Blog
İklim Değişikliği, Buzullardaki Kalıntıları Gün Yüzüne Çıkarıyor
MÖ 2000 civarında, bir kızıl kanatlı ardıçkuşu Dovrefiell dağlarındaki Skirådalskollen’de öldü. Kuşun ufak bedeni buz örtüsünün altına gömüldü.
Enes Gençtürk - www.arkeofili.com
İklim değişikliği sebebiyle eriyen buzulların altından çıkan arkeolojik kalıntılar ve mumyalaşmış hayvanlar geçmişe ışık tutuyor.
Buzların erimesiyle Orta Norveç’te gün yüzüne çıkan, Tunç Çağı’ndan kalma, iyi korunmuş ok örnekleri. C: Åge Hojem, NTNU University Museum
3.000 yıl önce günün birinde, Jotunheimen dağlarındaki bugün Langfonne adını verdiğimiz yerde, birisi ayakkabısını kaybetti. 28 cm civarında olan bu ayakkabı, modern anlamda 36 ya da 37 numaraya tekabül ediyor. Ayakkabının sahibi, muhtemelen eşyasını kaybettiğini düşündü, 17 Eylül 2007 tarihinde ise ayakkabı bulundu, neredeyse tek parçaydı.
MÖ 2000 civarında, bir kızıl kanatlı ardıçkuşu Dovrefiell dağlarındaki Skirådalskollen’de öldü. Kuşun ufak bedeni buz örtüsünün altına gömüldü. 4.000 yıl sonra tekrar gün yüzüne çıktığında, küçük bedenin tüm iç organları hala tek parçaydı.
Geçtiğimiz yıllarda, buz örtüsünün altından çıkan bunlara benzer yüzlerce kalıntı; avcılıktan, tuzak kurmadan, ticaretten, hayvan ve bitki yaşamından kalma izleri gözler önüne serdi. Bunlar, geçmiş zamanın donmuş kesitleriydi.
Her Yıl Yeni Keşifler Yapılıyor
Norveç, fazlasıyla asitli bir toprağa sahip, bu da organik materyalin toprakta iyi korunmamasına yol açıyor. Buzullar sıklıkla hareket ediyorlar -ve çarpışıyorlar-, böylece yüzeyin altında sakladıkları şeyleri de götürüyorlar. Buz örtüleri ise görece sabit oldukları için organik materyalin korunması için benzersiz şartlar ortaya koyuyor.
“Var olduğunu bile bilmediğimiz nesneler, hayvan ve insan eylemlerinin kalıntıları bulundu. Eyer takımlarından, ucu deniz kabuğundan yapılma ahşap saplı, tüylerle donatılmış oklara kadar her şey bu kalıntılar arasında yer alıyor. Tek bir yıl geçmiyor ki kavrayışımızın sınırlarını zorlayan bir şey gün yüzüne çıkmasın.” diyor NTNU Üniversitesi Müzesi’nden arkeolog Birgitte Skar. Skar, Norveç’in buzul arkeolojisine dair bildiklerimizi özetleyen yeni bir rapor üzerinde çalışan araştırmacılardan biri.
Jotunheimen dağlarında bulunan Tunç Çağı ayakkabısı. C: Vegard Vike, Cultural History Museum in Oslo
Rapor, bir takım sıra dışı bulguyu göstermesinin yanı sıra hüzünlü bir tablo da çiziyor.
Zaman içerisinde, muhtemel kalıntıların yer aldığı yalnızca birkaç buzul üzerinde sistematik inceleme yapıldı, kuzey Norveç’te ise neredeyse hiç inceleme yapılmadı.
Verilen finansal desteklerin kısa süreli olması, izleme ve buz kütlelerinde bulunan kalıntıları koruma çalışmalarında bir devamlılık sorununu ortaya çıkarıyor. Bulgular üzerinde bazı araştırmalar yürütülmüş olsa da, yapılan araştırmalar yüzeysel kalıyor. Bu sırada, buzullarda saklanan bütün bu bilgi hızlıca eriyip gidiyor.
Norveç Su Kaynakları ve Enerji Müdürlüğü (NVE) tarafından yapılan en yeni araştırmalar, 2006 yılından beri Norveç’te eriyen buzul boyutunun 364 kilometrekare olduğunu gösteriyor.
Geç Kalmış Bir İnceleme Programı
“2020 yılında çekilen uydu fotoğrafları üzerinde yürütülen bir araştırma, içlerinde kalıntılar olduğu bilinen 10 buz kütlesinin yüzde kırktan fazlasının eridiğini gösterdi. Bu rakamlar, buz kütleleri altında bulunan kalıntıların korunması konusunda büyük bir tehdidin göstergesi; buzların bir iklim arşivi olduğunu belirtmemize gerek bile yok.” diye söylüyor Skar.
“Uzaktan algılama teknolojisini kullanan ulusal bir inceleme programı başlatmak ve buzul kütlelerindeki arkeolojik ve biyolojik kalıntıları korumaya almak için kısıtlı zamanımız var. Bu programı ülkenin farklı yerlerinden buzulbilimsel veri toplamak için de kullanabiliriz. Zira, buz kütleleri, iklimin geçtiğimiz 7.500 yılda nasıl evrildiğine dair detaylı veri sunabilir.” diye ekliyor Skar.
Mumyalaşmış 4.000 yıllık kızıl kanatlı ardıçkuşu. C: Jørgen Rosvold
Hayal Edilemeyecek İhtimaller
Norveç’te, buzdan çıkan en eski kalıntı 6.100 yıllık bir ok sapı. Ayakkabı gibi, ok sapı da Jotunheimen dağlarındaki Langfonne’de bulundu.
Bu ve birkaç farklı bölgeden çıkarılan bulgular, bulundukları bölgelerin, buz tabakasının orada bulunduğu süre boyunca sürekli bir şekilde av bölgesi olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu da bölgelerin benzersiz bir arkeolojik bilgi kaynağı olduğu anlamına geliyor.
“Bazı bölgelerdeki buzulların son buzul çağdan sonra gelen sıcak dönemde dahi var olup olmadıklarını incelemeye başlıyoruz. Eğer öyleyse, buz tabakasının en alt katmanı bu dönemden kalma kalıntılara ev sahipliği yapıyor olabilir. Bu olasılık da iklim tarihini ve bu avlanma bölgelerindeki aktiviteyi zamanda çok daha geriye götürme olanağı tanıyor.” diye söylüyor Skar.
“Buz çağının daha geç dönemlerinde Kuzey Avrupa ile İskandinavya’da, buz örtüsünün kenarına yakın yerlerde yaşamış olan ren geyiği avcılarının Norveç’teki en eski insan grubunun ataları olduğunu hatırlamalıyız. Diğer bir deyişle, bu insanlar büyük çatal tırnaklı hayvanların nasıl avlanacağını biliyorlar, hayvanların davranışlarını anlıyorlardı.” diye ekliyor Skar.
Ren geyikleri, kavurucu sıcağın ve sineklerin hakim olduğu yaz havasından kurtulmak için buz örtüsünün bulunduğu yerlere gidiyorlardı; Sami nüfusu da buzağıları işaretlemek, süt sağmak ve hayvanları ayırmak gibi pek çok farklı eylemi gerçekleştirmek için bu yerleri tercih ediyorlardı. Ancak, Samilerin bölgenin iç taraflarındaki buzu nasıl kullandıkları ile ilgili çok az inceleme yapıldı.
“Samilerin buzulu kullanım biçimleri buz örtüsünün bilinen kullanım sahasını ve önemini olasılıkla genişletecek. Geleneği sürdüren bu insanlardan bilgi toplamak elzem.” diyor Skar.
Mumyalaşmış kuşlar ve hayvanlar
Buz örtüsünden bulunan kalıntıların bize anlattıkları yalnızca insan aktivitesinin binyıllar süren macerasından ibaret değildi. Hala tek parça kemik iliğine sahip olan 4200 yıllık ren geyiği kemikleri, bütün halde bulunan birkaç hayvan ve kuş cesedi gibi hayvan ve bitki kalıntıları da bir ekosistem olarak buz örtüsü hakkında bize bir fikir veriyor.
Jørgen Rosvold’a göre, bulgular çoğu zaman gayet iyi korunmuş oluyor ve geçmişte yaşamış olan birkaç tür hakkında genetik bilgi sunabiliyor. Bu bulgular, türlerin iklim değişikliğine ve insan müdahalesine geçmişte nasıl tepki verdiklerini de gösteriyor.
Norveç Doğa Araştırma Enstitüsü’nde (NINA) biyolog ve yardımcı araştırma yöneticisi olan Rosvold da rapora katkıda bulunanlar arasındaydı. Rosvold, buzun, dünyanın en az çalışılmış ve anlaşılmış ekosistemi olduğunu, bu sebeple bir habitat olarak buz hakkında çok az bilgimiz olduğunu belirtiyor.
“Bulgularımız, dağlardaki buzun günümüze kadarki binlerce yıllık süreçte önemli bir habitat olduğunu gösteriyor. Fauna bulguları da arkeolojik bulgular için arka plan bilgisi sağlıyor, örneğin, insanların buz örtüsünde hangi türleri avlamış olabileceğini gösteriyor.” diyor Rosvold.
“Eskiden, buzun ıssız ve hayatsız olduğunu, bu sebeple çok da önemli olmadığını düşünürdük. Bu görüş artık değişiyor ancak değişimin çabuk olması gerekiyor. Büyük miktarlarda materyal eriyor ve sonsuza dek kayboluyor. Bulgular hem insan, hem de doğa tarihi açısından önemli bilgiler sunabilir.”
Norwegian University of Science and Technology. 19 Mayıs 2022.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >