı kostümü ile tam tören kıyafeti içinde tasvir ediliyor. (C: Seres Psicoanaliticos/Flickr)
Şehir geriye birçok bilinmeyen bıraktı – uzmanlar, Teotihuacan sakinlerinin tam olarak kim olduklarından, nereden geldiklerinden ve hangi dili konuştuklarından emin değiller. Bilinen şey, burada Mayalar, Mikstekler ve Zapotekler dahil olmak üzere çeşitli kültürlerin yaşadığı ve bir teoriye göre, patlayan bir volkanın onları Teotihuacan vadisine girmeye zorladığını ve zaten var olan bir şehri ya inşa ettiklerini ya da büyüttüklerini söylüyor. İç savaş ve dış baskılar, 8. yüzyılda nüfusun azalmasına neden olmuş olabilir. Bugün, medeniyetin kalıntıları Mexico City yakınlarındaki bir arkeolojik komplekste bulunuyor.
Wagadu İmparatorluğu: Güçlü Afrika krallığı
Roma tam da küçülürken, Gana İmparatorluğu olarak da bilinen zengin ve güçlü Wagadu İmparatorluğu, 5. yüzyılın sonlarında Batı Afrika’da ortaya çıktı. Yerli Soninke halkı, bugün Mali’nin batısında ve Moritanya’nın güneydoğusunda (Gana Cumhuriyeti ile hiçbir bağlantısı bulunmuyor), başkenti Kumbi Saleh olan ve büyük bir pazar yeri ve etkileyici mimarisiyle gelişen bu diyarı kurmuşlardı. Sahra-ötesi ticaret ağının ana yolları üzerinde yer alan imparatorluk, fildişi, tuz, kola bitkisi ve kumaş ticareti yapıyordu, ama en önemli varlığı altındı. Batı Afrika altını, İslam dünyası ve Akdeniz’de yüksek talep görüyordu ve güney kesiminde bulunan zengin kaynağıyla Wagadu, bu talebi karşılamak için birinci sıradaydı.
Bir kral veya “gana”, karmaşık bir hükümet ve idare sistemini denetleyerek imparatorluğu yönetiyordu. Mande olarak bilinen bir yazı dili geliştirilmişti ve imparatorluğun yönetiminde ve kontrolünde kayıt tutmak için kullanılıyordu.
İmparatorluk, demir silahlarla donanmış 200.000 askerden oluşan sürekli bir orduyla MS 1000 civarında zirveye ulaşmıştı. İlerleyen dönemde ise, Mali İmparatorluğu’na dahil edildi.
İpek Yolu: Önemli Asya ticaret yolu
5. yüzyılda İpek Yolu, Çin ile Akdeniz bölgesi arasında seyahat eden tüccarlarla dolup taşıyordu. Başta Çin ipeği olmak üzere yeşim taşı, porselen, çay ve baharatlar gibi bir sürü mal taşıyorlardı. Avrupa’dan atlar, cam eşyalar, tekstil ürünleri ve işlenmiş ürünler geliyordu. Birçok farklı kültürü ve krallığı birbirine bağlayan rota aynı zamanda fikirleri, kültürleri ve dinleri de aktarıyordu. Güzergah üzerindeki kasabalar çok kültürlü şehirlere dönüştü. Aynı zamanda yeni hastalıklar da taşıyordu; bazı araştırmacılar, 14. yüzyılın sonlarında Avrupa’yı harap eden Kara Veba’nın Asya’dan İpek Yolu boyunca yayıldığına inanıyor.
15. yüzyıldan kalma boyalı bir ipek parçası, İpek Yolu boyunca seramik vazo ticaretini tasvir ediyor. (C: Bridgeman Images)
İpek Yolu, tek bir ana yol olmak yerine, Gobi Çölü ve Pamir Dağları’da dahil olmak üzere Orta Asya’nın zorlu arazilerinde 6.000 kilometreden fazla genişleyen birçok yoldan oluşan bir ağdı. Han Hanedanı, MÖ 130’da Batı’ya giden yolu resmen açmıştı. İpek Yolu, deniz yollarının açılmasıyla önemini yitirdiği 15. yüzyıla kadar önemli bir ticaret yolu olmaya devam etti.
Bhagavad Gita: Etkili Hint dini metni
Bhagavad Gītā’nın Racastan’da üretilmiş 18. yüzyıla ait bir el yazması versiyonu. (C: British Library Board)
Hindu öğretisinin bu kutsal kitabı, ilahi Krishna ile öğrencisi Arjuna arasındaki bir konuşmayı anlatıyor – bu konuşma, Krishna’nın Arjuna’ya ahlaki ikilemlerinde rehberlik edecek bilgeliği vermek için Hinduizmin temel ilkelerini paylaşmasını içeriyor. 200 sayfadan az olmasına rağmen metin, Sanskrit şiirinin dahiyane bir eseri olarak görülüyor. Muhtemelen MÖ 5. ve 2. yüzyıllar arasında Hindistan’da oluşturulmuş olsa da, 5. yüzyılda da bir ilham kaynağı olmaya devam etti. O zamanlar, bilim insanları, tüccarlar ve misyonerler Hinduizm’i ve öğretilerini Asya’nın diğer bölgelerine yaydıkça, Hinduizm, Hindistan sınırlarının ötesinde de bilinir hale geldi ve Budizm ve Jainizm’in gelişimini etkilemeye devam etti.
National Geographic. 16 Mayıs 2023.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >