Biliyoruz ki hastalık, insanlar olduğu sürece vardı, fakat arkeologlar geçmişte yaşanmış bu hastalıkları nasıl belirliyor?
Paleopatoloji, gerek iskeletlerden gerek yumuşak dokudan antik hastalıkları okuma bilimidir. Antik dönem insanlarının baş ettiği hastalıkları incelemek, hem o dönem hakkında önemli bilgiler sağlıyor, hem de bugünün hastalıklarını daha iyi anlamamızı sağlıyor.
1) Yumuşak Doku Kalıntıları
Konu hastalıklara gelince mumyalar sakladıkları yumuşak dokularla oldukça cömert birer kaynak oluveriyorlar. Farklı topluluklardan 137 mumyanın CT taraması, mumyaların %30’unun damar tıkanıklığı (artherosclerosis) yaşadığını ortaya koydu. Bugüne kadar damar tıkanıklığı, yağlı yiyecekler ve tembel bir yaşam stilinin sonucu olan modern bir hastalık olarak görülüyordu. Görünen o ki, mumyaların da daha az cips yemesi gerek!
2) İskelet Kalıntıları
Kemik üzerinde bir çok hastalık belirleyici iz bırakır, bunlara örnek olarak eklem hastalıkları, travma, ağız hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar ve tümörler verilebilir.
Söz gelimi, bulaşıcı olan frengi hastalığı kafatasında, bacakta ve kaval kemiğinde belirgin izler ve yaralar bırakır. Arkeologlar artık hastalığın kökenine kadar indi, ve frenginin 1600 yıl önce Yeni Dünya’da ekvator frengisi denilen bir hastalıktan evrildiğini buldu.
3) Kimyasal Analiz
Kimyasal analiz de bize hastalıklar hakkında pek çok şey söyleyebilir. Araştırmacalar yakın bir zaman önce kemiklerde sıtma hastalığını teşhis etme yolunu buldu. Bu çalışmada Romalı kemikleri kullanıldı.
4) Moleküler Analiz
Moleküler analiz ismiyle müsemma, DNA da dahil olmak üzere eski kemiklerdeki moleküllerin incelenmesi işlemi.
Araştırmacılar uzun zamandır tüberkülozun Yeni Dünya’ya Avrupalılar tarafından getirip getirilmediğini tartışıyordu. Fakat Alman bilim insanları Kolombus’un oraya varmasından önce de Yeni Dünya’da tüberkülozun mevcut olduğunu gösterdi. Perulu iskeletlerin tüberkülozlu DNA’larını inceleyen ve tüberkülozun modern versiyonlarıyla karşılaştırma yapan araştırmacılar, en yakın varyantın foklarda olan versiyon olduğunu gösterdi. Muhtemelen hastalık hayvanlar yoluyla yayılmıştı.
5) Dokusal analiz
Dokubilim (histoloji), hücresel yapıları inceler. Paleopatolojik anlamda bu, iskelet kalıntılarında hastalıklar nedeniyle oluşan hücrelesel bozuklukları mikrsokoplarla incelemektir.
Dokusal analiz “Dr Granville’in mumyası” (1825’te otopsisi yapılan Mısırlı numune) hakkındaki yanlışı göstermeye yaradı. Mumyanın yumurtalık kistinden dolayı öldüğü düşünülüyordu. Oysa dokusal incelemelerde araştırmacılar kistin iyi huylu olduğunu buldu, ve gerçek ölüm nedenini anormal akciğer hücrelerinden hareketle tüberküloz olarak saptadı.
6) Radyografi/Röntgen analizi
Hastalıkları araştırırken, X ışını gibi elektromanyetik radyasyon kullanılarak vücudun ve kemiklerin. Röntgen çekmek hastalık aramada yaygın bir yöntemdir.
Radyografi, diğer paleopatolojik yöntemlerle birlikte kullanılarak, Sudan’dan 3000 yıllık bir iskelette kanserin erken kanıtlarının teşhisinde kullanıldı. Araştırmacılar kemik bozukluklarını inceleyerek, bunların bilinmeyen bir yumuşak doku kanserinin semptomları olduğuna karar verdi. Bilim insanları radyografinin kemiğin içini görüp, hastalığın başladığı yeri bulma noktasında en iyi yollardan biri olduğunu belirtti.
Ve sonuç olarak… Neden hastalıkları inceliyoruz ?
Paleopatoloji, hastalıkları inceleyerek bize o dönemin insanlarının tıbbi tedavileri, hayat koşulları ve beslenmeleri hakkında bilgi verebilir. Hastalığın nasıl yayıldığı ve evrildiğini incelemek, bize eski kültürlerin bu hastalıklarla ilişkisini gösterebilir. Geçmişi anlama noktasında oldukça iyi bir kaynak olduğu kadar, modern hastalıklar konusunda da önemli bilgiler verebilir ve araştırmacılara hastalığın günümüzde davranabileceği konusunda bilgi sağlar. Geçmiş hayatları anlama noktasında hastalıkları çalışmak oldukça önemlidir, çünkü hastalık ilk insanlardan bu yana insan hayatının bir parçası olagelmiştir.- Digventures-Arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >