Blog
Kozmik Patlama, Levant’ta Tarıma Geçişten Önce Gerçekleşti
Patlama ve ardından gelen çevresel değişiklikler, tarihöncesi Abu Hureyra yerleşimindeki avcı-toplayıcıları, hayatta kalma şanslarını artırmak için tarım uygulamalarını benimsemeye zorladı.
Buket Çağlayan - www.arkeofili.com
Suriye’de tarım, 12.800 yıl önce parçalanmış bir kuyruklu yıldızın Dünya atmosferine çarpmasıyla yaşanan büyük bir patlamayla başladı.
C: Pixabay
Patlama ve ardından gelen çevresel değişiklikler, tarihöncesi Abu Hureyra yerleşimindeki avcı-toplayıcıları, hayatta kalma şanslarını artırmak için tarım uygulamalarını benimsemeye zorladı.
Bu, uluslararası bilim insanlarından oluşan bir ekip tarafından yayımlanan dört bağlantılı araştırmadan birinin öne sürdüğü bir iddia. Makaleler, kozmik bir çarpışmanın yaklaşık 13.000 yıl önce Dünya’nın olağandışı soğumasına neden olduğunu öne süren Genç Dryas Etkisi Hipotezi çalışmasının en son bulgularını sunuyor.
UC Santa Barbara’da emekli profesör olan yer bilimci James Kennett, “Bu genel bölgede, ormanlık ve avcı-toplayıcılar için çeşitli yiyecek kaynaklarının bulunduğu daha nemli koşullardan, artık yalnızca avcı-toplayıcı olarak geçinemeyecekleri daha kuru, daha serin koşullara doğru bir değişim yaşandı.” diyor.
“Abu Hureyra’daki yerleşim, arkeologlar arasında toplayıcılıktan çiftçiliğe geçişe dair bilinen en eski kanıtları barındırması nedeniyle ünlü. Köylüler arpa, buğday ve baklagil yetiştirmeye başladı. Kanıtlar açıkça bunu gösteriyor.”
Bugünlerde Abu Hureyra ve onun zengin arkeolojik kayıtları, 1970’lerde Fırat Nehri üzerinde inşa edilen Taqba Barajı’nın oluşturduğu bir rezervuar olan Esad Gölü’nün altında yatıyor. Ancak suların dolmasından önce arkeologlar çalışmak için çok sayıda malzeme çıkarmayı başardılar. Araştırmacılar makalede şöyle belirtiyor: “Köy sakinleri, tohum, baklagiller ve diğer yiyeceklerden oluşan bol miktarda ve sürekli bir kayıt bıraktılar.”
Bilim insanları, bu kalıntı katmanlarını inceleyerek, iklim değişiminden önceki daha sıcak, daha nemli günlerde ve Genç Dryas soğuk döneminin başlamasından sonraki daha soğuk, daha kurak günlerde toplanan bitki türlerini tespit edebildiler.
Araştırmacılar, sakinlerin tarihöncesi diyetinin yabani baklagiller, yabani tip tahıllar ve küçük ama önemli miktarda yabani meyve ve yemişlerden oluştuğunu belirledi. Soğuduktan sonraki zamana karşılık gelen katmanlarda ise meyveler ve yemişler ortadan kalktı ve insanlar erken yetiştirme yöntemlerini denedikçe diyetleri daha çok evcil tipte tahıllara ve mercimeğe yöneldi.
Genç Dryas öncesi bir çukur evinin tasviri. Sayılar incelenen örneklerin yaklaşık konumlarını temsil ediyor. C: Kaliforniya Üniversitesi – Santa Barbara
Yaklaşık 1000 yıl sonra, Neolitik “kurucu mahsullerin” tümü – emmer buğdayı, siyez buğdayı, kabuklu arpa, çavdar, bezelye, mercimek, burçak, nohut ve keten – şimdi Bereketli Hilal olarak adlandırılan yerde yetiştiriliyordu. Hem yenilebilir hem de yenilemez olan kuraklığa dayanıklı bitkiler, Genç Dryas’ın başlangıcındaki ani kışın ardından gelen daha kuru bir iklimi yansıtarak kayıtlarda daha belirgin hale geliyor.
Kanıtlar aynı zamanda bölgenin nüfusunda önemli bir düşüş olduğunu ve yerleşim yerinin mimarisinde daha tarımsal bir yaşam tarzını yansıtacak şekilde değişiklikler yapıldığını gösteriyor; buna çiftlik hayvanlarının ilk kez barınması ve hayvanların evcilleştirilmesinin diğer işaretleri de dahil.
Kennett, “Açıkça söylemek gerekirse, tarım Neolitik Çağ’da Dünya’nın çeşitli yerlerinde ortaya çıktı, ancak etkiyi takip eden şiddetli iklim koşullarının etkisiyle ilk olarak Levant’ta (bugünkü Suriye, Ürdün, Lübnan, Filistin, İsrail ve Türkiye’nin bazı bölgeleri) ortaya çıktı.” diyor.
Ve bu çok büyük bir etki yaratmış olmalıydı.
Avcılık, toplayıcılık ve tarım arasındaki geçişe karşılık gelen 12.800 yıllık katmanlarda, Abu Hureyra’daki kayıtlar büyük bir yangının kanıtlarını gösteriyor.
Kanıtlar arasında yüksek konsantrasyonlarda platin, nanoelmaslar ve yalnızca aşırı yüksek sıcaklıklarda (o dönemde insan teknolojisinin üretebileceğinden daha yüksek) oluşabilen küçük metalik kürecikler içeren, karbon açısından zengin bir “siyah mat” katman yer alıyor.
Kozmik patlama, ağaçlar ve saman kulübeleri dümdüz etti, eriyen camları tahılların üzerine, höyükte bulunan eski yapılara, aletlere ve hayvan kemiklerine ve büyük olasılıkla insanların üzerine sıçrattı.
Erimiş camın (ten rengi) sıçradığı küçük kemik parçaları (mavi). C: Kaliforniya Üniversitesi – Santa Barbara
Bu olay, bir insan yerleşimindeki kozmik hava patlamasının tek kanıtı değil. Araştırmacılar daha önce daha küçük ama benzer bir olayın MÖ 1600 civarında Ürdün Vadisi’ndeki Tall el-Hammam’da bir şehri yok ettiğini bildirmişlerdi.
Siyah mat tabaka, nanoelmaslar ve erimiş mineraller Kuzey ve Güney Amerika ile Avrupa’da yaklaşık 50 başka bölgede de bulundu; bunların toplamına Genç Dryas dağınık alanı adı verildi.
Araştırmacılara göre bu, parçalanmış bir kuyruklu yıldızın Dünya atmosferine çarpmasıyla tutarlı, yaygın, eş zamanlı yıkıcı bir olayın kanıtı. Patlamalar, yangınlar ve ardından gelen kış darbesinin, mamutlar, kılıç dişli kediler, Amerikan atları ve Amerikan develeri dahil olmak üzere çoğu büyük hayvanın neslinin tükenmesine ve ayrıca Kuzey Amerika Clovis kültürünün çöküşüne neden olduğunu söylüyorlar.
Çarpma, havada bir patlamaya neden olmuş gibi göründüğünden, yerde krater olduğuna dair bir kanıt yok. Kennett, “Ancak kratere gerek yok. Kabul edilen çarpmaların çoğu görünür bir krater bırakmıyor.” diyor. Bilim insanları, şok dalgasının havadan çıkıp Dünya yüzeyine doğru indiğinde meydana gelen, nispeten daha düşük basınçlı kozmik patlamalara ilişkin kanıtları derlemeye devam ediyor.
Kennett, “Şoklanmış kuvars iyi biliniyor ve muhtemelen kozmik etkinin en sağlam göstergesi.” diyor. Çarpma sırasında kuvars kumu taneciklerinde çok küçük deformasyonlara ancak kozmik düzeydeki patlamalarla karşılaştırılabilecek kuvvetler neden olmuş olabilir ve bu deformasyonlar çarpma kraterlerinden toplanan minerallerde bol miktarda gözlendi.
Krater olmamasına rağmen Abu Hureyra ve diğer Genç Dryas Sınırı (YDB) bölgelerinde de kozmik etki kanıtları tespit edildi. Ancak YDB alanlarında bulunan şokla çatlamış kuvars türünün büyük krater oluşturan bölgelerde bulunanlara eşdeğer olmadığı ileri sürüldü, dolayısıyla araştırmacılar bu deformasyonları daha düşük basınçlı kozmik olaylarla ilişkilendirmeye çalıştı.
Kuvarsta düşük basınçlı şok çatlakları. C: Kaliforniya Üniversitesi – Santa Barbara
Bunu yapmak için kozmik hava patlamaları büyüklüğünde insan yapımı patlamalara yöneldiler: 1945’te New Mexico’daki Alamogordo Bombalama Alanı ve 1949 ve 1953’te Kazakistan’da gerçekleştirilen nükleer testler. Kozmik hava patlamalarına benzer şekilde, nükleer patlamalar da yer üstünde meydana geldi ve Dünya’ya şok dalgaları gönderdi.
Kennett, “Makalelerde, bu düşük basınçlı olaylarda bu şok çatlaklarının morfolojilerinin ne olduğunu karakterize ettik. Bunu yaptık çünkü bunu, Trinity atom test sahasında gördüklerimizle diğer atom bombaları arasında herhangi bir karşılaştırma veya benzerlik olup olmadığını görmek için Genç Dryas Sınırındaki şokla çatlamış kuvarsta sahip olduğumuz şeyle karşılaştırmak istedik.” diyor.
Nükleer test alanlarındaki şoklanmış kuvars ile Abu Hureyra’da bulunan kuvars arasında, bilim insanları, kuvarsın erime noktasının üzerindeki 2.000 santigrat derecenin üzerindeki sıcaklıkların göstergesi olan cam dolu şok çatlakları gibi özellikleri arasında yakın ilişkiler buldular.
Kennett, “İlk kez, atomik bir patlamaya maruz kalan kuvars tanelerindeki şok metamorfizmasının, esas olarak alçak irtifa, düşük basınçlı kozmik hava patlaması sırasındaki ile aynı olduğunu öneriyoruz.” diyor. Bununla birlikte, “düşük basınç” hala son derece yüksekti – muhtemelen 3 GPa’dan veya kabaca inç kare başına 181.4369 kg; bu, küçük bir madeni paranın üzerine yerleştirilen yaklaşık beş 737 uçağıyla karşılaştırılabilir.
Araştırmacıların kuvars tanelerindeki şok çatlaklarını tanımlamak için geliştirdiği yeni protokol, birkaç yüzyıldan bin yıla kadar her birkaç yüzyılda bir tekrarladığı tahmin edilen, önceden bilinmeyen hava patlamalarının belirlenmesinde faydalı olacak.
Bilim insanlarına göre, bu makalelerin sunduğu kanıtlar bir arada ele alındığında, “dünya dışı etkiler, yarım küredeki çevre ve iklim değişikliği ve tarımsal kalkınma da dahil olmak üzere insan toplumları ve kültüründeki dönüştürücü değişimler arasında yeni bir nedensel bağlantı olduğunu ima ediyor.”
Makele 1: Andrew M.T. Moore, James P. Kennett and Malcolm A. LeCompte et al. (2023).
Makale 2: Andrew M.T. Moore, James P. Kennett and William M. Napier et al. (2023).
Makale 3: Andrew M.T. Moore, James P. Kennett and William M. Napier et al. (2023).
Makale 4: Robert E. Hermes, Hans-Rudolf Wenk and James P. Kennett et al. (2023).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >