Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle Van Kalesi’nin kuzeyindeki höyükte yürütülen kazı çalışmaları, Urartu ve Osmanlı dönemleri başta olmak üzere 7 bin yıllık tarihe dair önemli bilgileri gün ışığına çıkardı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erkan Konyar başkanlığında, 37 kişilik bilim kuruluyla Van Höyüğü’nde yürütülen kazı çalışmaları bu yıl da devam ediyor. Urartular tarafından yaptırılan ve asırlardır görkemli duruşuyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Van Kalesi ve çevresindeki tarihi mekanlarda yapılan kazı çalışmalarında elde edilen bulgular, tarihi dönemlerdeki yaşam kültürü konusunda bilim insanlarına ışık tutuyor. Birinci Dünya Savaşı döneminde Ruslar tarafından işgal edilerek yıkılan eski Van şehri ile kalenin ön kısmında bulunan höyüğün yeniden ayağa kaldırılması ve turizme kazandırılması amacıyla başlatılan kazılar, dönemin yaşam kültürü, sosyal yapısı, mimari özellikleriyle ilgili önemli bilgilerin elde edilmesini sağlıyor.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erkan Konyar, AA muhabirine, Van Höyüğü’nde 12 üniversiteden 37 kişilik bilim kuruluyla çalışmaların devam ettiğini anımsatarak, kazılarda 7 bin yıllık geçmişin izlerine rastladıklarını söyledi.
“Dönemin yaşam standartları çözülüyor”
Eski Van Şehri, Van Kalesi stadeli ve Van Höyüğü’nde çalışmaların devam ettiğini bildiren Konyar, höyükte 7 bin yıllık bir kent tarihi sürecini yakalayacaklarını ve bunun da en ilginç bulgulardan biri olduğunu ifade etti.
Urartulara ait bir mahallede ve evlerde kazı yaptıklarını anlatan Konyar, şunları söyledi: “Bir Urartu evinde ne olur, burada görebiliyoruz. Bize o dönemdeki insanların kullandığı tunçtan takılara ait geniş buluntu yelpazesi veriyor. O dönemdeki insanların kullandığı mezarlar ortaya çıkıyor. Dönemin yaşam standartları ve sosyal yapı bir şekilde çözülüyor. Çeşitli bilim dallarından insanlar bir araya geliyor ve konular her yönüyle araştırılıyor. Van’ın 7 bin yıllık sürecinde insanların hikayesini ortaya koymaya ve yayınlarda anlatmaya çalışıyoruz.”
Bu höyük alanında buluntuların genel karakterinin, Van havzasındaki höyüklerden farklı olduğuna dikkati çeken Konyar, “Başkentin aşağı yerleşim yerini kazıyoruz. Kralların yaşadığı mekanlar var ve hemen yanında da bu sivil mimariyi buluyoruz. Buranın karakteri doğal olarak farklı. Sarayla organik ilişkisi olan insanların yaşadığı mekanlar. Nitelik burada biraz daha fazla. Buluntular da bunu gösteriyor. Yüzükler, küpeler, fibulalar gibi geniş buluntu yelpazemiz var. Aslan ve ejderha başlı bilezikler, buradaki niteliğin daha farklı olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Kerpiç 7 bin yıldır değişmiyor”
Geçmiş dönemle günümüzde özellikle bölge köylerinde kullanılan mimarinin çok değişmediğini kaydeden Konyar, 7 bin yıl önceki mimariyle bugün köylerde kullanılan mimarinin çok fazla değişmediğini aktardı.
Yatayda yerleşme yerine, dikeyde yerleşmeler ve apartman kültürünün geliştiğini ama değişmeyen tek şeyin kerpiç olduğunu belirten Kongar, şunları kaydetti: “20. yüzyılın ortalarından sonra yeni mimari anlayışla artık betonlaşma yaşandı ancak köylerde o yaşam standardı hala devam ediyor. Kentlerde yaşam standartlarına bağlı olarak yapılaşma değişti ama ben herkese kerpiç evlerde konaklamalarını tavsiye ediyorum. Çünkü 7 bin yıl kullanılmış ve yararı görülmüş bir mimari model. Sağlık açısından da çok daha faydalı. 7 bin yıl önceki evlerle şu anda köylerde sayısı maalesef azalan evlerdeki mimari tamamen aynı.”
Höyük halka açılacak
Van Kalesi Höyüğü’nü, koruma ve onarım çalışmalarının ardından halka açmayı amaçladıklarını aktaran Konyar, tüm faaliyetlerin insanlar için yapıldığını ve geçmişinden haberdar olabilmesi için bu tür yerlerin önemli olduğunu vurguladı.
Bölgenin höyük alanında 7 bin yıllık bir süreci görebildiklerini ve kısa vadede höyüğün üzerinin uygun örtüyle kapatılarak görünür kılınmasını hedeflediklerini söyleyen Konyar, kentte yaşayanların, geçmişini 7 bin yıl öncesinden görmesini planladıklarını dile getirdi.
Vanlıların atalarının nasıl ortamlarda ve hangi evlerde yaşadıklarını burada kısa bir yolculukla birebir görme imkanı bulacağına dikkati çeken Konyar, gençlerin geçmişleri hakkında bilgi sahibi olmalarının sağlanması açısından tarihi mekanların çok önem taşıdığını sözlerine ekledi.14.09.2015 Radikal-arkeolojihaber
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >