Blog
Antik Persler Kimdi?
Antik Persler, MÖ 2. binyılın sonlarında muhtemelen Kafkaslar veya Orta Asya’dan İran Platosu’na göç eden bir Hint-İran halkıydı.
Yaren Kırdök - www.arkeofili.com
Pers İmparatorluğu, dünyanın en büyük imparatorluklarından biriydi. Bu muazzam imparatorluk, yetenekli hükümdarları, başarılı savaşları ve çok kültürlülüğü ile tarih sahnesinde yerini aldı.
Günümüz İran’ının antik sakinleri olan Persler; antik dünyanın MÖ 550’den MÖ 330’a dek gelişen en büyük ve en güçlü imparatorluklarından birini kurdular. En güçlü döneminde -Akhamenid İmparatorluğu olarak da bilinen- Pers İmparatorluğu, Akdeniz’in doğusundan Hindistan’ın batı sınırına dek uzanıyor ve farklı farklı kültürler ile etnik gruplara ev sahipliği yapıyordu. İmparatorluk en sonunda MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender tarafından Asya Seferi sırasında fethedildi.
Excavating an Empire: Achaemenid Persian in Longue Dureé(Bir İmparatorluğu Kazmak: Uzun Vadede Akhamenid Persleri) adlı eserin editörlüğünü de üstlenen Kaliforniya Üniversitesi Pers Araştırmaları ve Kültürü Merkezi Maseeh Kürsüsü Başkanı Touraj Daryaee, “Akhamenid İmparatorluğu, seleflerinden keskin bir çizgiyle ayrılıyordu.” diyor. “Burada ilk dünya imparatorluğundan söz ediyoruz. Pers İmparatorluğu bir Afro-Avrasya imparatorluğuydu çünkü Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarına ait bölgeleri kapsıyordu.”
Antik Persler Kimdi?
Antik Persler, MÖ 2. binyılın sonlarında muhtemelen Kafkaslar veya Orta Asya’dan İran Platosu’na göç eden bir Hint-İran halkıydı. Esasen hayvanları ile birlikte bozkırlarda dolaşan çobanlar olan bu insanlar, etnik olarak Baktriyalılar, Medler ve Partlar ile akrabaydılar. MÖ 5. yüzyılda Yunan tarihçi Herodotus; bu insanların birkaç farklı kabileye bölündüğünü, bu kabilelerden en güçlüsünün Pasagard adlı kabile olduğunu ve Akhamenid klanının da bu kabileye mensup olduğunu yazmıştı.
“Pers halkının varlığından ilk olarak Orta Doğu yerlisi bir etnik grup olan Asurluların kaynakları bahsediyor.” diyor Daryaee.
Asurluların MÖ 9. yüzyıldaki kralı III. Shalmaneser, günümüzde Güneybatı İran olan bölgede yaşayan ve Parsua olarak adlandırılan bir halkla yaşadığı karşılaşmayı kayıt altına almıştı. Çivi yazısı ile yazılan bu kayıt, 1846 yılında keşfedilen ve III. Shalmaneser’in başarıları ile askeri eylemlerini abideleştirip kaydeden Kara Dikili Taş üzerinde yer alıyor. Bilim insanları bu kireç taşından obeliskin muhtemelen MÖ 825 yılında oyulduğunu düşünüyorlar. Perslerden bahseden kayıtta şu cümleler geçiyor:
“Namri diyarından yola çıktım ve Parsua diyarının yirmi yedi kralından haraç aldım. Parsua diyarını geçerek Mēsu, Media (Amadāiia), Araziaš, (ve) Harhār topraklarına ulaştım ve Kuakinda, Hazzanabi, Esamul, (ve) Kinablila kentlerini etraflarındaki şehirlerle birlikte ele geçirdim.”
Pers İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Düşüşü
MÖ ilk binyıla gelindiğinde Persler, İran Platosu’ndaki antik bir etnik grup olan Elamların eski şehri Anshan’ı başkent edinerek Güneybatı İran’a iyice yerleşmişti. Persler, Akhamenid adlı yarı efsanevi bir kralın soyundan geldiğini iddia eden krallar tarafından yönetiliyordu. Asurlular ile onlardan sonra -İran’ın kuzeybatısına yerleşmiş bir Hint-İran halkı olan- Medler, birkaç yüzyıl boyunca Persleri hakimiyetleri altında tutmuşlardı. Fakat MÖ 6. yüzyılın ortalarında Kiros adlı hırslı ve yetenekli bir hükümdar başa geçti. Daha sonra Büyük Kiros olarak anılacak bu hükümdar; Medlere başkaldırdı, onları fethetti ve daha sonra Lidya Krallığı ile Elam ve Babil İmparatorluklarını gelişmekte olan imparatorluğuna katmak için fetih seferine çıktı. Kiros’un öldüğü MÖ 530 yılında Akhamenid İmparatorluğu Avrupa’da Balkanlardan Hindistan’a dek yayılmıştı. Günümüzde bu imparatorluğun hem coğrafya hem de popülasyon bakımından antik dünyadaki en büyük imparatorluklardan biri olduğu kabul ediliyor.
Herodotus, Kiros’un yaşamı hakkındaki temel bilgi kaynaklarından biri. Tarih kitabının birinci kısmında Herodotus, Pers kralının erken yaşamını tasvir ediyor ve Medlerin kralı Astyages’in bir dizi rüya sonucu bebek Kiros’u öldürme teşebbüsünü mitolojik çerçevede aktarıyor. Herodotus’un aktardığına göre Kiros bu cinayet teşebbüslerinden sağ çıkmış, yetişkin olmuş ve Medleri alaşağı etmişti. Kiros’un bebekliğine dair bu hikaye, muhtemelen Kiros’un hükümdarlığının kaderinde yazılı olduğunu göstermek için oluşturulmuş uydurma bir rivayetti.
Yunan savaşçı ve yazar Ksenofon (MÖ 430-MÖ 350 civarı), Kiros’un yaşamı hakkındaki önemli bilgi kaynaklarından bir diğeri. Kiros üzerine yaptığıCyropaediaadlı çalışmasında bu Pers kralını “en yakışıklı, en cömert gönüllü, kendini öğrenmeye en çok adamış ve en hırslı kişi” olarak tasvir ediyor ve bu özellikleri sayesinde “her çeşit güçlüğe dayandığını ve övgü almak uğruna her türlü tehlike ile yüz yüze geldiğini” belirtiyor.
“Başarılı bir general olmanın yanı sıra Kiros, aynı zamanda başarılı bir yönetici olduğunu da kanıtladı; yardımsever doğası ve cömertliği ile tanınıyordu.” diyor Daryaee. Kiros, fethettiği milletlere merhamet göstermesi ve diğer antik yöneticilerin çoğu gibi kendi kültürünü benimsemeleri için onları zorlamak yerine geleneklerini, dinlerini ve haklarını korumalarına izin vermesiyle ünlüydü. Örneğin İbranice kitaplar olan Yeşaya ve Ezra Kitaplarında Kiros, bir kurtarıcı olarak saygı görüyor ve Yahudileri Babillilerden kurtararak Kudüs’te İkinci Tapınak’ı yeniden inşa etmelerini sağlaması bakımından sorumlu görülüyor.
Daryaee, “Bu adalet ve merhamet duygusu, Kiros’un çocukluk tecrübelerinden ve büyüdüğü yerden kaynaklanmış olabilir.” diye belirtiyor. “Kiros, Anshan şehrinde çok kültürlü bir ortamda büyümüştü. Bu farklı dinlerin, kültürlerin ve dillerin hepsine aşinaydı. Bu durum ona insanlarla nasıl başa çıkılacağını öğretti.”
“Kiros, muazzam bir imparatorluğa başarılı bir şekilde hükmetmek isteyen bir yöneticinin belli bir seviyede cömert ve anlayışlı olması gerektiğini fark etmişti. Persler, Asur ve Babil İmparatorluklarından korkutma ve yıldırmanın uzun vadeli stratejilerde işe yaramadığını öğrenmişlerdi. Bunun yerine Persler, ‘birçok insan’ anlamına gelen ‘vispadana’ konseptini takip ediyorlardı.” Vispadana yalnızca bir imparatorluğun birçok farklı kültürden meydana geldiğinin değil, aynı zamanda bu kültürlerin -insanlarının farklı becerileri ve kapasiteleri barındırması bakımından- aslında impatorluk için faydalı olduğunun da kabul edilmesidir.
“Perslerden önceki imparatorluk olan Asur İmparatorluğu ile karşılaştırdığımızda Kiros’un büyük bir fatih olarak betimlendiğini görüyoruz.” diyor Daryaee. “Fakat Persepolis’teki kraliyet oymalarına baktığımızda işlerin nasıl yürümesi gerektiği hakkında tamamıyla farklı bir algı görüyoruz.”
Akhamenid İmparatorluğu’nun antik başkenti olan ve günümüzde İran’ın Şiraz kenti yakınlarında yer alan Persepolis’in bazı bölgeleri, UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak korunuyor. Persepolis’te bulunan bazı duvar resimleri, Pers kralını bir birleştici olarak tasvir ediyor. Birçok farklı milletin ve kültürün temsilcisi niteliğindeki tebaası, esirler ya da kurbanlar olarak tasvir edilmek yerine kralın etrafında minnettar pozlarda dizilmiş şekilde gösteriliyor. “Medler, Persler ve diğerleri gibi onun hakimiyeti altındaki halklar el ele tutuşuyor.” diyor Daryaee. “Bu, çok kültürlü ve çok dilli bir imparatorluğun göstergesi.”
Kiros’un oğlu II. Kambises, Antik Mısır’ı imparatorluğunun bir parçası haline getirdi fakat babasından daha az yetenekliydi. Mısır seferi sırasında yaşadığı bir kaza ile ilişkilendirilen ölümünden sonra Kambises’in küçük kardeşi Bardiya tahta çıktı. Fakat hükümdarlığı çok kısa sürdü çünkü kral olduktan hemen sonra, MÖ 522’de Darius adlı bir Pers soylusu tarafından suikaste uğradı; tahtın sonraki sahibi Darius oldu.
Akhamenid İmparatorluğu doruk noktasına Darius’un hükümdarlığı sırasında ulaştı. Darius Mısır fetihlerine daha da önem verdi ve Hindistan ile Trakya’nın bazı bölgelerini imparatorluk topraklarına kattı. Ayrıca imparatorluğun kanunnamesini yeniden düzenledi, birkaç devasa inşaat projesini başlattı, posta servisi oluşturdu ve Pers ağırlık, ölçü ve para birimi sistemini standartlaştırdı.
Pers – Yunan Savaşları
Yine Darius’un hükümdarlığı sırasında meşhur Pers-Yunan savaşları başladı. Bunlar, Atina ve Sparta başta olmak üzere bir dizi Yunan şehir devletinin Pers İmparatorluğu ile karşı karşıya geldiği savaşlardı. Savaşların ilk safhası, Anadolu’daki -Milet gibi- birkaç Yunan şehrinin Perslere başkaldırmasıyla başladı. Atina ve Eretria, ayaklanmayı destekledi fakat ayaklanma başarısızlıkla sonuçlandı. Buna karşılık olarak Darius, bu Yunan şehirlerini cezalandırmak için bir ordu gönderdi. Darius’un güçleri; Eretria şehrini yakıp yıktılar fakat MÖ 490’da, Maraton Muharebesi’nde, sayıca az olmalarına rağmen Pers güçlerine üstünlük sağlamayı başaran Atinalı hoplitler (ağır silahlı piyadeler) tarafından yenilgiye uğratıldılar.
Darius’un oğlu Serhas, babasının başlattığı savaşı devam ettirdi; MÖ 480’de muazzam bir savaş filosunu bir araya getirdi ve İkinci Pers-Yunan Savaşı olarak bilinen savaşta Yunanistan’ı istila etti. Fakat tıpkı ilk girişimdeki gibi bu istila da Pers yenilgisi ile sonuçlandı. Darius’un filosu, Salamis Deniz Muharebesi’nde Atinalılar tarafından yok edildi ve daha sonra karadaki kuvvetleri de Plataea Muharebesi’nde Sparta önderliğindeki müttefik Yunan şehirleri tarafından bozguna uğratıldı.
Pers İmparatorluğu’nun Sonu
MÖ 334 yılında genç Makedon hükümdarı Büyük İskender, Çanakkale Boğazı’nı (Hellespont) geçti ve Pers İmparatorluğu’nu istila etti. Zekice planlanan ve gerçekleştirilen bir dizi savaş ile genç kral, Pers kralı III. Darius’un ordularını yendi. İskender Persepolis’i yakmaya devam edecekti ki hayret verici bir fikir değişikliği ile mağlup krala muhteşem bir cenaze töreni düzenledi ve kralın kızı Stateira ile evlendi. O zamandan itibaren İskender, Pers kıyafetleri giymek gibi birçok Pers geleneği ve davranışını benimsedi. Bu durum pek çok Yunan ve Makedon vatandaşı ile arasının bozulmasına neden oldu. İskender ayrıca Pers idari sistemini bozmadı ve Makedon memurları ile subaylarının birçoğuna iki kültür arasında bir birlik sağlamak için Pers kadınları ile evlenmelerini emretti.
İskender MÖ 323’te öldüğünde imparatorluğu generalleri arasında bölündü. Eski Pers İmparatorluğu’nun büyük bir kısmı, Ptolemaios ve Seleukos İmparatorluklarının nüfuzu altına girdi. Bununla birlikte yerli Pers yönetimi, en sonunda MÖ 2. yüzyılda Part İmparatorluğu hakimiyeti altında değişime uğradı.
Live Science. 2 Mart 2022.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >