Blog
Yesemek UNESCO süreci sulama göletine kurban ediliyor
Yesemek UNESCO süreci sulama göletine kurban ediliyor
Gaziantep27.net haber sitesinde yayınlanan Meral Kınacıların haberine göre Yesem Açıkhava Müzesi yanı başına inşa edilmeye başlayan sulama göleti müzeyi tehlikeye atıyor.
Haberin tamamı
Yesemek’te bilimsel bir araştırma yapan ekip, Arkeolojik SİT alanının çok daha geniş bir alanı kapsadığını ortaya çıkardı. Bu keşif turizm alanında büyük bir heyecan yaratırken, bölgeye yapılan sulama amaçlı gölet inşaatı kafaları karıştırmaya başladı. Kent Konseyi bu konudaki kaygısını dile getirirken, Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr Atilla Engin’de, Yesemek’e yapılan gölet inşaatıyla ilgili uyarılarda bulundu. Gölet projesinin Yesemek’e büyük zararı olacağını belirten Engin, “Unesco geçici listesine alınan böyle bir arkeolojik alanda gölet inşaatı yapılması, kalıcı liste için büyük bir engel teşkil edecektir. Bu proje Unesco sürecini baltalar” dedi.
BU ARAŞTIRMAYLA YESEMEK’LE İLGİLİ ÇOK ŞEY ÇÖZÜLDÜ
Yesemek’te kendisinin başkanlığında bir yüzey araştırması yapıldığını ve bu araştırmadan önemli sonuçlar çıktığını anlatan Atilla Engin şunları söyledi: ”Bu çalışmalar Kültür Bakanlığı ile Gaziantep Üniversitesi adına benim başkanlığımda bir ekip tarafından yürütüldü. Bu çalışmalara Büyükşehir belediyesi de destek verdi. Bunun dışında bu çalışmalar Yesemek Alan Başkanlığı ile birlikte eşgüdüm içerisinde yürütüldü. Çalışmaların özelliği arkeologlar dışında jeofizik mühendisleri, jeologlar, malzeme mühendisliği, hititolog, harita mühendisi gibi farklı meslek gruplarından insanların katıldığı multi disipliner bir çalışma oldu. Bu çalışma, Yesemek’le ilgili aslında bir çok bilinmeyeni çözen önemli bir keşif oldu. Çünkü Yesemek Heykel Atölyesi ve Taşocağı’nın Milattan Önce daha çok 13. Yüzyıla, yani Hitit İmparatorluk çağının sonlarına tarihlendiği net bir şekilde arkeolojik bulgularla ortaya konabildi. Daha önce Yesemek’in Hitit İmparatorluk sonrası Hitit beylikler dönemine tarihlendiği düşünülüyordu” dedi.
ARKEOLOJİK SİT ALANI ÇOK DAHA GENİŞ BİR ALANI KAPSIYOR
Bu çalışma sonucunda arkeolojik SİT alanının çok daha geniş bir alanı kapsadığının görüldüğünü belirten Engin,”Bunu özellikle taçlandıran şey, bu çalışmayı bilinen Taş ocağı ve Heykel atölyesi dışında Yesemek’in hemen doğusundan Kilis’in Topallar köyüne uzanan doğu-batı istikametinde 3.5 km uzunluğundaki tepenin aslında bir kent olarak planlandığı, buradaki heykellerin de bu kentteki muhtemelen tapınak ve saray gibi anıtsal yapıları donatmak için hazırlandığı anlaşılıyor. Ancak görünen o ki, bu kent projesi yarım kalmış. Yesemek şu anda çok daha geniş bir alana yayıldı. Arkeolojik SİT alanının çok daha geniş bir alanı kapsaması bu araştırmalar sonucu hem yüzeyde görünen duvar izleri ,hem de jeofizik ve jeoradar yöntemiyle yer altında tesbit ettiğimiz duvar kalıntıları çok geniş bir alana yayılan bir kente işaret ediyor. Yesemek dünyanın en eski, en büyük heykel atölyesi olan, eşsiz bir kültür varlığı. Bu çalışmada ortaya konular yeni bilgiler ve yeni keşif Yesemek’i insanlık kültür tarihinde çok daha önemli bir hale getirdi. Tabi yüzey araştırması sonuçlarına göre bunlar ilk etaptaki sonuçlar ancak daha kesin sonuçlar için bu alanda kazı çalışmaları yapmak gerekecektir” diye konuştu.
BU GÖLET YESEMEK’E BÜYÜK BİR ZARAR VERDİ
Bu alana yapılan ve yaklaşık yüzde 20’si biten gölet inşaatının Yesemek’e büyük zarar vereceğini anlatan Engin şunları söyledi:”Bizim çalışmamızla da bağlantılı değil, aslında bu gölet hiç yapılmamalıydı. Bu Gölet Yesemek’e büyük bir zarar vermiştir. Bir kere birinci derece arkeolojik alanına da girilerek izinsiz bir şekilde 742 m2 alan tahrip edilmiş ve 21 tane heykel çıkarılmış, ayrıca çıkarılan, atılan toprak içerisinde de biz arkeolojik bulgular tesbit ettik. Yani alan geriye dönüşü olmayan bir tahribata da uğramış durumda. Diğer taraftan birinci derece SİT alanının hemen bittiği bir sınırda 36 metre bir gölet duvarının yükselmesi arkeolojik peyzaj açısından da kabul edilebilir bir durum değil. Unesco geçici listesine alınan böyle bir arkeolojik alanda yani kalıcı liste için bu büyük bir engel teşkil edecektir. Diğer taraftan bu gölet tesbit ettiğimiz kentin kuzey yamaçlarını sular altında bırakacak ve dolayısıyla henüz bu alanda arkeolojik çalışmalar yapılmadı. Arkeolojik çalışmalar yapılmadan bu alan sular altında kalacak. Bu nedenle gölet Yesemek miras alanına çok büyük zarar verecektir.”
YETKİLİLERE DURUMUN VEHAMETİNİ ANLATTIM
Sulama için bölgede büyük bir baraj olan Tahtaköprü barajının olduğunu, diğer taraftan Yesemek’in 2 km güneyinde Güneş Göleti yapıldığını söyleyen Engin, “Bu sulama barajdan kanallarla yapılabilir. Bu göletin sulayacağı tarım arazisi de çok fazla görülmüyor. Yaklaşık 250 hektar yazılmış raporda. Oysa bizim tesbit ettiğimiz kent en az 200 hektar. Biz olaya şöyle yaklaşıyoruz; ülkemizin ali çıkarları için tabiki barajlar ve göletler yapılacaktır ve yapılmalıdır. Ancak bir kültür varlığının değeri bu göletten daha az değildir. Bu kültür değerinin değeri sonsuzdur. Çocuklarımıza brakacağımız en önemli kültürel miraslardan biridir ve burası maddi açıdan bakacak olursakta Yesemek mahallesine, İslahiye’ye, Gaziantep ve Türkiye’ye kazanç getirecektir. Burası bir turizm cazibe merkezidir ve bu nedenle bu tür arkeolojik alanların korunması büyük önem arzetmektedir. Valiliğe ve büyükşehire durumun vahametini anlattım. Bu gölet projesi Unesco sürecini büyük ölçüde baltalayacak” şeklinde konuştu.
Meral KINACILAR
Kaynak: https://www.gaziantep27.net/gaun-arkeoloji-bolum-baskani-uyardi-540931h.htm?fbclid=IwAR1teZBofwu3qA-ZE25xO_iNPNzaDGmpnDCj8pnUJJQfxASow1u9iIpZcX4-www.arkeolojikhaber.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >