Blog
Aşı Boyası: Dünyanın İlk Kırmızı Boyası
Aşı Boyası: Dünyanın İlk Kırmızı Boyası...
Sanatçılar, doğal bir boyar madde olan aşı boyasını yüz binlerce yıldır eserlerinde kullanıyor. Aşı boyası kullanılarak yapılmış şaheserler mağara duvarlarındaki tarihöncesi resimlerden Ortaçağ ve sonrasına ait tuval boyamalarına kadar çeşitlilik gösteriyor.
İspanya’nın kuzeyindeki Paleolitik Altamira Mağarası’nda bulunan aşı boyasıyla renklendirilmiş nesli tükenmiş bir tür olan Avrupa bizonu resmi. C: Wikimedia
İngiltere, Durham Üniversitesi’nden Paleolitik dönem arkeoloji profesörü Paul Pettitt’in belirttiğine göre “okr” olarak da adlandırılan aşı boyası, demir oksit içeren kırmızımsı bir mineral olan hematitle renklenmiş bir tür kil-mineral bileşimi.
Kanada, Victoria Üniversitesi Antropoloji Bölümü Başkanı Paleolitik dönem arkeoloğu April Nowell, bu ilkel boyanın yapısını “Aşı boyası bir mineral olduğu için, suyla çıkarılmıyor veya çürümüyor. Bu da çağlar boyunca koruna gelmesine imkân sağlıyor” diyerek açıklıyor.
Nerede Bulunur?
Aşı boyası kaya üzerinde ve toprakta, özellikle de demir minerallerinin toplaşık olduğu herhangi bir çevrede, doğal olarak bulunuyor. Aşı boyasına vadi ağızlarında, falezlerden ve hatta temel kayaçlardan aşınmış halde rastlanabiliyor. Belirli topraklarda bulunan daha aşınmış formları ise kalburdan geçirme yöntemiyle elde ediliyor.
Pettitt, “Aşı boyası, elde edilmesi çok kolay bir madde. Mağaralarda, vadilerde veya yakınlarında çalışan herhangi bir kimse kolaylıkla aşı boyasına rastlayabilir” diyor.
Elle dokunulduğunda, aşı boyasının cilt üzerinde koyu sarıdan kırmızıya kadar değişen tonlarda lekeler bıraktığı görülebiliyor. Toplanıp bir araya getirildiğinde aşı boyasını kaba yüzeyli bir taşa sürerek aşındırmak veya havanda dövüp öğütmek mümkün. Bu işlemler sonrasında elde edilen toz su, tükürük veya yumurta akı gibi sıvılarla karıştırılarak boya haline getirilebiliyor.
Mum boya formunda da kullanılabilen aşı boyasının çok yumuşak olduğundan kolaylıkla topaklanabiliyor.
Toz aşı boyası C: April Nowell
Tarihi
Antik insanların aşı boyası kullandığına dair en erken kanıt Paleolitik Çağ’a, yaklaşık 285,000 yıl öncesine, Kenya’da GnJh-03 adı verilen bir Homo erectus yerleşimine dayanıyor. Arkeologlar, bu bölgede, yaklaşık 5 kilogram ağırlığa sahip 70’e yakın aşı boyası parçası ele geçirdi.
Daha ikna edici deliller ise yaklaşık 250.000 yıl öncesine, Hollanda’daki erken Neandertal yerleşimi Maastricht-Belvedere’e dayanıyor. PNAS dergisinde yayımlanan 2012 tarihli bir çalışmada belirtildiğine göre Hollanda’daki arkeologlar 1980’lerde bu alanda yaptıkları kazılarda küçük miktarda aşı boyasına rastlamıştı. Neandertallerin ciltlerini veya kıyafetlerini boyamak için aşı boyasını toz hale getirip suyla karıştırmış olması ihtimaller arasında.
Arkeologlar, mağaralarda Neandertaller tarafından yapılmış çok sayıda resim keşfetmişti. Bunlar arasında İspanya’nın kuzeyinde bulunan La Pasiega’daki doğrusal parmak izi desenleri, Maltravieso’daki el baskısı ve Ardales’teki aslen parlak beyaz olup kasten kırmızıya boyanmış damlataşlar da yer alıyor. Science dergisinde yayımlanan 2018 tarihli bir araştırmaya göre tüm bunlar en az 64.000 yıl öncesine dayanıyor. Ancak, New Mexico Üniversitesi’nden onursal antropoloji profesörü Lawrence Straus İspanya’daki aşıboyası tarihlemelerinin doğru olmayabileceğini söylüyor. Neandertallerin çizgi veya noktalar, diğer bir deyişle temsili olmayan resimler, yapmak için aşı boyası kullanmış olmasının mümkün olduğunu belirten Straus, gerçekte hayvan veya insan figürleri gibi karmaşık mağara resimleri yapıp yapmadıklarının tartışmaya açık olduğunu ifade ediyor.
Erken Homo sapiensler de aşı boyası kullanmıştı. Arkeologlar, Güney Afrika’daki Blombos Mağarası’nda, içinde ince öğütülmüş aşı boyası, kömür ve yağdan oluşan bir boyama kiti bulunan ve yaklaşık 100.000 yıl öncesine tarihlendirilen bir denizkulağı kabuğu buldu. İnsan tarafından yapılmış en erken (yaklaşık 73.000 yıl öncesine tarihlendiriliyor) çizim yine Blombos Mağarası’nda keşfedilen küçük bir kaya parçası üzerindeki kırmızı renkli dokuz çizgiden oluşuyor.
Şu ana kadar bilinen en eski çizim ise Endonezya, Borneo’da yer alan bir mağaranın duvarına aşı boyasıyla yapılmış yaklaşık 40.000 yıllık yaban sığırı benzeri bir hayvan resmi.
Bu erken çizimlerden sonra, aşı boyası kullanımı daha da yaygınlaşarak Afrika, Avrupa, Ortadoğu, Güneydoğu Asya, Rusya ve Avustralya’ya ulaştı. Bering Boğazıyla Sibirya ve Doğu Asya’dan Amerika kıtasına geçen insan toplulukları aşı boyasını da beraberlerinde götürmüştü. Bunu Alaska’da bulunan aşı boyasıyla kaplı 11.500 yıllık bir mezardan anlayabiliyoruz.
Aşı boyası kaplı mezarlar aşı boyasıyla yapılmış çizimlere nazaran daha yaygın. Pettitt, aşı boyasının muhtemelen ölünün giysilerini renklendirmek için kullanıldığını, giysilerin çürümesiyle mezarı lekeleyip kemikleri kırmızıya boyadığını söylüyor. Söz konusu mezarlar arasında, Güney Galler’deki Paviland Mağarası’nda bulunan, gerçekte yaklaşık 33.000 yıl önce Paleolitik Çağ sırasında yaşamış genç bir erkeğe ait meşhur “Kırmızı Kadın” mezarı da yer alıyor. 1823’de keşfedildiğinde, arkeologlar kırmızı lekeli bu mezarın dönemin ahlaki yapısına aykırı bir kadına ait olduğunu düşünmüştü.
Aşı boyası tüm antikite boyunca kullanılmaya devam etti. Ortaçağ ve Rönesans dönemi sanatçıları tarafından da tercih edilen bu boyar maddenin modern kullanımlarına da rastlamak mümkün.
İspanya’nın Kantabria bölgesinin batısındaki Chufin mağarasında bulunan bu parmak izleri tarihöncesi insanlar tarafından aşı boyası kullanılarak yapılmış. C: Lawrence Guy Straus
Kullanımı ve Semboller
Antik insanların aşı boyasını kanla, özellikle de adet kanıyla aynı renkte olması sebebiyle bir yaşam sembolü olarak görmüş olması mümkün. Pettitt, bazı toplumların kırmızı rengi, dolayısıyla da aşı boyasını, yaratma eylemiyle, yaşamla ve bereketle ilişkilendirdiğini söylüyor. Ancak, bu konuda herkes hemfikir değil.
Kırmızının çarpıcı bir renk olması aşı boyasını özellikle ışığın loş olduğu mağaralarda kolay görülebilir kılıyor.
Aşı boyasının renklendirici bir madde oluşunun yanı sıra farklı kullanımları da mevcut. Cildi bronzlaştırmak, güneş veya soğuktan korunmak için, sinek kovucu ve yapıştırıcı olarak, tıbbi amaçlarla ve bitkilerin işlenmesinde kullanıldığı biliniyor.
Nowell, “erken insanların çizimlerde belirli renkleri tercih ettiğine dair kanıtlar olduğunu” söylüyor.
Arkeologların İsrail’deki Qafzeh mağaralarında 100.000 ila 90.000 yıl öncesine tarihlenen katmanlar üzerinde 84 aşı boyası topağına rastlaması bu duruma örnek olarak gösteriliyor. Aralarında sarı ve kahverengi olanlar olsa da topakların yaklaşık yüzde 95’i kırmızı. Antik insanların aşı boyasını kırmızıya çevirmek için ısıttığına dair kanıtlar da ele geçirildi. Bordeaux Üniversitesi’nden arkeoloji profesörü Francesco d’Errico’ya göre bunu erken insanların aşı boyasının kimyasal özelliklerine ilişkin temel bir bilgiye sahip olduğu şeklinde yorumlamak mümkün.
Yukarıda belirtilenlere ek olarak, yaklaşık 266.000 yıl önce, Zambiya’da Twin Rivers adı verilen bölgedeki erken insansıların içinde parıltılı metalik pullar bulunan bir tür kantaşı topladığı biliniyor.
Nowell’in belirttiğine göre tüm bu bulgular göz önüne alındığında, aşı boyasının başlangıçta sıradan amaçlarla kullanıldığı, ancak zamanla sembolik bir boyut kazandığı sonucuna ulaşmak mümkün. “Aşı boyasına ısıl işlem uygulanması, belirli renklerin tercih edilmesi, boyalara “parıltı” eklenmesi ve mezarlarda önemli miktarda aşı boyasına rastlanması bu maddenin parlak rengi veya renklerinin Üst Paleolitik Çağ insanları için görsel bir belirginliğe sahip olduğunu gösteriyor.”
“İlgili herhangi bir kanıt olmadığı için aşı boyasının adet kanını simgelediğini söylemek güç.”
Aşı boyasının bedeni (canlı veya ölü) işaretlemenin ayrıca grup üyeliği veya statü hakkında bilgi vermenin basit bir yolu olduğu söylenebilir. Kolay renk veriyor ve uzun süre kalıcı oluşu ise bu denli çok kullanılmasının diğer sebepleri arasında.
Live Science. 20 Kasım 2018.-www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >