Blog
Neolitik Anadolu’da İlişkiler Kan Bağına Göre Şekillenmiyordu
Neolitik Anadolu’da İlişkiler Kan Bağına Göre Şekillenmiyordu
Anadolu’daki Neolitik yerleşimlerde gömülen insanların Antik DNA’sı, yakınlık ilişkisinin genetik bağın ötesine geçtiğini gösteriyor.
Anadolu’da yaklaşık 10.000 yıl önce kurulan bazı yerleşimlerde, biyolojik aile üyelerinin mezarları için aynı evlerin içine gömülüyordu. Ancak diğer yerleşimlerde, biyolojik akrabalıkları olmayan pek çok çocuk ve bebek aynı binalara gömülmüş olarak bulundu. Current Biology dergisinde yayınlanan sonuçlar, eski insan topluluklarındaki akrabalık türlerinin dikkate değer çeşitliliğini vurguluyor.
Tarihteki ilk köylüler, yaklaşık 12.000 yıl önce yerleşik bir yaşam tarzını benimsedi. Bu kişiler, evlerin içinde yaşamaya devam ederken, genç ve yaşlı ölülerini evlerinin içine ve çevresine gömdüler. Evlerin tabanına ölü gömme geleneği iyi bilinmesine rağmen, bu mezarlardaki bireyler arasındaki temel sosyal ilişkiler günümüze kadar bir sır olarak kaldı.
Birçok araştırmacı bu mezarların biyolojik aile üyeleri olduğunu varsayarken, diğerleri evlerin ve mezarlarının biyolojik olmayan akrabalık biçimleriyle organize edilen daha karmaşık sosyal grupları temsil ettiğini öne sürdü.
Hacettepe Üniversitesi’nde profesör ve araştırmanın yazarlardan Füsun Özer, “En azından Neolitik Ortadoğu’da her iki görüş de haklı olabilir.” sonucuna varıyor.
Araştırmacılar, Neolitik dönem Anadolu’sundan onlarca iskeletin DNA’sını analiz etti. Bu Neolitik yerleşimler arasında Aşıklı Höyük (Aksaray), Çatalhöyük (Konya), Boncuklu Höyük (Konya), Barcın Höyük (Bursa) ve Tepecik-Çiftlik Höyük (Niğde) bulunuyor. Araştırmacılar daha sonra aynı veya komşu binalarda kazılan mezarlar arasındaki biyolojik ilişkileri değerlendirdiler.
İncelenen en erken yerleşmeler olan Aşıklı Höyük ve Boncuklu Höyük’te (yaklaşık 10.000 yıl önce), birlikte gömülen kişiler sıklıkla kardeşler ve ebeveyn-çocuk çiftleriydi.
Bununla beraber, birlikte gömülen kişilerin hepsinin akrabaları aynı yapılara gömülmemişti. Boncuklu kazısına öncülük eden Liverpool Üniversitesi’nden Profesör Douglas Baird, Boncuklu’da biyolojik bağı olmayan bir kadınla birlikte gömülen birkaç haftalık bir bebeğin, hem ölümdeki hem de yaşamdaki yakınlığın sosyal boyutlarının iyi bir göstergesi olduğunu söylüyor.
Daha sonra iskan edilen iki yerleşme olan Çatalhöyük ve Barcın’da daha şaşırtıcı bir sonuç bulundu. Her iki bölgede de çok sayıda çocuk ve bebek mezarının bulunduğu binalar, biyolojik ilişkilerin oldukça nadir olduğunu gösterdi.
Bordeaux Üniversitesi’nden, aynı zamanda Çatalhöyük İnsan Kalıntıları Ekibinin bir parçası olan araştırmanın yazarlarından Christopher Knüsel, “Bu çocukların biyolojik ailelerin veya geniş ailelerin üyesi olduğuna dair hiçbir kanıt yoktu.” diyor.
Çalışma ayrıca bu Neolitik topluluklarda değişen cinsiyet rollerini anlamaya yönelik bir adım da atıyor. Geç Neolitik ve Tunç Çağı Avrupa’sındaki mezarlıklarla ilgili önceki çalışmalar, bu toplumlarda babalık geleneklerinin göze çarptığını ve yetişkin kadın mezarlarının sürekli olarak ‘dışardan gelen’ olarak tanımlandığını gösterdi. Ancak Aşıklı Höyük ve Boncuklu Höyük’te yetişkin kadınlar aynı binalarda kardeşleriyle birlikte gömülü halde bulundu.
Araştırmacılar, bu en eski köy toplumlarının nasıl organize olduğu sorusunun hala daha derin bir çalışma gerektirdiğini belirtiyorlar. Kopenhag Üniversitesi’nden çalışmanın yazarlarından Scott Haddow, “Ancak bu toplumların örgütlenme ilkelerinin basit kan ilişkilerinin çok ötesine geçtiğinden şüphelenmek için artık daha iyi nedenler var.” diyor.
Genomlar karşılaştırıldı
ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Somel, “Araştırma ekibi olarak Aşıklı Höyük ve Çatalhöyük gibi Neolitik Çağ yerleşimlerindeki kazı alanlarından çıkarılan 60 adet insan kemiğini laboratuvarımızda inceledik. Elde ettiğimiz 22 bireyin genomunu başka yerleşimlerden daha önce elde edilmiş bireylerin genomuyla bir araya getirdik. Böylece Neolitik Çağ yerleşimlerinde evlerin içine gömülmüş insanların akraba olup olmadığını test ettik.” diyor.
“Bazı yerleşimlerde hanelerin içlerinde sıklıkla yakın kan bağı olan bireylerin gömüldüğünü gördük. Günümüzden yaklaşık 10.000 yıl öncesine tarihlenen avcı-toplayıcı yaşam biçimini sürdüren, ancak geçimini evcilleşmiş bitki ve hayvanlarla destekleyen Aşıklı Höyük ve Boncuklu Höyük insanlarında ulaşılan sonuçlar, aynı yapıya gömülmüş bireylerin çoğunlukla kardeş ya da ebeveyn-çocuk olduklarını gösterdi. Günümüzden yaklaşık 8.500 yıl öncesine tarihlenen Çatalhöyük ve Barcın Höyük yerleşimlerinde ise aynı konut içine veya çevresine gömülmüş insanlar arasında biyolojik akrabalığın çok nadir olduğu ortaya çıktı.”
Sosyal akrabalık vardı
Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Füsun Özer, araştırma sonuçlarının eski insan topluluklarında kan bağından farklı “sosyal akrabalık” türlerinin de olabileceğini gösterdiğini belirtiyor.
“Bu çalışma ile Neolitik dönemde ailelerin sadece kan bağı üzerinden değil hane grupları oluşturabileceğini gösterilmiş oldu. Anlıyoruz ki kan bağı olmadan da birbirleriyle beraber, aynı evde yaşamış olabilirler. Günümüz toplumunda temel yapı taşı birbirine kan bağıyla bağlı bireylerden oluşan ailelerdir. Ancak arkeologlar, ilk tarımcı toplumlarda hane grubunun kan bağı olmadığı halde birbirleriyle aile gibi olabilen kişilerden oluşabileceğini tahmin ediyordu. Bu çalışma ile o toplumları bir arada tutanın kan bağı olmadığını, bunun yerine toplumun ortaklaşma ve paylaşım kültürü çerçevesinde birlikte hareket edebilen bireylerden oluşmuş olabileceğini, genetik verilerle desteklemiş oluyoruz.”
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >