Konkistadorların aldıkları en büyük yenilgilerden bir tanesi Mexico City’nin doğusundaki bir Aztek kasabasında, Zultepec-Tecoaque’da gerçekleşti: Hernan Cortes’in Meksika’ya ayak basışından tam bir yıl sonra, İspanyolların liderliğindeki yüzlerce kişilik istilacı bir birlik, ele geçirildi, kurban edildi ve yerliler tarafından yenildiler.
Mexico City’nin doğusunda gerçekleştirilen kazılar, birbirine yabancı bu iki kültürün çarpışmasından doğan dramatik sonuçları gözler önüne seriyor.
Bilinmeyen hayvanlar eşliğinde ilerleyen bu yabancı istilacılarla karşı karşıya gelen Aztek halkı, Çoğunluğunu İspanyollarla müttefik olan halkların oluşturduğu (Afro-Kübalılar,Mayalar ve diğer yerli gruplar) yüzlerce kişilik bu kâfileyi ele geçirdiklerinde, apaçık bir şaşkınlıkla oldukça sert bir reaksiyon gösterdiler.
Zultepec-Tecoaque kazı alanında bulunan eserler, yerlilerin bölgeye yabancı ırkları işaret eden kil heykelcikler yaptıklarını ya da ele geçirilen İspanyol kâfilesindeki esirleri bu heykelcikleri yapmaya zorladıklarını gösteriyor.
Bu yıl yapılan kazılarda kazı başkanlığı görevini yürüten Arkeolog Enrique Martinez, ellerinde Avrupalıları ve Siyahileri betimleyen ve sonradan sembolik olarak kafaları kasıtlı bir biçimde kesilmiş figürinlerin olduğunu söylüyor.
Ele geçirilen kâfiledeki insanlar daha sonra Texcocanos ya da Acolhuas olarak adlandırılan Zultapec halkı tarafından kurban edilip,yenildiler.
Kimi değerlendirmelere göre içerisinde 550’ye yakın insan olduğu tahmin edilen kâfile, 1519’da, Cortes’in karaya ayak basışından bir yıl sonra yapılan ikinci sefer için Küba’dan gönderilen insanlardan oluşuyordu.
Esir edilip, daha sonra kurban edilen bu insanların etnik kökenleri ve cinsiyetleri kafa taslarının taşıdığı özelliklerden belirleniyor.
Bölge halkı tarafından kapısız hücrelere hapsedilen yüzlerce kişilik bu kâfile,6 ay boyuca yerliler tarafından esir tutuldu. Sonrasında ise yerliler esir aldıkları erkekleri, kadınları hatta atları birer birer kurban edip yediler.
Meksika Ulusal Antropoloji ve Tarih Enstitüsü’nün yaptığı açıklamaya göre kurban etme törenlerinin amacı karşılaştıkları bu garip yabancılara karşı tanrılardan bir koruma istemekti.
Fakat İspanyollar tarafından yenmek üzere getirilen domuzlar, yerli haklın nazarında şüpheyle karşılanmış ve yenmeden öldürülmüşlerdi.Bu konu hakkında Arkeolog Martinez “ Domuzlar kurban edilmiş ve ve bir kuyuda tutulmuşlar ancak elimizde pişirilip yendiklerine dair hiçbir kanıt yok” diyor.
Öldürülen Avrupalıların iskeletlerinin paramparça edilmesine karşın,iskeletlerdeki deliklerden ve kesik izlerinden anlaşıldığı üzere kurbanların etlerinin kemiklerinden ayrılmış olduğu tahmin ediliyor.
Bu kâfilede yer alan,Meksika’ya ayak basan ilk Avrupalı kadınlara da iyi davranılmadığı yine araşt ırma sonuçları arasında yer alan bilgilerden. Erkeklerle birlikte kapısız hücrelere hapsedilen ve ufak bir pencereden atılan yemek artıklarıyla beslenen kadınlar da tıpkı erkekler gibi kurban etme törenlerinde can verdiler.
Geçen hafta yapılan kazılarda ele geçirilen bulgular, kent meydanında kurban edilip parçalanan bir kadına ve o kadının havsalasına yerleştirilmiş bir şekilde bulunan 1 yaşındaki bir bebeğe ait izleri taşıyor. Bu kurban etme biçimi ve taşıdığı sembolik anlam belirsizliğini hala korusa da Martinez ve ekibi daha önce kaynaklarda bahsedilmemiş bir konuyu açıklığa kavuşturdular: Kâfiledeki kadınların varlığı!
Martinez Tarihi kaynaklarda kâfiledeki kadınların varlığından hiç söz edilmemesine karşın, ele geçirilen ispanyol birliğinde büyük bir kadın nüfusundan söz etmenin mümkün olduğunu söylüyor.Buna göre Konvoyda 50 kadın ve 10 çocuğun yer aldığı tahmin ediliyor.
İspanyol kâfilesinin yanında taşıdığı malların ise genel olarak yerlilerin ilgisini çekmediği görülüyor. Özenli bir şekilde işlenmiş değerli bir İtalyan Çini tabağı, esirlerin tutulduğu hücrelere atılmış olarak bulundu. Aynı şekilde ispanyolların değerli takılarının,süngülerinin ve mahmuzlarının hiç biri yerliler tarafından kullanılmamış. Yalnızca bir atın kaburga kemiğinden oyularak yapılmış olan bir müzik aleti tespit edilmiş.
Florida Üniversitesi’nden Arkeolog Susan Gillespie yaptığı açıklamada, bu bölgede yürütülen çalışmaların yerli halkın İspanyol istilacılara karşı gösterdiği direnişe yeni boyutlar kazandırdığını bildiriyor.Öte yandan yerlilerin bir çoğunun avrupalı istilacıların üstünlüğüne kolayca boyun eğdiğine dair aktarılan anlatıların da yanlış bir inancın ürünü olduklarını vurguluyor.
Yerli halkın bu kısa süreli,kanlı hakimiyeti Zultapec sit alanının ikinci adı olan Tecoaque’de gizlidir. Zira Tecoaque Aztek dilinde “onları yedikleri yer” anlamını taşır.
Cortes takipçilerine ne olduğunu öğrenince askerlerini kasabayı yerle bir etmeleri için Zultapec’e gönderir.Cortes’in kendilerine doğru ilerlemekte olduğunu duyan yerliler İspanyollardan arda kalan bütün kalıntıları sığ kuyulara gömüp kasabayı terkederler. Martinez , “ onlar bu kalıntıları gömmeseydi, bu bulgulara asla erişemeyecektik “ diyor.Cortes Aztek başkentini 1521’de ele geçirmişti.-phys.org-
Arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >