Blog
İnsanların Kırmızı Renk Tutkusu Ne Zaman Başladı?
Bebekken görmeye başladığımız ilk ana renk olan kırmızı, üzerimizde kalıcı bir etki bırakır. Huzur verici maviler ve canlı yeşillikleri unutun; uzak atalarımızın hayal gücünü asıl yakalayan kırmızıydı.
www.arkeofili.com
İnsanlar yeryüzüne ayak bastıkları ilk andan itibaren, kanın, tutkunun, şansın, acının ve ihtirasın rengi olan kırmızı rengine aşık oldular.
Kenya’nın doğusunda yaşayan Rendille insanlarından biri, boncuklar ve kırmızı aşı boyasıyla süslenmiş. C: Wikimedia Commons
Bebekken görmeye başladığımız ilk ana renk olan kırmızı, üzerimizde kalıcı bir etki bırakır. Huzur verici maviler ve canlı yeşillikleri unutun; uzak atalarımızın hayal gücünü asıl yakalayan kırmızıydı. Onlar bu rengi bolca kullanarak vücutlarını boyadılar, süs eşyalarını dekore ettiler ve ritüellerini beslediler.
Kırmızıyı Görmek
Kırmızının bu çarpıcı özelliklerini kullanmak her zaman kolay değildi, ancak gezegen, insanlara bir yol sundu. Tarihöncesi insanlar, kil, kum ve demir oksitten oluşan doğal bir toprak pigmenti olan ve kendine özgü pas rengini veren bir malzeme olan “aşı boyasını” yaygın olarak kullandılar. Topraksı kahverengi tonları bulması en kolay olanlarıydı, ancak kanıtlar, insanların en canlı ve kırmızımsı renkteki aşı boyasına belirgin bir eğilim duyduğunu gösteriyor.
Arkeolojik kayıtlara göre, insanlar bu malzemeyi 500.000 ile 330.000 yıl önce, Homo sapiens’in evrimleşmeye başladığı dönemde kullanmaya başladı.
“Tarihöncesi aşı boyası kullanımı, en az kendi türümüz kadar eski” diyor Tübingen Üniversitesi ve Heidelberg Üniversitesi’nde ritüellerin evrimsel kökeni üzerine çalışan bir uzman olan Rimtautas Dapschauskas.
Dapschauskas ve diğer yazarlar tarafından 2022 yılında yapılan bir çalışma, güney ve doğu Afrika’daki çeşitli bölgelerde 500.000 ile 330.000 yıl önceye tarihlenen bir ilk dönemde insanların aşı boyası pigmentlerini kullandığına dair kanıtlar buldu. Bin yıllar geçtikçe bu pigment kullanımı, yaklaşık 160.000 yıl önce güney, doğu ve kuzey Afrika’da alışılmış bir kültürel uygulama haline geldi.
Saint-Remi Müzesi’nden aşı boyası öğütülen bir taş kap örneği. C: Wikimedia Commons
Bu dönemde renge aç insanların kullandığı tek pigmentin aşı boyası olmama olasılığı da var. Aşı boyası esasen inorganik bir kaya olduğundan, organik pigmentlere kıyasla çok daha uzun süre korunma eğiliminde. Meyveler, kökler veya diğer bitki materyallerinden yapılan organik boyalar ise muhtemelen tropikal bölgelerde, örneğin Orta Afrika’da daha yaygındı. Ancak, nemli yağmur ormanları bu tür malzemeleri iyi koruyamadığı için, varlıklarına dair kanıtlar zamanla yeryüzünden silinmiş olabilir.
Arkeolojik kayıtlarda kesinlikle boşluklar olmasına rağmen, Orta Paleolitik dönemde Afrika genelinde aşı boyası kullanımının oldukça yaygın olduğu açık.
Kırmızı Ritüeller
Dapschauskas’a göre, asıl soru şu: Bu renkli malzeme neden bu dönemde kıta genelinde bu kadar yaygın hale geldi? Bazı arkeologlar bunun tamamen pratik bir neden olduğunu savunuyor. Kanıtlar, Paleolitik dönemde aşı boyasının güneş kremi, böcek kovucu, hayvan derilerinin tabaklanması ve yapıştırıcı benzeri maddeler gibi çeşitli teknolojik yeniliklerde hayati bir bileşen olabileceğini gösteriyor.
Ancak, diğer bazı uzmanlar, bu yaygınlığın daha soyut bir nedeni olduğunu düşünüyor. Aşı boyasının – özellikle kırmızı olanın – esas olarak ritüelistik, sembolik ve estetik amaçlarla kullanıldığına dair güçlü bir argüman var.
Bu teoriyi destekleyen en net kanıtlardan biri, deniz kabuklarının süs boncukları haline getirilmiş olması. Taş Devri Afrika’sında, birçok deniz kabuğu üzerinde demir oksit kalıntıları bulundu, bu da onların kırmızı aşı boyasıyla temas halinde olduklarını gösteriyor. Kırmızı pigmentin boncuklara doğrudan uygulanmış olması ya da alternatif olarak, derisini aşı boyasıyla kaplayan bir insan tarafından takıldıktan sonra bu renge bürünmüş olmaları mümkün.
Mağara duvarına kırmızı aşı boyasıyla yapılmış birkaç tasvir. C: Wikimedia Commons
Nitekim, birçok arkeolog kırmızı aşı boyası kullanımını vücut boyasıyla ilişkilendiriyor. İnsanların ciltlerini kızıl bir pigmentle boyadığı, ritim ve hareket içeren duygusal bir ritüeli hayal etmek zor değil. Bu renk, içgüdüsel bir tepki uyandırmak için kullanılmış olabilir. Eğer bu tablo doğruysa, bu durum, insanlık kültürel gelişiminde önemli bir dönüm noktası olan sembolik, ritüelistik davranışların çok erken bir örneğini işaret eder.
İnsanlar kırmızı aşı boyasının estetik kalitesine özellikle ilgi duydular. O dönemde hava etkisiyle oluşmuş şistlerden sarı aşı boyası ya da siyah manganez gibi başka pigmentler de vardı. Ancak kırmızı aşı boyası, açıkça tercih ediliyordu. Eski insanların, parlak ve canlı tonlarda zengin kırmızı aşı boyası bulmak ve işlemek için büyük çaba sarf ettikleri anlaşılıyor. Bu materyalin hayatta kalmamız için herhangi bir doğrudan fayda sağlamamasına rağmen, bu uğraş dikkat çekici.
“Binlerce yıl boyunca nesiller boyunca insanların kahverengi, turuncu, beyaz ya da siyah manganez yerine kan kırmızısı tonları tercih ettiğini görüyoruz. Oysa bunlar da çevrede kolaylıkla bulunabilirdi. Ama hayır: Kan kırmızısı ve parlak kırmızı özellikle kullanılmış” diyor Dapschauskas.
“Arkeolojik kayıtlardaki bazı davranışlar gerçekten maliyetli. Bazen insanlar sadece yüksek kaliteli malzeme bulabilmek için 100 kilometreden fazla yürüdüler. Bu malzemeyi pratik amaçlar – yeme, avlanma, barınma – için değil, kullanışsız ama bir şekilde önemli bir amaç için elde ettiler” diye ekliyor.
Kırmızı aşı boyasının en garip ve en dikkat çekici kullanımlarından biri, Güney Afrika’daki Sibudu’da bulunan 49.000 yıllık bir yerleşimden geliyor. Burada arkeologlar, tarihöncesi insanların aşı boyası ve bir yaban sığırının sütünden özel bir sıvı yaptıklarına dair kanıtlar buldular. Bu, sığırların evcilleştirilmesinden çok önceydi. Dolayısıyla, bu sütü avlayarak laktasyon dönemindeki bir vahşi hayvandan elde etmiş olmaları gerekiyor.
En garip olanı ise, neden bu kadar değerli bir sütü boşa harcadılar? Paleolitik dönem, bolluk dolu bir zaman değildi ve kalorileri israf etmek akıllıca olmazdı – elbette çok önemli bir amaçları yoksa.
Sanatta Kırmızı
Homo sapiens, yaklaşık 60.000-70.000 yıl önce Afrika’dan göç etmeye başladı (bu tarih muhtemelen değişebilir, ancak mevcut arkeolojik ve genetik kanıtlar bunu gösteriyor).
Duvar resimleri, St. George Kilisesi, 13. yüzyıl, kırmızı aşı boyası. C: Wikimedia Commons
Anavatanlarından ayrıldıklarında, göç eden insanlar renkler konusundaki doğal eğilimlerini ve onları nasıl kullanacaklarına dair bilgilerini de yanlarında taşıdılar. Aşı boyası, bir kez daha, doğal olarak kayalıklarda, deniz kıyılarında ve mağaralarda bulunduğu için, Avrasya ve Avustralya’da yoğun bir şekilde kullanıldı.
İnsanlar mağara duvarlarına, soyut sanat biçiminde işaretler bırakmaya başladığında, kırmızı aşı boyası tercih edilen araçtı.
“Soyut sanat genellikle vücutla bırakılan izlerdir; genellikle kırmızı aşı boyası kullanılarak yapılır. Parmak ucunu kırmızı aşı boyasıyla kaplayıp duvara bastırarak ya da daha yaygın olarak elinizi duvara koyup üzerine pigment püskürterek bıraktığınız ‘el şablonları’ dediğimiz izlerdir. Ayrıca güzel beyaz sarkıtlar üzerine kırmızı renk püskürtme gibi başka şeyler de var” diyor Paleolitik sanat uzmanı ve Durham Üniversitesi’nde arkeolog olan Profesör Paul Pettitt.
Soyut resimler ve basit şablonlar, zamanla hayvanları, insanları ve gerçekliğin diğer vizyonlarını tasvir eden figüratif mağara sanatına zemin hazırladı. Sanat eserlerinin formları ve anlamları giderek daha karmaşık hale geldi, fakat renk paleti genellikle pas rengi kahverengi, kömür siyahı ve koyu kırmızıdan şaşmadı.
Bu denenmiş ve test edilmiş formülü Üst Paleolitik sanatında, özellikle Fransa’daki Lascaux Mağarası’nda – Taş Devri’nin Sistine Şapeli – açıkça görüyoruz. Bu mağara, tarihöncesi hayvan sürülerini tasvir etmek için yoğun şekilde demir açısından zengin aşı boyasına dayanıyordu.
Kırmızı Aşı Boyasının Çekiciliği
Paleolitik dönemde kırmızının tercih edilen renk olması şaşırtıcı değil. Tarih boyunca kırmızı, Katolik kardinal cübbelerinden devrim bayraklarına, kırmızı Şinto tapınaklarından Orta Çağ’daki İsa’nın kan tasvirlerine kadar insanları cezbetmişti.
Kültürler arası deneyler, kırmızının algılanmasının farklı toplumlar ve tarihsel dönemler arasında biraz değişebileceğini öne sürüyor. Örneğin, Çin’de kırmızı, şans ve refahla ilişkilendirilirken, Batılılar bu rengi daha çok tutku ve aşk ile bağdaştırıyor.
Bununla birlikte, araştırmalar kırmızının, nerede büyüdüğünüzden bağımsız olarak, bilinçaltında güçlü bir tepki uyandırdığını gösteriyor. Kırmızı, eşlere olan çekimimizi artırabilir ve cinsel isteğimizi körükleyebilir. Aynı zamanda, yanıp sönen bir dur işareti ya da kızgın bir ocak gibi tehlikeden kaçınmamız gerektiğini bilinçaltımıza talimat verebilir.
Bir şekilde kırmızı, “bir hedefle ilişkili uyaranın önemini vurgular ve buna karşılık, algılayanın dikkat tepkisini yoğunlaştırır” diye belirtiliyor 2014 tarihli bir çalışmada.
Maymunlar üzerinde yapılan çalışmalar, kırmızı uyaranların güçlü tepkiler uyandırabileceğini ve onların en güçlü arzularına hitap ettiğini ortaya koyuyor: yemek ve cinsellik. Kırmızı, primatların sosyal sinyalleşmelerinde ve eş seçiminde – özellikle babunların pembe arka kısımlarında – kullanılır, aynı zamanda yeşil yapraklar arasında olgun meyveleri fark etmelerine yardımcı olur.
Tüm bunlar, bu rengin üzerimizdeki etkisinin derin bir evrimsel temele sahip olduğunu gösterebilir. İnsanların ritüeller ve sembolizmle desteklenen karmaşık sosyal davranışlar geliştirdiği bir dönemde kırmızının kullanımı ortaya çıktı ve genişledi. Acaba kırmızı renk tüm bunların arkasındaki katalizör müydü?
“Sanırım kan kırmızısı pigmenti kullanmaya yönelik ilk motivasyon, bu rengin algımız üzerindeki çok eski ve ilkel bir psikolojik etkisinden kaynaklandı. Bu çok, çok eski bir şey. Ve bence erken Homo sapiens ya da onların ataları bu malzemeye bu eski psikolojik tepki nedeniyle ilgi duydular” diyor Dapschauskas.
“Kan, çoğu omurgalıda kırmızıdır. Kendine özgü bir sinyal özelliği vardır, hatta diğer türlerde bile,” diye açıklıyor. “Burada gerçekten derin bir evrimsel süreç işliyor.”
IFL Science. 27 Aralık 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >