Blog
Yağ Kalıntılarına Göre, İndus Medeniyeti Et Ağırlıklı Besleniyordu
Yağ Kalıntılarına Göre, İndus Medeniyeti Et Ağırlıklı Besleniyordu
Yeni lipit analizleri, İndus Medeniyetine ait çömleklerde et ve süt ürünleri gibi hayvansal ürünlerin hakimiyetini ortaya çıkardı.
Yapılan lipit analizleri, İndus Medeniyetinin kırsal ve kentsel yerleşim yerlerinde bulunan çömleklerde domuz, sığır, manda, koyun ve keçi gibi etlerin ve süt ürünleri gibi hayvansal ürünlerin hakimiyetini ortaya çıkardı.
Journal of Archaeological Science’da yayınlanan çalışma, Dr. Akshyeta Suryanarayan tarafından yönetildi.
Dr. Suryanarayan şunları söylüyor, ‘’Lipit kalıntılarının incelenmesi, geçmişte kullanımları sırasında eski seramik kaplara emilen katı ve sıvı yağların çıkarılmasını ve tanımlanmasını içerir. Lipitler göreceli olarak daha az bozulmaya meyillidir ve dünyanın dört bir yanındaki arkeolojik bağlamlardan çömleklerde ortaya çıkar. Bununla birlikte, Güney Asya’daki eski seramiklerle ilgili çok az araştırma vardı.’’
‘’Bu çalışma, Indus şehri Rakhigarhi’nin yanı sıra, Farmana ve Masudpur I ve VII’deki diğer Indus yerleşimleri de dahil olmak üzere birçok Indus bölgesinden çömleklerdeki emilmiş lipit kalıntılarını araştıran ilk çalışma. Dolayısıyla yerleşim yerleri arasında ve zaman içinde karşılaştırmalar yapılmasına olanak tanır.”
Lipit özlerindeki spesifik bileşiklerin tanımlanması, daha önce kaplarda kullanılan yağ asitleri gibi farklı bitki veya hayvansal ürünlerin saptanmasını sağlar. Ek olarak, yağ asitlerinin izotopik analizi farklı hayvan eti ve süt türlerinin ayırt edilmesini sağlar. Bu analizler, kap kullanımının ve içinde ne pişirildiğinin anlaşılmasını sağlar.
‘’İndus çömlekçiliğindeki lipit kalıntılarına ilişkin çalışmamız, domuzlar gibi geviş getirmeyen hayvanların etleri; sığır veya manda gibi geviş getiren hayvanların, koyun ve keçinin, etlerinin yanı sıra süt ürünleri gibi hayvansal gıdaların da kaplarda baskın olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, bölgedeki ilk çalışma olduğu için yorumlama zorlukları var.”
“Sonuçların bazıları oldukça beklenmedikti, örneğin Indus yerleşmelerinde domuz gibi hayvanların kalıntıları büyük miktarlarda bulunmasa da geviş getirmeyen hayvanların, hayvansal yağlarının baskın olduğunu bulduk. Bitkisel ürünlerin veya bitkisel ve hayvansal ürünlerin karışımlarının da bu kaplarda kullanılmış olması, belirsiz sonuçlara sebep oldu.’’ diyor Suryanarayan.
‘’Ek olarak, bu alanlarda bulunan evcil geviş getiren hayvanların kalıntılarının yüksek yüzdelerine rağmen, daha önce süt ürünleri işlemeyle bağlantılı olduğu ileri sürülen delikli kaplar da dahil olmak üzere, süt ürünlerinin kullanıldığına dair kaplar üzerinden çok sınırlı sayıda doğrudan kanıt var. Yakın tarihli bir Scientific Reports çalışması, özellikle Gujarat’taki kaplar olmak üzere süt ürünlerine dair çok fazla kanıt bildirdi. Sonuçlarımız bölgesel farklılıklar olabileceğini gösterdi. Farklı bölgelerden daha fazla kabın analizi, bu potansiyel modelleri keşfetmemize yardımcı olacak.’’
Cambridge Üniversitesi’nden Dr.Cameron Petrie, ‘’Hindistan’ın kuzeybatısındaki kırsal ve kentsel Indus bölgelerinde kaplarda kullanılan ürünler, Olgun Harappa dönemi (MÖ 2600/2500-1900) ile benzer. Bu kentsel ve kırsal yerleşimlerin farklı olmasına ve buralarda yaşayan insanların farklı türlerde malzeme kültürü ve çömlek kullanmalarına rağmen yemek pişirme uygulamalarını ve yiyecek hazırlama yollarını paylaşmış olabileceklerini göstermektedir.’’ diyor.
‘’Ayrıca, kuzeybatı Hindistan’daki kırsal yerleşimlerin, kentsel (Olgun Harappa) dönemden şehir sonrası (Geç Harappa) dönemlere kadar gıda maddelerini pişirme veya hazırlama biçimlerinde, iklimsel istikrarsızlık döneminde günlük uygulamaların kültürel ve iklim değişiklikleri nedeniyle küçük kırsal alanlarda devam ettirdikleri görülüyor.’’
Bu çalışma, Indus Medeniyetinin dönüşümü sırasında ve artan kuraklık döneminde kuzeybatı Hindistan’daki kırsal yerleşimlerin dayanıklılığını öne süren bölgedeki mevcut araştırmalara da katkıda bulunuyor.
Sonuçlar aynı zamanda Güney Asya’nın gıda yollarını ve çömlekçilik ile gıda maddeleri arasındaki ilişkiyi daha iyi anlamamızı sağlayacak önemli etkilere sahip.
Dr. Suryanarayan, ‘’Güney Asya’nın mutfak tarihine ilişkin bildiklerimiz hala çok sınırlı. Ancak bu sonuçlar, biyoarkeolojideki diğer tekniklerle birlikte lipit kalıntılarının kullanımının çevre, gıda maddeleri, malzeme arasındaki ilişkiyi anlamak için heyecan verici yeni yollar açma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor.‘’ diyerek özetliyor.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >