Blog
Antik Makedonya’nın Kalbi: Aigai’nin Yeniden Keşfi
İskender doğduğunda Makedonlar başkentlerini yaklaşık 48 kilometre kuzeydoğudaki Pella’ya taşımış olsalar da, eski Aigai şehri (bugünkü Vergina’nın yakınında) siyasi ve dini yaşamın merkezi olarak kaldı.
Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com
Yeni bir müze ve UNESCO tarafından tanınan mezarlıklar, antik Makedonya’nın kraliyet dünyasını ve günlük yaşamını ortaya çıkarıyor.
Roma dönemine ait bu Büyük İskender büstü, Capitoline Müzeleri’nde sergileniyor. (C: Stefano Baldini / Bridgeman Images)
MÖ 4. yüzyılda Makedon kralı olan Büyük İskender’in adını muhtemelen duymuşsunuzdur. Hindistan gibi uzak toprakları ele geçirmesi ve dünyanın ilk çok kültürlü imparatorluğunu kurma yolunda adımlar atmasıyla tanınan Büyük İskender, 32 yaşındaki ölümünden önce bile bir efsaneydi. Ancak yakın zamana kadar, gezginlerin onun hayatı hakkında bilgi edinmek için ziyaret edebileceği çok az tarihi yer vardı.
Artık, İskender’in kral tacını taktığı antik kent, Yunanistan’ın kuzeyinde gün yüzüne çıkarılıyor. 2022’nin sonlarında açılan Çok Merkezli Aigai Müzesi, Selanik’in batısında bir saatlik mesafesindeki antik Makedonya’nın orijinal başkentini gözler önüne seriyor. (1913 yılında ülkeye katılan Yunan Makedonyası, Yunanistan sınırındaki ayrı bir ülke olan Kuzey Makedonya’yı da içeriyor.)
(C: BBC)
İskender doğduğunda Makedonlar başkentlerini yaklaşık 48 kilometre kuzeydoğudaki Pella’ya taşımış olsalar da, eski Aigai şehri (bugünkü Vergina’nın yakınında) siyasi ve dini yaşamın merkezi olarak kaldı. İskender’in babası II. Philip’in MÖ 336’da suikasta uğradığı ünlü yer burası. Babasının ölümünün ardından İskender’e aceleyle sarayda taç giydirildi ve Philip de yakınlara gömüldü.
Aigai, Philip’in mezarının arkeolog Manolis Andronikos tarafından keşfedildiği 1977 yılına kadar yaklaşık 2.000 yıl boyunca kayıptı. 1997’den bu yana halka açık olan Kraliyet Mezarları, UNESCO Dünya Mirası Alanı’nın bir parçası ve tümülüsteki Philip’in mezarı da dahil olmak üzere dört kraliyet mezarını içeren bir yeraltı müzesine sahip.
(C: Discover Vera)
Müzeyi ziyaret edenler, karanlıkta mezarların arasında yürüyebilir ve kral ve İskender’in avlanmasını tasvir eden 2.360 yıllık bir fresk ile süslenmiş Philip’in mezar odasına ait kapıya hayran kalabilirler. Müzede, fildişi kanepeler, bir zamanlar kemikleri saran pahalı kumaşlar, zarif altın çelenkler ve Philip’in ışıltılı zırh seti gibi mezar eserleri sergileniyor.
Büyük İskender’in hala bulunamayan mezar yeri, antik dünyanın en büyük gizemlerinden biri. Ancak Kraliyet Mezarları, – krallıktaki günlük yaşamı sergileyen hemen bitişiğindeki yeni müzeyle tezat oluştursa da – antik Makedon aristokrasisine ilgi çekici bir bakış sunuyor.
Sadece kraliyet mensuplarının değil, sıradan insanların da müzesi
Aigai’yi denetleyen Imathia Antik Eserler Müdürü Angeliki Kottaridi, her zaman şehrin sıradan insanlarının da hikâyesini anlatmak istediğini söylüyor. Yeni Merkez Müze Binası, Aigai’nin kalıntılarını geniş, “dağınık” (veya çok merkezli) bir alana dönüştürerek tam da bunu yapıyor. Az aydınlatılmış Kraliyet Mezarlarının aksine, yeni sergi alanı parlak beyaz taşlardan yapılmış ve doğal ışıkla dolu.
(C: Times News)
İki müze arasındaki farkı, yeni müzenin farklı konseptiyle açıklayan Kottaridi, “beyazın, öbür dünyayı simgeleyen bir ışık olduğunu, dolayısıyla burasının ölülerin hikayelerini paylaşabilecekleri öbür dünyadan gelen bir yer olduğunu” söylüyor.
Yeni müze, çift sütunlu yapısı Atina’dan Asya’daki mimariye ilham veren geniş bir bina olan Aigai Kraliyet Sarayı’nın sütunlu peristilinin bir kısmını sergileyen bir atriyumda başlıyor. Ve ardından, İskender’in büyükannesi Eurydice’in müthiş, sert yüzlü bir heykeli de dahil olmak üzere antik kentte bulunan heykeller sergileniyor.
Önemsize hayat vermek
Müzenin ana salonu; lambalar, anahtarlar, kaplar, heykelcikler ve basit demir çiviler gibi çok sıradan objeleri, arkadan aydınlatmalı kutularda birer sanat eseri gibi sergileyerek sıradan vatandaşların hayatlarını daha da güzelleştiriyor.
(C: Stratos Kalafatis)
Açıldığından beri siteye ziyaretçi getiren tur rehberi Athina Tsakiri’ye göre, genellikle kimsenin dikkat etmediği “önemsiz” eşyaları sergilemek ilk kez bir tabu olmaktan çıktı.
Kottaridi’ye göre ise diğer müzelerde genellikle başyapıtlar varken burada hayatın gerçekliği sergileniyor.
Mesela kutulardan birinde, yalnızca, henüz ıslakken basılmış insan el izi ve köpek, kedi ve horozların pati ve pençe izlerinin bulunduğu pişmiş topraktan kiremit parçaları yer alıyor.
Başka bir alan ise mücevher kutuları, saç tokaları, makyaj kapları ve düzinelerce pişmiş toprak ağırlığın asıldığı plastik bir çerçeve üzerinde yeniden inşa edilmiş bir dokuma tezgahı ile kadınların ev içi yaşamlarını sergiliyor.
Küçük müzenin son galerisinde, Philip ve İskender’in atalarının MÖ 580-300 yıllarına ait kremasyonlarından kalan kalıntılar sergileniyor. O zamanlar kraliyet ailesi (başlangıçta sadece erkekler), üzerlerine ev benzeri yapıların inşa edildiği odun yığınlarının üzerinde yakılırdı. Çömlek kırıkları, çiviler ve hatta yarı erimiş kapı tokmakları bile kremasyondan sonraki halleriyle bir araya toplanmış durumda. Dokuz Makedon kraliçesinin vücuduna yerleştirilen mücevherlerin – MÖ 5. yüzyıla ait olanlar da dahil olmak üzere – gerçek boyutlu kutularda rekonstrüksiyonları yapıldı. Vücudu altınla kaplanmış “Aigai Leydisi”, 1988 yılında Kottaridi tarafından ortaya çıkarılmıştı.
(C: Stratos Kalafatis)
Müze aynı zamanda Philip ve İskender’in başarılarının bağlamsallaştırılmasına da yardımcı oluyor. Tsakiri’ye göre, Philip birdenbire ortaya çıkmadı, Philip ve İskender’in yaptıklarının çok güçlü temelleri vardı; ve müze, bu insanların tarihinin ve kültürünün izini en başından itibaren sürebilmeye izin verdiği için oldukça özel.
Bir şehri hayata döndürmek
Yeni müzede sergilenen pek çok obje, Aigai’deki son kazılarda ortaya çıkarıldı ve plan, sergileri dönüşümlü hale getirerek yeni buluntuları sergilemek. Kottaridi, şu ana kadar şehrin onda birinden azının kazıldığını ve daha yapılacak çok iş olduğunu belirtiyor.
Romalılar, MÖ 168’de Makedonya’yı ele geçirdikten sonra Aigai Kraliyet Sarayı’nı yıkmışlardı. Yirmi yıl süren kazıların ardından bu ay, kalıntıları çok merkezli alanın (iki müze ve yakındaki bir kilise dahil) dördüncü bölümü olarak açıldı.
Kottaridi’ye göre, şehri gösterecek bir alana ihtiyaç vardı. Bu yüzden, yeni bir fikir olarak, alanın tamamına, farklı coğrafi noktalardaki birimlerin yer aldığı büyük bir müze gibi yaklaşıldı.
National Geographic. 3 Ocak 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >