Blog
Adıyaman’da 9.500 Yıllık Sıradışı Heykel: Kilisik
Adıyaman’da 9.500 Yıllık Sıradışı Heykel: Kilisik
Adıyaman’da 1970’li yıllarda bulunduktan sonra depoya kaldırılan 9.500 yıllık heykel, dönemin çeşitli heykel sanatları arasında ilginç bir bağlantı oluşturuyor.
Uzun yıllar boyu depoda unutulan Kilisik Heykeli hakkındaki bu inceleme, Göbeklitepe ekibinden Jens Notroff tarafından, dainst.blog internet adresinde yayınlandı ve biz de Türkçe’ye çevirdik.
Göbeklitepe ve Nevali Çori’den (ve muhtemelen bölgede benzer dikilitaşlara sahip diğer sitelerin çoğundan) bilinen T şeklindeki dikilitaşların (en azından bazılarının) antropomorfik görünümü ve anlamı, bu dikilitaşlardaki kabartmalarda görülen çok sayıdaki karakteristik detay ile ikna edici bir şekilde açıklanabilir.
Bunların arasında, kollar ve ellerin yanı sıra, kıyafetler ve bazı durumlarda Göbeklitepe’nin 18 ve 31 numaralı dikilitaşlarında (D Yapısında) görüldüğü üzere kemer ve örtü benzeri kabartmalar var.
Bu türdeki T şeklindeki dikilitaşlar ilk defa 1980’lerde, Fırat’ın ortalarında (Şanlıurfa ilindeki Göbekli Tepe gibi) Çanak Çömlek Öncesi Neolitik döneme tarihlenen yerleşim Nevalı Çori’de ortaya çıkarıldı.
Bu keşif, aynı zamanda o zamana kadar arkeolojik bir tuhaflık olarak yorumlanan başka bir ilginç bulguya ışık tuttu: eşsiz bir heykele. Bu heykel, 1965 yılında Adıyaman yakınlarında bulunan Kilisik heykeliydi.
Heykel aslen yerel bir çiftçi tarafından bulundu ve Arsameia’daki kazılarda çalışan iki arkeoloji öğrencisi tarafından ondan satın alındı ve daha sonra Adıyaman’daki Arkeoloji Müzesi’ne nakledildi (Hauptmann 2012, 18-20).
Kilisik Heykeli yaklaşık 80 cm boyunda ve kireçtaşından oyulmuş. Dikkate değer bir şekilde T şeklinde olan kafa arkaya doğru genişliyor, vurgulanmış bir burun ve sadece izleri belli olan gözler ve ince bir yüz betimlenmiş.
Vücudun her iki yanında kollar gösterilmiş, eller karnın üstünde bir miktar çıkıntı üzerinde bağlanmış ve bu çıkıntı, daha aşağıda yer alan daha küçük bir figürün başı olarak tanımlanabilir.
Bu küçük figürün sol kolu, aşağıya doğru sarkıyor fakat sağ eli gövdenin alt kısmına uzanıyor. Bu noktada taşa oyulmuş yuvarlak bir oyuk var. (Hauptmann 2012, 20 (daha önceki bir yorumda, Hauptmann (2000, 8-9) küçük figürün başını ve gövdesini göbek ve penis tasvirleri olarak okuma olasılığını tartışmıştı).
Bu oyuğun hali hazırda heykelin orijinal tasarımının bir parçası olup olmadığı veya daha sonra eklenip eklenmediği (belki bir fallusun monte edilmesi veya benzer bir şey için ya da örneğin Hodder ve Meskell’in (2011, 238) önerdiği gibi hermafrodit bir yapı belirtmek için) belirsizliğini koruyor.
Orijinal buluntu ortamı hala çözülememiş olsa da (Hauptmann (2012, 18), köyün kuzeyindeki erken Neolitik bir yerleşimi öneriyor), Kilisik Heykeli, kendine özgü şekli nedeniyle o dönemin betimlemeleri ve heykelleri arasında olağanüstü bir bulgu. Bilinen diğer Neolitik heykel türlerinden çok farklı elemanların özelliklerini bir araya getiriyor:
1- Kilisik Heykeli kayda değer ölçüde küçük olsa da, kendisinden çok daha büyük olan T-biçimli dikilitaşların formlarını paylaşıyor (Göbeklitepe’de 5.5 metre yüksekliğe kadar çıkıyor). Bu benzerliğe yanlardaki kollar ve karnın üzerindeki eller de dahil.
2- Heykelin yüzü, özellikle de vurgulanmış burnu, Urfa-Yeni Mahalle’de bulunmuş Urfa Adamı’nın en iyi bilinen örnek olabileceği, daha naturalistik ve genellikle gerçek boyutlu insan heykellerinden oluşan bir gruba benziyor. Bu heykelde Urfa Adamı’na benzer bir hareket gösteriyor, eller alt gövdeye doğru uzanıyor, her iki el genital bölgeyi kaplıyor ya da küçük bir oyuğa işaret eder. O dönemde bu oyuğa bir fallus (penis figürü) yerleştirilmiş olabilir. Göbeklitepe’de, yüzün karakteristik burun kısmını da içeren en azından bir dizi kireçtaşı başı (başlangıçta muhtemelen benzer heykellere ait) biliniyor.
3- Alt kısmında bulunan daha küçük bir figürü başından tutan Kilisik Heykeli, Göbeklitepe’deki büyük bir kompozit heykelin başka bir tuhaf bulgusunu hatırlatıyor. Göbeklitepe’deki bu kompozit heykelde, insan benzeri kolara sahip büyük bir hayvan(?), alt kısımdaki daha küçük boyutlu başka bir bireyin kafasını tutuyor. Aynı zamanda bunun benzeri başka bir kompozit heykel, Nevali Çori’de de neredeyse 20 yıl önce keşfedildi (Schmidt 2012, 73-76).
Çok özel ve çok farklı unsurların ve fikirlerin bu birleşimi, Kilisik Heykeli’ni Çanak Çömlek öncesi Neolitik imge temsilleri arasında çok özel kılıyor ve dönemin çeşitli heykel sanatı türleri arasında ilginç bir bağlantı oluşturuyor.
Hauptmann (2012, 22) bu sahneyi “anne ve çocuk” motifi olarak yorumlamayı önerdi. Bu motif, Nevali Çori’deki iki kil figürinden de biliniyor. Bu durumda Kilisik örneği, T biçimli heykellerle ilişkilendirilen ilk kadın betimlemesini temsil ediyor olur. Ancak bu tasvir net cinsel özelliklere sahip olmadığı için, daha fazla araştırma isteyen oldukça belirsiz ve kararsız bir olasılık olarak kalıyor.
Bununla birlikte Kilisik Heykeli, gittikçe artan sayıda buluntuyla, erken Neolitik sanatının karmaşıklığı konusundaki anlayışımızı değiştiriyor.
Referanslar:
Arkeofili
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >