Blog
Latmos’un gizli hazineleri tehdit altında
Latmos’un gizli hazineleri tehdit altında...
Yeni keşfedilen tescili yapılmamış bir manastır bölge için adeta bir kabus gibi yayılan kuvars/feldspat madenlerinin genişlemek istediği havzada yer alıyor!
Latmos’ta tarih öncesi atalarımızın bıraktığı 8 bin yıllık kaya resimlerinin yanı sıra Bizans Döneminde inşa edilen manastırları, kiliseleri, savunma yapıları ve fresklerle süslenmiş duvar resimlerini de bulmak mümkün. Doğal ve kültürel kaynakları bakımından ülkemizin en değerli yörelerinden birisi olan Latmos bu özellikleri itibariyle eşsiz bir doğa ve tarih hazinesi olarak değerlendiriliyor.
MADENLER BÖLGEYE YAYILIYOR
Yörenin bu özellikleriyle tezat oluşturacak bir biçimde bölgede son yıllarda kuvars/feldspat madenciliği gittikçe yayılır durumda. Hem doğal yapıya hem tarihi ve kültürel eserlere önemli oranda zarar verdiği gözlemlenen bu işletmelerin giderek kapasite artırması henüz bilinmeyen, bulunmayan tarihi eserlerin yok olup gideceği endişelerini besliyor. Latmos’un Bafa Gölü’ne bakan olağanüstü güzellikteki coğrafyasında faaliyetini sürdüren bir feldspat, kuvars ve kuvarsit ocağının, kapasite artışı yapmak istediği havza içinde gizli kalmış bir manastır, bu endişede ne kadar haklılık olduğunun en güzel örneği.
GİZLİ KALMIŞ MANASTIR
Ekosistemi Koruma Ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOS) üyeleri ile birlikte Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden sanat tarihçisi Hatice Özyurt Özcan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi Sanat Tarihçisi Cansu Göksu bölgedeki henüz tescili yapılmamış manastırda incelemelerde bulundu. Yapılan incelemelerde bulunan gizli manastırın Latmos’un diğer manastırlarındaki fresklerden daha farklı olan duvar resimlerinin büyük ölçüde özelliklerini koruduğu, yer yer tahribatların da olduğu görüldü.
GİZEMLİ BAKIŞLARIYLA BİR KADININ GÖZLERİ
Kilise içindeki duvar resminde gizemli bakışlarıyla bir kadın portresinin gözleri, diğer fresklerdeki gibi tahrip olmamış ve büyük ölçüde korunarak günümüze kadar ulaşmış.
Kilisenin yapı taşları ve duvarlarının sağlam olduğu, etrafta ise pek çok antik işlemeli taşların yoğunluğu dikkat çekerken, antik yoldan çıkılan manastıra çok yakın bir alanda ise demir işliği tespit edildi.
HER KAYANIN ALTINDA BİR İNSANLIK MİRASI
Latmos ve bulunan manastır hakkında bilgi veren EKODSD Başkanı Bahattin Sürücü, bölgenin maden ocağı yapılması talep edilen havzada yer aldığını belirterek, “Adeta bir açık hava müzesi niteliğinde olan Latmos’un hemen her kayasının altında, 8 bin yıl öncesinden, Bizans Dönemi’ne kadar olan insanlık miraslarını bulmak olası. Daha henüz Dr. Anneliese Peschlow’un 30 yılda bulduklarının tescili yapılmamışken, bu alanlar maden ocaklarına açılırsa, belki de on yıllar sürecek araştırmalarda keşfedilecek yeni bulguların hemen hepsini tarihten silecektir” dedi.
‘HİÇBİR UYGARLIK LATMOS’A ZARAR VERMEDİ’
Anadolu’nun en bakir coğrafyalarından biri olan Latmos’taki bu insanlık miraslarının, ülkemiz için büyük bir kültürel zenginlik olduğunu ifade eden Sürücü, Latmos’un tüm coğrafyasıyla birlikte korunması gerektiğini ifade etti. Bölgenin UNESCO adaylığına dikkat çeken Sürücü, “Maden ocakları tarafından delik deşik edilen bir coğrafyada, ne bir kültürel varlık kalır, ne UNESCO’ya kabul edilir, ne de gelecekte bölgede gelişmesi düşünülen turizm yapılabilir. Latmos bölgesi, doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar birçok kültürü bünyesinde barındırmış ve hiçbiri günümüzdeki kadar Latmos’a zarar vermemiştir. Latmos’ta yaşayan bu insanlar yapmış oldukları yapıları bile doğaya uyumlu bir şekilde yapmışlar, bölgenin tüm özelliklerini korumuşlar. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu bölgenin korunması ve tanıtılması için iş birliği yapmalıdır. Bundan hem ülkemiz hem bölge insanı kazançlı çıkacaktır” dedi.
(https://www.evrensel.net)-www.arkeokultur.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >