Blog

Oca4

Persler Büyük İskender’i Yenmiş Olsaydı Ne Olurdu?

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Büyük İskenderDariusGaugamelaGranikosHellenistikMakedonyaPersler



Persler Büyük İskender’i Yenmiş Olsaydı Ne Olurdu?

Büyük İskender, Makedonya kralıyken Balkanlar’dan Hindistan’a uzanan geniş bir imparatorluğu sadece 13 yıl içinde kurdu.

 

Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com

 

Büyük İskender Persler tarafından yenilmiş olsaydı, içinde yaşadığımız dünya bambaşka bir hale gelebilirdi.

 

 

Yaklaşık MÖ 100 tarihli İskender mozaiğinin parçası. Bu antik Roma taban mozaiği, MS 79’daki Vezüv Yanardağı patlaması sırasında yıkılan Pompeii’deki Faun Evi’nde bulundu. (C: Andreas Wolochow/Shutterstock)

Büyük İskender, Makedonya kralıyken Balkanlar’dan Hindistan’a uzanan geniş bir imparatorluğu sadece 13 yıl içinde kurdu. İlk hedefi Pers topraklarıydı ve günümüzde Türkiye, Irak, İran ve Mısır olarak bildiğimiz bölgelerde Kral III. Darius’un güçleriyle savaştı. Pers İmparatorluğu’nu yendikten sonra daha da doğuya ilerledi ve günümüzde Afganistan ve Pakistan olan toprakları da ele geçirdi. Hindistan’ın sınırlarına girdiğinde ise birlikleri isyan edince geri dönmeye karar verdi; fakat bugünkü Irak sınırları içerisindeki Babil’de MÖ 323 yılında, aniden hastalanarak hayatını kaybetti.

Beklenmedik ölümünün ardından imparatorluğu hızla dağılınca, saray görevlileri ve generalleri imparatorluğun farklı bölgelerini ele geçirdi. Bu durum, Yunan dili ve kültürünün Orta Doğu’da asırlar boyunca gelişmesine zemin hazırladı.

Peki ya Büyük İskender yolun henüz başındayken Perslere yenilseydi ne olurdu? Tarihin akışı nasıl değişirdi? Tarihi kayıtlar bunun neredeyse gerçekleştiğini gösteriyor. Houston Üniversitesi’nden emekli antik tarih profesörü Frank Holt’a göre, İskender’in ilk büyük çatışması sayılan, Türkiye’deki Granikos Nehri Muharebesi‘nde Spithridates adlı bir Pers satrapı (komutanı), İskender’in başına neredeyse ölümcül bir darbe indiriyordu.

Büyük İskender yenilseydi, yaşadığımız dünya bambaşka bir hale gelebilirdi

Washington State Üniversitesi’nde İskender üzerine kapsamlı çalışmalara imza atan tarih doçenti Nikolaus Overtoom, “Kısacası, Perslerin İskender’i yendiği bir senaryoda dünya bugün gördüğümüzden bütünüyle farklı olabilirdi” diyor.

Büyük İskender’in zaferleri takiben başlayan dönemin Hellenistik Çağı başlattığını belirten Overtoom, “Bu dönem, Yunan uygarlığının İspanya’dan Hindistan’a kadar uzanan coğrafyalarda, gelişmekte olan toplumlar üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğu, muazzam bir kültürel, ekonomik ve jeopolitik dönüşümlerin yaşandığı bir çağdı” diye belirtiyor.

Overtoom’a göre, bu bölgedeki insanlar, Koini Grekçesi (Koine) olarak bilinen ve “iletişim, ticaret ve fikir alışverişini kolaylaştırmak için Hellenistik Çağ’ın ortak dili” haline gelen bir dil kullanıyordu.

İskender başarısız olsaydı, Hıristiyanlık yayılabilir miydi?

İskender yenilmiş olsaydı, ölümünden üç asırdan fazla bir süre sonra ortaya çıkan Hıristiyanlık, çok geniş ölçüde yayılamadan ortadan kalkabilirdi. Overtoom’a göre, Koini Grekçesi, erken Hıristiyanlığın öğretilerinin ve düşüncelerinin yazılıp yayılması için kullanılan dildi ve bu sayede Hıristiyanlığın mesajları Akdeniz ve Orta Doğu’da kolaylıkla yayıldı.

Overtoom, “Hellenistik Çağ olmasaydı, Koini Grekçesi antik dönemin ortak dili haline gelemezdi, böylece erken Hıristiyanlar, metinlerini ve vaazlarını daha az bilinen ve etkili bir dille yapmak zorunda kalırlardı. Böyle bir durumda Hıristiyanlık bugünkü kadar başarılı olamaz, belki de dünya çapında bir din haline gelemezdi. Hatta birinci ila dördüncü yüzyıllarda entelektüel ve ruhani alanda rekabetin çok çetin olduğu ortamda varlığını bile sürdüremeyebilirdi” diye belirtiyor.

Diğer uzmanlar da Hıristiyanlığın bu kadar yaygın olmayabileceği görüşünde birleşiyor. Loyola Marymount Üniversitesi’nden emekli tarih profesörü Larry Tritle da, Perslerin İskender’i yenmesi durumunda Hıristiyanlığın bugüne dek ulaşamamış olabileceğini söylüyor.


 

İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Büyük İskender heykeli. (C: Ella_Ca / Shutterstock)

Diğer birçok değişiklik

Holt’a göre, bu durumda muhtemelen Yunanistan sınırlarından Hindistan’a kadar uzanan coğrafyada hoşgörülü bir ‘Pax Persica‘ (Pers Barışı) dönemi hüküm sürerdi, çünkü Persler Orta Doğu’nun çoğunu kontrol etmeye devam eder ve insanlar kendi dinlerini ve kültürel geleneklerini özgürce uygulayabilirdi. İskender’in güçlerinin ele geçirip yerle bir ettiği Pers İmparatorluğu’nun başkenti Persepolis, Holt’un ifadesiyle, “antik çağın en büyük kentlerinden biri olarak Roma ve Atina ile rekabet eder, kalıntıları bugün de turistlerin hayranlıkla gezdiği, en çok ziyaret edilen harikalardan biri olarak kalırdı.”

Holt, Mısır’daki İskenderiye ya da Kandahar gibi Yunan göçmenlerin doğuya doğru dalga dalga akın etmesiyle kurulan yerleşimlerin inşa edilmeyeceğini de belirtiyor. Tarihlerin ve kültürlerin bu olağanüstü karışımı olan “Hellenistik dünya”, Yunanları sürekli olarak doğuya çeken bu yeni yerleşimler olmadan yaratılamazdı.

Holt’a göre, Mısır’da yaklaşık üç yüzyıl süren bir hanedanlığa liderlik eden Ptolemaioslar da Mısır’ı asla ele geçiremezlerdi ve VII. Kleopatra ünlü bir kraliçe olarak anılmazdı.

Peki ya Büyük İskender Persler tarafından biraz daha geç bir tarihte yenilseydi?

Holt, MÖ 331’de Kuzey Irak’ta gerçekleşen Gaugamela Muharebesi’nde İskender’in Perslere yenilmesi durumunda, tarihin seyrinin tam anlamıyla olmasa da yine dramatik bir şekilde değişeceğini belirtiyor. O tarihte İskender Mısır’ı ele geçirerek İskenderiye şehrini çoktan kurmuş olacağından, bu şehir hala varlığını sürdürebilirdi.

Eğer yenilgi daha da geç—örneğin III. Darius’un öldürülmesinin ardından kendini Pers kralı ilan eden Bessus’a karşı savaşırken—gerçekleşseydi, tarihin akışı da farklı şekillenecekti.

Holt, “Bessus Persepolis’i yeniden inşa edebilir miydi veya Mısır ve Levant’ın kontrolünü yeniden ele geçirebilir miydi?” diye soruyor. Doğu Akdeniz’de yer alan Levant toprakları, bugün İsrail ve Lübnan’ın yanı sıra Suriye, Ürdün ve diğer yakın bölgelerin bir kısmını da içeriyor.

Bessus’un galibiyetinin, Orta Doğu’daki siyasi gücün olduğundan daha fazla parçalanmasına neden olması da mümkün. Eğer bölge bölünmüş olarak kalsaydı, Roma hem MÖ 27’de bir imparatorluğa dönüşmeden önce hem de sonra bu zayıflıktan faydalanabilirdi. Holt, Avrasya’nın parçalanmasının, Roma’nın imparatorluk olarak yayılmasını hayal gücümüzün ötesinde hızlandırmış olabileceğini belirtiyor ve ekliyor, “Nero’yu Hindistan’da bir filin üzerinde hayal edebiliyor musunuz?”


Live Science. 21 Aralık 2024.

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için