Blog
Terakota Ordusu’na Ait Silahların Sırrı Anlaşıldı
Terakota Ordusu’na Ait Silahların Sırrı Anlaşıldı
Çin’de bulunan ünlü Terakota Ordusuna ait bronz silahların bugüne kadar neden hiç bozulmadığı anlaşıldı.
Terakota Ordusu’na ait bronz silahların üzerindeki kromun paslanmayı önleyen ilk teknolojik yöntem olduğu düşünülüyor. Söz konusu krom, koruma amacından çok dekoratif bir dış görünüş kaygısından türemişti. Aynı zamanda bu krom, hem Londra Üniversitesi Akademisi hem de Terakota Ordusu Müzesi’nde çalışan araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen yeni bir çalışma alanına kaynaklık da ediyor.
Yapılan araştırma ise silahların o muazzam şekilde korunma gücünün ardında yatan nedenin krom olmadığını öne sürüyor. Bu görüşe göre, çevredeki toprağın hem kimyasal yapısı hem de karakteristik özelliği, silahların korunma biçimlerine dair anlayışımızı derinleştirebilir.
Çalışmanın baş yazarı Profesör Marcos Martinón-Torres, şöyle bir yorumda bulunuyor: “Terakota savaşçıları ve anıt mezardaki organik materyaller, pigmentler ile boyanmadan önce koruyucu bir tür cila ile kaplanmıştı. İlginç olan nokta, bronz silahların böylesi bir işlemden geçmemiş olmasıydı.” diyor.
“Cila için kullanılan maddede azımsanmayacak miktarda krom özüne rastladık. Öte yandan, bunlar büyük olasılıkla atıkların, toprağın ve pigmentlerin çevresinde gözlemlenen krom zerrecikleriydi. Diğer bronz materyallerdeki krom miktarı ile karşılaştırıldığında, şu an bozulmaya yüz tutmuş organik elementlerle doğrudan bağlantısı olan silah parçalarındaki krom miktarının çok daha fazla olduğu anlaşılıyor. Örneğin, cilalanmış bir yüzeye sahip olan, bambu ve ağaçtan yapılan kılıç kulpları ve mızrak sapları böylesi silah parçaları arasında yer alıyor. Açıkça görülüyor ki cilalama, ne bronzdaki kromun oluşum nedeni ne de paslanmayı önleyen antik bir yöntem.”
Dünyaca ünlü Xi’an Terakota Ordusu, hem savaşçıları temsil eden hem de gerçek hayattaki boyutlarını ortaya çıkaran yüzlerce pişmiş toprak figürden oluşuyor. Söz konusu figürleri, Çin’in merkezi bir düzen kazanmasını sağlayan ilk Çin İmparatoru Qin Shihuang’ın (MÖ 259- 210) mozolesinde yer alan o üç geniş çukurda görmek mümkün.
Savaşçıların sahip olduğu ekipmanın içerisinde oldukça kullanışlı bronz silahlar, çok sayıda mızrak, kargı, kanca, kılıç, tatar yayı ve hepsi yenilenmiş 40.000 ok ucu yer alıyor. Esasen organik bileşenlerden meydana gelen, ağaçtan yapılan sap, ok kılıfı ve kılıç kını gibi parçalar 2.000 yıl içerisinde büyük miktarda bozulmuştu. Öte yandan bronz parçalar, hala çok iyi bir durumda.
Terakota Ordusu’nun 1970 yılındaki o ilk keşfinden bu yana araştırmacılar, Çin Hanedanlığı’nın silah ustaları tarafından geliştirilen ve metalin paslanmasını engelleyen o özgün tekniğin, bronz silahları kusursuz bir biçimde muhafaza ettiğini düşünüyor.
Bronz silahların yüzeyinde saptanan krom izleri, kaplama teknolojisindeki kromat dönüşümüne yönelik ilk örneğin Çin Hanedanlığı’ndaki zanaatkarlar tarafından verildiğini gösteriyor. Aynı zamanda söz konusu tekniğe ait patentin 20. yüzyılın başlarında alınması ve günümüzde hala bu uygulamanın kullanılıyor olması oldukça ilginç. Ayrıca bazı kitaplar ve medya, konuya ilişkin atıflarda da bulundu.
Uluslarası bir ekipten oluşan araştırmacılar, bronz yüzeyde bulunan kromun, civardaki nesnelerde gözlemlenen cila maddesinden bulaştığını ve dolayısıyla antik bir tekniğin sonucunda oluşmadığını ortaya çıkardı. Araştırmacılara göre, küçük parçacıklar şeklinde olan ve çevredeki toprağın düşük organik içeriğini meydana getiren alkali pH değeri, bronz silahların mükemmel bir biçimde korunmasını sağlamıştı.
Çalışmanın eş yazarı Dr. Xiuzhen Li: “Özellikle kılıç, mızrak ve kargı gibi bazı bronz silahlar, 2.000 yıl önce Terakota Ordusu ile gömülmüş olsa bile hem o ilk günkü ışıltılı yüzeylerini hem de keskinliğini koruyor. Aynı zamanda silah yüzeyinde gözlemlenen krom yüzünden Çin Hanedanlığı’ndaki silah üreticilerinin paslanmayı giderici bir yöntem kullanmış olabileceği hipotezi de mevcut. Ne var ki silahların böylesine iyi bir biçimde korunmuş olması, bilim insanlarını kırk yılı aşkın bir süre şaşırtmaya devam etti.” diyor.
“Bronzun yüksek miktardaki kalay ile bileşimi, ısıl işlemleri ve yerel toprağın kendine özgü doğası, böylesi bir muhafaza etme sürecini bir yere kadar anlamlandırabilir. Ama yine de Çin Hanedanlığı’nın gizemli birtakım yöntemler geliştirdiği düşünülebilir. Dolayısıyla, sürecin kendisine yönelik daha fazla araştırma yapmak gerekebilir.”
Yüzlerce sanat eserini analiz eden araştırmacılar, iyi bir biçimde korunmuş birçok bronz silahın yüzeyinde krom bulunmadığını da keşfetti. Herhangi bir bozulmanın gözlemlenmemesi, araştırmacıları neden arayışına yönelterek benzer çevresel özelliklere sahip bir alandaki bronzun kopyasını ve onun olası bozulma halini taklit etmeye teşvik etti. Dört ayın sonunda Xi’an topraklarında gömülü kalan bronzlar, o yoğun nem ve sıcağa rağmen neredeyse hiç bozulmamıştı. Halbuki karşılaştırma yapabilmek için İngiltere topraklarına gömülen bronzlar, müthiş bir aşınmaya maruz kalmıştı.
Eş yazar Profesör Andrew Bevan şöyle diyor: “Mozole bloklarında bulunan hem o karmaşık ama yapay yöntemler, hem de doğal malzemeler sayesinde bu denli önemli ve detaylı bir anlayışın yakalanabilir olması muhteşem. Çin’in ilk imparatorluk döneminde zanaat alanında kullanılan yöntemleri büyük bir çerçeveye yerleştiren bronz, kalay, ağaç, cila ve pigment gibi maddeler, tamamlayıcı bir görev üstleniyor.”
Profesör Thilo Rehren, uzun soluklu işbirliğini ve onun önemini vurgulayarak şöyle diyor: “Londra Global Üniversitesi ile bir müzenin ortaklaşa çalıştığı bu araştırmayı on yıl önce başlattık. Süreklilik, işbirliğine dayanan güven, basmakalıp yargılardan uzak olma gibi önemli unsurlar, bu on yıllık gizemi ortaya çıkarabilen, hem Çin’de hem de Birleşik Krallık’ta yer alan ekibe ışık tuttu.”
Phys. 4 Nisan 2019.
Arkeofili
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >