Blog

Ağu25

İklim Değişikliği, Avcı-Toplayıcılarda Dramatik Bir Düşüşe Yol Açtı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik DNAAvcı ToplayıcıBuzul ÇağDemografiİklimNüfusÜst Paleolitik



İklim Değişikliği, Avcı-Toplayıcılarda Dramatik Bir Düşüşe Yol Açtı

Buzul Çağı Avrupa’sından elde edilen en büyük insan fosilleri veri setini kullanan uluslararası bir araştırma ekibi, tarihöncesi avcı-toplayıcıların 47.000 ile 7.000 yıl önceki iklim değişikliklerine nasıl uyum sağladığını gösteriyor.

 

Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com

 

Buzul Çağı Avrupa’sından elde edilen insan dişleri, iklim değişikliğinin tarihöncesi insan nüfusu üzerindeki önemli etkisini ortaya koyuyor.

 

 

Buz Devri’nden kalma bir avcı-toplayıcı grubunun sanatsal yorumu. C: Tom Björklund

Buzul Çağı Avrupa’sından elde edilen en büyük insan fosilleri veri setini kullanan uluslararası bir araştırma ekibi, tarihöncesi avcı-toplayıcıların 47.000 ile 7.000 yıl önceki iklim değişikliklerine nasıl uyum sağladığını gösteriyor. Science Advances dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, soğuk dönemde nüfuslar keskin bir şekilde azaldı ve Batı Avrupa’da Buzul Çağı insanları neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

Çalışmanın baş araştırmacısı olan Tübingen Üniversitesi Senckenberg İnsan Evrimi ve Paleoçevre Merkezi’nden Dr. Hannes Rathmann, meslektaşlarıyla birlikte bir makine öğrenme algoritmasına dayalı yeni bir yöntem geliştirdi.

Yaklaşık 45.000 yıl önce, son Buzul Çağı sırasında ilk modern insanlar Avrupa’ya göç etti ve bu “Üst Paleolitik” dönemin başlangıcını işaret ediyor. Bu erken gruplar, yaklaşık 25.000 yıl önce geniş buzulların kuzey ve orta Avrupa’nın büyük bir kısmını kapladığı “Son Buzul Maksimumu” sırasında bile Avrupa kıtasında sürekli olarak varlıklarını sürdürdüler.

 “Arkeologlar uzun zamandır, o dönemdeki iklim değişikliklerinin ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan yeni çevresel koşulların avcı-toplayıcıların demografisi üzerindeki etkisini tartışıyor. Mevcut fosillerin sınırlı sayısı ve Antik DNA analizleri için genellikle zayıf moleküler koruma nedeniyle, iklim faktörlerinin göç, nüfus artışı, düşüşü ve yok oluş üzerindeki etkisi hakkında sonuçlara varmak çok zor oldu” diye açıklıyor Dr. Rathmann.

Rathmann ve ekibi, bu soruyu netleştirmek için farklı bir yaklaşım seçti: Antik DNA’sı mevcut olan birkaç dağınık tarihöncesi bireyi analiz etmek yerine, dişlerini incelediler. “Dişler, insan vücudundaki en sert doku ve bu nedenle arkeologlar tarafından en yaygın bulunan fosil iskelet elemanları. Bu durum, daha önceki iskelet ve genetik veri setlerinden önemli ölçüde daha büyük, benzeri görülmemiş bir veri seti toplamamıza olanak tanıdı. Yeni derlediğimiz koleksiyon, 47.000 ile 7.000 yıl öncesini kapsayan, Avrupa’nın her yerinden 450 tarihöncesi insana ait diş verilerini içeriyor” diyor Rathmann.

Araştırmacılar, dişlerdeki “morfolojik” özelliklere, yani taç tepelerinin sayısı ve şekli, çiğneme yüzeyindeki sırt ve oluk desenleri veya yirmi yaş dişlerinin varlığı veya yokluğuna odaklandılar. Rathmann, “Bu özellikler kalıtsal, bu da onları iyi korunmuş Antik DNA gerektirmeden Buzul Çağı insanları arasındaki genetik ilişkileri izlemek için kullanabileceğimiz anlamına geliyor” diyor.

 

 

Almanya’daki Hohlenstein-Stadel mağarasında bulunan ve yaklaşık 8.500 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen üç insan kafatası; bir erkek (sol), bir kadın (sağ) ve bir çocuk (orta) olmak üzere bir aileye ait. C: Osteological Collection, University of Tübingen

Bu özellikler çıplak gözle gözlemlenebildiğinden, ekip ayrıca yüzlerce yayınlanmış fosil fotoğrafını inceledi. Rathmann, “Diş özellikleri için tarihi fotoğrafları incelemek özellikle heyecan vericiydi, çünkü II. Dünya Savaşı sırasında kaybolan veya öldürülenler gibi maalesef artık var olmayan önemli fosilleri dahil etmemize olanak sağladı.” diyor.

Çalışmanın sonuçları, yaklaşık 47.000 ila 28.000 yıl önce – “Orta Pleniglacial” dönemi boyunca – Batı ve Doğu Avrupa’daki popülasyonların genetik olarak iyi bağlantılı olduğunu gösteriyor. Çalışmanın ortak yazarı Dr. Judith Beier, “Bu bulgu, farklı bölgelerden taş aletler, av silahları ve taşınabilir sanatta yaygın benzerlikler tespit eden arkeolojik çalışmalardan elde ettiğimiz önceki bilgimizle tutarlı” diyor.

Bu dönemde Avrupa, büyük ölçüde avcı-toplayıcıların ana besin kaynağı olan büyük memeli sürülerini destekleyebilecek açık bozkır manzaralarıyla karakterize ediliyordu. Bu koşullar muhtemelen popülasyonların birbirine bağlanmasını desteklemişti.

Ancak daha sonraki “Geç Pleniglacial” dönemi sırasında, Batı ve Doğu Avrupa arasında genetik bağlantılar bulunamadı. Ayrıca her iki bölgenin de önemli bir nüfus azalması yaşadığı ve bunun genetik çeşitlilik kaybına yol açtığı ortaya çıktı.

Bu keskin demografik değişimin muhtemelen büyük iklim değişikliklerinden kaynaklandığını belirten Tübingen’den bilim insanı, “Bu dönemdeki sıcaklıklar, tüm Üst Paleolitik’in en düşük seviyelerine indi ve Kuzey ile Orta Avrupa’nın büyük bir kısmını kaplayan buzul kütlelerinin en geniş yayılımına ulaştığı Son Buzul Maksimumu ile doruğa ulaştı” diye açıklıyor ve ekliyor: “Bozulan iklim, stepten büyük ölçüde tundra ortamına geçişe neden oldu, bu da av hayvanlarının habitatlarını ve dolayısıyla onlara bağlı olan avcı-toplayıcıları etkiledi” diyor Rathmann.

“Sonuçlarımız, nüfusların sadece ilerleyen buzul kütleleri tarafından güneye sürülmekle kalmadığını, aynı zamanda daha elverişli çevresel koşullara sahip büyük ölçüde izole sığınaklara ayrıldığını savunan uzun süredir geçerli olan teoriyi destekliyor” diye ekliyor Beier.

Çalışmanın bir diğer dikkat çekici bulgusu ise, Batı Avrupa’daki nüfusların Orta Pleniglacial’den Geç Pleniglacial’e geçişte yok olduğunu ve Doğu Avrupa’dan göç eden yeni bir nüfus tarafından yer değiştirildiğini ortaya koyuyor.

Geç Pleniglacial’den sonra, sıcaklıklar yeniden düzenli olarak yükseldi, buzullar geri çekildi ve step ile orman bitki örtüsü geri dönerek daha önce terk edilmiş alanlara yeniden dönülmesini sağladı. Araştırma ekibi, bu dönemde, daha önce izole olmuş ve büyük ölçüde azalmış Batı ve Doğu Avrupa nüfuslarının yeniden sayıca artmaya başladığını ve bölgeler arasındaki göçün yeniden başladığını gözlemledi.

“Pheno-ABC adını verdiğimiz makine öğrenme algoritmasına dayanan yeni yöntemimiz, ilk kez morfolojik verileri kullanarak karmaşık tarihöncesi demografik olayları yeniden yapılandırmamızı sağladı. Bildiğimiz kadarıyla bu, daha önce hiç başarılmamış bir şey” diyor algoritmanın geliştirilmesinde önemli bir rol oynayan Ferrara Üniversitesi’nden Dr. Maria Teresa Vizzari.

Yeni analiz aracı, test edilen birçok senaryo arasından en olası demografik senaryoyu belirlemeyi mümkün kılıyor. Araştırmacılara göre, Pheno-ABC yöntemi, fosil iskelet morfolojisinin analizinde gelecekte devrim yaratabilir.

Rathmann sonuç olarak, “Çalışmamız, Buzul Çağı Avrupalılarının demografik tarihi hakkında önemli içgörüler sunuyor ve iklim ile çevresel değişimlerin tarihöncesi insanların yaşamları üzerindeki derin etkisini vurguluyor. Geleceğin karmaşık çevresel sorunlarına çözüm bulmak istiyorsak, geçmişimizden acilen ders çıkarmalıyız” diye ekliyor.


University of Tübingen. 16 Ağustos 2024.

Makale: Rathmann, H., Vizzari, M. T., Beier, J., Bailey, S. E., Ghirotto, S., & Harvati, K. (2024).

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için