Blog

Kas25


Göbeklitepe, Karahantepe ve Harbetsuvan hayvan eti depo alanı mıydı?

Karahantepe arkeoloji kazıları başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, yapıların birbirine benzemesi ve gömme ritüellerinden yola çıkarak T şekilli taşların bulunduğu yapıların tapınak olabileceğini savunuyor. Civardaki tuzaklara dikkat çeken Harbetsuvan Tepesi arkeoloji kazıları başkanı Prof. Dr. Bahattin Çelik ise yapıların av hayvanlarının etleri için depo olarak kullanıldığına inanıyor.

Göbeklitepe’nin keşfi dünya tarihi açısından bilinen pek çok gerçeği değiştirdi. Yaklaşık 12 bin yıl önce inşa edildiği çağın beklenenden çok ötesinde olan T şeklindeki dikilitaşlar ve üzerlerindeki benzersiz rölyefler dünya genelinde ilgiyi bölgeye çekti.

Ancak Şanlıurfa’da Karahan Tepe ve Harbetsuvan Tepesi olarak adlandırılan bölgelerdeki keşifler, Göbeklitepe’nin tek olmadığını ortaya koydu. Karahan Tepe’de, Göbeklitepe’deki dikilitaşlara benzer 250’den fazla, Harbetsuvan’da ise 30 civarında dikilitaş tespit edildi.

Karahan Tepe’de tıpkı Göbeklitepe’de olduğu gibi her yapıda 12 taş, duvarda ve iki tane de merkezde bulunuyor.

İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Karahan Tepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, "Çıkarılan dikilitaşların bazılarının üzerinde kabartma hayvan betimleri var. Bunların üzerinde tilki ve yılanlara rastladık. Bu hayvanlar da birebir Göbeklitepe‘deki sembolik dünya ile örtüşüyor" diyor.
Karahan Tepe Ausgrabungsstätte in der Türkei

Karahan Tepe'de 250'den fazla dikilitaş tespit edildi

Kazı işlemlerinin birkaç 10 yıl sürmesi beklenen Karahan Tepe, Tektek Dağları Milli Parkı içerisinde yer alıyor. Prof. Dr. Karul, "Biz oradaki projeyi Milli Park ile entegre bir şekilde düşünüyoruz. Koruma altındaki hayvan ve bitki türleri açısından düşündüğümüzde Karahan Tepe'deki o türlerin zaman içerisinde, 12 bin yıl öncesine giden yolculuğunu bize anlatacak bir yer" diyerek, projenin sadece arkeolojik bir yönü olmadığını aynı zamanda Milli Park ile entegre bir çevre boyutu olduğunu da belirtiyor.

Harran Ovası'nın etrafında, Göbeklitepe ile çağdaş, benzeri özelliklere sahip çok sayıda yerleşim yeri biliniyor. Diğerlerinin boyutları Karahan Tepe ve Göbeklitepe kadar büyük değil.

Ama yine de yüzeydeki dikilitaşlar ve rastlanılan çakmak taşı aletlere bakınca tamamen aynı kültürel süreci yansıttıklarını kaydeden Prof. Dr. Karul, "Karahan Tepe’yi kazmaktaki maksatlarımızdan birincisi, Göbeklittepe'yi anlamak. Göbeklitepe’yi anlamanın birinci yolu Göbeklitepe'den geçmiyor. Başka yerlerden karşılaştırma yapmak, bu konuda bize büyük bir avantaj sağlayacak" şeklinde konuşuyor.

Prof. Dr. Necmi Karul: Yapıların birbirine benziyor olması bunlara tapınak denmesine olanak sağlıyor

Çoğu arkeolog ya da araştırmacı, Göbeklitepe’de bulunan yapıları tapınak olarak adlandırıyor. Ancak Prof. Dr. Karul, bu konuda farklı bir bakış açısına sahip.

Yapıların birbirine benziyor olmasının bunlara tapınak denmesine olanak sağladığını kaydeden Prof. Dr. Karul, "Ama diğer taraftan bu yapıların içerisinde nasıl bir ritüelin gerçekleştiğini bilmediğimiz sürece de bunlara tapınak dememiz o kadar güç. Yani mimari benzerliklerden yola çıkarsak tapınak diyebiliriz ama içerisinde gerçekleştirilen ritüelin bir tapınma mı, yoksa bir tören mi, ne olduğunu bilmeden bunlara tapınak demek biraz zor. Bu nedenle de ben özel yapı demeyi tercih ediyorum" diyor.

Karahan Tepe'den Harbetsuvan Tepesi'ne mi taşındılar?

Bir diğer kazı alanı Harbetsuvan Tepesi'ndeki kazı çalışmalarına bilimsel danışmanlık yapan Iğdır Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Bahattin Çelik, "Harbetsuvan Tepesi de Göbeklitepe’ye benzer özellikle taşıyor. İçinde T şeklinde dikilitaşlar var. MÖ. 8800-8700'‘lü yıllara ait" bilgisini verdi.

Karahan Tepe'deki T şekilli dikilitaşlar Göbeklitepe'yi hatırlatıyor

Harbetsuvan Tepesi’nin Karahan Tepe’nin bir uydu yerleşimi olduğunu söyleyen Çelik, "Göbeklitepe, Karahan Tepe ile aynı büyüklükte. Harbetsuvan, Karahan Tepe’nin 6 kilometre güneybatısında bulunuyor. Karahan Tepe aşağı yukarı 110 dekarlık, Harbetsuvan Tepesi yaklaşık 6 dekarlık bir alana sahip. Karahan Tepe’ye yakın olduğu için muhtemelen Harbetsuvan Tepesi’ndeki insanlar Neolitik dönemde Karahan Tepe’den ayrılıp Harbetsuvan Tepesi’ni kurmuş diye düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Bahattin Çelik: Neolitik soğuk hava depoları olabilirler

Prof. Dr. Çelik Göbeklitepe’yi de ilgilendiren önemli bir keşfe imza attı. Ona göre, hem Göbeklitepe, hem Karahan Tepe, hem de Harbetsuvan Tepesi etrafında yoğun miktarda tuzak alanları bulunuyor. Prof. Dr. Çelik, "Yabani hayvanları avlamak için etrafını taşla ördükleri 30-40 dekarlık tuzak alanları tespit ettik. Bu tuzak alanlarında yabani hayvanları avladıktan sonra belki bunları aynı anda tüketemiyorlardı, bunları tütsülüyor veya tuzluyorlardı. Bu tür tapınak, dini yapı, kült yapı diye düşündüğümüz yerlere bunları stokluyorlardı diye düşünüyoruz" şeklinde konuşuyor.

Bu görüşünü ise Suriye’de 30 yıl önce bulunan bazı Neolitik yerleşimlerde hayvanların tuzlanarak depolandıkları yerlerle benzerliğine bağlıyor.

Prof. Dr. Çelik'e göre, Harbetsuvan Tepesi’nde örneğin hayvanlar içeri girip etleri almasın diye depolama ve güvenlik amaçlı yapılmış yapılar bulunuyor.

Harbetsuvan Tepe’deki yapılar da  tıpkı Karahan Tepe ya da Göbeklitepe gibi bilerek gömülmüş

 


Harbetsuvan Tepe’nin de tıpkı Karahan Tepe ya da Göbeklitepe gibi terk edilmeden önce kasten gömüldüğü düşünülüyor. Bir daha geldiklerinde içini açıp tekrar kullanabilsinler diye ancak bir daha gelmiyorlar. Prof. Dr. Çelik’e göre, muhtemelen yabani hayvan oranlarında azalma olduğu için bu bölgeleri terk ettiler ve daha sonra nehir kenarlarına yerleştiler.

Şanlıurfa'nın yanı sıra Mardin ve daha pek çok kentte benzer yapılar tespit edildi

Ancak Göbeklitepe, Karahan Tepe ve Harbetsuvan Tepesi, bölgede keşfedilen tek yerler değil. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin toprakları bu tarzda sayısız hazine saklıyor. Prof. Dr. Çelik, "Mardin'de de aynı Harbetsuvan Tepesi, Karahan Tepe, Göbeklitepe gibi bir alan bulundu. Siirt’te bulundu, Batman’da bulundu. Adıyaman’da T şeklinde bir dikilitaş var şu anda Adıyaman Müzesi’nde. Gaziantep’te bir heykel bulduk. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu Neolitik dönemde inanılmaz bir moda gelişiyor, Göbeklitepe benzeri yerler yapılmaya başlanıyor" diyor.

Şanlıurfa Müzesi'ne çok sayıda tarihi eser ulaştı

Bölgede bulunan tarihi eserler Şanlıurfa Müzesi'nde toplanıyor ya da sergileniyor. Şanlıurfa Müze Müdürü Celal Uludağ yapılan kazı çalışmaları sonucu müzeye, Göbeklitepe ile çağdaş insan heykelleri, hayvan heykelleri ve figürinler ulaştığını belirtti.

Şanlıurfa sınırları içerisinde özellikle bu şekilde Neolitik döneme tarihlenen 10 tane kutsal alan olduğunu kaydeden Uludağ, "Şanlıurfa’nın Neolitik dönemde de bir inanç merkezi olduğunu, özel seçilmiş bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Zaten bu bölge Mezopotamya, bereketli topraklar olduğu için dönem insanı bu alanda yerleşmeyi, bu alanda mimari kurmayı tercih etmiş” dedi. Şu ana dek Göbeklitepe'yi 500 bin kişinin ziyaret ettiğini kaydeden Uludağ, yapılan çalışmalar ve UNESCO süreciyle birlikte bölgenin bilinirliğinin daha da artacağını ifade etti.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin hazineleri her geçen gün insanlık tarihine dair bilinenlere yenilerini ekliyor. Kazılar tamamlandığında belki de tarihe dair sorulara tüm yanıtlar bu topraklardan çıkmış olacak.

 Başak Sezen - Deutsche Welle Türkçe

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için