Blog

Nis26

Kazı yapamaz denen Türk Arkeologlar Patara'da tarihi yeniden yazıyor

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Patara Deniz FeneriPatara Antik KentiHavva IşıkNezih BaşgelenArkeoloji



Kazı yapamaz denen Türk Arkeologlar Patara'da tarihi yeniden yazıyor

Antalya'nın kaş ilçesindeki Patara'da dünyada emsali olmayan bir restorasyon gerçekleştiriliyor.

www.arkeolojikhaber.com

Patara Arkeoloji kazılarında ortaya çıkan eserler, antik çağ tarihi konusundaki varsayımları bulgularla çürütürken, "Burayı yabancılar bile kazamaz" denilen antik kentte Türk Arkeologlar, dünyada bir ilke imza atarak, antik bir deniz fenerini orijinal taşları ile yeniden ayağa kaldırıyorlar.

Antalya'nın kaş ilçesindeki Patara'da dünyada emsali olmayan bir restorasyon gerçekleştiriliyor. Roma döneminde yapılıp, 1481'deki tsunamide yıkılan 26.5 metre yüksekliğindeki deniz fenerinin yeniden inşası, arkeoloji kazılarında ortaya çıkarılan 2500 taşın orijinal yerlerinin tek tek belirlenmesi ile sağlanıyor.

"Allah'ım beni mahçup etme, 2023'e benim ülkem o fenerin ışığıyla girsin" diye dua ettiğini söyleyen Patara Antik Kenti Arkeoloji Kazıları Başkanı arkeolog Havva İşkan Işık, Türkler kazı yapamaz diye rapor verilen alanda Türk arkeologların neler başardığını ve Prof. Dr. Fahri Işık ekolünden yetişen isimlerin başarılarını anlattı.

İşte editör arkeolog Nezih Başgelen ve Patara kazı başkanı Havva İşkan Işık'ın Patara Antik Kenti'nin ve kazı ekinin önemini vurgulayan söyleşisi.

Nezih Başgelen: Biliyoruz ki ışığın ülkesi Likya'nın kalbi Patara her yönüyle kalbimizin attığı bir yeri taşıyor. Son dönemde klasik arkeoloji de olsun, Roma dönemi arkeolojisinde olsun bambaşka bir proje ile Doğu Akdeniz'i aydınlatmaya ve bu aydınlıkta da da çok güzel bir restorasyon projesi gün geçtikçe ilerlemeye başladı. Hem zor bir proje hem de her yönüyle ilkler içeren ve bu güne kadar klasik arkeolojide pek örneğini görmediğimiz bir içeriği var, bir proje açılımı var. Bu konuda neler söylersiniz?

Havva ışık: Bu kadar keyifli bir mekanda, şahane kitapların içinde, kadim dostlarla, bir de fener gelecek üzerine... Biliyorsun o benim için özel bir günden, özel bir konu fener. Kazısını çok büyük bir heyecanla yaptım ve tekrar şimdi çalışmasını yapıyorum. Uzunca bir süre deyim yerindeyse, atıl vaziyette kaldı ancak yıl ilanı ile birlikte adım atılabildi. Belki de tam da bu noktada gerçekten Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy'a Patara'yı yıl olarak önerdiği için ve sayın Cumhurbaşkanımıza bizi 2020 yılının turizm tema yılı, tema kenti ilan ettiği için şükranlarımı bir kez daha ileteyim.

Bu bir milat oldu Patara'nın kazı tarihinde ve çok büyük projeler başladı. Fener de bunlardan bir tanesi. Fener çok yönlü öneme sahip Patara için ve Akdeniz Arkeolojisi için. Patara özelinde şöyle bakalım; Patara bir liman kenti. Doğuşu o limanla oluyor. Elimizdeki veriler yakın coğrafyamızdaki Tlos kentinde Girmalar Mağarası'ndan gelen buluntularla, orada bulunan Melos Adası kökenli obsidyenlerle artık Neolitik Dönem'e kadar inebilecek durumda. Bizim kendi buluntularımız altıncı bin yılda, taş baltalarımızla, üzeri betimlemeli son derece önemli bir malzeme...

İşte bu muazzam jeopolitik konumu Patara'yı kaçınılmaz bir biçimde daimi olarak ileriye götürüyor ve en geç Likya Birliği'nin kuruluş tarihi olarak kabul edilen 2. yüzyıldan itibaren değil, benim şimdiki bilgilerim ve kanaatim doğrultusunda Hekotonikler döneminden itibaren Limra ile birlikte büyük bir aşama kaydederek nihayetinde Likya Birliği'nin ve Likya eyaletinin başkentliğine giden yola geçmiş oluyor.

Nezih Başgelen: Bu bizim için yeni bir bilgi.

Havva ışık: Aslında biz bir sürü araştırmamızda yazdık bunları ama şimdi bilgilerimiz daha net. Tepecik’te bir Hekotonuslara ait bir garnizon kazılıyor. Tolomeoslara ait bir garnizon kazılıyor, sürekliliğimiz var. Şimdi bilgilerimiz daha net. Yani bir liman kentinin doğuşunu, bütün Akdeniz'in egemen gücü olan denizciliği, böylesine bir kenti nasıl yukarıya doğru siyasi anlamda da, askeri anlamda çektiğini gözlemleyebiliyoruz. Bu bütün Akdeniz araştırmaları için çok önemli husustur. Gerçekten çok önemli bir husus. Benim meslektaşlarım, öğrencilerim, kazı heyetimde birlikte olduğum meslektaşlarımda çok hakkını vererek bu incelemeleri yapıyorlar ve arka arkaya yayınlar geliyor uluslararası A sınıfı dergilerde. Büyük kıvanç duyuyorum bundan.

Nezih Başgelen: Hem ülkemiz arkeolojisi için, hem de gerçekten Akdeniz Üniversitesi'nin o kuruluş, barakalı dönemini biliyorum. O dönemden buraya geliş, bu gelişme, projelerin başarıları, en önemli çıktısı da ta tabi neolitik ve tarih öncesi ile günümüzü bağlayan araştırma çeşitliliğine sahip olması çok önemli.

Havva Işık: Kesinlikle öyle... Güneybatı Anadolu'nun neolitiği, Gimelerle birlikte şimdi yeniden yazılıyor, onun bir parçası olarak da Patara tabi istemez entegre olacak olaya.

Şimdi böyle bir liman kentinden söz edildiğinde, daha geç dönemlerden de olsa bir deniz fenerinin varlığı hiç şaşırtmıyor bizi. Bu deniz fenerinin banisi imparator Neron, imparatorluğun en tanınmış iki ismi kim diye sorsak? Biri Neron'dur, biri Hadrian'dır denir. Öyledir de gerçekten. Ve kuruluş, eyaletin kuruluş yılından da çok kısa bir süre sonra başlanıyor. Şimdi epigraf arkadaşlarımız, tabi onlar yazısını yeniden inceliyorlar, yeniden bakıyorlar, acaba bir erken başlangıç olabilir mi, bir devir olabilir mi, gibi konular üzerinde araştırmalar devam ediyor. Yani bilim çalışmaya devam ediyor fener özelinde.de...

Fener benim için çok özel bir yapı.

Nezih Başgelen: Hem sizin için çok özel, hem de gerçekten Anadolu Arkeolojisi'nin böyle bir projeyi baştan sona yürütebilecek nohavı ve teknik donanımı sağlayabilmiş olması, üstüne üstlük projeyi hayata geçirebilmiş hayata geçirebilmiş olması müthiş bir şey.

PATARA PEK ÇOK ARKEOLOJİK KAZI İÇİN BİR OKUL OLDU

Havva Işık: Bu benim için büyük bir gurur. Çünkü Patara, İmparator Nero Deniz Feneri'nin kazısını, belgelemesini bu ülkenin bilim insanları yaptı. Şimdi restorasyonunu da bu ülkenin bilim insanları yapıyor. Bu ülkenin fikir emekçileri ve beden emekçileri, hünerleri ile restoratörler, konservatörler, hepsi bu ülkenin kendi insanı. Bu benim ülkeme olan inancımın göstergesidir. Yurt dışından geri dönme nedenim de buydu benim. Öğrendiklerimi ülkem yararına kullanacak olmamdı. Bunun tezahür etmesi son derece güzel.

Nezih Başgelen: Ve Patara, benim gördüğüm kadarıyla bu gün çevrede gurur duyduğumuz pek çok yeni kazının da bir nevi okulu oldu. Bakıyoruz o bütün kazı başkanları belirli dönemlerdi Kibyra dahil, Patara ekibinde yer aldılar. Daha yeni kaybettiğimiz arkadaşımız da öyle. Bakıyorum gerçekten Pamfilya, Likya ve Pisidia bölgesindeki kazıların başarılı ekipleri hep Patara ekolünden, Patara okulundan geçtiler.

Havva Işık: Ben bir liste çalışması yaptım. Dedim ki, kimler geldi, ne oldu, bir bakalım onlara, bir liste yaptım. Unutmamışımdır diye düşünüyorum, çok ayıp olur yoksa. 19 kazı ve araştırma başkanı çıkarmış bu kazı. Burada bir ekol var ama bu ekol Fahri Işık hocanın ekolüdür. Ben de o ekolün bir üyesiyim. Onun muazzam azmi, muazzam çalışma iradesi, muazzam disiplini hepimizde gerçekten bir bütüncül ekol oluşturdu. İşte Kibyra da böyle çalışıyor, Yalvaç da böyle çalışıyor, Pisidia, Aniochia gibi bir sürü isim sayabiliriz elbette. Bu gerçekten onun muazzam, engin bilgisinin bir tezahürü olarak hepimize yansıdı.

YABANCILAR BİLE KAZI YAPAMAZ, TÜRKLER HİÇ YAPAMAZ DENDİ

Nezih Başgelen: O yılları bende yakınen izleme imkanım olmuştu. Hata 80'li yılların ortalarından itibaren, Erzurum'dan itibaren olayın nasıl geliştiğini, hocanın o kadar bütün enerjisi bile böyle bir misyonu oraya götürme şevkini, azmini biliyorum. Uzun bir müddet engellendiğini de biliyorum.

Havva Işık: 7 yıl beklendi. 7 yıl Patara'da kazı yapılması için izin alınamadı. Çünkü 3 bilim insanının ve bir müze müdürünün vermiş olduğu bir rapor söz konusuydu. Dendi ki; burada yabancılar bile kazı yapamazlar, kaldı ki Türkler hiç yapamazlar. Bunu yazdı da, söylememde beis yok.

Nezih Başgelen: Bunun üstünde de durmamız lazım. Çünkü o 7 yılda biz Likya'nın en önemli alanlarında, Patara çevresinde tarihi çevre yaraları aldık. O ekip 7 yıl önce girmiş olsaydı Patara'ya sanırım Kaş'a kadar uzanan hatta diğer yerlere, Ksantos'a kadar giden, diğer alanlardaki, Tlos'a kadar coğrafyadaki kayıplarımız asgariye inerdi. Çünkü sizler orada hem bir taraftan Patara'yı, hem kumsalını hem de bölgeyi kanatlarınız altında korumaya aldınız. O çok önemliydi.

Havva Işık: Mümkün değil. Çünkü bu izin alınamayan 7 yıl nihayetinde turizminde Patara'ya, o coğrafyaya adım attığı yıldı. Özellikle de İngiliz sermayesiyle bağlantılı bazı üniteler yapıldı.

Nezih Başgelen: Kalkan grubu...

Havva Işık: Ama dediğim gibi bunu belki, bizler zaten bazı yerlerde yazdık, anlattı Fahri hoca özellikle... Bunu büyük bir araştırmaya konu olabilecek kadar önemli bir mevzudur.

Nezih Başgelen: Belki bunun ayrı bir kitabını, belgeselini de yapmak lazım. Orada bir misyon, ben öyle görüyorum. Akdeniz Üniversitesi'nde kurulan arkeoloji bölümü gerçekten hem bölgenin değerlerine sahip çıktı, insanları yetiştirdi ve bambaşka, bu gün çıktıları ile... Siz meyvalarınızı görüyorsunuz... Yüce ağaç…

LİKYA ARKEOLOJİSİNDE ARTIK KANAATLER DEĞİL BULGULAR KONUŞUYOR

Havva Işık: Tabi ki... Fahri'nin bu bölümü kurarken zaten amacı buydu. Likya Arkeolojisi Akdeniz Üniversitesi'nden sorulsun du... Şimdi o günlerdeyiz biz. Tlos muazzam bir kazı çalışması halinde ikimizinde öğrencisi olan Taner'le bağlantılı olarak....

Benim öğrencim Gül orda. Ksantos yine Erdoğan geldi, o da bizim öğrencimiz. Dolayısıyla Likya Arkeolojisi'nin her şeyi artık Akdeniz Üniversitesi ile bağlantılı. Bilim, bilimi örtemiyor insanlar. Kazı olmadan kanaatimce diye başlayan cümlelerden kurtardık biz Likya Arkeolojisi'ni. Biz Likya Arkeolojisi'nde artık kanaat vermiyoruz, bulgularımızı koyuyoruz ortaya. Böyledir kardeşim diyoruz. Bu malzemeye itiraz eden gelsin diyoruz bizimle konuşmaya diyoruz. Bu Türk Arkeolojisi için çok önemli bir süreçtir. Emeği geçen bütün öğrencilerimiz, şimdi meslektaşlarımız elbette... Hepsine minnettarım ben Türk Arkeolojisi adına.

Nezih Başgelen: Ve gurur duyuyoruz. Bir de gerçekten baktığımz zaman ne mücadeleler verilmiş, neler atlatılarak bu günkü bu başarılara ulaşılmış. Gerçekten hem ülkemiz açısından gurur duyuruz. Hem de Türkiye'de bilimin arkeoloji alanındaki bu ciddi atılımın nelere rağmen sağlanabildiğini gördükçe daha da gurur duyuyoruz. Bu çok önemli. Çünkü Akdeniz Üniversitesi'nin verdiği bu mücadele, açtığı bu yol, açtığı bu kapı daha sonra pek çok yere örnek oldu. Bu gün 45 bölümde arkeoloji varsa, 600'e yakın Anadolu'da çalışma yapılıyorsa, burada sizin de bu misyonda çok önemli bir yeriniz var.

Havva Işık: Bu ekolün önemli payı vardır gerçekten. Özellikle Fahri hocanın Anadolu Arkeolojisi'nin hakkı artık Anadolu kültürlerinin olsun yazıları ve bulguları bütün Anadolu'da artık bunun kanıtlarının arka arkaya ortaya çıkıyor olması gerçekten son derece önemlidir. Erken kültürlerde zaten böyleydi ama sorunlu olan dönemlerde de şimdi aynı şeyleri yaşıyoruz. Durum böyle...

Nezih Başgelen: Hocamızı da şöyle nitelendirelim. Hani Antik Çağ'ın 7 tane bilgesi var ya, Bias da dahil ona, diğerleri de... Onlar da benim nezdimde Anadolu'nun, Anadolu Arkeolojisi'nin 7 Bilgesi diyelim. Mehmet Özdoğan da, Fahri Hocamızı da, diğerlerini de kataraktan günümüzün bilgeleri diyelim. Gerçekten bilgeliğiyle...

Havva ışık: Çok hak ediyorlar bu ünvanları...

Nezih Başgelen: Aynen. Bilgeliklerine yaraşır çok güzel eserler veriyor. Zaten en güzel eserleri yetiştirdiği yürekler. Sağolsunlar. Şükrü ile gurur duyuyoruz, Kibyra ile ve diğer kazı merkezleri ile de. Gerçekten bu açılan yolda çok başarılı şeyler geliyor fakat Patara gene tüm bunların yüreklerini aydınlatan bir merkez olaraktan farklılığının restorasyonlarda da, diğer alanda da gösteriyor.

Havva Işık; Meslektaşlarımız, çocuklarımız her daim geliyorlar. Eve gelmiş gibi oluyorlar. Eve geldik diyor bazıları da. O inanılmaz güzel bir olgu gerçekten. Ben zaten biliyorsun çok anne-hocayım Şadi hocamdan gördüğüm gibi, anaç bir hoca sürekli etrafımda çocuklarımı istiyorum.

Nezih Başgelen: Bir de doğaya ve doğa canlılarına da çok ilgili, gerçekten oradaki yaban hayatına...

Havva ışık: (Kucağındaki kediyi göstererek) İşte gördüğün gibi...

Nezih Başgelen: Aynen, siz konuşurken geldi oturdu kucağınıza.

Havva Işık: Vaşak, şimdi tilki besliyorum. O da geliyor. Evde. bahçede... Yani... Bir yavru tilki sığındı bize. Birkaç civcivimizi yedi ama doğanın hakkı doğaya.. Hiç karışmamak gerek.

Nezih Başgelen; Siz 7 yıl önce gitseydiniz bu gün Likya'da gerçekten, çünkü Likya'nın korunması için ben de hasbelkader o tahribatların olmaması için, definecilerin o patlattıkları alanlarda böyle bir ekip çok daha çabuk bölgede...

Havva Işık: Bilinçlendirme çalışması yapabilirdik. Şimdi örneğin Patara'da ören yerinde hiç kimsenin aklına bir tahribat gelmez, gelemez. Çünkü onlar sahip oldukları kültürel mirasın kendileri korunduğu zaman, çok önemli. Korunduğu zaman, talan edilmediği zaman kendileri için en önemli ekonomik gelir sağlayıcı olduğunu fark ettiler ve bu büyük başarıdır. Benim oradaki hemşehrilerim ellerinden geleni yapıyorlar. Ama işte anlatarak, konuşarak, bilgiyi paylaşarak böyle oldu.

Nezih Başgelen; Topluma da bilgi köprüsü oldu. O da çok önemli oldu. Oradaki etkinlikler, sanatsal etkinlikler Patara'yı birden bire ülke gündeminde bir sürü etkinlikle insanlarla buluşturdu. Bu da bizim için çok kültürel konu haline geldi.

Havva Işık: Şunu söylemek isterim. 2020 ve 2021 yılı pandemi ile geçti elbette. Fakat o kadar önemli ki, bunu içten gelerek söylemek isterim; hiçbir iş durmadı. Bakanlığımızın, Bilgetin bütün ilgili birimlerinin Patara için öngörmüş olduğu projelerin hiçbiri durmadı, iptal edilmedi, bırakılmadı ve yol alındı. Restorasyonlar, işçiler bütün pandemi sürecinde biz arazideydik. Hiç bir şekilde çalışmaktan imtina edilmedi. Demek ki; pandemi olmasaydı!…

Nezih Başgelen: Kumlar altından aldığın tiyatroyu, o Fahri Hoca ile birlikte benim talebeliğimde ziyaret ettiğimiz ki, 75-77 arasında kumlar altında bir kentti. Bütün o şeyleri... İyi ki kumlar altında uyumuş. Ama arkasından cidden Likya Arkeolojisi'ne, ülkemiz arkeolojisine bambaşka, güzel bir pencere açıldı oradan ve bu gün gurur duyuyoruz ve örnek alıyoruz artık, nasıl yapılır…

PATARA ENGELLİ DOSTU BİR ÖREN YERİ

Havva Işık: Tanzimli bir ören yeri oldu. Bak ne kadar önemli. Patara engelli dostu bir ören yeri. Tekerlekli sandalye ile gezilebilen bir ören yeri. Tekerlekli sandalye ile gelen vatandaşlarımız, bebek arabaları ile gelen anneler tiyatronun içine girebiliyor. Meclis binasına girebiliyorlar, sütunlu caddemize, liman caddemize girebiliyorlar. İlk gelen engelli ziyaretçimiz bir ingiliz kadındı, Kalkan'dan duyduğu için geldi. O an ben oradaydım, onun yanındaydım, resimlerimiz de vardı zaten ve bir sütuna sarılarak ağladı. Bu ne kadar önemli bir şeydir. Engelli dostu bir ören yeri olması....

Nezih Başgelen: Samimice ama... Gelebiliyorlar. Biz bir sürü yerde engellileri göremiyoruz çünkü öyle projeler yapmışız ki engelli giremiyor.

Havva ışık: Hayır. Burada her şey, bütün açılar öyle oldu. Ben biraz titizim biliyorsun. Bütün bu titizlikle fenere geri dönesim var şimdi. Fener, galiba sanıyorum, öyle düşünüyorum, dikkatli konuşmak isterim. Böyle bir iddiam olsun anlamında değil ama yapılan işin önemini ve büyüklüğünü ortaya koymak adına şu cümleyi kurmak istiyorum. Gelinen noktada an itibariyle, galiba dünyada bir ülkenin kendi gücüyle, kendi bilim gücüyle, kendi teknik gücüyle, kendi idari gücüyle yapılan en kapsamlı restorasyon projesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben takip ediyorum bütün dünyada aramalar yapıyorum, ülke ülke aramalar yapıyorum, her dilden yapıyorum. Böyle bir takibim var. Hem kendi öğrenmem için önemli bu, hem de başka ülkeler ne yapıyorlar onu çok yakınen takip ediyorum. Bu son derece güzel ve başarılı restorasyon yaptığımıza inanıyorum. Çok şeffaf davranıyoruz, ne yaptıysak onu sosyal medya üzerinden hemen paylaşıyoruz. Çünkü kumunun….

“2023’E BENİM ÜLKEM O FENERİN IŞIĞINDA GİRSİN İSTİYORUM”

Nezih Başgelen: Sosyal medyayı da çok iyi kullanıyor Patara, çok iyi...

Havva İşkan: Şuna inandığım için. Bizim yaptığımız işin ne olduğunu herkesin bilmek gibi bir hakkı var. Üstelik de doğru işler yapılıyor. Bu doğru işleri de göstermek gerek zaten. Orada bilim heyetiyle, kazı başkanıyla, firmasıyla, çalışanlarıyla, idare mekanizmasıyla gerçekten ideal denilebilecek ölçüde çalışılan bir sistem gelişti ve ben bunun için her gün şükrediyorum ve her gün dua ediyorum. Diyorum ki; Allah'ım beni mahçup etme çünkü fener yaklaşık olarak bu yılın sonlarında biter diye düşünüyorum. 2023'e benim ülkem o fenerin ışığıyla girsin.

Nezih Başgelen: Aaaa bu çok güzel bir gelişme, çok güzel olur...

Havva Işık: Çok istiyorum bunu. O kadar istiyorum ki...

Nezih Başgelen: İnşallah orada hep birlikte kutlarız onu...

Havva Işık: İnşallah...Her gün bana yüzlerce insan mail yazıyor, mesaj gönderiyor. Hocam ne zaman yanacak o ışık diye. Yakacağız inşallah ve mahcup olmamak da en önemli dileğim. Bir sürü bilim insanının emeği var. Statikçi hocamız, İstanbul Teknik Üniversitesinden, müthiş bir proje hazırladı. Bağlıyoruz feneri, fiber kablolarla, fiber filelerle bağlıyoruz. Depreme dayanıklı hale getiriyoruz. Depreme dayanıklı hale getirirken rijit olmasın, salınım yapsın diye uğraşıyoruz. Genç mühendisler, çok zeki insanlar... Bu çocuklar çok zeki, bu insanlar çok zekiler ve işte...

Nezih Başgelen: Ne mutlu onlara, bir çalışma alanı, kendilerini geliştirebileceği de bir proje çıktı. Kendilerini gösterebilecekleri bir alan çıktı.

HİÇ KİMSENİN BİR DAHA BÖYLE BİR PROJESİ OLMAYACAK!

Havva Işık: Hiç kimsenin bir daha böyle bir projesi olmayacak çünkü. Önümüzdeki çok uzun yüzyıllar içinde ayağa kaldıracak bir deniz feneri olmayacak antikiteden kalan, dünyada...

Nezih Başgelen: Öyle görünüyor. Bir de şu var. 44 yılını bu alana hasretmiş bir editör, bir kişi, bir arkeolog olaraktan Gökçeada'dan Ani'ye, Sinop'tan Anamur'a kadar bütün ekiplerin çalışmalarını izlerken bakıyorum. Türkiye gerçekten arkeolojide çok ciddi yol aldı. Ama bu yüzyıldaki bizim bu arkeolojideki dünyaya sunduğumuz nitelikli başarılar içerisinde sanırım Patara Feneri bambaşka bir yerde olacak.

Havva ışık: Çok özel bir yerde olacak.

Nezih Başgelen: Baştan sona kazısıyla, yayınıyla ve projesiyle. O açıdan başta Fahri hocam, siz, sevgili Havva hocamız... İlk baştan bu güne bütün projede yer alan arkadaşları gönülden kutluyoruz. Ülkemiz adına...

Havva Işık: Onlarsız zaten olmazdı.

POTNİA THERON DİYOLAR!


Nezih Başgelen: Ama , anaç yüreğini öne çıkaraktan, Çünkü Havva hoca işçisiyle, yeri geldi orada doğasıyla, bitkisiyle ve florası ve faunasıyla...

Havva Işık: Çocuklar buna bir isim takmışlar burada bunu söylemem ne kadar doğru olur ama hazır şu kedi elimdeyken, Potnia Theron diyorlar... Şaka gibi...

Nezih Başgelen: Doğru, Anadolu geleneği devam ediyor. Kayaların şeylerden itibaren bütün hayvanlar hakimesi olarak ve onların koruyucusu olaraktan...

Havva ışık: Dedim ne yapıyorsunuz, şaka mısınız? Börtü böcek, bukalemun, her şeyi topluyorum. Yılan bakıyorum. Bende bir boynuzlu engerek var. Kazı evinde... Rüşvet veriyorum gitmesin diye...

ARKEOLOJİ ÜLKEMİZİN EN İDDİALI, EN İYİ OLDUĞU BİLİM DALI

Nezih Başgelen: Ben çocukluğunda yılan beslemiş bir kişi olarak onların o ilgiyi ve samimiyeti gördüğü zaman insanlarla bir ortak yaşamı da gerçekleştirebildiğini gördüm, bizzat deneyimledim. Süt verirdik, süt kabıyla... gelir, en sonunda yavrularını da getirirdi. Yılan bey bize, ne bana ne kız kardeşime en ufacık sıkındıyı yaşamadık doğanın içinde yaşarken. Bu da çok önemli. Burada da örnek. Bu güzel örneklere bu toplumun ihtiyacı var. Arkeologlar sanırım Türkiye'de pek çok alanın sağlayamadığı gururu, onuru ve başarıyı Türk toplumunun önüne getiriyorlar. Bu önemli. Eğer biz bu duyurma, toplumla paylaşma köprüsünü doğru kurabilirsek ki, medyamızda böyle bir eksiklik var gördüğümüz kadarıyla. Belirli konular fokus edilmiş vaziyette. Ama arkeoloji, tarih, sanat tarihi alanındaki bu başarılar sanırım toplumu çok daha farklı bir geleceğe, enerjisini farklı vererekten götüreceğini düşünüyorum. O açıdan arkeolojiyi sizlerin getirdiği bu güzel iklimde daha iyi gelişmelere doğru gelişmesini umaraktan kutluyoruz.

Havva Işık; Arkeoloji ülkemizin en iddialı olduğu, en iyi olduğu bilim dallarından birisidir. Dünya çapında bilim insanlarının yetişmiş olduğu bilim dalıdır. Hiç tevazu göstermemize gerek yok. Dünya heyetinde biz adı Anadolu olan bir coğrafyanın bilim insanlarıyız. Elbette bu ülke için kanımızın son damlasına kadar, bilimimizin son hücresine kadar emek vereceğiz ve çırpınacağız.

Nezih Başgelen: Havva Hocayı şimdiden kutluyoruz açılışından önce. Ama inşaallah o açılışı hep birlikte bütün ülke olaraktan sizinle birlikte yaşarız.

Havva Işık: Bütün ülke ile birlikte, hep birlikte...Teşekkür ederim. Sağolun...

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için