Blog
Toplumların Yayılmasına Sebep Olan Tanrı Korkusu Muydu?
Toplumların Yayılmasına Sebep Olan Tanrı Korkusu Muydu?
Yapılan bir araştırmada insan toplumlarını birbirine çokça yakın, küçük gruplardan koparak yayılmaya, ayrıca kendi aile ve topluluklarının dışındaki, özellikle benzer inanca sahip yabancılara daha yardımsever davranmaya iten sebebin her şeyi gören hiddetli bir tanrıya duyulan inanç olduğu öne sürülüyor.
Nature dergisinde yayımlanan araştırma, dindarlığın insan toplulukları arasında coğrafi ayrılıklara rağmen daha derin bir birlik ve dayanışma kurmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor.
Dünyanın çeşitli yerlerinde, sekiz küçük toplulukta yaşayan 591 birey üzerinden yürütülen deneyde tanrı inancı taşıyan bireylerin daha az bencil davranma eğilimi gösterdiği ortaya çıkarıldı.
İnsanların diğerlerine karşı yardımsever davranmak istediklerinde, genellikle ticaret ve pazarlama gibi geniş çaplı işbirliği gerektiren eylem ve kuruluşlar yaratıp bunları destekleyebilecek davranışlar benimsediği belirtiliyor.
(Tarih Ateizm’in İnsanlar İçin Din Kadar Doğal Olduğunu Gösteriyor)
British Columbia Üniversitesi İnsan Evrimi, Biliş ve Kültür Merkezi’nden araştırma görevlisi, aynı zamanda araştırma başyazarı Benjamin Purzycki ve meslektaşlarına göre insanların büyüyüp gelişmesi için gerekli inancı kuvvetlendiren şey bu yüce gönüllü davranış olabilir.
Araştırmacılar dini inancın bireysel davranışları nasıl etkilediğini incelemek için, Brezilya, Fiji, Mauritius, Sibirya, Tanzanya ve Vanuatu’dan 591 bireyin katılımıyla bir deney gerçekleştirdi. Katılımcıların Hristiyanlık, Hinduizm, Budizm, animizm ve ata kültü gibi çok çeşitli inançlara sahip olduğu belirtildi.
Ekonomik iki oyun oynamaları istenen katılımcılara her bir oyunda 30 demir para, iki kap ve altı yüzünden üçü bir renge diğer üçü beyaz renge boyalı bir zar verildi. Katılımcı, attığı zarın rengine göre parayı ya uzak bir köyde, hiç tanımadığı bir dindaşına gönderecek ya da kendi için alacaktı. Buna göre katılımcılardan parayı hangi kaba koymak istediklerini zihinlerinde canlandırmaları istendi. Zar boyalı kısımda gelirse para zihinlerinde canlandırdıkları kaba, beyaz kısımda gelirse diğer kaba girecekti.
Bunun dışında, katılımcılara tanrı veya tanrılarının her şeyi bilip bilemediklerine, ahlaklılık hakkında ne öğütlediklerine ve kuralları bozup günah işleyenleri cezalandırıp cezalandırmadıklarına dair çeşitli sorular soruldu.
Zardaki beyaz ve renkli yüzlerin eşit sayıda olması göz önüne alındığında, katılımcının kendisine kalacak ve dindaşına gidecek kaplardaki paraların ortalama eşit miktarda olması (birinde 15 diğerinde 15) gerekirdi.
Ancak, deneyi yürütenler oyunu hile yapmaya müsait olacak şekilde tasarlamıştı. Katılımcılar oyunu oynadıkları sırada herhangi bir kimse tarafından gözlenmedikleri ve parayı atacakları kabı zihinlerinde seçtikleri için bunu değiştirmeleri mümkündü. Öyle de yaptılar.
Bekleneceği üzere, katılımcıların kendi lehlerine olacak şekilde hile yapması daha muhtemeldi. Ancak, inandıkları tanrının her şeyi görüp bildiğini, günahları cezalandırdığını söyleyen katılımcıların kaba atacakları paranın ulaşacağı dindaşlarına karşı daha yardımsever davrandığı gözlemlendi. 1. oyunda dindaşları için 14.53 para 2. oyunda ise 14.58 para atmışlardı.
Purzycki, katılımcıların oyunu, daha önce hiç etkileşim kurmadıkları insanlara karşı, kurallarına göre oynadıklarını söylüyor.
Araştırmacıların saptadığına göre, ahlakçı ve günahları cezalandıran bir tanrıya inananlar, uzaktaki dindaşlarına karşı, tanrılarının ahlakçı olup olmadığını bilmeyen katılımcılara kıyasla beş kat daha yardımsever davrandı.
İyi davranışlar sonucunda mükâfatlandırılma inancı gibi diğer değişkenler hesaba katıldıktan sonra bile cezalandırılmaya karşı duyulan korkunun etkisini hala sürdürdüğü gözlemlendi.
Görünüşe bakılırsa korku, kişiyi güven doğuran bir eylem olan diğergamlığa (başkalarını düşünme) teşvik ediyordu.
Purzycki, “Hepimiz birbirimize çok benzer yapıdayız. İzlendiğimizi hissettiğimizde veya çevrede bir cezalandırıcı tehdidi varsa davranışlarımız değişiyor.” diyor.
Oxford Üniversitesi’nden Profesör Dominic D. P. Johnson araştırmanın, her şeyi gören güçlü bir tanrı inancının farklı dini inanca sahip veya inançsız bireylere karşı da yardımsever davranmayı teşvik edip etmediğini göstermediğini ancak, yine de sonuçların “doğaüstü cezalandırmaya olan inancın insan toplumlarındaki dayanışmanın artırılmasında etkili bir araç olduğunu gösteren en açık delilleri sunduğunu” belirtiyor.
Makale: Purzycki, B. G., Apicella, C., Atkinson, Q. D., Cohen, E., McNamara, R. A., Willard, A. K., … & Henrich, J. (2016). Moralistic gods, supernatural punishment and the expansion of human sociality. Nature, 530(7590), 327.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >