Blog

Tem8

Türkiye’de Görmeniz Gereken Az Bilinen 20 Örenyeri

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  AizanoiAntik KentArykandaDiocaesareaKanytellisÖrenyeri



Türkiye’de Görmeniz Gereken Az Bilinen 20 Örenyeri

Bu az bilinen örenyerlerinin daha çok kişi tarafından duyulması için sizlere sosyal medya kanallarımızda bir soru sorduk.

Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com

Türkiye, farklı dönemlere ait birçok arkeolojik alana ev sahipliği yapıyor. Fakat Efes, Göbeklitepe, Hierapolis gibi bazı örenyerleri çok biliniyorken, bazıları muhteşem güzelliğine rağmen birçok kişi tarafından bilinmiyor.

Bu az bilinen örenyerlerinin daha çok kişi tarafından duyulması için sizlere sosyal medya kanallarımızda bir soru sorduk. “Türkiye’de çok etkileyici bulduğunuz ama az bilindiğini düşündüğünüz örenyeri hangisi?” şeklindeki sorumuza yüzlerce cevap geldi.

Sizlerin sosyal medyada sorumuza verdiği cevaplardan yola çıkarak az bilinen 20 örenyerinden oluşan bir liste hazırladık. Henüz görmediyseniz bir sonraki gezi rotanızı bu örenyerlerini dikkate alarak hazırlamanızı öneriyoruz!

Sonrasında ise bu listelerimize göz atmayı unutmayın!

1- Termessos Antik Kenti, Antalya.

Termessos Antik Kenti. C: Arkeofili

Günümüzde “Güllük Dağı” adıyla bilinen Solymos Dağı’nın doruklarında, doğal bir platform üzerinde yükselen Termessos Antik Kenti, tarihi hakkında çok detaylı bilgi olmasa da eşsiz bir hikâyenin parçası.

Kentin kuruluşunun, Anadolu’nun eski halklarından Solym’lere dayandığı düşünülüyor. Strabon’a göre Solym halkının adı, daha sonra Zeus ile ödeşleştirilen Anadolu tanrısı Solymeus’tan geliyordu. Bu durum, Termessos’ta basılan ve üzerinde tanrının resmi ve adının yazılı olduğu sikkelerle de örtüşüyor.

Termessos’u eşsiz bir hikayenin parçası yapan şey ise, MÖ 333 yılında Büyük İskender’in kuşatmasından, konumu ve güçlü savunması sayesinde kurtulmayı başaran tek kent olması.

Kentten ilk kez Arrianos’un, Büyük İskender’in Asya seferi ile ilgili olan bölümünde bahsettiğini ve Termessos’un gerçek anlamda kent kimliğine Hellenistik Dönem’de kavuştuğunu biliyoruz. MÖ 70’te Romalılar ile dostluk antlaşması imzalayan Termessos’un en parlak dönemi MS 2. ve 3. yüzyıllardı.

Sonraki yüzyıllarda ise şehrin erişiminin güç bir konumda bulunması ve su ihtiyacını karşılayamaması sebebiyle antik kent terkedildi. Ancak kentin terk edilmesiyle birlikte, zamanın akışı içinde kaybolmadı. Tam tersine, doğanın acımasız çizgilerine meydan okuyarak, görkemli kalıntılarıyla günümüze ulaştı.

Kalıntıları arasında güçlü savunma duvarları, tapınaklar, nekropol, agora, spor salonu, bouleuterion, muhteşem manzaralı bir tiyatro ve kayaya oyulmuş beş büyük su sarnıcı yer alıyor. Antalya Müzesi’nde bulunan “Köpek Lahdi” ise Termessos’a ait en ilginç eserler arasında yer alıyor. Stefanos adlı köpeğe sahibesi tarafından yazılmış şiirsel kitabe, benzersiz olması açısından ayrı bir önem taşıyor.

2- Aizanoi Antik Kenti, Kütahya.

Aizanoi Antik Kenti.

Kütahya Çavdarhisar’da yer alan Aizanoi kenti, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitis’lerin ana yerleşim merkeziydi.

Yapılan kazı çalışmalarında, MÖ 2800-2500 yıllarına ait yerleşim izleri gün ışığına çıkarıldı. Helenistik dönemde bu bölge değişimli olarak Bergama ve Bithynia’ya bağlıyken, MÖ 133’de Roma’nın hâkimiyeti altına girdi. Zeus Tapınağı, Stadyum-Tiyatro kompleksi, Macellum, hamamlar ve köprüleriyle Roma döneminin en büyüleyici kentlerinden biriydi.

Bir tepe üzerine kurulmuş olan ve şehrin önemli dinsel yapısı olarak görülen Zeus Tapınağı dünyanın en iyi korunmuş Zeus tapınaklarından biri. Şehrin kuzeyinde 13.500 kişilik stadyum ve 20.000 kişilik tiyatronun bir kompleks şeklinde yapılması, antik dönemde Aizanoi dışında başka hiçbir yerde görülmeyen bir özellikken, MS 2. yüzyıl tarihli Macellum ise dünyanın ilk borsalarından biri.

Macellum (Yuvarlak Yapı), olasılıkla bir gıda pazarı olarak hizmet veriyordu. Bu binanın duvarlarındaki yazıtlar, MS 3. yüzyılda enflasyonla mücadele etmek için Roma İmparatoru Diocletianus tarafından yayınlanan bir fermanla kontrol edilen, imparatorluk pazarlarında satılan tüm malların fiyatlarına ilişkin açıklamaları içeriyor. Yazıtlar günümüze kadar ayakta kalmış ve şu anda tamamen okunabilir durumda.

3- Arykanda Antik Kenti, Antalya.

Arykanda Antik Kenti. C: ABB

Antalya’nın Finike ilçesi yakınlarında bulunan Arykanda’nın ismi Likya dilinde “Ary-ka-wanda”, “yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına geliyor. Dağ yamacında teraslar üzerine kurulu antik kentin, en eski Likya şehirlerinden biri olduğu düşünülüyor. Kuruluş tarihi ile ilgili kesin bilgi olmasa da kalıntıların çoğu MÖ 5. yüzyıllardan MS 3. yüzyıla kadar uzanıyor.

Akropolün, kentin ilk yerleşim yeri olduğu düşünülüyor. Bu alanın doğusunda Bouleuterion ve kuzeyinde MÖ 4. yüzyılda inşa edilmiş Güneş Tanrısı Helios adına yapılmış tapınak bulunuyor.

Kentin gözetleme kulesinden sonra en üst seviyedeki bir diğer yapısı MS 1. yüzyılda inşa edilen stadion. Bir alttaki terasta, bölgenin ufak fakat en iyi korunmuş tiyatrosu yer alıyor. En alttaki terasta ise agora ve meclis binası işlevi de veren odeon bulunuyor.

4- Kibyra Antik Kenti, Burdur.

Kibyra Antik Kenti. C: Şükrü Özüdoğru

Strabon’un kayıtlarına göre, Kibyralılar aslen Lidyalı olup buradan göç ederek Kabalis bölgesine gelmişler ve yaklaşık MÖ 4.-3. yüzyıllarda tekrar yerleşim alanlarını değiştirerek bugünkü Burdur’un Gölhisar ilçesinde büyük bir kent kurmuşlardı.

Militarist karakteriyle öne çıkan Kibyra, stadyumu, odeonu, tiyatrosu, meclis binası, agorası ile oldukça önemli bir antik kent. 195 m uzunluğundaki Stadion, Anadolu’daki en büyük ve en iyi korunan stadyumlar arasında yer alıyor ve yaklaşık 10.000 seyirci kapasitesine sahip. MÖ 1. yüzyıldan itibaren stadyumunda gladyatörlere gösteri yaptırılan antik kentteki kazılarda üzerinde gösteri dövüşlerinin canlandırıldığı çok sayıda gladyatör frizleri bulundu. “Gladyatörler şehri” olarak da bilinen kentin stadyumuna doğru nekropol alanından geçen anıtsal bir yol üzerinde gladyatörlere ait mezarlar bulunuyor.

Aynı zamanda Kibyra Odeon’unun orkestra bölümünü süsleyen ve “Opus Sectile” tekniği ile ince mermer plakalarla yapılmış yaklaşık 2.000 yıllık Medusa mozaiği dünyada benzersiz.

5- Uzuncaburç (Diocaesarea-Olba) Antik Kenti, Mersin.

Diocaesarea (Uzuncaburç). C: Carol Raddato

Helenistik dönemde merkezi Uzuncaburç’un 4 km doğusundaki Olba Territoriumu’nun ibadet merkezi olan bugünkü Uzuncaburç yerleşim yeri, MS 72 yılında Roma İmparatoru Vespesianus zamanında Olba’dan ayrılarak Diokaesareia (Tanrı-İmparator Kenti) adıyla özerk, kendi adına para basan kent durumuna gelmişti. Bizans döneminin ardından Türklerin buraya şehrin sembolü olan yüksek burcun (Helenistik Kule) ismini vermesiyle “Uzuncaburç” olarak anıldı.

Antik kentin en erken yapılarından biri ve belki de tarihsel olarak en önemlisi Zeus Olbios Tapınağı. I. Seleukos Nikator tarafından yaptırıldığı düşünülen tapınak, Anadolu’nun dört bir yanı Korinth tarzında tek sıra 36 sütunla çevrili, peripteros planlı, en eski tapınaklarından biri olarak sanat tarihinde önemli bir yere sahip. Tapınağın yanı sıra beş katlı, konut ve savunma kulesi formundaki kule ve yaklaşık 17 m uzunluğundaki anıt mezar Helenistik döneme ait. Sütunlu cadde, tiyatro, anıtsal giriş kapıları, nymphaeum, Tyche Tapınağı da Roma döneminden kalma dikkat çeken yapılardan.

6- Stratonikeia Antik Kenti, Muğla.

Stratonikeia Antik Kenti. C: Bilal Söğüt

Geç Tunç Çağı’ndan günümüze kadar yerleşmenin olduğu kentin adı; Hititler döneminde Atriya, Arkaik ve Klasik dönemlerde Khrysaoris ve Idrias, Helenistik dönemde Stratonikeia ve günümüzde ise Eskihisar.

MÖ 3. yüzyılda Seleukos kralı I. Antiokhos tarafından eşi Stratonike’nin adı verilerek yenilenen kent, MÖ 130 civarında tamamen Roma’ya bağlandı.

Özellikle Antik Çağ, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait bir çok kalıntıya sahip antik kentte, günümüze en sağlam ulaşan yapılar arasında Selçuklu Hamamı ve Osmanlı dönemine ait Şaban Ağa Camisi bulunuyor.

Ayrıca, Arkaik ve Klasik dönemlere ait iki farklı sur duvarı, Helenistik dönemden Gymnasion ve Tiyatro, Roma İmparatorluk dönemine ait Bouleuterion, hamam kompleksleri, agoralar, tapınaklar, şehir kapıları, sütunlu cadde gibi yapılar bulunuyor. Kente giriş kapısından başlayan kutsal yol, nekropolden geçerek Lagina’daki Hekate Kutsal Alanı’na ulaşıyor.

7- Kanlıdivane (Kanytellis), Mersin.

Kanlıdivane. C: Carol Raddato

Antik dönemde Dağlık Kilikia sınırları içinde kalan Kanytella, bugünkü adıyla Kanlıdivane (Mersin), 60 metre derinliğinde bir obruğun kenarını kaplayan bir yerleşim yeri. Yazıtlara göre MÖ 2. yüzyılda Olba Hanedanlığı’na bağlıydı, hatta Olba’nın limanı görevini üstlenmişti.

MÖ 3. yüzyıldan MS 7. yüzyıla kadar kesintisiz yerleşimin devam ettiği düşünülen antik kent, Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius döneminde bir Hristiyanlık merkezi haline gelmiş ve adı Neapolis olarak değişmişti.

Günümüze ulaşabilen yapılar arasında; sur kalıntıları, Helenistik Kule, büyük bir kilise, iyi korunmuş başka bir bazilika ve büyük bir nekropol alanı bulunuyor. Kentin en önemli özelliklerinden biri ise birçok yapının zeytin işleme atölyesi olarak kullanılmış olması. Pres ağırlık taşları, kırma tekneleri, pres yatakları gibi üretim araçlarının bulunması, kentte yaşamın sonlarına doğru bölgenin önemli bir zeytinyağı merkezi olduğunu gösteriyor.

8- Nysa Antik Kenti, Aydın.

Nysa Antik Kenti. C: Arkeofili

Antik Karia bölgesinin önemli bir kenti olan Nysa, Aydın’ın 30 km doğusunda yer alıyor.

Nysa‘nın kuruluşu hakkındaki bilgileri Augustus devrinin ünlü gezgin ve coğrafyacısı Amasyalı Strabon (MÖ 63 – MS 21) ile tarihçi Stephanos’un anlattıklarından biliyoruz. Kent, MÖ 3. yüzyılın ilk yarısında Seleukos’un oğlu I. Anthiochos Soter tarafından kurulmuştu.

Kent özellikle Roma İmparatorluğu egemenliği altındayken kültürel alanda önemli bir noktaya ulaşmıştı. Gymnasion ve kütüphane gibi yapılarıyla Nysa eski çağlarda özellikle eğitim alanında ünlü bir kentti ve Strabon da bu kentte eğitim görmüştü.

9- Laodikeia Antik Kenti, Denizli.

Laodikeia Antik Kenti. C: Laodikeia Kazıları

Antik kaynaklara göre MÖ 3. yüzyılın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından eşi Laodike adına kuruldu. MÖ 130-129 yılında ise bölge tamamen Roma’ya bağlandı. Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropol seviyesinde dini bir merkez haline gelmişti.

Yaklaşık 5 km²’lik bir alana yayılan kentin önemli ve günümüze kadar ulaşabilen yapıları arasında; Anadolu’nun bilinen en büyük stadyumu, 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri sayılabilir. Kentin dört tarafını ise nekropol alanları çeviriyor.

10- Pisidia Antiokheia Antik Kenti, Isparta.

Pisidia Antiokheia Antik Kenti. C: Gülcan Acar

Isparta’nın Yalvaç ilçesinde bulunan ve Seleukos Hanedanlığının kurduğu apoikia’lardan biri olan Pisidia Antiokheia, Galatya, Frigya ve Pisidia üçgeninde önemli bir konumda yer alıyor. Roma çağında nüfusunun yaklaşık 70.000 kişi olduğu tahmin edilen ve MS 3. yüzyılın sonunda Pisidia Eyaletinin metropolisi olan antik kentte, Roma ve Bizans Dönemi’ne ait yapı kalıntıları bulunuyor.

Batı Kapısı, tiyatro, sütunlu cadde, Tiberius Meydanı, Propylon, Nympheum, Merkezi Kilise gibi pek çok kalıntıyı barındıran Antiocheia’nın en etkileyici ve en anıtsal yapı kompleksi, kentin en yüksek noktasında kayaların oyulmasıyla yapılmış olan Augustus Tapınağı.

Kentin bir diğer önemli yapısı ise Anadolu’daki ilk kiliselerden biri olan St. Paul Kilisesi. Hristiyanlık inancının yayılmasında önemli figürlerden olan Pavlus ve Barnabas’ın MS 46’da kente gelmesi ve Pavlus’un ilk resmi vaazını burada vermesinden sonraki yıllarda adına inşa edilen St. Paul Kilisesi, Hristiyanlık hac merkezlerinden biri.

11- Priene Antik Kenti, Aydın.

Priene Antik Kenti. C: Wikimedia Commons

İon Birliği’nin bir üyesi olan Priene, Samsun (Mykale) Dağı’nın güney yamacında, Söke ilçesinin 15 km güneybatısında kurulmuş önemli antik kentlerimizden biri. Planlı şehir sisteminin öncülerinden olan kentin tarihi, MÖ 7. yüzyıla kadar uzanıyor.

Athena-Zeus-Demeter Tapınakları, Bouleuterion, Gymnasion, Tiyatro, Agora ve Mısır Tanrıları Kutsal Alanı, kentteki en önemli yapılar arasında sayılabilir.

Athena Polias Tapınağı ise Efsanevi Halikarnas Mozolesi’ni de yapan ünlü mimar Pythius tarafından tasarlanan Athena Polias Tapınağı ise antik mimarinin harikalarından biri! Kentin en eski ve en görkemli tapınağı olarak kabul ediliyor. MÖ 350 tarihli tiyatronun ise yaklaşık 6.000 kişilik kapasitesi bulunuyor.

12- Knidos Antik Kenti, Muğla.

Knidos Antik Kenti.

Datça ilçesinde bulunan Knidos Antik Kenti, bilime ve sanata önem vermesi ve bu alanda önemli insanlar yetiştirmesi açısından öne çıkıyor. Astronomi ve matematik alanında ünlü bilim insanı Eudoksus, tıp bilim insanı Euryphon, ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos’un Knidoslu olduğu düşünülüyor. Ayrıca şehir yönetimi Perslerin istilasından korktukları için yarımadayı tamamen ada haline getirmek isteyip başarısızlıkla sonuçlanan bir projeye kalkışmıştı.

Günümüzde bu antik kentte görülecek yapılar arasında, yuvarlak tapınak, Dionysos Stoası ve Tapınağı, Apollon Tapınağı, Bolukrates Çeşmesi ve yaklaşık 5.000 kapasiteli küçük tiyatrosu yer alıyor.

13- Letoon Antik Kenti, Muğla.

Letoon Kutsal Alanı. C: Wikimedia Commons

Muğla, Seydikemer’in Kumluova Mahallesi’nde yer alan ve MÖ 7. yüzyılda kurulduğu tahmin edilen Letoon Antik Kenti, Antik Çağda Likya’nın dini merkeziydi. Xanthos ile birlikte UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Letoon, şair Ovidius’un anlattığı bir hikayeye göre, tanrı Apollon ve tanrıça Artemis’in annesi Leto adına kurulmuş bir şehir.

MÖ V. yüzyılın sonunda, Arbinas Hanedanı döneminde önem kazanmaya başlayan kentte, bu dönemde Leto, Artemis ve Apollon’a adanan üç tapınak yapılır. Kentin dikkat çeken en önemli yapıları da bu üç tapınak. Helenistik dönemde altın çağını yaşayan bu kutsal alanda Leto, Apollon ve Artemis tapınakları ile birlikte, bir kilise, bir çeşme ve Roma Tiyatrosu kalıntıları bulunuyor.

Ayrıca 1979’da Apollon tapınağının yakınında bulunan ve Grekçe, Aramca ve Lykia dilinde olmak üzere üç dilde yazılmış bir metni içeren yazıt, Lykia dilinin çözülmesi açısından oldukça önem taşıyor. Lykia ve Karia Satrabı Pixodaros’un bir kararnamesi olan ve MÖ 337’e tarihlenen bu Üç Dilli Kitabe, günümüzde Fethiye Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.

14- Aigai Antik Kenti, Manisa.

Aigai Antik Kenti. C: Aigai Kazıları

Manisa’nın Yuntdağı Köseler bölgesi yakınlarında bulunan Aigai Antik Kenti, antik yazarların aktardığına göre, MÖ 2. binyıl sonlarında Yunanistan’dan Anadolu’ya göçmüş olan Aioller tarafından kuruldu.

Yuntdağı üzerinde kurulmuş olan en önemli antik merkez olarak kabul edilen Aigai kentinin adının etimolojik olarak keçi ile olan bağı, kent sikkelerinde sıklıkla kullanılan keçi sembolü, epigrafik kanıtlar ve Yunt Dağı’nın coğrafi yapısı; kent ekonomisinin MÖ 8. yüzyıldan itibaren hayvancılığa dayandığını gösteriyor.

MS 17’de gerçekleşen büyük depremle birlikte yıkılan kent, İmparator Tiberius’un destekleriyle tekrar toparlandı. Hellenistik dönemde oldukça gelişen kente, tiyatro, üç katlı agora, macellum, meclis binası gibi birçok kamu binası yapıldı. Tüm sokaklara taş döşendi, taş döşemelerin alt kısımlarına yağmur sularını yüzlerce sarnıca yönlendiren kanalizasyon sistemi kuruldu.

15- Tripolis Antik Kenti, Denizli.

Tripolis Antik Kenti. C: Tripolis Kazıları

Kaynaklarda, Tripolis Antik Kenti’nin ilk adının Apollonia olduğuna, Geç Helenistik dönemde ise Tripolis olarak adlandırıldığına ilişkin bilgiler yer alıyor.

Altın çağını Roma döneminde yaşayan kentte, MS 2. yüzyılda yeni bir yapılanmaya gidildi ve şehir kapıları, caddeler, hamamlar, stadyum, tiyatro ve meclis binası gibi kamu binaları yaptırıldı. Tripolis Antik Kenti’nde günümüze ulaşan yapıların çoğu da Roma dönemi yapısı.

Bölgenin aktif fay hatlarına yakınlığı, bunun bir sonucu olarak sık yaşanan depremler, şehrin zamanla önemini yitirmesine sebep oldu. MÖ 2. yüzyıldan itibaren birçok deprem ve savaşa tanıklık ettiği için defalarca tahrip olan Tripolis Antik Kenti, Geç Roma ve Bizans döneminde surlar ile çevrildi. Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklendi.

16- Magnesia Antik Kenti, Aydın.

Magnesia Antik Kenti. C: Magnesia Kazıları

Antik kaynaklara göre kent, Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuş. Lydia Kralı Gyges tarafından da ele geçirilen, MÖ 657’ de Kimmerler tarafından tahrip edilen ve MÖ 530’larda Pers egemenliğine giren kent, MÖ 400’lerde ise Sparta egemenliğine girmiş ve bugünkü yerine taşınmış.

İlk şehre verilen “Magnesia ad Maeandrum” adı, “Menderes Nehri kenarındaki Magnesia” anlamına geliyor ve yeri hala tam olarak belirlenemedi. Büyük İskender’in kenti almasından sonra, ilk olarak Seleukos ve daha sonra Bergama Krallığının egemen olduğu kent, Roma döneminde önemini korudu ve Bizans döneminde Piskoposluk merkezi haline geldi.

Magnesia Antik Kenti, Priene, Efes, Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konumda kalıyor. Antik dönemin ünlü mimarı Hermogenes’in imzasını taşıyan Artemis Tapınağı ve kutsal alanı, Helenistik dünyanın en güzel örneklerinden biri. Kent, aynı zamanda Anadolu’nun en iyi korunmuş stadionlarından birine ev sahipliği yapıyor.

17- Mastaura Antik Kenti, Aydın.

Mastaura Antik Kenti.

Aydın’ın Nazilli İlçesi’nde yer alan Mastaura Antik Kenti, Ege kıyılarından Anadolu’nun içlerine uzanan Caput Viae yolunun önemli kentlerinden biri. Karia ve Lydia bölgelerinin kesiştiği bir noktada ve Maiandros (Büyük Menderes) Nehri’nin kuzeyinde yer alıyor.

Mastaura hakkında en kapsamlı bilgiyi veren antik yazar Bizanslı Stephanos. Mastaura’nın bir Lydia kenti olduğunu, kentin isminin peri Ma’dan türediğini, dolayısıyla mitolojik bir kökenden geldiğini belirtiyor.

2022 yılında kazı çalışmalarına başlanan antik kentin günümüze ulaşmış en dikkat çeken yapısı Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait amfitiyatro, Anadolu arkeolojisi için nadir yapılardan biri. Bu yapının doğusunda ise büyük bir Roma Hamamı kalıntısı yer alıyor.

18- Soli Pompeiopolis, Mersin.

Soli Pompeiopolis Antik Kenti. C: Carol Raddato

Mersin’in Mezitli ilçesindeki Viranşehir mahallesinde bulunan ve MÖ 700’lü yıllarda Rodoslu koloniciler tarafından kurulan Soloi Antik Kenti, Kilikya tarihinin önemli liman kentlerinden biri. Helenistik dönemde Seleukos egemenliğinde olan ve parlak bir dönem yaşayan kent, MÖ 1. yüzyılda yönetimin zayıflamasıyla korsan yağmalarına maruz kalarak zayıfladı. MÖ 78 yılında Pompeius kumandasındaki Roma İmparatorluğu ordusunun eline geçti.

Grekçe Soloi , Latince Soli olarak kullanılan ve “Güneş” anlamına gelen kentin adı, bu olaydan sonra Pompeiopolis (Pompeius’un kenti) olarak değiştirildi. Yaklaşık 3 bin yıllık antik kent, bugüne kadar ortaya çıkarılan liman, sütunlu cadde, tiyatro, Roma hamamı, kent duvarları, nekropol, su kemeri gibi yapılarıyla dönemin parlak şehirlerden biri olarak dikkat çekiyor.

19- Arslantepe, Malatya.

Arslantepe Höyüğü.

Malatya’da yer alan Arslantepe, Anadolu’nun en eski saray kompleksi ve birçok dönemde bölgenin ekonomik ve politik yönden merkeziydi. 1932 yılından beri kazı çalışmalarının yürütüldüğü Arslantepe, 2011 yılında açık hava müzesine dönüştürülüp ziyarete açıldı.

Girişe Kral Tarhunza ile iki aslan heykeli ve duvar kabartmalarının aynı malzemeden yapılmış birebir kopyaları yerleştirildi. Burayı ziyaret ettiğinizde kazı alanındaki kerpiç saray ile duvar bezemeleri ve diğer kalıntıları görebilirsiniz.

Höyükte bulunan saray yapısı 2.5 metreye kadar korunagelen kerpiç duvarları, tapınak, depo ve idari odalarıyla gezilebilecek halde. Yapının içerisindeki yürüyüşe eşlik eden panolar, savaşın başlangıcında gücün nasıl ortaya çıktığı, ilk idari sistemin nasıl işlediği ile ilgili açık bir algı oluşmasını sağlıyor. Sarayın ortasındaki koridoru, odaları süsleyen yaklaşık 5.500 yıllık duvar resimleri de tüm canlılığı ile görülebiliyor.

20Frig Vadisi

Yazılıkaya. C: Yusuf Polat

Frigler, yaklaşık olarak MÖ 1200‘den MÖ 600’e kadar günümüz Türkiye’sinin geniş bir alanında egemenlik kurdular. En ünlü kralları ise krallığın başkenti olan Gordion’da ikamet eden efsanevi kral Midas’tı.

Günümüzde Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar üçgeninde kalan alana yayılmış olan ve “Küçük Frigya” dağlık yerleşimi olarak tanımlanan bölge, bugün “Frig Vadisi” olarak biliniyor ve Frig medeniyetine ait tarihi kalıntıları ve antik eserleri bünyesinde barındırıyor.

Kütahya’nın doğusunda sönmüş bir yanardağ olan Türkmen Dağı’nın tüfleriyle örtülü olan bu bölge, MÖ 900-600 yılları arasında Frigler tarafından iskan edilmişti. Volkanik tüflerin oluşturduğu kayaçların kolay işlenebilir olması sayesinde Frigler bölgede birçok oyma kaya sanatını geride bıraktı. Süslemelerdeki zenginlik, üçgen alınlık ve ana tanrıça heykelinin bulunduğu nişler, Frig dönemi kaya anıtlarının ortak özellikleri.

En önemli iki merkezi Gordion (Ankara) ve Yazılıkaya/Midas Kale (Eskişehir). Gordion siyasi merkez görevi görürken, Yazılıkaya ise en önemli kutsal merkez olarak geçiyor. UNESCO tarafından 2015’te Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne eklenen Frig Vadisi’nde ana tanrıça Kybele’ye adanmış açık hava tapınakları, sunaklar ve kaya mezarları ile savunma ve barınma amaçlı pek çok yapı görülebiliyor.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için