Blog
Silüriyen Hipotezi: Bizden Önce Gelişmiş Bir Uygarlık Var mıydı?
Bu hipotez, aynı zamanda, dış gezegenlerde gelişmiş uygarlıkların izlerini ararken bize rehberlik edebilecek bir düşünce egzersizi sunuyor.
www.arkeofili.com
Eğer insanlardan milyonlarca yıl önce Dünya’da gelişmiş bir uygarlık yaşamış olsaydı, bunu fark edebilir miydik?
Dünyada başka bir zeki tür yaşamış olabilir mi? Pek olası değil, ama belki de bunu anlayabilecek durumda değiliz. C: Pixabay
Doctor Who dizisinde, Silüriyenler adı verilen, insanlardan çok önce yaşamış, teknolojik olarak ileri düzeyde, insansı sürüngenlerden oluşan bir uzaylı türü bulunuyor. Bu tür, saklanarak insanların varlığını fark etmediği bir döneme kadar hayatta kalıyor. Bilimsel gerçeklerden uzak gibi görünen bu kurgu, 2018’de Cambridge Üniversitesi’nden iki bilim insanının dikkatini çekti ve yayımladıkları makaleye “Silüriyen Hipotezi: Jeolojik Kayıtlarda Endüstriyel Bir Uygarlığı Tespit Etmek Mümkün mü?” adını verdiler.
Silüriyen Hipotezi Nedir?
Bu hipotez, insanlık öncesinde bir teknolojik uygarlık olduğu iddiasını savunmuyor. Bunun yerine, milyonlarca yıl önce yok olmuş bir uygarlığın “jeolojik parmak izlerinin” bulunup bulunamayacağı sorusunu tartışıyor. Makale, astrobiyoloji dergisi Journal of Astrobiology’de yayımlandı.
Makalenin yazarları, şu soruyu gündeme getiriyor: “Yaşamın ortaya çıkıp bazı türlerin zekâya eriştiği bir ortamda, endüstriyel bir uygarlık ne kadar sıklıkla gelişir? İnsanlar bu konuda bildiğimiz tek örnek, ancak bizim endüstriyel uygarlığımız yalnızca yaklaşık 300 yıldır (örneğin, kitlesel üretim yöntemlerinin başlangıcından itibaren) var. Bu, insanlık tarihinin çok küçük bir kısmı ve Dünya üzerindeki kompleks yaşamın var olduğu sürenin ise çok daha küçük bir kısmı.”
Bu kısa süre, insanlık öncesinde benzer bir şeyin yaşanıp yaşanmadığı sorusunu gündeme getiriyor.
Jeolojik İzler ve Uygarlıkların Ayak İzleri
Bu hipotez, aynı zamanda, dış gezegenlerde gelişmiş uygarlıkların izlerini ararken bize rehberlik edebilecek bir düşünce egzersizi sunuyor. İnsanlık, Dünya’da iklimi ve ekosistemleri değiştirerek fark edilir izler bıraktı. Ancak bu izlerin milyonlarca yıl sonra algılanabilir olup olmayacağı belirsiz. Örneğin, tortulardaki izler yalnızca birkaç santimetre kalınlığında olabilir. İnsanlık varlığını daha uzun süre sürdürse bile bu durum geçerli olabilir.
Makale, “İnsan uygarlığı ne kadar uzun süre var olursa, kayıtlarda bıraktığı sinyal de o kadar büyük olur. Ancak, bir uygarlık ne kadar uzun süre var olursa, sürdürülebilirlik açısından daha dikkatli olması gerekir. Daha sürdürülebilir bir toplum, gezegende daha küçük bir ayak izi bırakır ve bu da jeolojik kayıtta daha zayıf bir sinyal anlamına gelir” diye belirtiyor.
Enerji Kullanımı ve Jeolojik İzler
Ekip, milyonlarca yıl sonra bir türün (veya bizim için bırakılmış olabilecek) bulabileceği diğer izleri tartışıyor. Özellikle, büyük ölçekli enerji kullanımının işaretlerini, jeolojik kayıtlarda bırakılabilecek izler olarak belirtiyorlar.
Bu izler, varsayımsal uygarlığın güneş enerjisi, hidroelektrik veya jeotermal enerji gibi sürdürülebilir yöntemler benimsemesi durumunda daha küçük olurdu. Bazıları, Kretase ve Jura dönemlerindeki okyanus anoksik olayları gibi doğal olarak meydana gelen olaylarla ayırt edilemez olabilir – ancak diğerleri, burada olduğumuza ve gezegeni oldukça kötü bir hale getirdiğimize dair açık işaretler taşıyabilir.
“Bazı özgün izlerin – özellikle kalıcı sentetik moleküller, plastikler ve nükleer bir felaket durumunda ortaya çıkabilecek uzun ömürlü radyoaktif kalıntıların – benzersiz olabileceğini öne sürüyoruz” diye yazıyor ekip.
“Bu işaretlerin yokluğunda, olayın benzersizliği, tek bir jeofizik sebep ile ilişkili bir dizi değişiklikten ziyade, nispeten bağımsız izlerin çokluğunda görülebilir.”
Milyonlarca Yıllık Sorunun Cevabı
Ekip makalede kesin bir cevap vermiyor ancak başka antik gelişmiş türler bulunacaksa, bunların tortul kayıtlardaki elementel ve bileşimsel anomalilerin incelenmesi yoluyla keşfedilebileceğini öne sürüyor.
“Kendi endüstriyel uygarlığımızdan önce başka bir uygarlığın var olduğu fikrine güçlü bir şekilde şüpheyle yaklaşıyoruz, ancak bu soruyu resmi bir şekilde sormak ve böyle bir uygarlığın neye benzeyebileceğine dair kanıtları açık bir şekilde ifade etmek, hem astrobiyolojiye hem de Antroposen çalışmalarına ilişkin faydalı soruları gündeme getiriyor” diye sonuçlandırıyorlar.
“Bu makalenin, hipotezin sınırlarını geliştirmek ve gelecekte başlıkta sorduğumuz soruya daha iyi bir yanıt bulabilmemizi sağlamak için bir motivasyon kaynağı olacağını umuyoruz.”
IFL Science. 16 Ocak 2025.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >