Blog
Çiçekli Neandertal Mezarında Yeni Kalıntılara Ulaşıldı
Çiçekli Neandertal Mezarında Yeni Kalıntılara Ulaşıldı
Kuzey Irak’ta yer alan Şanidar Mağarası’ndaki çiçekli Neandertal mezarına dair yeni bulgulara ulaşıldı.
Şanidar Mağarası, yüksek tavanı, topraktan düz zemini ve akarsuya bakan yakası, antik insanları on binlerce yıl boyunca kendisine çekti. Irak’ın kuzeyinde yer alan Zagros Dağları’ndaki mağara, 1950’lerden bu yana keşfedilen en az 10 Neandertalin sığınacağı bir yer haline gelmişti.
Elde edilen bir iskeletteki yaralar, bu Neandertalin yaşam savaşı için yardıma muhtaç olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, bir başka iskelette ise polen kalıntıları gözlemlenmişti. Dolayısıyla, böylesi bir bilgi, gömme işleminin çiçeklerle gerçekleştirildiğini düşündürüyordu.
Bu eşine az rastlanır bulgu, o güne kadar vahşi olduğu düşünülen Neandertallerin yeni bir perspektifle ele alınması gerektiğini gösterdi. Neandertaller ile ilgili makalesi 1975 yılında Science dergisinde yayımlanan ekskavatör Ralp Solecki şöyle diyor: ” Bedenler, arkaik döneme ait olsa Neandertallerin buna benzer eylemleri oldukça modern.” Öte yandan, bazı bilim insanları polenlerin gömme işlemi esnasında kullanılan çiçeklere ait olup olmadığını, bir başka kesim ise Neandertallerin ölüleri bilinçli bir şekilde gömüp gömmediğini sorguluyor.
Eldeki bulgularla yetinmeyip yeniden kazı yapmak isteyen ve dolayısıyla 2014 yılında Şanidar Mağarası’na giden araştırmacılar, Neandertallere ait yeni kemiklere ulaştı. Geçtiğimiz zamanlarda ise aynı araştırmacılar, bütün halde ama ezilmiş bir Neandertal kafatasına, göğüs kafesinin üst kısmına, ellere ve kolun dirsekle bilek arasında kalan bölümüne erişti.
Science, konuya ilişkin derinlikli bir bakış açısı kazandırabilmek için Liverpool John Moores Üniversitesi’nde arkeolog olup ekibin yardımcı liderliğini üstlenen Christopher Hunt’a birtakım sorular yöneltti.
Soru: Niçin yeniden kazı işlemleri gerçekleştirildi?
Cevap: Şanidar Mağarası, kimi zaman tartışmaya yol açan kanıtları içerse de bu kanıtların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şimdiye kadar ortaya konan kanıtların hepsi eski. Dolayısıyla, meselenin ana ekseninde Solecki’nin gömme işlemine ve ritüellere yönelik varsayımlarını test etmek yatıyor. Projeyi Graeme Barker, Tim Reynolds ve ben yürütüyoruz. Solecki tarafından gerçekleştirilen tüm araştırmaları yeniden değerlendirerek Şanidar Mağarası üzerinde 2014 yılından bu yana çalışıyoruz. Solecki’nin oluşturduğu katmanları tarihlendirmek ve onun erişemediği modern bilimin ışığından ilerlemek yöntemimizi oluşturuyor.
S: Bu kazı çalışmasında neden yer almak istediniz?
C: Polen konusunda uzman olan ve bir iskeletin yanındaki polen yığınını keşfeden Arlette Leroi- Gourhan’dan etkilendiğimi söyleyebilirim. Gourhan’a göre, bu polen yığını çiçeklerin de beden ile birlikte gömüldüğünü gösteriyor. Kanıtlarını makul buluyorum. Aynı zamanda diğer açıklamalar da eşit derecede olanaklı görünüyor. Yeni bulgulara bakıldığında, onların da Gourhan’ın teorisine yakın olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla, Gourhan’ın gözlemlerini test edebilmemizi sağlayan eşi benzeri olmayan o fırsata sahibiz.
S: Keşfettiğiniz şeyler nelerdir?
C: İki yıl önce parçalar halinde olsa da insan kemiklerinin yerini tespit ettik, fakat kazı çalışmalarını başlatmadık. Hem sezon sonuna yaklaşmıştık hem de üzerinde iri kaya parçası bulunan iki metrelik bir mağara tortulu ile uğraşmamız gerekiyordu. Dolayısıyla, bu çalışmayı orada bıraktık. Çalışma yapmak istediğimiz alanın çevresindeki bozulmaları geçen yaz fark edip kazı çalışmalarını başlatma kararı aldık. Üç ton ağırlığındaki bir kayayı, ulaşmak istediğimiz parçalara zarar vermeden alandan çıkarmak zorundaydık. Daha küçük kaya parçalarını da aynı şekilde temizledik. Bu ay Cambridge Üniversitesi’ne katılan ve uzmanlık alanı insan kemikleri olan Pomeroy, söz konusu alanda çalışırken bir kafatasına rastladı ve onun ne olduğunu görür görmez anladı. Kısmen yeryüzüne çıkarılan o kafatasını gördüğüm an 40 yıllık kariyerimin zirvesindeydim.
Yeni iskelete ait kemikler, bir zamanlar canlı olan yapıya birebir uyuyor. Bedenin alt kısmı ve ayaklar, blok halindeki tortulun içine kadar uzanıyordu. Aynı zamanda bu tortul, hem bir çocuğun birkaç parçasını hem de iki dişi yetişkinin bazı kalıntılarını içeren “çiçek mezarını” da kapsıyordu. Öte yandan, yeni bulgular ile bu bireyler arasındaki ilişkinin ne olduğu da çok net değil. Analizleri detaylı bir biçimde ele almak gerekiyor. Günümüzde bir Neandertali incelerken kullanabileceğimiz ve bilim temeli olan herhangi bir yöntem sayesinde “çiçek mezarı” hipotezini test edebilmeliyiz.
S: Keşfedilen yeni kalıntılar kaç yaşında?
C: Solecki, kalıntıların 80.000 yıllık olduğunu düşünüyor, fakat Oxford Üniversitesi’nde gerçekleştirilen laboratuvar araştırmalarını beklemeliyiz. Şimdilik 60.000 ila 90.000 yıl aralığını dikkate alabiliriz.
S: Peki, iskeletler bilinçli bir biçimde mi gömülmüştü? Yani bu davranış biçimi ritüellerinin bir parçası mıydı?
C: Ritüeller, herkesi tatmin etme boyutunda yetersiz kalır. “Çiçek mezarındaki” bedenlerden oluşan bu yığının yalnızca belirli bir bölgede bulunduğu, fakat aynı jeolojik katmanda yer almayan bedenlerin farklı dönemlere ait olmaları gayet açık. Neandertaller, kuşaklar boyu aynı bölgeye geri geldiğinden böylesi bir davranışı, yönelimselliğin ve ortak belleğin bir türü olarak ele alabiliriz. Konuyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Dolayısıyla, mevcut bilgilerle daha fazla açıklama yapmaya çalışmak doğru olmayacaktır.
S: Bir sonraki basamak nedir? Kemiklerden DNA örneği alabileceğinizi düşünüyor musunuz?
C: Evet. Modern tekniklerin evrimsel ilişkileri, grupların yaşadığı bölgeleri ve bu bireylerin beslenme biçimleri hakkında daha fazla bilgi sunacağını umuyoruz. Hem bütün bir sezonu kapsayan analizler yapıyoruz hem de başka Neandertal kalıntılarına ulaşacağımızı düşünüyoruz. Dolayısıyla, sonraki araştırmalar için finansman arayışı içerisindeyiz. Evet, tortulun kendisinden DNA örneği elde etmeyi istiyoruz.
S: Bölgedeki günlük çalışmalar nasıl?
C: Oldukça meşakkatli. Hem şiddetli bahar yağmurlarındaki o soğukta, hem de 50 derece yaz sıcağında kazı alanında çok sıkı bir biçimde çalıştık. Bütün her şeyin ana kamptan alınıp yine aynı bölgeye indirilmesi için 240 basamağın aşılması gerekiyordu. Mağaradaki tortulun her bir santimetresini süzüp eledik. 35 yılımı mağara çalışmalarına adadım. Diğer çalışmalarla karşılaştırdığımda beni en fazla zorlayan çalışmanın bu olduğunu görüyorum. Ralph Solecki’nin başarısı mükemmel. Hem Solecki’nin hem de bizim Şanidar’a yönelik çalışmalarımız, konuya ilişkin bir kavrayış yaratarak yıllara meydan okuyacak.
Sciencemag. 22 Ocak 2019.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >