Blog
Hatay’da Bulunan İskeletli Mozaik Aslında Ne Anlatıyor?
2016 yılında Antakya’da bulunan iskeletli mozaik, Türkiye basınında olduğu gibi dünya basınında da büyük bir yankı uyandırmıştı.
Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com
Hatay’da bulunduktan sonra üstünde ne yazdığı konusuyla gündeme oturan İskeletli Mozaik hakkında neler biliyoruz?
2016 yılında Antakya’da bulunan iskeletli mozaik, Türkiye basınında olduğu gibi dünya basınında da büyük bir yankı uyandırmıştı. Manşetlerde, Antiocheia Antik Kenti’nin bir mahallesinde bulunan mozaik tabanın üzerinde Grekçe “Neşeli ol hayatını yaşa” yazdığını iddia edilmişti. MÖ 3. yüzyıla tarihlendiği belirtilen ve bir evin yemek salonuna ait olduğu belirlenen mozaik, basına duyurulması ile uzun süre gündemi meşgul etti.
Ancak daha sonra, mozaiğin üzerindeki yazıtta manşetlerde belirtildiği gibi bir cümle yazmadığı ve tarihinin de yanlış verildiği anlaşıldı.
Tartışmalara konu olan mozaik tabanın bilimsel makalesi Adalya’nın Mayıs 2016 sayısında yayımlandı. Makalede “iskeletli mozaik” hakkında en ince detaylara da yer verildi.
Bölgede yürütülen kazıların bilimsel danışmanı Hatice Pamir ve Nilüfer Sezgin’in kaleme aldığı makaleye göre, Antakya Kurtuluş Caddesi, İplik Pazarı mevkisinde, Hatay Arkeoloji Müzesince 2013 yılında yürütülen kurtarma kazısında bir kısmı korunagelmiş figürlü taban mozaiği içeren konut ve çevresi kazıldı.
Üst üste yapılaşma nedeniyle orijinal planı bozulmuş olan, ancak yedi mekânı tanımlanabilmiş konutun, avlu etrafında sıralanan mekânları ve avluya açılan geniş ziyafet salonu olan triclinium’u, Geç Antik Çağ Antakya evlerinin planına benziyor.
Söz konusu yapının, içinde bulunan sikkelere göre en erken MS 276 ve en geç MS 337 yıllarında inşa edildiği anlaşıldı.
Triclinium’da (yemek odası) bulunan ve büyük bir kısmı tahrip olmuş olan taban kaplamasının korunabilmiş figürlü mozaik tabanı, konu bakımından birbiriyle ilişkili bu üç panelden oluşuyor. Paneller, gerek konusu, gerekse farklı üslup ve tekniği ile özgün bir yere sahip ve Antakya mozaik repertuvarına yenilik katıyor. Tasvirler, o dönemdeki Roma sosyal hayatını ironik bir anlatımla yansıtıyor.
Üç mozaik panelin merkezinde: güneş saati önünde duran bir erkek figürü ve eşlikçisi; diğer panelde kısmen korunagelmiş elinde ikili çubuktan oluşan bir alet tutan Afrikalı figürü ve üçüncü panelde ise bir yastığa dayanarak hafif uzanmış, bir elinde içki kabı tutan iskelet, şarap amforası ve ekmek tasviri var.
Güneş Saati ve Ziyafete Katılmaya Karar Verme Anı Paneli
Antik Yunan alfabesinde Theta dokuzuncu harftir ve 9 rakamının karşılığıdır. Güneş saati ile Theta birlikte kullanıldığında, 9. saatin çoktan geçtiğini ve 10. saate kadar çok kısa bir zaman kaldığını gösteriyor. Roma günlük yaşamında nona olarak adlandırılan dokuzuncu saat, resmi ve ticari faaliyetlerin sona erdiğini gösteren güneş batmadan önceki üçüncü saatti. Aynı zamanda öğlenin bitip akşamın başlangıcını ifade ediyordu. Bu saat, önce hamama gitme, sonra da ziyafetlere katılma vaktiydi. Onuncu saatle birlikte yemek ziyafeti başlardı.
Romalı şair Martial, sekizinci ve dokuzuncu saatlerin hazırlık ve hamam vakitleri olduğunu ve onuncu saatin başlangıcının ziyafetin başlangıcı olduğunu belirtmişti. Ayrıca MS 2. yüzyıl yazarı Pollux, akşam yemeğine davet edilen kişinin saate bakarak uygun saati beklediğini vestoiceionolarak tanımlanan gölgeler sayesinde yemeğe ne zaman gidileceğini bildiğini yazmıştı. Bunlar onuncu satırda olduğunda, acele etme zamanıydı. Bu tarife göre ziyafetin saati belirlenmiş olup, ev sahipleri ve davetliler buna uymakla yükümlüydüler.
Mozaikteki güneş saati, bir sütunun üzerinde açık ve merkezi bir alana yerleştirilmiş gibi gözüküyor. Güneş saatinin yanında kısa saçlı, sakalsız, pürüzsüz yüzlü genç bir erkek figürü var. Omzunun üzerinden atılan ve göğsüne ve bacaklarına bol dökümlü bir örtü (himation) ile ince bir tunik (chiton) giyiyor. Figür siyah çizgili sandaletler giyiyor ancak sol ayağındaki sandalet düşmüş. Dalgalanan kıyafeti ile düşmüş sandaleti, onun koştuğunu ve acele ettiğini gösteriyor. Yüzü güneş saatine dönük olan figür sağ elini kaldırmış ve işaret parmağıyla güneş saatinde dokuzuncu saati işaret ediyor. Figürün başının üstünde, “TREXEDIPNOC – Yemeğe Koş” yazıyor.
Bu figürün arkasında, sadece başı, bir bacağı ve bir kolu görünen bir erkek figürü var. Kel, siyah sakallı, iri patlamış gözleri ve çirkin, büyük bir burnu olan neredeyse karikatürize edilmiş bir figür olarak tasvir edilmiş. Seyrek siyah saçları başının arkasında görünüyor ve kulağını hafifçe kapatıyor. Figür, kısa etekli yeşil yarım kollu bir tunik giyiyor. Hafifçe öne doğru hareket eden figür, erkek figürün kıyafetinin dalgalanan ucunu tutuyor. Başının üzerinde “AKAIROC – yanlış zaman, uygunsuz zamanlama) yazan iki satırlık bir yazıt var. Antiocheia mozaiklerinde çirkin karakterler genellikle satir, sileni, nazar mozaiklerinde kişileştirme figürleri veya işçi olarak görülüyor. Ayrıca Menander’in eserlerinden sahnelerin betimlendiği mozaik panolarda bunlar, teatral bir tavırla hizmetkarları veya onlara eşlik eden komik figürleri andırıyor.
Bu panelde, davetli olduğu yemeğe yetişmek için saate bakarak acele ile koşuşturan bir kişinin yemeğe saatinde yetişme çabası komik bir şekilde yansıtılmış. Bu telaş içindeki figür ve konu, Menander’in oyunlarında tasvir edilen “Akşam yemeğini kovalayan parazitler” sahnesi olarak yorumlanıyor.
Afrika Kökenli Figürün Olduğu Panel
Afrika kökenli figürün yer aldığı panelde, merkez panel ile ilişkili, Roma sosyal yaşamında akşam yemeğine katılmadan önce hamama gitme konusu işlenmiş.
Afrikalı figürünün sivri bir burnu ve basık bir alnı var. Üst gövdesi; sağ kolu ve başı korunmuş, ancak vücudunun alt kısmı tahrip olmuş. Figür sağ elini kafasına doğru kaldırmış ve sarı çatallı bir sopa tutuyor. Bu sopa, bir çift maşaya benzeyen bir alet olmalı. Başında, üst kısmı yuvarlak, ön ve arka yanları öne ve arkaya uzanan sarı bir şapka var.
Afrikalı figürler mozaiklerde genellikle işçi ya da köle olarak görülüyor. Antakya’daki Takvim Evi’nde bulunan ve MS 2. yüzyıla tarihlenen Afrikalı balıkçı figürü, sarı başlığı ve elindeki çifte sopasıyla buna çok benziyor. Figürün başındaki şapka, açık havada çalışanlar, denizciler ve balıkçılar tarafından güneşten korunmak için kullanılıyordu.
Timgad Müzesi’nde sergilenen ‘The Timgad Negro’ adlı mozaik taban, özellikle hamam cinleriyle ilgili bazı hikayelerle ilişkilendirilerek hamama gelenleri korumak için tasvir edilmişti. Timgad’da Kuzey-Güney Hamamı’nda iki sıcak oda arasındaki eşikte bulunan bu Afrikalı figür, ateşe bir şeyler atmak için kullanılan bir kürekle yürürken tasvir edilmiş. Büyük cinsel organını (itifallik) elinde abartılı bir şekilde tutması nedeniyle apotropaik bir figür olarak kabul ediliyor. Ancak Afrikalı kölelerin hamamlarda ateş yakmak gibi zor işlerde çalıştırıldığı da bir gerçek.
Antiocheia’daki mozaikte yer alan siyahi figürün alt kısmı tahrip olduğu için itifallik ve apotropaik bir tasvir mi yoksa bir köle tasviri mi olduğu net değil. Ancak başındaki şapka daha çok işçi kimliğine işaret ediyor. Benzer şekilde bitişik orta panoda yer alan ‘güneş saati’ mozaiğinde zamanın dokuz olması ve bu sürenin Roma günlük yaşamındaki hamam etkinliklerine ayrılması, panonun hamam bağlamı içinde bir tasvir olduğuna işaret ediyor.
İskelet Figürlü Convivium Paneli
Üçüncü panelde ise, bir yastığa rahat bir şekilde uzanmış elinde içki kabı tutan bir iskelet, şarap ve ekmek ile birlikte tasvir edilmiş.
Sahnenin üst kısmında, figürün başının her iki yanında EΥΦPOCΥNOC yazıyor. Yazıt tek kelimeden oluşmasına rağmen ikiye ayrılmış ve iskelet başının sağ tarafında EΥΦPO, sol tarafında CΥNOC yazıyor. Euphrosynos ‘keyif almak, eğlenmek, neşelenmek’ anlamına geliyor ve euphro kelimesinden türetildi.
Ziyafet sahnelerinde kullanılan bir terim olan Euphrosyne, neşenin kişileştirilmiş haliydi ve kadın figürü olarak tasvir ediliyordu. Burada erkek figürü ile birlikte kullanılan euphrosynos kişileştirmesi eril formu sergiliyor. Ziyafete katılanlara bir çağrı ve uyulması gereken bir hakikate işaret ediyor.
Yunan geleneğinde birlikte yemek yemek ‘syndeipnon’, birlikte içmek ise ‘symposion’ kelimesi ile ifade edilirken, Roma toplum hayatında ‘convivium’ terimi, arkadaşlarla birlikte keyifle yatarak yemek ve içmek anlamına gelen ziyafeti tanımlamak için kullanılıyordu. Büyük ve aristokrat ailelerin düzenledikleri convivium yarı resmi bir etkinlik olarak sosyal hayatta önemli yer tutuyordu.
Roma dünyasındaki ölüm ve convivium arasındaki kutuplaşma, bu iki karşıt kavramın iç içe geçmesiyle hem görsel sanatlarda hem de edebiyatta güçlü ve etkileyici tasvirlerin oluşmasına neden olmuştu.
Sonuç olarak, ziyafet çeken iskelet figürü, şarap ve ekmek ve sahnenin tepesindeki EΥΦPOCΥNOC yazısı ile bu mozaik panodaki bir convivium sahnesi, ölümün sonsuzluğuna karşı hayatın zevklerine boyun eğilmesi gerektiğini aktarmaya çalışıyor. İskelet figürü ve ‘tadını çıkar’ yazısı, zamanın mottosu olarak yemek yiyenlere yol gösteriyor.
Roma dünyasında, ziyafetlerde hayatın güzelliğini ve sevincini coşkusunu göstermek için ölüm temasını işleyen iskelet tasvirleri ziyafet salonlarında kullanılıyordu. Bu panelde banquet sahnesindeki insan iskelet figürü, şarap ve ekmek ve sahnenin üstündeki yazıt ile bir convivium sahnesi, ölümün sonsuzluğuna karşı, hayatın neşesine katılmak gerektiği anlatılıyor.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >