Blog

Şuu27

Keltler, Ölülerini Sevdikleri Evcil Hayvanlarla Birlikte Gömmüş

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Demir ÇağıEvcil HayvanİtalyaKeltlerKöpekÖlü Gömme



Keltler, Ölülerini Sevdikleri Evcil Hayvanlarla Birlikte Gömmüş

Köpekler, atlar ve domuzlar da dahil olmak üzere bu Demir Çağı hayvanları, söz konusu mezarları Roma işgalinden hemen önce bölgede yaşamış olan insan çağdaşlarıyla paylaşıyordu.

 

Buket Çağlayan - www.arkeofili.com

 

2.000 yıllık Kelt mezarlarında bulunan bazı kalıntılar muhtemelen yiyecek adaklarıydı, fakat diğerleri çok sevdikleri hayvan arkadaşlarıydı.

 

Bir bebeğin yanına gömülmüş köpeğin kalıntıları. C: Laffranchi et al., 2024.

Neredeyse yirmi yıl önce, şu anda İtalya’nın Verona kenti olan bölgede inşaat çalışmaları sırasında 2.000 yıllık bir Kelt mezarlığı ortaya çıkarıldığında, uzmanlar, onlar için en önemli hayvanların arasında gömülü insan kemikleri keşfettiler.

Köpekler, atlar ve domuzlar da dahil olmak üzere bu Demir Çağı hayvanları, söz konusu mezarları Roma işgalinden hemen önce bölgede yaşamış olan insan çağdaşlarıyla paylaşıyordu. Kesilerek öldürülen bazı hayvanlardan domuz veya tavukların parçaları yiyecek olarak sunulmuş olabilir. Ancak köpekler ve bir at da dahil olmak üzere diğerleri, bir bütün insan cesetlerinin yanına gömülmüştü.

Bu tür hayvanlara Demir Çağı Keltleri arasında son derece değer veriliyordu ve dini sembolizmleri vardı; bu da onların bazı mezarlardaki varlıklarını açıklayabilir. Ya da yeni bir çalışmanın yazarlarına göre, bunlar, sahipleriyle sonsuza kadar duygusal bağları sürdürmeyi amaçlayan, insanların çok sevdiği yoldaşları olabilir.

Mezarlar, MÖ 3. ve 1. yüzyıllar arasında Kelt Cenomani kültürüne mensup insanların yaşayıp öldüğü Verona’daki Seminario Vescovile’de ortaya çıkarıldı. Bunlar, Adige nehrinin kıyısında gelişen topluluğun nekropolünde yer alıyordu.

Bölgede gömülen 161 kişiden en az 16’sı, bazı hayvan parçalarıyla birlikte gömülmüştü. Bu 16 bireyin her birinin kemik tozundan elde edilen eski insan DNA’sının dizilimi, hiçbirinin yakından ilişkili olmadığını gösteriyor. Bu bulgu, ölüleri hayvanlarla birlikte gömmenin herhangi bir ailenin uygulaması olmadığını gösteriyor.

İnsan mezarlarının on üçünde, sıklıkla tüketilen domuz ve tavuk gibi hayvanların kesilmiş parçaları gibi yalnızca yiyecek adakları olduğuna inanılan kalıntılar yer alıyor. Bebeklerden orta yaşlı erkek ve kadınlara kadar diğer dört mezarda da bütünlüğü neredeyse hiç bozulmamış köpek ve at kalıntıları bulunuyor; bunlar genellikle yenmese de büyük saygı duyulan hayvanlardı. Bu hayvanların gömülmesi, dini değerler ve hayvanların refakatçi statüsü gibi daha derin anlamlara işaret ediyor.

İsviçre’deki Bern Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nden biyoarkeolog olan Marco Milella, “Bu hayvanlar, muhtemelen insanlarla olan sıkı ilişkilerinin bir yansıması olarak, belirli sembolik unsurlarla da ilişkilendirildi.” diyor.

Milella, bir dizi Kelt tanrısının köpekler ve atlarla ilişkili olduğunu söylüyor; bunlar arasında doğurganlık tanrıçası ve atların koruyucusu Epona ve genellikle küçük bir köpekle tasvir edilen şifa ve büyüme tanrıçası Sirona da var.

“Köpekler ayrıca ‘psychopomp’ olarak kabul edildi. Öbür dünyaya yolculuklarında ölen kişinin ruhuna eşlik ettiler.”

Julius Caesar, bu definlerin yapıldığı dönemden hemen sonra meydana gelen Galya Savaşları’nı ilk elden anlatırken, ölen bir kişinin hayvanlarının da kurban edilmesi şeklindeki yerel bir geleneği anlatıyordu. Ancak mezarlar hem insani hem de hayvansal açıdan o kadar çeşitli ki, kolayca tanınabilecek tek bir yoruma işaret edecek hiçbir desen ortaya çıkmıyor. Mezarlarda ayrıca çömlek, madeni para, yüzük ve bıçak gibi çeşitli eşyalar da bulunuyor.

Yaşları 10 ila 17 arasında değişen bir erkek çocuk, hayvanın çenesi ve uzuvları da dahil olmak üzere at kemikleriyle birlikte gömülmüştü. Araştırmacılar hayvanın tamamı gömülmemiş olsa da, gömülen iskelet kalıntılarının, hayvanın parçalarının bütününü temsil edebileceğini söylüyor.

Orta yaşlı bir adam, yüzükler ve bıçak gibi bir dizi mezar hediyesinin yanı sıra küçük bir köpekle birlikte gömülmüş halde bulundu. Doğum sırasında ölen 38 haftalık perinatal bebek ise tam bir köpek iskeletiyle birlikte gömülmüştü.

Bern Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde biyoarkeolog olan ortak yazar Zita Laffranchi, “Bu çalışmanın ilginç sonuçlarından biri, analiz edilen iki köpek arasındaki beslenmedeki keskin fark” diyor.

İzotopik analiz, adamla birlikte gömülen köpeğin insanlarınkine oldukça yakın bir beslenme düzenine sahip olduğunu gösteriyor. Böyle bir diyet, arkeolojik alanlardaki tarihöncesi köpekler arasında yaygın olarak da görülüyor. Ancak 38 haftalık çocukla birlikte gömülen köpek tamamen farklı yiyecekler yemişti: neredeyse tamamen darı benzeri tahıllara dayalı vejetaryen yemekler.

Bilim insanları bu gizemli farklılığın birkaç olası nedenini öne sürüyor. Belki de köpek, bir bebek öldüğünde kurban olarak öldürüleceği için farklı bir diyetle beslendi. Ya da belki de köpeğin yemeği sadece sosyoekonomik koşullara dayanıyordu. Köpeğin bir bacağı kırılmıştı ve daha sonra iyileşmişti, dolayısıyla vejetaryen diyeti bu iyileşme dönemiyle ilişkili olabilirdi; ancak bu spekülasyonun doğru olup olmadığını bilmek imkansız.

Muhtemelen 36 ila 50 yaşları arasında olan orta yaşlı bir kadın, bütün halde bir atla birlikte gömülmüştü. Ayrıca mezarda köpek kafatasları, yiyecek sunusu olabilecek sığır kalıntıları ve dört diğer atın kaburga ve kemikleri daha vardı. Doğumdan hemen önce veya sonra ölen, ilgisiz 36 haftalık bir perinatal bebeğin kalıntıları da kadının kemiklerine karışmıştı. Araştırmacılar, bu mezarın gerçekten de benzersiz olduğunu ve bu kişinin belirli bir sosyal konumunu güçlü bir şekilde akla getirdiğini söylüyor. Ekip, onun bir ritüel uzmanı, bir şifacı ya da atlar ve köpekler doğurganlıkla ilişkilendirildiği için bir ebe olabileceğini öne sürüyor.

Daha önce köpekler, bu Demir Çağı mezarlığından çok daha eski mezarlarda da bulundu; köpeklerin tarihi, yaklaşık 16.000 yıl önce evcilleştirildikleri günlere kadar uzanıyor. Almanya’nın Bonn-Oberkassel kentinde bir insanla birlikte gömülü olarak bulunan 14.200 yıllık ünlü Paleolitik yavru, köpeklerin evcilleştirilmesine dair en eski sağlam kanıt olabilir. Köpeğin kemikleri, onun hasta olduğunu ve insani bakımla yaşadığını gösteriyor. Bu da köpeğe büyük olasılıkla faydası nedeniyle değil, duygusal bir bağ nedeniyle değer verildiğini gösteriyor.

Köpeklerin ve insanların dolaştığı birçok yerde birlikte gömme uygulaması yaygındı. Doğu Akdenizdeki Natufian halkı, yaklaşık 12.000 yıl önce bir köpek yavrusunu bir insan mezarına gömdü. Şu anki Illinois’de köpekler yaklaşık 10.000 yıl önce bilinçli olarak yetişkinlerin ve çocukların yanına gömülüyordu. Yaklaşık 4.000 yıl önce insanlar, Barselona yakınlarında ortaya çıkarılan 26 mezar da dahil olmak üzere pek çok yerde düzenli olarak ölülerini ve köpeklerini gömüyordu.

Yeni araştırmanın yapıldığı bölge de dahil olmak üzere Galya’nın bazı bölgelerinde, Caesar’ın işgali bu uygulamayı yavaşlatmış gibi görünmüyor. MS ilk on yıllarda, Seminario Vescovile mezarlarının kazılmasından birkaç yüz yıl sonra, bir çocuk, evcil bir köpek yavrusu gibi görünen bir şeyle birlikte gömüldü. Köpek, çocuğun ayaklarının dibinde kıvrılmıştı ve dekoratif bir tasması ve zili vardı, hatta bir oyuncağı bile vardı.

Atlar ise nispeten yakın zamanda, yaklaşık 5.500 yıl önce evcilleştirildi, ancak avcılık, çiftçilik ve savaştaki yararları nedeniyle hızla saygı duyulan bir statü kazandılar. Muhtemelen evcil atların ortaya çıktığı Avrasya bozkırlarında, o döneme kadar atların kemikleri insan mezarlarıyla karışık halde bulunuyordu. Eskiden varlıklı insanları takip eden savaş arabaları çektikleri için, bazen çiftler halinde gömülüyorlardı. Tombos atı, MÖ 1050 ile 728 yılları arasında, şimdiki Sudan’da bir kefenle gömülmüştü. Çin’de, MÖ 6. yüzyıldan kalma bir hükümdarın mezarında yüzlerce atın kalıntıları bulunuyordu.

Yaklaşık MÖ 450’den Roma işgaline kadar Kuzey ve Batı Avrupa’da yaşayan çeşitli Kelt halkları da atların gömülmesine özen gösterdi. 2019 yılında, İngiltere’nin Yorkshire kentinde, MÖ 320 ile 174 yılları arasına tarihlenen bir savaşçı, arabasında ayakta dururken ve bir zamanlar onu çeken atların eşliğinde ortaya çıkarıldı.

Seminario Vescovile halkı bu Kelt kültürleri arasında yer alıyordu, ancak orada tam olarak kimin gömülü olduğuna dair hikayeyi çözmek çok zor. Araştırmacılar, yerel halkın diğer İtalyan, Roma veya La Tène kültürlerinden gelen göçmenlerle karıştığını belirtiyor. Bu insanlar ve onların hayvanlarla olan ilişkilerini kutlama biçimleri hayatta çok farklı olabilir. Bu da mezarlarda gizemli bir şekilde farklı ölü gömme adetlerinin görülmesinin nedeni olabilir.


Smithsonian Magazine. 14 Şubat 2024.

Makale: Laffranchi, Z., Zingale, S., Tecchiati, U., Amato, A., Coia, V., Paladin, A., … & Milella, M. (2024).

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için