Blog

Tem7

Tripofobiniz mi Var? Bunun Evrimsel Bir Kökeni Olabilir

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  FobiHastalıkHipotezKorkuTrifobi



Tripofobiniz mi Var? Bunun Evrimsel Bir Kökeni Olabilir

Eğer birçok küçük delikten oluşan kümeler sizi korkutuyor ya da tiksindiriyorsa, o zaman bunun için eski atalarınızı suçlayabilirsiniz.

 

Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com

 

Fotoğrafta kalsit tabakasıyla kaplanmış Neandertal kafatasına bakmak sizi rahatsız ediyor mu? O zaman belki de tripofobiniz var.

 

 

Dikkat, tripofobikler bakmasın! Bir Neandertal olan Altamura Adamı’nın kalıntıları, İtalya’nın Altamura kentinde kalsit oluşumlarıyla kaplanmış. C: Ministry of Cultural Heritage and Activities, Superintendent of the Archeology of Puglia

Eğer birçok küçük delikten oluşan kümeler sizi korkutuyor ya da tiksindiriyorsa, o zaman bunun için eski atalarınızı suçlayabilirsiniz.

Küçük delik kümelerinden hoşlanmamayla karakterize edilen korku olan tripofobiyi hiç duydunuz mu? Fobi konusundaki farkındalığın son yıllarda daha da yaygınlaşması, hem kamuoyu hem de bilim camiası için bir merak kaynağı oluşturuyor.

Peki bu sadece bir tuhaflık mı, yoksa tripofobinin evrimsel bir kökü mü var? Yeni araştırmalar, bu fobinin kökenlerinin iki hipotezle açıklanabileceğini ileri sürüyor: “tehlikeli hayvan” hipotezi ve “deri hastalıklarından kaçınma” hipotezi.

Evrimsel psikolojiye göre beynimiz, tür olarak evrimsel tarihimiz boyunca edindiğimiz bazı zihinsel algoritmaları hâlâ uyguluyor olabilir. Bu durum, artık eski atalarımızın yaşadığı çevre ve koşullarda yaşamasak da, davranışlarımızın bugün dünyadaki bazı şeyler tarafından tetiklenebileceği anlamına geliyor.

Örneğin yılanlar veya örümceklerle ilgili fobiler, evrimsel geçmişimizden kalan kalıntılar olabilir. Aslında, birçok araştırmacı, bu yaratıkların uzak geçmişte üzerimizde baskı oluşturduğu için, korku tepkilerini güvenliğimizi sağlamak amacıyla miras aldığımıza inanıyor. Yükseklik korkusu bile bu süreçle açıklanabilir, ama bu her tür korku için geçerli midir?

Bu, evrimsel psikologlar tarafından yürütülen son araştırmayı yönlendiren soruydu. Araştırmacılar, tripofobi gibi bir fobinin benzer evrimsel kökenlere sahip olup olmadığını görmek istediler.

Bu fobi, 2000’lerin başında internetin yaygınlaşmasına kadar büyük ölçüde bilinmiyordu. İnsanların dünya çapında içerik paylaşabildiği bir dönemde, birçok kişinin arı kovanları, çorba köpükleri ve hatta çikolata üzerindeki hava delikleri gibi zararsız şeylerle ilgili kümelenmiş delik görüntülerine karşı tuhaf bir tiksintiyi paylaştığı kısa sürede ortaya çıktı.

Tripofobi, alışılmadık bir fobi gibi görünebilir, fakat nüfusun önemli bir kısmı aslında bunun bazı belirgin semptomlarını deneyimliyor. Bu durum, belirli uyarıcılara karşı doğal ve hatta uyum sağlayıcı bir tepkinin olabileceğini düşündürüyor.

Bunun bir açıklaması, “tehlikeli hayvan” hipotezi. Bu hipoteze göre, tripofobik tepkiler, tehlikeli hayvanlardan kaçınmak için evrimsel olarak adaptif bir davranışın kalıntısı olabilir. Çünkü örümcekler ve yılanlar gibi birçok zehirli yaratık, kümelenmiş deliklere benzeyen desenlere sahip.

Tripofobiye neden olan desenler ve zehirli hayvanların görüntüleri benzer sinirsel tepkileri tetikleyebilir, bu da atalarımızın geliştirdiği belirli bir kaçınma mekanizmasını gösteriyor olabilir. Örneğin, insanlar bu desenleri fotoğraflarda veya bir yılan gibi bir hayvanın üzerinde gördüklerinde, tehdit edici görsel bilgileri otomatik olarak işlerken ortaya çıkan bir sinirsel tepki olan “erken posterior negatiflik (early posterior negativity)” artışı yaşarlar. Bu derin köklü tepki, adaptif bir davranışı gösterebilir.

Alternatif olarak tripofobi, korkunun bulaşıcı hastalıklardan kaçınmaya yönelik mekanizmalardan evrimleştiğini öne süren “cilt hastalıklarından kaçınma” hipoteziyle açıklanabilir. Parazitler ve belirli hastalıklar, ciltte kümelenmiş deliklere benzeyen desenler oluşturur. Çiçek hastalığı, veba, cüzzam, tifüs ve kızamıkçık gibi ciddi bulaşıcı hastalıkların tümü, ciltte dairesel lekeler veya kabarcık kümeleri oluşturur.

İlginçtir ki araştırmalar, tripofobi reaksiyonlarının, aynı zamanda hastalıklardan kaçınmanın da birincil tepkisi olan tiksinme reaksiyonlarına oldukça benzer olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, diğer araştırmalar hastalıktan tiksinmeye karşı duyarlılığı daha yüksek olan kişilerin tripofobi yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu gösterdi, bu da ikisinin ilişkili olduğu fikrini güçlendiriyor.

Araştırmacılar bu tiksinti fikrinin fizyolojik kanıtlarla da desteklendiğine inanıyor. Geçmişte tiksinme duygusunu ölçmek için kalp atış hızı, cilt iletkenliği ve gözbebeği çapı ölçümleri kullanılmıştı, ancak aynı zamanda tripofobik görüntülerin nötr görüntülere göre daha güçlü fizyolojik tepkiler yarattığını da gösterdiler. Tiksintinin atalarımızın potansiyel hastalık kaynaklarından kaçınmasına yardımcı olmuş olması mümkün ve bu günümüzde tripofobi olarak ortaya çıkan bir yan ürün olarak kalmış olabilir.

Ancak, tripofobi herkes tarafından meşru bir fobi olarak kabul edilmemektedir. Hatta “Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda” (DSM-5) yer almıyor. Ancak bu son çalışmanın araştırmacıları, tripofobinin “gerçek” bir fobi olarak tanımlanması gerektiğini savunarak, birçok tanısal kriteri karşıladığını düşünüyorlar.

Eğer tripofobi meşru bir fobi olarak kabul edilirse, bu durumu yaşayanlara yardımcı olacak yöntemleri araştırma fırsatı doğacak. Ekip, bilişsel davranış terapisi, maruz bırakma terapisi ve ilaçların tripofobi tedavisinde yararlı olabileceğini öne sürüyor. Önceki vaka çalışmaları, bunların semptomların hafifletilmesinde etkinliğini gösterdi, fakat ek araştırmalara ihtiyaç var.

Araştırmacılar, “Bu incelememizde bazı bireylerin delik kümelerinin görüntüleri ile karşılaştıklarında neden olumsuz duygular yaşadıklarını inceledik. Evrimsel psikologlar, diğer birçok fobi gibi tripofobinin de avcı-toplayıcı atalarımızın uzak geçmişte karşılaştığı seçici baskıların sonucu olduğunu düşünüyor.” diyor.

“Dolayısıyla bir dahaki sefere bir arı kovanına baktığınızda, umarız hissettiğiniz rahatsızlığın veya şanslıysanız kendiniz bir şey hissetmezseniz başkalarının yaşadığı rahatsızlığın nedenlerini daha iyi anlamanıza yardımcı olmuşuzdur!”


IFL Science. 5 Temmuz 2024.

Makale: Thiebaut, G., Méot, A., Prokop, P., & Bonin, P. (2024).

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için