Blog
Homo erectus’un Hararetle Tartışılan Kafatasının Yaşı Belirlendi
Homo erectus’un Hararetle Tartışılan Kafatasının Yaşı Belirlendi
Yeni bir çalışma, Homo erectus’un en eski örneklerinden birinin yaşını ve kökenini doğruladı – yaklaşık 2 milyon yıl önce yaşamış başarılı bir erken insan.
Araştırmacılar bu tarihi doğrularken, aynı zamanda bölgede iki yeni örnek buldular – muhtemelen Homo erectus iskeletinin şimdiye kadar keşfedilen en eski parçaları. Detaylar Nature Communications dergisinde yayınlandı.
Amerikan Doğa Tarihi Müzesi Antropoloji Bölümü’nde küratör yardımcısı ve yeni çalışmanın baş yazarı Ashley Hammond, “Homo erectus, bize daha çok benzeyen bir vücut planına sahip olduğunu ve daha insan benzeri olma yolunda ilerlediğini bildiğimiz ilk hominin.” diyor.
“Üst uzuvlardan daha uzun alt uzuvları, bizimkine daha çok benzeyen bir gövdesi, daha önceki homininlerden daha büyük bir kafatası kapasitesi vardı ve bir alet endüstrisi ile ilişkilendirildi – Australopithecus’tan ve en eski Homo’dan daha hızlı, daha akıllı bir hominin.”
1974’te Kenya’daki Doğu Turkana bölgesindeki bilim insanları, Homo erectus için en eski kanıtlardan birini buldular: 1.9 milyon yıl öncesine dayanan küçük bir kafatası parçası. Doğu Turkana örneğinin rekoru, Güney Afrika’da 2 milyon yıllık bir kafatası örneğiyle geride kaldı. Ancak, bazı araştırmacılar Doğu Turkana örneğinin daha genç bir fosil yatağından gelmiş olabileceğini ve muhtemelen su veya rüzgar yoluyla bulunduğu noktaya taşınmış olabileceğini iddia etti. Bunu tam olarak belirlemek için araştırmacılar arşiv malzemelerine ve jeolojik araştırmalara güvendiler.
Jeolojik çalışmayı koordine eden yerbilimci Dan Palcu, “Bu yüzde yüz dedektiflik işiydi.” diyor. “Bir dedektif filmindeki ‘eski vakanın’ yeniden araştırıldığını hayal edin. Eski raporlardan ve yayınlanan araştırmalardan yüzlerce sayfayı incelemek, ilk kanıtları yeniden değerlendirmek ve yeni ipuçları aramak zorunda kaldık. Ayrıca fosillerin nerede bulunduğunu anlamak, ‘sahneyi’ yeniden oluşturmak ve fosillerin yaşını belirlemek adına doğru ipuçlarını bularak daha geniş bir bağlama yerleştirmek için uydu verilerini ve havadan görüntüleri kullanmak zorunda kaldık.”
Kafatası örneğinin, başlangıçta bildirilenden farklı bir Doğu Turkana alanını işaret etmesine rağmen, su veya rüzgar yoluyla daha genç bir fosil yatağından buraya taşındığına dair hiçbir kanıt bulunamadı. Bu durum, fosile atfedilen orijinal yaşı destekliyor.
Ayrıca bu yeniden belirlenmiş konumun 50 metre yakınında, araştırmacılar iki yeni hominin örneği buldular: bir kısmi pelvis ve bir ayak kemiği. Araştırmacılar aynı bireyden olabileceğini söylese de, fosiller bu kadar uzun süre ayrıldıktan sonra bunu kanıtlamanın bir yolu yok. Ancak bunlar, H. erectus için keşfedilen en erken postcrania – “başın altı” örnekleri olabilir.
Araştırmacılar aynı bireyden olabileceğini söylese de, fosiller bu kadar uzun süre ayrı kaldıktan sonra bunu kanıtlamanın bir yolu yok. Ancak bunlar, Homo erectus için keşfedilen en erken postcrania (iskeletin kafatası dışındaki bölümleri) örnekleri olabilir.
Bilim insanları ayrıca bölgedeki diğer omurgalı türlerinden, çoğunlukla memelilere ait fosilleşmiş dişler topladılar. Bu dişlerden, Homo erectus bireyin yaşadığı çevrenin daha iyi bir resmini çizmek için izotop verilerini topladılar ve analiz ettiler.
Columbia Üniversitesi Lamont-Doherty Dünya Gözlemevi’nde paleoekolog olan Kevin Uno, “Fosil dişlerden elde ettiğimiz yeni karbon izotop verilerimiz, bölgedeki Homo fosilleriyle bağlantılı olarak bulunan memelilerin hepsinin otladığını söylüyor. Dişlerin oksijen izotop verileri, bu bölgedeki diğer diş verileriyle karşılaştırmalara dayalı olarak nispeten kurak bir habitat olduğunu öne sürüyor.” diyor.
Çalışma, bu erken Homo erectus’un, kayalarda korunan tatlı su süngerleri ile belgelendiği gibi, açık ortamları ormanlık alanlara tercih eden ve sabit bir su kütlesinin yakınında bulunan otçulları içeren bir paleo ortamda bulunduğunu öne sürüyor.
Kenya Ulusal Müzeleri arkeoloji başkanı Emmanuel Ndiema, “Bu araştırma sadece Homo erectus’un yaşını ve kökenini doğrulamaya yeni bir ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda araştırma ve eğitimde Kenya Ulusal Müzeleri’nin miras yönetimini teşvik ediyor.” diyor.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >